CHP Genel Başkan Yardımcısı Öztürk Yılmaz, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında, Kıbrıs'taki müzakerelerde kritik bir aşamaya gelindiğine dikkati çekerek, Türkiye'nin dış politikayla sıkıştırıldığında, eli kolu bağlandığında, kritik konularda taviz vermeye yatkın hale getirilmesinin bir strateji olduğunu söyledi. Suriye'deki gelişmelerin, Türkiye'yi önemli ölçüde tablonun dışına ittiğini ifade eden Yılmaz, "Irak'ta IŞİD sonrası düzen, bölgesel Kürt yönetiminin referanduma gitme kararı, Katar'daki gelişmeler, ABD ile sürtüşme, AB ile uyumsuzluk, Rusya ile normalleşme sürecinin rayına girmemesi düşünüldüğünde böyle kritik, Türkiye'nin elinin güçsüz olduğu ortamda Kıbrıs müzakeresi yapılıyor." diye konuştu. Yılmaz, Rum yönetiminin, hiçbir dönem Kıbrıs'ta siyasi eşitliğe inanmadığını, Kıbrıs'taki çözümden "Türk askerinin kovulmasını, birleşik Kıbrıs'ın yaratılmasını, Türklerin azınlık haline getirilmesini" anladığını savundu. Türkiye'nin, Kıbrıs konusunda yalnız olduğunu ifade eden Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü: "Ada'daki Sayın Cumhurbaşkanı'nın da çok çözüm yanlısı tutum takınması, endişelerimizi iyice artırıyor. Müzakerelerde pazarlık gücünüzün olması için bazen alttan almak, bazen masadan kalkmak, bazen masayı dağıtmak, bazen bir şeyi sonuçlandırmamak esastır. Ama 'Ne pahasına olursa olsun, siz ne derseniz deyin ben çözüm istiyorum' mantığıyla gittiğiniz anda elinizi, kolunuzu bağlarsınız. Önününüze de hiç istemediğimiz şekilde talepler gelir. Daha önce toprak konusuyla ilgili harita sunmayın diye uyarmıştık. Bizi hiç dinlemediler. Büyük oranda Rum kesimi toprakla ilgili tavizi koparmıştır. Garanti ve İttifak Anlaşması'nın ortadan kaldırılmasına sıra gelmiştir. Rum tarafı, Garanti Anlaşması'nın 4. maddesinde formüle edilen tek taraflı müdahale hakkını ortadan kaldırmak istiyor. Asker sayısını önce azaltmak, sonra tamamen ortadan kaldırmak istiyorlar. Asker sayısının azaltılması ve müdahale hakkının ortadan kaldırılması demek, 'Hangi çözüm çıkarsa çıksın onu uygulamayacağım, Kıbrıs'ı yutacağım' demektir."
Öztürk Yılmaz, Rum tarafının Bizans oyunları oynadığını, Hükümetin ise ses çıkarmadığını, müzakere yokmuş gibi davrandığını öne sürdü. Yılmaz, böyle giderse tüm hakların kaybedileceğini, KKTC'nin ortadan kaldırılacağı bir süreç başladığını iddia etti. Türkiye'nin etkin, fiili garantisinin, müdahale hakkının olmadığı bir çözümün Türkiye için sonun başlangıcı olacağını vurgulayan Yılmaz, Türkiye'nin Kıbrıs'ı kaybettiğinde, Doğu Akdeniz'deki her şeyi kaybedeceğini dile getirdi. Kıbrıs'ın milli davaları olduğuna işaret eden Yılmaz, "KKTC'deki yönetime tavsiyemiz var. Siz müzakereyi bilmiyorsunuz, bilseniz kendinizi ispat etmek için bu kadar yanlı gözükmeksiniz. Siz neyi ispat etmek istiyorsunuz? Sağlam, dik durun. Biz sizi uyarıyoruz. Sesimizi daha gür çıkarmasını çok iyi biliriz. Kıbrıs milli davamızdır, garantör ülkeyiz. Hükümet de sanki bir şey olmuyormuş gibi, hiçbir şey yapılmıyormuş gibi ortamı soğutup, taviz vermeye gitmesin. Bu konu, hükümetin olmayabilir ama bizim kırmızı çizgimizdir." değerlendirmesinde bulundu.
Yılmaz, Hükümetin, hiç gereği yokken, Arap ülkeleri arasındaki çatışmaya taraf olduğunu, Katar'ın yanında yer alarak, diğer bloğu karşısına aldığını öne sürdü. AK Parti'nin, Katar ve Gazze dışında Ortadoğu'da ittifak yapabileceği bir yapının kalmadığını iddia eden Yılmaz, "AKP ile Katar arasında bir yarılma başlayacak. Aynı şey Hamas ile de olacak. Katar'ın Müslüman Kardeşler aleyhine adım atması sağlandıkça AKP, Müslüman Kardeşleri sattığı için Katar'a sırtını dönecek. Siyasi iktidarın, hem Katar'daki yönetimi hem Gazze'deki yönetimi kaybetmesiyle sonuçlanacak. Dış politika bu kadar yerlerde sürünüyor, bu kadar öngörüsüzlük hakim oluyor. Siyaseti, İhvan penceresinden okuyanlar ve strateji belirlemede kör noktasına ulaşanlar, Türkiye'yi dış politikada düştüğü çukurdan koparamayacak." dedi.
Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Yılmaz, MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın'ın, CHP'nin İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu'nun tutuklanmasına tepki yürüyüşüne ilişkin eleştirilerinin hatırlatılması üzerine, adaletin herkese lazım olduğunu söyledi. Adalet, hukuk devleti, özgürlükler ve demokrasi için yürüdüklerini belirten Yılmaz, yürüyenlerin çoğunun yaş ortalamasının 70'in üzerinde olduğuna işaret etti. Yılmaz, şunları kaydetti: "Bu insanları böyle alçak benzetmelerle özdeşleştirmek, en azından yersizlik, haksızlıktır. Tavsiyem öz yurdunda, demokrasi isteyen kitlelere bu tür yakıştırmalarda bulunmamalarıdır. Eğer FETÖ ile Beyaz Saray ile özdeşleştirmek istiyorsa başka yere bakması lazım. Kurtuluş Savaşı veren bu halk kimseden talimat almaz. Demek ki talimat almaya yakın insanlar bu yakıştırmayı yapıyorlar. Adalet yürüyüşü devam edecek. Rahatsız olanlar 'Biz adalet istemiyoruz mu' diyecekler? Niçin karşı çıkıyorlar? Bunlar yolda, çevreyi, insanları rahatsız etmeden, kenti yakıp yıkmadan yürüyorlar. Nedir hazımsızlıkları, rahatsızlıkları? Bu tür ifadeleri bu ülkede doğan kimseye yakıştıramam. Herkesin haddini bilmesi lazım. Böyle üstten konuşma, provokatörlük hiçbir zaman uygun değildir. Bugün gücün arkasına saklanıp oradan ateş edenlere de yarın adalet lazım olacak. Her kim olursa olsun, bu tür kutlu yürüyüşlere gölge düşürmemesi lazım. Bu ülkede herkesin adalet, özgürlük, demokrasi isteme hakkı vardır. Bu doğuştan gelen bir haktır." Öztürk Yılmaz, bugün AB büyükelçileriyle yapacağı toplantıda da yürüyüşün gerekçesini anlatacaklarını bildirdi.
Milliyet
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...