Eğer İsrail dünyadaki konumu ve yakın-uzak tüm komşularıyla ilişkilerini düzeltmeyi istiyorsa, Gazze filosu baskını için Türkiye’den özür dilemeli. İsrail son yıllarda dünya sahnesinde okulda dışlanan öğrenci tavrı sergiliyor ve diğer ülkelere “hak etmesem bile beni sevin” diye yalvarıyor. Ve tıpkı zayıf bir kişiliğin maruz kaldığı gibi İsrail artan aşağılanmayla karşılaşıyor ve bir tokadın üstüne diğerini yiyor.
İsrail’in akıllı adamları onurun ilkel, önemsiz bir unsur ve gururun saçma bir kavram olduğunu belirtiyor. Ancak küresel diplomasiye dönüldüğünde, onur önem kazanıyor, birinci öncelik oluyor.
Kısa dönem ekonomik ve diplomatik imtiyazlar için onurunu takas eden bir ülke kendisini küçük düşürür ve uzun dönemde dostlarından mahrum kalır.
Türkiye kısa bir süre öncesine kadar önemli bir müttefikimizdi. Ben dostça ilişkimizi ve işbirliğimizi tekrar geliştirebilmemizi isterdim. Ancak dostluk sadece karşılıklı olarak oluşturulabilir. Basit bir özrün güzel bir arkadaşlık başlatacağını düşünmek, İsrail’in tipik zayıflık sendromunu gösteren bir durum.
Gazze filosu baskını dostlar arasında olabilecek olağandışı bir şey değildi. Türkiye, filonun öncesinde açıkça İsrail karşıtı bir tavır almıştı. Filo baskını ise bu değişimi gözler önüne serdi. Türk liderler, İsrail ile kötü ilişkilerin diplomatik çıkarlarına hizmet edeceğini ve Müslüman dünyasında yararına dokunacağını düşünüyor. Böylece, İsrail’in onurunu ayaklar altında çiğneyerek onu özür dilemeye zorlamak bu çıkarlara hizmet ediyor.
Türkiye halen İsrail ile ilişkilerinden fayda sağlayabilir. Eğer Türkler İsraille belirli bir seviyede işbirliği korumak istiyorsa, bu özür dilemek ve boyun eğmekle olmayacak.
HÜRRİYET
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...