Haaretz yazarı Aluf Benn, son yazısında Netanyahu'nun Macaristan'daki konuşmasından hareketle yazdığı yazısında İsrail Başbakanının dünyaya "Bizi olduğumuz gibi kabul edeceksiniz" mesajı verdiğini belirtti.
Arkadaşımız Mustafa Doğan Benn'in yazısını Haberiyat için tercüme etti:
NETANYAHU: BİZİ OLDUĞUMUZ GİBİ KABUL EDECEKSİNİZ
İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun Macaristan’da söyledikleri, onun dünya görüşünü ortaya koyan beyanlarına dair en yenisi. Bir popstar edası ve ABD Başkanı Donald Trump’ın da “yakın arkadaşı” unvanıyla ayak bastığı Budapeşte’de yaptığı konuşmasında Netanyahu, Avrupa devletlerine Filistin’e olan desteklerini kesmeleri çağrısında bulundu. Polonya, Slovakya ve Çek Cumhuriyeti liderleri de Netanyahu’yla görüşmek üzere Budapeşte’de hazır bulundu.
Yarı kapalı gerçekleşen bir forumda Netanyahu, normalde resmi konuşmaların en bariz vasfı olan “diplomatik nezaketi” bir tarafa bırakıp lafını esirgemeden konuştu. En azından gazetecilere kapalı olan oturumda (mikrofonun açık olduğunun farkında olmadan) Netanyahu barıştan veya iki devletli çözümden değil, İsrail’in diğer ülkelerle ittifak kurmada gün geçtikçe artan gücünden bahsetti.
Netahyahu Paris’ten Budapeşte’ye geçerken Trump hükümetini de sürpriz şekilde ağır bir eleştiriye tâbi tuttu. Netahyahu, güney Suriye’deki Rus-Amerikan ateşkes antlaşması nedeniyle Beyaz Saray’daki “arkadaşını” İsrail’in güvenliğini tehlikeye atmakla suçladı. Netanyahu aynı şekilde Trump’ın selefi Barack Obama ve onun da İran’la yapılmasına ön ayak olduğu nükleer anlaşma hakkında sık sık benzer sözler sarf ediyordu.
Netanyahu'nun Obama’yla sekiz yıl süren atışmalardan sonra Trump'la olan görüş farklılıklarını kendi aralarında çözmeleri ve ilişkilerindeki çatlakları dışarıya yansıtmamaları beklenirdi. Ancak Netanyahu kendisinden oldukça emindi: Trump’ın Suriye anlaşmasını eleştirmesinin yanı sıra, İsrail-Filistin barışına matuf hamlesini de açıktan küçümsedi.
Peki işler niye bu noktaya geldi? Netanyahu, Trump’ın halihazırda zayıf, yalnız ve başının dertte olduğunun; ama daha da mühimi ABD Kongresi üzerinde bir kontrolü olmadığının farkında. Zira Kongre, Netanyahu’nun ABD’deki kalesi konumunda. Bu hafta Senato’daki cumhuriyetçi üç senatör Trump'ın yeni sağlık sigortası destek vermeyeceklerini belirtti ve tasarı geri çekildi.
Netanyahu politikadan anlıyor ve böylesi bir vaziyette, nasıl ki Obama’yla takışmaktan çekinmediyse Trump yönetiminden de çekinecek bir şeyi olmadığını gayet iyi biliyor. Netanyahu, Trump’ın Filistinlilerle barış adına İsrail’e dayatması muhtemel “nihai anlaşmanın” Kongre’nin Senato ve Temsilciler Meclisi’nden oluşan her iki kanadından da geri döneceğini farz ediyor. Donald Trump’ın damadı ve danışmanı Jared Kushner ile Jason Greenblatt’ın da içinde bulunduğu birkaç ABD heyetinin daha İsrail tarafıyla yapacağı boş müzakereler ve Trump’ın barış inisiyatifi de pek bir şeyi değiştirmeyecektir.
Netanyahu’nun son zamanlardaki diplomatik aktivizmi, ABD’nin gittikçe zayıfladığı ve Ortadoğu’dan artık elini çektiği yönündeki değerlendirmesine dayanıyor. ABD’nin süper uçak gemisi George H. W. Bush’un 17 yıl aradan sonra ilk kez Hayfa limanını ziyaret etmesi de gidişatı değiştirmeyecek.
Artık petrol daha ucuz. ABD de petrol tedariki için artık Ortadoğu’ya muhtaç değil. Amerikan kamu oyu deniz aşırı savaşlara karşı ve içe kapalılıktan (infirat) yana. Amerikan iç siyasetindeki çatlaklar gün geçtikçe derinleşirken Netanyahu da iki tarafa da (cumhuriyetçiler ve demokratlar) hoş görünme kaygısı gütmeden tavrını muhafazakarlardan yana koydu. Amerikalıların artık bu kadar bölündüğü bir ortamda Netahyahu’nun kıvırmasına belki de hiç gerek bile yok. Haliyle Kongre’de sarsılmaz bir nüfuzu olan cumhuriyetçilerin desteğini sağlamak daha iyi.
Netanyahu, İsrail’deki Ortodoks Yahudi ve Hristiyan cemaatlerini ABD’de sahip olduğu destek için ciddi bir koz olarak görüyor. “Reform ve Muhafazakar Yahudiler” adındaki hareketleri ilgilendiren son icraatları da, liberal Amerikan Yahudiler araya stratejik bir mesafenin koyulduğunu gösteriyor.
Netanyahu’nun dünyaya verdiği mesaj şu: İsrail’i desteklemek istiyorsanız bizi her şeyimizle, yani işgal ve hukuksuz yerleşimlerimizle kabul edeceksiniz. İsrail’i, 1967 sınırlarıyla kabul eden herkes ahmaktır ve İsrail’de hoş görülmeyecektir. İşgalin aleyhine konuştukları müddetçe Reform yanlısı Yahudiler Ağlama Duvarı’nı ancak resimlerde görebilir.
Netanyahu’nun mülteci dalgasının altında ezilen Avrupa Birliği’ne de ihtiyacı yok. Onun alternatifini Rusya, Çin ve Hindistan’ın yanı sıra alenen olmasa da Suudi Arabistan, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri’nde bulduğunu düşünüyor. Zaten bu ülkeler de adaleti değil gücü sever.
Almanya’nın İsrail’e deniz altı satmaya devam etmesi, Netanyahu’nun İran’a savurduğu tehditlerin sayısını artıran bir unsur. Ve Almanya’nın desteğini sağlamak için de daha fazla Holokost’u anma merasimi düzenlemek yeterli oluyor.
Dusuncemektebi
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |