Talat Atilla Öcalan test edildi! Değişim var! Tüm arşivi yaktılar! 'Tekbirlerle gömün beni!' |
Ersan Yıldız GİRİLMEZ |
Mihriban Başlı Nereye Gidiyoruz? |
Tuğba AYAN Çakralar ve Uyanış |
Adnan Küçük MEB YUSUF TEKİN’İN LAİKLİK SÖYLEMİ BAZI ÇEVRELERİ RAHATSIZ ETTİ |
Zahide Guliyeva EGO İŞÇİLERİ |
Cengiz Altınsoy Benim güzel memleketim... |
Kıvılcım Kalay NEDEN DİYE SORMA |
Canan Sezgin BU DOLUNAYLA BİR DEVİR KAPANIYOR! |
Tuğrul Sarıtaş Duayen gazeteci Tuğrul Sarıtaş'tan yeni kitap! |
Tekin Öget GERÇEKTEN DE TAM YOL İLERİ Mİ? |
Esra Süntar SU ÜSTÜNDE İKEN SU İÇİNDE OLMAK |
M. Kürşat Türker ZİNCİR |
Yalçın Toker SPOR YAZARLARI GENEL KURULUNDAYDIM.. |
Haktan Kerem Ural ‘ADALET SİSTEMİ’NİN ALTINDA SERİNLEYEN AHLAKSIZLAR |
Sima Güleser Polat İPİN UCU KAÇTI! |
Uğur Özteke SAĞLIKTA KANDIRMACA YENİDEN Mİ BAŞLIYOR? |
Geçenlerde Kara Harp Okulu Diploma Alma ve Sancak Devir Teslim Töreni'nde kanuna uygun yemin edildikten sonra, “kılıçları kuşanan” bir grup teğmen tarafından sekiz yıl önce yürürlükten kaldırılan yemin metni tekrardan okundu.
Kamuoyunda bu yemin için “Kılıçlı Yemin” nitelemesi yapıldı.
Bazı sorular sormak istiyorum:
1- Bu yemin işi, kasıtlı olarak siyasi iktidara karşı reddiyeci bir tutum alma mıdır?
2- Bu yemin, bazı teğmenlerin nostaljik olarak yaptıkları masumane bir fiil midir?
3- Ordu içinde ve dışında bu yemini yaptıran illegal bazı güç odakları var mıdır?
4- Türk milletinin geçmiş yıllarda ordu içinde ortaya çıkan cuntalaşma eylemlerinden çok ağzı yandı. Kılıçlı yemin eylemi, planlaması yapılan bir askeri hareketlenmenin bir “ön duyurusu”, bir “meydan okuma” sürecinin başlangıcı mıdır?
Sorular daha da çoğaltılabilir.
Millî Savunma Bakanlığı’ndan konuya ilişkin yapılan açıklama şu şekildedir:
“Bahse konu olay her yönüyle incelenmektedir. İnceleme sonucunda yapılacak tespitlere göre; disiplin mevzuatı kapsamında kastı, kusuru, ihmali veya sorumluluğu olan personel hakkında gereken işlemler yapılacaktır”.
İncelemelerin Kara Kuvvetleri Komutanlığı ile Milli Savunma Üniversitesi müfettişleri tarafından yürütüldüğü, MİT ve Emniyet İstihbaratın da kılıçlı yemin eden teğmenlere yönelik bir yönlendirmenin mevcut olup olmadığını araştırdığı belirtildi.
Kılıçlı Yemine Yönelik Tepkiler
Kılıçlı yemin kamuoyunda yoğun tartışmalara sebep oldu. Özellikle siyasilerden gelen tepkiler farklı oldu. Bazı siyasiler, bu eylemi desteklerken, bazıları daha ihtiyatlı açıklamalar yaptı. Bazıları ise çok daha net karşı duruşu, reddiyeyi içeren açıklamalar yaptılar.
CHP Genel Başkanı Sayın Özgür Özel’in tepkisi şu şekildedir:
“Ebedi başkomutanları Mustafa Kemal Atatürk'e sahip çıkan Harbiye'den yeni mezun teğmenlerin siyasi hesaplara alet edilmesini kınıyorum”.
Özel bu sözlerle, Kılıçlı Yemincileri mutlak desteklediğini ortaya koymuş olmaktadır.
MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin açıklaması şu şekildedir:
“İkinci yemin hadisesinin her bakımdan netliğe kavuşması zorunludur. Meselenin yakından takipçisi olacağız. 30 Ağustos’u gölgeleyen, ülkemizi meşgul eden, hasımları ümitlendiren, istismar lobisini heyecanlandıran ikinci yemin hadisesinin her bakımdan netliğe kavuşması zorunludur. Siyaset ve toplum gündemine oturan, medyada her gün otopsi raporu yazılan vaki yeminin gayesi nedir? Buna kim ya da kimler karar vermiştir? Kanunla belirlenmiş yemini müteakiben mezun subayların bir bölümünün dile getirdikleri yemine ihtiyaç duyulmasının mana ve maksadı nasıl yorumlanmalıdır?”.
Bahçeli’nin meseleye ihtiyatlı ama sert bir tepki verdiği görülmektedir.
Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklaması şu şekildedir.
“Bu ordu, milletin ordusudur. Bu ordu, milletin her bir ferdinden teşekkül eden bir ordudur. Bu ordu milletindir ve milletin göz bebeğidir. Millet olarak kahraman ordumuzun kahraman mensuplarıyla her zaman gurur duyuyoruz. Şunun da çok net bilinmesini isterim; ordumuzun tekrar yıpratılmasına izin vermeyiz. Geçenlerde malum mezuniyet töreninde bazı istismarcılar ortaya çıkmak suretiyle ‘kılıçlar çekti’ler. Bu kılıçları kime çekiyorsunuz? Şimdi, bunlarla ilgili olarak da gerekli bütün araştırmalar, hepsi şu anda yapılıyor ve oradaki birkaç tane kendini bilmez, bunlar da temizlenecek. Buralara durup dururken gelmedik. Bu 30 kişi olabilir, 50 kişi olabilir. Kim olursa olsun bunların ordumuzun içinde bulunması mümkün değil. Bunları temizleyeceğiz”.
Sayın Erdoğan’ın Kılıçlı yemincilere yönelik tepkisi çok daha net ve sert olmuştur.
Kılıçlı Yemine İlişkin Değerlendirmeler ve Endişe Sebepleri
Yukarıdaki soruların cevaplarını bilemiyoruz. Mutlaka bilenler vardır.
Yapılan araştırma ve incelemelerde hakikat ne kadar ortaya çıkar bilemiyoruz.
Çünkü bu kılıçlı yemin hadisesi cuntalaşmanın bir ön hazırlığı mı, menfur bir planın uygulanmasının planlı bir evresi mi, yoksa başka bir şey mi?
Bu konular ne kadar aydınlatılır meçhul. Çünkü tarihimizde bir kısmı biline bir kısmı bilinmeyen yüzlerce cuntalaşma hareketleri oldu, bunlar hakkında araştırmaların yapıldığı söylendi, ama birçoğu maalesef aydınlatılamadı, hatta bir kısmı bilinçli olarak aydınlatılmadı.
Bu kılıçlı yeminle alakalı araştırma ve incelemenin akıbeti ne olur? Muhtemelen yakında belli olur. Umarım ve ümit etmek istiyorum ki, tarih tekerrür etmesin ve her türlü gerçeklikler bu kez gün yüzüne çıksın.
Gelelim hadiseye ilişkin değerlendirmelerimize.
Bir kere bu hadise, olağan bir tutum ve tavır değildir. Çünkü TSK, basit bir mahalle ya da sokak örgütlenmesi, mensubu olan herkesin her istediğini serbestçe yapabilecekleri keşmekeşliğin hâkim olduğu bir kurumsal yapı değildir.
Gazeteci Resul Tosun’un konumuza ilişkin değerlendirmesine yer vermek istiyorum:
“Kurumsallaşma bakımından Türkiye'nin en ciddi müessesesi ordudur. Orduda her söz her hareketin şekli bellidir. O yüzden de ordu baştan aşağı disiplindir. Kendini nasıl takdim edeceğin, nasıl selam vereceğin, komutana nasıl hitap edeceğin, komutanın karşısında nasıl duracağın, elini nerede nasıl tutacağın, yürürken komutanın hangi tarafında olacağın, hülasa bütün detaylar bellidir. Ordu mensubu bir asker astsubay ya da subay bunları bilir ve milimi milimine uygular. Bir toplantı veya törenin nasıl yapılacağı bütün detaylarıyla belli olmanın yanı sıra günü gelmeden önce hata olmasın diye defaatle provası yapılır. Dolayısıyla resmi törenden sonra kimi subayların bir araya gelerek kılıç çekmeleri ve iptal edilmiş bir yemini okumaları her şeyden önce ordudaki disipline aykırıdır”. (Askerimiz Milletin Askeridir! Star Gazetesi, 08.09.2024).
Bu tespitlerin tamamı doğrudur. Peki, bu hadiseye nasıl yaklaşılmalıdır?
Bu sorunun cevabı son derece önemlidir.
Bu konu ile alakalı şu tespitler yapılabilir:
(1) Burada askeri disiplinin çok ağır bir şekilde ihlal edildiğini söylemek lazım. Burada “masumiyet”in varlığından bahsetmek, söz konusu ihlali hafifsemektir.
(2) Bu disiplin ihlalinin bir cuntalaşma olup olmadığını bilemiyoruz. Bu konu mutlaka vuzuha kavuşturulmalıdır. Eskilerde ihmalkâr ya da bilinçli tutumlarla cuntalaşmaların üzerinin örtülmesi hadisesi tekrarlanmamalıdır. Aksi halde tarih tekerrür etmeye devam eder.
Nitekim Gazeteci Talat Atilla, bir yazısında özetle şu ifadelere yer vermiştir:
“Bir yıldır sokağın ve ordunun tahrik edildiği ve ordunun hareketlenme hazırlığı yaptığı yönünde yazılar yazıyorum. Daha ötesi Türkiye'yi karıştırmak isteyen unsurların Eylül ayında harekete geçebileceğine işaret ettiğim yazılarım oldu. (Ordu'nun Kılıcı! Türkiye'ye Bir Cisim Yaklaşıyor! Erdoğan, Babacan'la Temasta! Peker!, Türk Time, 02.09.2024).
(3) Burada cuntalaşma ihtimali ihmal edilmemeli. Elbette ki peşinen “burada mutlaka bir cuntalaşma vardır” demek mümkün değildir. Ama “mutlak olarak cuntalaşma yoktur” demek de mümkün değildir. Bu sebeple, bu konunun kesinlikle es geçilmemesi gerekir.
(4) Sadece kılıçlı yemin metninde yer alan bazı ifadelerden hareketle, cuntalaşma ihtimali olan bu eyleme mutlak destek vermek vesayetçi anlayışın tekrardan depreşmesi olsa gerek. Bazı partilerin vesayetçi görüntüden kurtulması demokrasimizin hayrına olacaktır.
(5) “Kılıçlı yemin” eyleminin cuntacı yapılanma olup olmadığı belirsiz ise de, bir ağır disiplin ihlali olduğu kesindir. Bu ihlalin mutlaka bir bedeli olmalıdır.
Cuntalaşma ihtimalinin göz ardı edilmemesine bağlı olarak bazı önerilerim olacaktır.
* Artık TSK bünyesinde yetiştirilen subaylara verilen derslerde, mutlaka demokrasi dersi verilmelidir. Bu derslerde, demokrasi cumhuriyete feda edilmemeli, mutlaka cumhuriyet demokrasi kimliği ile öğretilmelidir. Çünkü demokrasisiz cumhuriyet diktatörlüktür. Bu sebeple, demokrasiyi mutlak olarak özümseyen siviller kadar askeri bürokrasiye de demokrasi fikri özümsetilmeli; özümsemeyenler de mutlaka kapı dışarı edilmelidir.
* Türkiye’de vesayetçi güçler için en önemli husus, “kendi ideolojik bakış açılarından Cumhuriyeti tehlikede görerek, demokrasiye kıyılması, bu işin de cuntacı yapılar marifetiyle yapılmasıdır”. Bu vesayetçi zihniyetin demokrasi ile bağdaşırlığı yoktur. Artık zihniyet dönüşümü ile otoriter ideolojik vesayetçi kimlikle bütünleştirilen cumhuriyet kutsanarak demokrasiye kıyma anlayışı terk edilmeli. Cumhuriyetin demokrasi kimliği ile bütünlük içinde korunması millete havale edilmeli, demokratik kurumlar bu işlevi görmeli. Özellikle de bu kültür ve bilinç, mutlak olarak askeri bürokrasinin beyinlerine mutlak olarak kazınmalı. Askeri bürokrasi vesayetçi anlayıştan uzaklaştığı ölçüde sivil vesayetçiler de umudunu kesmek zorunda kalacaklar, demokrasi içinde mücadele tek seçenek haline gelecektir.
* Kılıçlı yemin organizasyonu ile alakası olanlar mutlaka tespit edilmeli. Kanaatimce, kılıçlı yenin işi organize bir eylemdir. Daha yeni teğmen olan subayların bu işi organize etmeleri mümkün değildir. Araştırma ve incelemenin mutlaka bu bilinçle yapılması gerekir. Yapılacak inceleme ve araştırmalar neticesinde bu işin bir cuntalaşma fiili olmadığı anlaşılsa da, bir disiplin ihlali olduğu kesindir. Mutlaka bu ihlalin gereği yapılmalı.
* Türkiye 15 Temmuz gibi bir felaketi atlattı; Türk milleti efsanevi bir direnç göstererek bu kalkışmayı püskürttü. Hükümet, 15 Temmuz ihanet kalkışmasını yapanlara karşı yoğun tasfiyeler gerçekleştirdi. Bazı kişiler yargılandı ve mahkûm oldu. Bazı ihanetçi teröristler Batı’daki sahiplerine sığındılar. Hükümet silahlı kuvvetlerin yapısına yönelik çok radikal değişiklikler yaptı. Bütün bunlara rağmen, bazı vesayetçi unsurlar, hem de yeni subaylar arasından çıkıyorsa, bu işte bir terslik var demektir. Demek ki, TSK’ye eleman alımlarında hala sorunlu yöntemler var. Bunun mutlaka ıslah edilmesi gerekir. Artık, anayasal demokrasiye karşı olanlar, vesayetçi otoriter cumhuriyeti kollamak peşinde koşanlar TSK’ye alınmamalı. Bu kuruma alınanlar mutlaka sağlam demokrasi testine tabi tutulmalı. Eğitim sürecinde de bu kurum personelinin beyinlerine “demokrasi aşkı” silinmez şekilde kazınmalı.
Son sözümüz:
Teğmenler kılıçları, cuntacı olsun ya da olmasın, fark etmez, halkın iradesine karşı kaldırmıştır. Halka rağmen, halkın iradesi yok sayılarak demokrasi korunamaz. Demokrasiye kıyılarak, halkın iradesi yok sayarak cumhuriyeti koruma teşebbüsünün manası, cumhuriyetin vesayetçi diktatörlüğü meşrulaştırıcı araç olarak kullanılmasıdır. Artık cumhuriyeti vesayetçi uygulamalarla kirletme, lekeleme, kana bulama dönemi sona ermelidir. Cumhuriyeti korumak adına demokrasiye kıymayı “iman” derecesinde gerekli gören vesayetçi anlayışın cehennemin dibine kadar yolu açık olsun.
E-posta Facebook Twitter Yazdır Önceki sayfa Sayfa başına git |
Bu yazı 19886 defa okunmuştur. |
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |