“Osmanlı da bile zenne (eşcinsellik) hukuku üretilmişti” diyen Eliaçık, “Padişahın önünden resmi geçit yaparlardı. Toplumsal bir kesim olarak tanınırlardı. Evliya Çelebi Seyehatnamesi’nde anlatır” dedi.
İşte o röportaj:
İslam’da LGBTİ bireylerin yeri nedir?
Yaygın dinî kanaate göre, geçmişte helak oldukları ve Lut kıssasından dolayı da lanetlenmeleri gerektiği yönündedir. Bu doğru bir görüş değil. Lut kıssasında dışlanan şey baskı, zulüm ve zorbalıktır. Kavmin zenginlikten şımarmış ileri gelenleri, kendi cinsel eğilimlerini insanlara, özellikle de gençlere zorla dayatıyorlardı. Hasbahçelerindeki eğlenceler için şehirde ‘genç oğlan’ arıyorlar, hangi ailede varsa onu kırbaç zoruyla alıp götürüyorlardı. Bu nedenle Lut’un evini bastılar, kapıya dayandılar, gelen misafirleri bize ver dediler, gelen gençleri zorla alıp götürmeye kalktılar. İşte bu tutuma kızılıyor kıssada. Dolayısıyla Kur’an’ın lanetlediği baskı, zulüm ve zorbalıklardır. Kim ve ne adına yapılıyorsa yapılsın fark etmez. İnsanların yatak odasını ve cinsel yaşantılarını araştırmak tecessüse girer ve yasaklanmıştır. İnsanların özel hallerini araştırmak ve buradan bir nefret söylemi geliştirmek doğru değildir. LGBTİ bireylerinin tercihleri kendi özel halleri olup, kamusal alanda hak ve özgürlükler bakımından eşit görülmelidirler. Hele bir kamu gücü olarak devletin resmi dini, mezhebi, etnik kimliği, ırkı, kişi kültü olamayacağı gibi cinsiyeti de olamaz.
Ana konularda İslam’ın ne olduğuna ilişkin pek farklılık olmaz. Mesela hangi müslümana sorsanız ‘öldürmek, çalmak, rüşvet, tecavüz, şirk vb. kötü; adalet, barış, dürüst olmak, hak yememek, komşuya iyi davranmak, zulmetmemek vb. iyidir’ der. Bunlarda kimse ihtilaf etmez, ama iş icraata gelince kişi bunları söyler ama tam tersi bunların yapan birisi olabilir. Yani farklılıklar ve bunlardan kaynaklanan yanlışlıklar daha çok icraattadır.
Mesela İran’da cinsiyet geçişi yapan bir trans birey kabul görülürken bir gay neden asılıyor?
Cinsiyet değiştirmenin serbest olması doğru, gay bireyin asılması ise yanlış bir uygulamadır. Dinî temeli de yok. İran devletinin cinsiyetçi yaklaşımını gösteriyor. İran’da devletin hem resmi dini (İslam) hem resmi mezhebi (Caferi) hem de resmi cinsiyeti (erkek, heteroseksüel, ataerkil) var. Aşağı yukarı Türkiye Devleti de öyle; Müslüman/Sünni/Türk/Erkek/Heteroseksüel/Ataerkil… Halbuki devletlerde bunların hiçbiri olmaz, bunlar karşısında tamamen eşit mesafede durması gerekir. Taraf olacağı şey adalet, karşı olacağı şey de her tür baskı, zulüm ve zorbalıktır.
Nefret söylemlerinin temelinde neler yatıyor olabilir ve yine bu söylemler karşısında ne gibi önlemler alınabilir?
Nefret söylemleri din, mezhep, ırk, bölge, cinsiyet vb. bir çok sebepten kaynaklanıyor olabilir. Bunun panzehiri dinleri, inançları, mezhepleri, ırkları, bölgeleri, renkleri, cinsiyetleri, cinsel tercihleri ne olursa olsun tüm insanların Yaratıcı katında ve kanun önünde eşit ve özgür görmektir. Kur’an sizin en şerefliniz en takvalı olanınızdır der. Takva kişinin kendisine, çevresine, doğaya ve tüm canlılara zarar vermekten sakınması demektir. Bütün bunlardan sakınarak yaşayan bir LGBTİ birey, her gün bir canlıya, doğaya, çevreye zarar vererek yaşayandan daha değerlidir.
Siyasiler LGBTİ bireylerine yönelik işlenen suçlara karşı neden sesiz?
Seçmenin tepki göstermesinden ve oy kaybetmekten korkuyorlar. Genelde şöyle bir kanaat var; birisi eşcinsellik üzerine konuşuyorsa ‘demek ki onda da var bir şey’ gibi bakılıyor. Ataerkil maço kültürün bunu konuşmaya bile cesareti yok. Çünkü özgür, rahat, kendiyle barışık değil, cinsiyetinin içine hapsolmuş, onu aşamıyor. İnsanlar genelde böyledir; din, mezhep, tarih, örf, ırk, renk, cinsiyet çoğumuzun zindanı, bunları aşamayız. Karar, tutum ve davranışlarımız bunların etkisi altındadır. Ancak özgür ve yüce ruhlar bunları aşarak düşünür ve karar verirler.
LGBTİ bireylerine karşı yapılan ötekileştirme, ayrımcılık ve önyargılar topluma ne yönde dönüş sağlıyor?
Cinsiyetçi bir nefret söyleminin oluşmasına neden oluyor. Halbuki “kişinin cinsiyeti, cinsel tercihi bizi ilgilendirmez, kendi özelidir. Özel hayatı tecessüs edemeyiz, önemli olan kişinin insanlara, komşusuna, çevreye, doğaya, canlılara, hayvanlara vs. nasıl davrandığıdır. Allah da bunlara bakar” şeklinde bir inanç ve kültür oluşsa bu sorunlar aşılır. Bunu üretecek olan da paradoksal bir şekilde yine dinî kültürdür.
LGBTİ bireylerine karşı yapılan ötekileştirme, ayrımcılık ve önyargıların ortadan kaldırılabilmesi için neler yapılmalıdır ?
İnsan hakları temelinde bir bilinç yaratılmalı ve bunun elbirlik mücadelesi verilmelidir.
LGBTİ bireylerine en çok fazla destek hangi kesimden gelmektedir ve bunun sebebi sizce neler olabilir?
İnsan hakları, özürlük ve eşitlik noktasında daha bilinçli olan kesimlerden destek geliyor çünkü bunlar insani bilinç bakımından daha ilerideler.
Bir müslüman LGBTİ haklarını savunabilir mi?
Savunabilir tabi. LGBTİ hakları insan haklarından bağımsız değildir onun bir parçasıdır. LGBTİ haklarını savunmak LGBTİ olmak demek değildir. Mesela ben LGBTİ birey değilim ama LGBTİ haklarını savunuyorum.
LGBTİ bireylerinin ebeveyn olmaları konusundaki görüşleriniz nelerdir?
Kendi tercihleri, tamamen özel hayatlarının konusudur. Toplumun, devletin veya dini kurumların karışma hakları yoktur. Eğer böyle talepler her geçen gün artıyorsa devlete ve dini kurumlara düşen bunların nasıl yok edileceğinin değil; nasıl bir arada yaşanacağının adil, eşit ve insanî hukukunu ve fıkhını üretmektir.
LGBTİ hakları ne kadar gözetiliyor, işlenen suçların önüne ne kadar geçiliyor?
Haklarının gözetildiği söylenemez hatta toplumun en mazlum kesimi olduğu bile söylenebilir. Çünkü varlıkları tanınmıyor, tahammül edilemez bulunuyorlar. Hatta onlarla konuşmaktan, kaldırımda yan yana yürümekten bile kaçıyorlar, bu çok gayri insanî bir tutum.
Evlilik eşitliği “eşcinsel evlilik” hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bu da kişilerin kendi özel hayatları ve tercihleriyle ilgilidir. Başkalarına dayatmadıkları ve kendileri gibi olmayanları ötekileştirmedikleri sürece sorun yok. Özel hayatın dokunulmazlığına girer. Böyle bir durum karşısında devlet bununla ilgili hukuk, din de fıkıh üretmek durumunda. Bırakın hukuk ve fıkıh üretmeyi üzerinde konuşamıyorlar bile. Zihnen özgür ve rahat değiller. Sorunlu, kompleksi ve baskı altındalar. Osmanlı da bile zenne (eşcinsellik) hukuku üretilmişti, padişahın önünden resmi geçit yaparlardı. Toplumsal bir kesim olarak tanınırlardı. Evliya Çelebi Seyehatnamesi’nde anlatır.
Genel ahlak adı altında LGBTİ bireylerine yönelik konulan yasaklar ve engeller konusundaki görüşleriniz nelerdir?
Genel ahlak dediğimiz şey nedir? Evrensel suçlardır; Öldürmek, çalmak, iftira, tecavüz, rüşvet, baskı, zulüm, zorbalık… Bunların hepsi Kur’an’da kebair (büyük günahlar) olarak yasaktır. Genel ahlak bu. Bunları kim yaparsa yapsın engel olunmalı hatta cezalandırılmalıdır. Kur’an’da dört şeyin cezası var; Katillik, hırsızlık, iftira ve zina/tecavüz. Bunların hepsi de insan hakları ile ilgilidir. Ama mesela namaz, oruç, hac, başörtüsü bunların cezası yok. Kişinin kendi özeline bırakılmış, hatta içkinin bile cezası yok zira içki içmek değil; sarhoş olmak haram. Bugün bile sarhoş halde dünyanın hiçbir yerinde trafiğe çıkamazsınız.
Ailenizin bir ferdinin LGBTİ bireyi olduğunu varsayarsak bu konudaki tutum ve davranışlarınız ne yönde olurdu?
Yukarıda dediğim gibi LGBTİ olmayı tamamen kişinin özel hayatı olarak gördüğümden kendi cinsiyet, kimlik ve eğilimlerimi ona dayatmazdım. Bir şey olmaya zorlamazdım, zorbalığa uğruyorsa yanında olurdum. Kendime yapılmasını istemediğim bir şeyi başkasına yapmazdım. Ahlakın evrensel ilkesi budur. Kur’an’da şöyle denir: Kimsenin yükü kimseye yüklenmez.
Odatv.com
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...