Alçı, 90'lı yıllarda mektup arkadaşlığının oldukça popüşler olduğunu şimdiyse teknolojinin hızıyla unutulmuş bir duruma dönüştüğünü belirtti.
NAGEHAN ALÇI'NIN YAZISI ŞÖYLE:
90’lar…
Yasemin’in öğretmeni ödev vermiş. Anne-babanıza mektup yazın demiş. Artık unuttuk ama bilgisayar sayfasına değil, kağıda mektup.
Ben de bunun üzerine yıllardır yapmadığım bir şeyi yapmak, mektup kağıdı almak için çocukları kırtasiyeye götürdüm. Benim için nostalji, bizim bıdıklar için hayatlarında bir ilk…
Bu vesileyle hafızamda, üzeri kat kat örtülerle örtülüp gizlenmiş ‘mektup’ çekmecesi bir anda açılıverdi…
Bundan yaklaşık 30 yıl önce -yazarken bile insan kendine yabancılaşıyor- 30 yıl!- 14-15 yaşlarındayken hayatımda mektup diye bir kavram vardı. Mektup yazmak ve mektup almak başlı başına bir işti.
Şimdilerde 30 yaşında olanlar bile artık bilmez ama biz 40 yaşın üzerindekiler mektup arkadaşları olan insanlardık. İstanbul Erkek Lisesi’nde okurken arkadaşlarla aramızda müthiş bir rekabet vardı. Daha çok mektup arkadaşı edinme rekabeti…
Ben genellikle birinciliği kaptırmazdım. Çoğu Almanya’dan, bir kısmı Avusturya’dan onlarca gençle mektup arkadaşıydım. Hatta hatırlıyorum İngilizce yazıştığım İsveç’in Linköping adlı şehrinden de bir arkadaşım vardı. İsmi Sophie miydi, Marie mi… Şimdi bilemedim…
Mektup arkadaşlığı dediğiniz şey bizim gibi anadolu lisesi ya da kolejde okuyan gençler için yabancı dili ilerletme yolu olarak görülürdü o yıllar.
İki tip mektup arkadaşı vardı.
Birincisi hiç karşılaşmadıklarımız.
İkincisi Türkiye-Almanya arası değiş-tokuş programlarında tanışıp arkadaş olduklarımız.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |