AKP’nin kabul etmediği ama gerçekte halkı silindir gibi ezen krizin daha da gerilettiği alım gücü sürekli eriyor. Nüfusun yüzde 63.5’i, 9 maddeden en az 4’ünü karşılayamama durumunu tanımlayan “maddi yoksunluk” pençesinde kıvranıyor.
Can acıtan rakamlar
Nüfusun yüzde 43.8’i konutunu tamir ettiremiyor, yüzde 43.3’ünün ısınamıyor, yüzde 61.4’ü konut dışı taksit ve borcu bulunuyor. Yüzde 87.5 bir haftalık tatil, yüzde 65.7 “beklenmedik harcama” larını karşılayabilecek durumda değil...
Doların ateşi yükseldi: 1.90
Güne 1.88’den başlayan dolar, akşam saatlerinde serbest piyasada 1.90 liraya ulaştı. Dolardaki yükselişte yabancı kurumlardan gelen ’sat’ tavsiyeleri ve yılbaşı öncesi kapatılan pozisyonların etkili olduğu belirtiliyor. Dolarır ateşi borsayı da yaktı, İMKB günü yüzde 1.79 zararla kapattı.
2012 Türkiye için çok zor geçecek!
Kriz kahini olarak ün yapan Nouriel Roubini, yeni yılın 2011’den daha iyi olmayacağı tahminini yaptı: Avrupa borçla boğuşacak, ABD yetersiz büyüyecek, Çin yavaşlayacak, Türk ekonomisi zorlanacak!
74 milyonun yüzde 63.5’i parasal kriz yaşıyor
TÜİK’in araştırmasına göre, toplam nüfusun yüzde 61,4’ünün hanesinde taksit ödemeleri ve borçları bulunuyor. Yüzde 63.5’i de maddi yoksunluk içinde .
En zengin yüzde 20’inin toplam gelirden aldığı pay yüzde 46,4. En düşük gelire sahip yüzde 20’nin toplam gelirden aldığı pay ise yüzde 5,8 oldu.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Türkiye’de, en yoksul yüzde 20 ile en zengin yüzde 20 arasındaki gelir farkının, 2010’da 8 kata gerilediğini açıkladı.
2009 yılında bu fark, 8,5 kattı. TÜİK, Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması, 2010 verilerini açıkladı. Ciddi finansal sıkıntıyla karşı karşıya olan nüfusun oranı olarak tanımlanan ve belirlenmiş 9 maddeden en az 4 tanesini karşılayamama ya da mahrum olma durumunu tanımlayan “maddi yoksunluk” oranı 2009 yılında yüzde 63, 2010 yılında ise yüzde 63,5 olarak hesaplandı. TÜİK araştırmasına göre, nüfusun yüzde 16,9’u yoksulluk sınırının altında bulunurken, sürekli yoksulluk riski altında bulunanların oranı da yüzde 18 olarak gerçekleşti.
TÜİK araştırmasına göre, eşdeğer hanehalkı kullanılabilir gelirlere göre oluşturulan yüzde 20’lik gruplarda, en yüksek gelire sahip son gruptakilerin toplam gelirden aldığı pay yüzde 46,4 iken, en düşük gelire sahip ilk gruptakilerin toplam gelirden aldığı pay yüzde 5,8 olarak gerçekleşti. Türkiye’de hanehalkı başına düşen ortalama yıllık kullanılabilir gelir 22 bin 63 lira iken, ortalama yıllık eşdeğer hanehalkı kullanılabilir gelir ise 9 bin 735 lira oldu. İstanbul Bölgesi 13 bin 382 lira ile ortalama yıllık eşdeğer hanehalkı kullanılabilir geliri en yüksek olan bölge durumunda iken, bunu, 11 bin 116 lira ortalama gelir ile Batı Anadolu Bölgesi izledi. En düşük ortalamaya sahip bölge ise 5 bin 144 lira ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi oldu.
En zengin ile en fakir arasındaki fark 8 kat oldu
Türkiye’de, en yoksul yüzde 20 ile en zengin yüzde 20 arasındaki gelir farkı, 2010’da 8 kat oldu.Buna göre, son yüzde 20’lik grubun toplam gelirden aldığı pay, ilk yüzde 20’lik gruba göre (P80/P20) 8 kat oldu. P80/P20 göstergesi kentsel yerler için 7,3, kırsal yerler için ise 7,1 oldu. Gelir dağılımı eşitsizlik ölçütlerinden gini katsayısı bir önceki yıla göre 0,013 puan düşüş ile 0,402 olarak tahmin edildi. Katsayı, kentsel yerleşim yerleri için 0,389, kırsal yerleşim yerleri için ise 0,379 olarak tahmin edildi. TÜİK araştırmasına göre, gelirin nüfusa dağılımındaki eşitsizliğin grafik gösterimi olan Lorenz eğrisi de, bir önceki yıla göre gelir dağılımında önemli bir değişim olmadığını eğrilerdeki çakışma ile gösterdi. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü OECD, dünyanın önde gelen ekonomilerinin hemen hepsinde varlıklı ve yoksul kesimlerin gelirleri arasındaki uçurumun gittikçe derinleştiğini bildirdi.OECD Araştırmasında gelir eşitsizliğinin en büyük olduğu ülkelerin Şili, Meksika, Türkiye ve ABD olduğu saptandı.
İnsani gelişmede 92. sıradayız
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın açıkladığı İnsani Gelişme Raporu’nda Norveç, Avustralya ve Hollanda gibi ülkeler başı çekerken Türkiye ise 187 ülke ve bölge arasında 92. sırada yer aldı. BM raporu, ulusal kalkınmanın ölçülmesinde salt ekonomik bir ölçüt olan Gayri Safi Yurt İçi Hasıla gibi yöntemlere alternatif bir ölçüt olarak ortaya koyulan ve ülkelerin sağlık, eğitim ve gelir dağılımı alanlarında sıralayan bir rapor. Raporda, dünyanın refah düzeyi en yüksek ülkelerinden Amerika Birleşik Devletleri’nin sağlık, eğitim ve gelir konularında endekste yapılan düzeltmelerle birlikte 4’üncü sıradan 23’üncülüğe gerilediği görülüyor. Türkiye’nin Ermenistan, İran ve Azerbaycan’ın hemen ardından 92. sırada yer aldığı rapora göre dünyada insani gelişme oranının en düşük ülkeler arasında Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Nijer ve Burundi gibi ülkeler bulunuyor. Rapora göre Türkiye’nin insani gelişme endeksinde geçen yıla oranla reel artış sergilemesinin nedenleri arasında milli gelir seviyesinin küresel ekonomik krizden görece daha az etkilenmesi ve yaşam beklentisinin 72,2 yıldan 74 yıla çıkması yer alıyor.İnsani Gelişme Endeksi sıralamaları her yıl sağlık, eğitim ve gelir alanlarından derlenen en güncel uluslararası karşılaştırılabilir veriler ışığında yeniden hesaplanıyor.Raporun bir parçası olan toplumsal cinsiyet eşitsizliği endeksinde ise en üst sırada İsveç yer alırken, Türkiye ise 146 ülke arasında 77’inci sırada yer alıyor.
Yüzde 18 sürekli yoksul
Maaş-ücret gelirleri yüzde 43,7’lik oranla toplam gelir içerisinde en fazla paya sahip oldu. Bunu yüzde 20,5 ile sosyal transferler ve yüzde 20,2 ile müteşebbis gelirleri izledi. Sosyal transferlerin yüzde 91,1’ini emekli ve dul-yetim aylıkları oluşturdu. Emekli ve dul-yetim aylıkları toplam gelir içinde yüzde 18,6’lık paya sahip iken, diğer sosyal transferlerin payı yüzde 1,8 oldu. Nüfusun yüzde 16,9’u yoksulluk riski altında. Kentsel yerlerde bu oran yüzde 14,3 iken, kırsal yerlerde yüzde 16,6 oldu.Sürekli yoksulluk riski altında bulunanların oranı ise yüzde 18 olarak gerçekleşti.
İşte yaşam koşulları
- Yüzde 60: Kendi evi var
- Yüzde 43: Evinin çatısı sızdırıyor, duvarlar nemli
- Yüzde 43.3: Isınma sorunu yaşıyor
- Yüzde 61.4: Borç içinde kıvranıyor
- Yüzde 65.7: Beklenmedik harcamaları karşılayamıyor
- Yüzde 81.7: Eski mobilyasını yenileyemiyor.
Vergi adaletsizliği diz boyu
OECD sınıflandırmasına göre sosyal güvenlik primleri ve mahalli idare vergi gelirleri dahil, geçen yıl toplam vergi gelirleri içinde, dolaysız vergilerin payı % 52,1, dolaylı vergilerin payı ise % 47,9 olarak gerçekleşti. Türkiye’de dolaylı vergilerin GSYH’ye oranı ise OECD ortalamasının üzerinde seyrediyor. 2010 yılında OECD ortalaması yüzde 11 iken, Türkiye’de bu oran % 12,4 oldu. Dolaylı vergilere bakıldığında, Macaristan’da dolaylı vergilerin GSYH’ya oranı % 16,1, Danimarka’da yüzde 15,3, Slovenya’da % 14,1. Türkiye ise % 12,4’lük oran ile en yüksek dolaylı vergilerin bulunduğu 9. ülke konumunda yer alıyor.
Acemoğlu: Uçurum için süperlere bakın
Dünyaca ünlü ekonomist Daron Acemoğlu, dünya genelinde giderek artan ücret eşitsizliğinin sistemdeki bozukluğun göstergesi olduğunu ve en zengin yüzde 0.1’in nasıl “dev paralar” kazandığının tartışılması gerektiğini söyledi. ’Wall Street ’i İşgal Et’eylemlerinin, toplumun yüzde 99’unun yüzde 1’lik müreffeh kesime karşı bayrak açması fikri etrafında oluştuğuna atıfta bulunan Acemoğlu, “En tepedeki eşitsizliği anlamak istiyorsanız, Wall Street’i İşgal Et eylemcilerinin bahsettiği yüzde 1’in değil, en üstteki yüzde 0.1’in neden dev paralar kazandığına bakacaksınız. Bunun sosyal ve politik yönlerine de bakılmalı. Sistemin işleyişinde bozukluk olabilir” dedi. ABD ’nin en prestijli üniversitelerinden Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT) ekonomi profesörü olan ve dünyada görüşlerinden en çok alıntı yapılan ekonomistler listesinde 8. sırada yer alan Daron Acemoğlu, ’The Browser’internet sitesine verdiği röportajda özetle şu görüşleri aktardı: “- Eşitsizlik son 30 yıl içinde çok değişti. Gelirin yüzde 90’ını alanlara karşı yüzde 10’luk kesimin varlığını vurguluyorum. Çünkü gelirde yukarıya tırmandıkça tablo anlaşılır olmaktan çıkıyor. Ekonomistler CEO’larla fazla ilgilenmiyor. Bunun iki nedeni var: Sayıları çok değil ve kazançları konusunda fazla bilgiye ulaşılamıyor. Sokaktaki adam ise eşitsizliği bir şeylerin ters gitmesi olarak görüyor. Bir grup insan diğerlerinin iki katı kazanırken, gelir farkı 20 yıl sonra dört katına çıkıyorsa sosyal politikaların yanlış olduğunu düşünüyor.
2012 çok zor geçecek
AB’nin borç krizlerinin damgasını vurduğu 2011 yılı için geri sayım sürüyor. Ancak sıkıntılar bitmeyecek. 2012 ise daha da kötü bir yıl olacak. Ünlü kâhin iktisatçı Prof. Dr. Roubini, yeni yılda Türk ekonomisinin de zorlanacağını öngördü. Ekonomik fırtınalarla dolu bir yıl daha geride kalırken 2012’ye yönelik tahminler de daha şimdiden gelmeye başladı. Ancak kolayca tahmin edilebileceği gibi yeni yılda da küresel ekonominin ağzının tadı pek yerine gelmeyecek. Başta sanayi ülkeleri olmak üzere küresel ekonomiye yön veren ülke ve bölgelerin kendilerini toparlayamaması iyimserliğe yönelik tümbeklentileri boşa çıkarıyor. Küresel ekonominin geleceğine yönelik tahminler ortaya atılınca elbette ünlü kâhin Nouriel Roubini ’yi anmadan geçmek olmaz. Kötümser tahminleriyle tanınan Roubini gelecek yıl için de namına yakışır öngörülerde bulundu. Ünlü kâhine göre 2012’de dünya ekonomisini oldukça zorlu bir dönem bekliyor. Avrupa borç sorunuyla boğuşmaya devam edecek, ABD ise yetersiz büyüme rakamlarıyla yetinecek, dünya ekonomisinin motoru durumundaki Çin de ise yavaşlama giderek artacak. Ünlü kâhinin Türkiye’ye yönelik beklentileri de yüreklere su serpen cinsten değil. Roubini’ye göre 2012’de Türk ekonomisinde yavaşlama işaretleri daha da artacak.
Dolar 1.90 lirayı geçti
Dünya borsalarındaki çöküş Türkiye’deki döviz piyasasını da etkiledi. Dolar haftaya yükselişle başladı. İstanbul serbest piyasada dolar 1,8990 liraya yükseldi. Kapalıçarşı’da 1,8850 liradan güne başlayan dolar, açılışın ardından 1,8880 liraya çıktı. Gün ortasında bir miktar daha artış gösteren doların satış fiyatı 1,8910 lira seviyelerine yükseldi. Bankalararası piyasada saat 13.30 itibariyle dolar kotasyonları alışta en düşük 1,8730 lira, en yüksek 1,8880 lira, satışta en düşük 1,8900 lira, en yüksek 1,8960 lira seviyesinde işlem gördü. Ankara serbest piyasada ise dolar 1.90 TL’yi gördü. Amerikan Doları serbest piyasada günü 1.8990 TL’den kapadı. Kapalıçarşı’da 2,4500 liradan alınan euronun satış fiyatı ise 2,4530 lira düzeyinde seyretti ve günü 2.4740 TL’den kapadı. Serbest piyasada önceki kapanışta doların satış fiyatı 1,8840 lira, euronun satış fiyatı ise 2,4540 lira olmuştu. Uluslararası piyasalarda altının onsu ise 1,60 dolar seviyesini aştı. İç piyasada ise gramı 97.88 TL’ye yükseldi.
yeniçağ