Kişinin aşırı korktuğu, tehlikeli bulduğu, büyük bir kayıp yaşadığı veya tanıklık ettiği şok edici belli başlı olaylardan sonra görülen travma sonrası stres bozukluğu (TSSB), ciddi bir hastalık olarak görülüyor. TSSB sıklıkla “uykusuzluk, kabus görme, olayla ilgili anıların rahatsız edici biçimde sık hatırlanması, sürekli diken üstünde hissetme, kolay irkilme, çabuk ve aşırı sinirlenme, gelecekle ilgili plan yapamama, yabancılaşma, yaşanan travmayı hatırlatan durumlarda huzursuz olma ve bu durumdan kaçınma” belirtileri ile kendini gösteriyor.
Bazı kişilerde travma sonrasında görülen belirtiler birkaç hafta içerisinde kendiliğinden kaybolurken bazılarında aylarca hatta yıllarca sürebiliyor. Kovid-19 hastalığını atlatanların, ağır geçirenlerin, yakın bir tanıdığının sürecine tanıklık edenlerin ya da kayıp yaşayanların travma sonrası stres bozukluğu açısından daha riskli olabileceğine dikkat çeken Meysenaz Koser, şöyle devam ediyor:
"Ciddi bir hastalığa yakalanmak, ölüm korkusuyla bağlantılıdır ve bu durumun kişilerde ağır bir travmatik etki bırakabileceği bilinmektedir. Hepimiz bu sürecin içerisindeyiz ancak her birimizin travmatik olarak etkilenmesi farklı yönlerden ve farklı şiddette olabilir.
Özellikle, Travma Sonrası Stres Bozukluğu olarak adlandırılan ve bireylere ciddi ruhsal sıkıntılar yaşatan rahatsızlığın, ne olduğunu bilmeli ve olası durumda psikiyatrik ve psikolojik önlem ve tedaviye önem vermeliyiz.”
Duygudurum bozukluğunuz varsa...
Pandemide görülme sıklığı arttı, etkileri yıllarca sürebiliyor
İnsanların içinde bulunduğu içsel-dışsal etmenlere göre dalgalanma gösteren ruhsal süreçlerin “duygudurum” olarak tanımlandığını ifade eden Uzman Psikolog Meysenaz Koser, “Duygudurum bozukluğu, bir kişinin uzun süreli aşırı coşkunluk (mani), aşırı üzgünlük (depresyon) veya her ikisini birden (bipolar yani iki uçlu) deneyimlediği bir bozukluktur” diye konuşuyor.
Değişen her ruh hali ise bir bozukluk işareti olmayabiliyor. Olaylara bağlı olarak ruh halinin değişmesinin normal olduğunu kaydeden Meysenaz Koser, “Duygudurum bozukluğu teşhisi konması için semptomların birkaç hafta veya daha uzun süre mevcut olması gerekir. Yapılan çeşitli araştırmalardan alınan sonuçlara göre toplumsal düzeyde korku uyandıran durumlar gibi salgın hastalık kategorisinde yer alan Kovid-19, depresif bozukluk ve bipolar bozukluğu tetiklemiş ve yaygınlaşmasına zemin hazırlamıştır” diyor.
Duygudurum bozukluğu olan kişilerin pandemi döneminde dikkat etmesi gereken durumlar hakkında bilgi veren Meysenaz Koser, şu önerilerde bulunuyor: “Sağlıklı uyku alışkanlıkları, duygudurum bozukluklarının tedavisi için ilaçlar kadar önem taşır. Psikiyatri hekiminiz ile temas halinde kalın. Günlük yaşamınızı düzenli ve planlı hale getirin. Sosyal mesafe değil, fiziksel mesafenizi koruyun.
Kaygılarınızı kontrol edebileceğinizi bilin. Kendinizi sıkıntılı, gergin, kaygılı ya da üzgün hissettiğinizde bunu hemen içinde bulunduğunuz durum ya da koşullarla ilişkilendirmeyin, o esnada aklınızdan geçen düşüncelere dikkat edin. Her düşündüğünüzün doğru olmadığını unutmayın.”
Her durumda en kötü senaryoyu düşünüyorsanız!
Yaygın anksiyete bozukluğu olan kişiler ise belirli bir duruma bağlı olmayan sürekli ve aşırı bir endişe durumu yaşıyor. Aşırı endişenin, kişinin günlük yaşamını olumsuz yönde etkilediğini ve rutin yaşam etkinliklerini sürdürmesini engellediğini ifade eden Meysenaz Koser, “Yaygın anksiyete bozukluğu olan kişiler her durum için gerçekleşmesi en kötü senaryoyu düşünürler. Her şey kendi denetimlerinin dışındadır, iyi bir olasılık ya da geriye dönüş mümkün değildir.
Yaygın anksiyete bozukluğunda aşırı endişe ve kaygı genellikle zaten sağlık ile ilgili iken pandemi dönemi ile bu durum mevcut çözümsüzlük, sıkıntı ve endişeyi ikiye katlamış oldu. Belirsizliklerle dolu olan Kovid-19 sağlıklı kişilerde bile olumsuz senaryolar üretmek için zemin hazırlamışken psikolojik sorunu olan kişileri günlük hayatlarından tümden uzaklaştırmış oldu” diyor.
Kovid-19 hastalarında nefessiz kalma, iyileşememe kaygısı ve ölüm korkusu gibi nedenlerle anksiyete görülme oranının arttığını belirten Meysenaz Koser, virüsün bulaşmadığı kişilerde de hastalığa yakalanma ya da gelecek kaygısının baş gösterdiğini kaydediyor.
Yaygın anskiyete bozukluğu tedavisinde ilaç, bilişssel davranışçı terapiler, gevşeme egzersizleri gibi yöntemlerin kullanıldığını söyleyen Meysenaz Koser, psikoterapi yöntemleri ile kaygıyla başa çıkma becerilerinin kazanılmasının hedeflendiğini dile getiriyor.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...