Bir müddet önce, kafa dinleme yerim olan İğneada’ya çekildiğimi, yazılarımı da oradan göndereceğimi yazmıştım..
Genel seçimler münasebeti ile İstanbul’a döndüm.. Milliyetçi bir Türk vatandaşı olarak, aya bile gitmiş olsam, seçimlerde oyumu kullanmak üzere tabii ki, İstanbul’a dönecektim. Döndüm, kullandım oyumu.. Seçim sonuçlarının verdiği hüsrana ancak İğneada’da tahammül edebilirim diyor ve hemen geri dönmek istiyordum ama, İstanbul’da yine kaldım.. Sebep mi? Bizim sevgili Gazeteciler Cemiyetimizden bir mesaj almıştım. Cemiyetimizin 72. Yılı kutlanacakmış.. Elbette seve seve kalırım ve katılırım cemiyetimizin toplantısına..
Verilen bilgiye göre, 72. Yıl toplantısında Cemiyet, 1936 ve 1937 doğumlu, yani yaşı 81 ve 82 olan üyelere anı ödülleri verecekmiş.. Ben de 1937 doğumlu olduğuma göre ödül alacağım..
Toplantı 27 Haziran Çarşamba gecesi Cağaloğlu’ndaki cemiyet binamızın en üst katındaki lokantada yapılacak.. Oraya beni Basınköy’den eşim Serpil götürüp, getirecek.. Fakat televizyonlar, radyolar sürekli anonslar yapmaktalar, cep telefonlarımıza da sigorta şirketlerinden falan mesajlar yağıyor.. Şiddetli yağmur, dolu, yıldırım tehlikeleri beklenmekteymiş.. Arabamızla gitmekten korktuk.. Ama ne olursa olsun biz cemiyetimizdeki törene gideceğiz.. Tranvay, metrobüs falan kullanarak yolumuzu sürdürdük.. Sultanahmet’e gittik.. Cemiyette toplantı 18.30.. Biz Sultanahmet’e gelmişiz 17’de..
Eşime dedim ki; “şurada Sultanahmet parkında biraz gezeleyip, oyalanalım.. Gazeteciliğe başladığım 1956 yılından beri buralar benim mekanımdı.. Dolaşalım.. Biraz anılarım canlansın..”
Parka girerken hemen soldaki İSTİKLAL MARŞI anıtımızın önünde duruyoruz.. Marşımızın ilk iki kıt’asını; Korkma! Sönmez bu şafaklarla yüzün al sancak!
diye başlayarak kendi yüksek seslerimizle de okuyoruz..
Anıtın üstünde de İstiklal Marşımızın şairi Mehmet Akif Ersoy’un büstü var.. Ne Var ki, ne resmin altında ne başka yerinde milli şairimizin ismi yok! Biz biliyoruz ama meydanı dolduran turistler de öğrenmeli.. Bunlara tabii kızıyorum..
Zaten asırlık Eminönü ilçemizi oy hesapları yüzünden Fatih Belediyesine bağladılar. Eminönü’nü ortadan kaldırdılar. Cağaloğlu, Sirkeci gibi tarihi semtler hiç alakası olmayan Fatih’e dahil edildi..
Sinirli sinirli bunları düşünürken, arkamı dönünce bir de görüyorum ki, arkadaki binada Fatih Belediye Başkanı Hasan Suver’in “Hayırlı Ramazanlar” panosu hala asılı duruyor.. Ramazan geçeli bir hafta oldu ama, AKP’li Başkanının panosu hala yerinde..
Sultanahmet’te bu duygularla yarım saat kadar dolaştık.. Ve cemiyetimizin yolunu tuttuk.. Benim gazeteci ve yayıncı olarak en az kırk yılımı geçirdiğim ara sokaklarda ilerledik.. Toker Yayınevimin bulunduğu, İrfan, Damla gibi yayıncı arkadaşların çalıştığı yerlerden geçtik.. Nihayet Gazeteciler cemiyetimizin önüne geldik.. En eski anılarım da zaten o sokakta.. 1956 yılında Gazeteciliğe başladığım Yeni Sabah az ilerde idi.. Karşısında Cumhuriyet gazetesi.. Ah ne günlerdi onlar.. Zaten az sonra Cemiyetin üst katına çıkınca bu anılarımız tamamen gündemimizi doldurdu.. Masada birlikte oturduğumuz, 50 yıllık arkadaşım Demir Feyizoğlu, yine o kadar yıllık Safa Çeliker.. Yanımızdaki masada Cemiyetimizin yeni ve eski Başkanları Turgay Olcayto, Orhan Erinç ve diğer yöneticiler.. Bir zamanlar çıkardığım Ticaret Postası gazetemde çalışan, şimdilerin gazete patronu Engin Köklüçınar geldi, o günleri anımsadık.
Safa, arkasındaki masada oturan Orhan Erinç’i görünce onun futbolculuğundan söz etmeye başladı.. Ben hemen itiraz ettim.. “Orhan Erinç Cumhuriyette çalışırdı ama, o zamanlar bizim Yeni Sabah’la, Cumhuriyet gazetesi arasındaki iddialı maçlarda ben Orhan’ı top oynarken hiç görmedim”dedim. Onlara Şeref Stadındaki maçlarımızda Cem Atabeyoğlu ağabeyimizi nasıl çelme takıp çamurlar içine yuvarladığımı falan hikaye ettim.. Ben Spor Yazarı iken isimli kitabımdan anı fotoğraflarımı gösterdim..
İşte böyle çok neşeli bir gece geçirdik cemiyetimiz sayesinde.. Rakılarımızı boğaz manzarası izleye izleye yudumladık.. Safa Çeliker ile Bayramoğlu anılarımızı yad ettik.. Onun ve benim hanımlarımızın en güzel anıları bir zamanlar oralarda yaşamıştı..
İki kişilik müzik ekibinin programı başlayınca muhabbetlerimize en sevdiğimiz şarkıların güfteleri de katıldı.. Fakat sevgili Beşiktaş Başkanı Baba Hakkı’nın (Yeten) en sevdiği şarkı Eski Dostlar’ın söylenmesini ise bekleyemedik..
Ayrılırken, Beşiktaşlı Başkanımız Turgay Olcayto’nun kulağına “Eski Dostları benim yerime de dinle..” dedim, biz dönüşe geçtik..
Yağmur, dolu tramvayın camlarında şakırdarken, şimşek ve yıldırım ışıkları ise uzakları aydınlatıyordu..