Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın şimdiki gündemini tarihinin en sıkışık süreçlerinden biri yaşayan Türk-Amerikan ilişkileri oluşturuyor. Erdoğan, ABD Başkanı Donald Trump ile son dönemlerin en önemli görüşmesini 29 Haziran'da Osaka'da gerçekleşecek.
Türkiye-ABD ilişkilerinin geleceği açısından son dönemin belki de en kritik görüşmesinden hemen önce Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile de görüşecek olması Trump ile yapılacak görüşmeyi daha da önemli kılıyor.
BBC Türkçe'de yer alan habere göre; iki liderin gündeminde birbirinden zorlu ikili ve bölgesel sorunlar yer alıyor. Bunların en acili ise Türkiye'nin Temmuz ayının ilk yarısında geleceğini duyurduğu Rus yapımı S-400 hava savunma sistemleri. ABD, daha önce yaptığı açıklamalarla, S-400 sistemlerinin konuşlandırılması durumunda Türkiye'ye yaptırım uygulayacağını ilan etmişti.
İlk yaptırım olarak da Türkiye'nin F-35 savaş uçağı ortaklığından 31 Temmuz tarihi itibariyle çıkarıldığı Ankara'ya gönderilen bir mektupla iletilmişti. ABD Dışişleri Bakanlığının uygulanması olası yaptırımlar konusunda bir çalışma yaptığı da biliniyor.
İkinci önemli gündem maddesinin Suriye olması öngörülüyor. Türkiye ve ABD, bir süredir Suriye'nin kuzeydoğusunda güvenli bir bölge oluşturulmasını müzakere ediyorlar. Görüşmede son gelinen noktanın değerlendirilmesi ve Türkiye'nin ABD'nin YPG'ye desteği konusundaki rahatsızlığı ifade etmesi öngörülüyor.
Gündemin üst sıralarında olması beklenen bir diğer konu ise Doğu Akdeniz gerginliği. ABD'den son dönemde yapılan açıklamalar ve atılan adımlar, bölgesel gerginliğin Ankara-Washington arasında ikili bir soruna dönüşme olasılığını artırıyor.
İki liderin gündeminde, ticaret hacminin 75 milyar dolara çıkarılması, Erdoğan'ın Trump'ı Türkiye'ye daveti gibi önemli ikili konular da yer alıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Japonya'ya hareketinden önce yaptığı açıklamada, iki önemli mesaj vermişti. Türkiye'nin S-400 konusunda geri adım atmayacağını dile getiren Erdoğan, Trump ile bugüne kadar yaptığı görüşmelerde ABD'nin yaptırım uygulayacağını izlenimini almadığını vurgulamıştı.
Erdoğan, bir Japon gazetesine verdiği demeçte de, Trump ile yapacağı görüşmenin Türk-Amerikan ilişkilerimizdeki çıkmazı yok edeceğine ilişkin inancını dile getirmişti.
Dolayısıyla Erdoğan'ın Trump ile görüşmeyi S-400 bunalımını "yaptırımsız" atlatma ve hatta "çıkmaz" olarak değerlendirdiği sorunların aşılması için önemli bir fırsat olarak gördüğü değerlendirmeleri yapılıyor.
Ankara'nın bu değerlendirmesinin altında yatan neden, Trump-Erdoğan diyaloğunda çizilen tablonun başta Pentagon ve Dışişleri olmak üzere yönetimin alt kademelerindeki olumsuz havadan farklı olması.
Obama döneminde Patriot satışı konusunda çıkarılan zorluklar nedeniyle Türkiye'nin S-400 almak zorunda kaldığını, Türkiye'nin NATO üyesi olarak her türlü yükümlülüğünü yerine getirdiğini Trump'a bir kez daha aktarması beklenen Erdoğan, müttefik ülkelerin birbirlerine yaptırım uygulama noktasına gelmelerinin yaratacağı sıkıntıyı da gündeme getirebilir.
Bu görüşmede, S-400 ile F-35'lerin birlikte konuşlanmasının yaratabileceği teknik sorunların görüşülmesi için ikili bir çalışma grubu kurulması önerisi dışında yeni bir teklifin Erdoğan tarafından masaya getirilip getirilmeyeceği ise merak konusu.
ABD Başkanı Trump'ın Türkiye'nin S-400 hava savunma sistemi satın almasıyla ilgili olarak basına yansımış bir açıklaması ya da attığı bir tweeti bulunmuyor. Başkan Yardımcısı Mike Pence ise Nisan ayı başında attığı bir twitter mesajında Türkiye'ye "ya S-400 ya da NATO" seçiminde bulunması uyarısında bulunmuştu.
Süreci yakından takip eden diplomatik kaynaklar, Ankara'nın "Trump başka, Trump yönetimi başka" yaklaşımının gerçekçi olmadığını kaydediyor. S-400 konusunda ABD'de tam bir "görüş birliği" olduğu, bunun içinde Kongre'nin hem Cumhuriyetçi hem de Demokrat kanadının yer aldığı; Dışişleri, savunma bakanlıklarının yanı sıra istihbarat ve askeri uzmanların da Türkiye'nin Rusya'dan bu silah sistemini almasına karşı olduğunun altı çiziliyor.
Ayrıca Washington'daki karar alma süreçlerini yakından etkileyebilen Yahudi, Ermeni ve Rum lobilerinin de bu süreçte Türkiye karşıtı faaliyetlerini artırdığı gözleniyor.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |