Normalde yargıçlar konuşmazlar. Çünkü konuşmaları ihsas-ı rey demektir. Dünyanın bütün saygın yargıçları da bu kurala uyar. Bu kurala uymayanlar, kendi iradelerini iktidara ipotek ederler. Onlar talimatı iktidardan aldıkları için iktidara her ortamda hoş görünmek isterler. İktidarın taleplerini yerine getirdikleri zaman makamlarında yükseldiklerini sanırlar. Danıştay Başkanı’nın böyle bir pozisyonda olması beni çok üzmüştür.
Danıştay gibi önemli bir mahkemenin Başkanı, siyasette açıkça taraf olduğunu ifade etmiştir. Bu, onun yargıç olma kimliğini ortadan kaldırmıştır. Biz artık onu siyasette taraf, iktidar partisinin Danıştay’daki sözcüsü olarak görüyoruz. Kendi saygınlığını dinamitleyen kendisi. İşin garip tarafı sadece kendi saygınlığına gölge düşürmüyor, Danıştay’a da gölge düşürüyor. Çünkü Danıştay’ı temsil ediyor. Önümüzdeki günlerde bu konuda yasal bir adım atacağız.
Ben o görüntüyü izledim. Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın, o görüntülerde uzun süreli eğilme sözkonusu değil. Baktığınız zaman o gerçeği görüyorsunuz. O nedenle AYM Başkanı’nı radikal bir dille eleştirmek haksızlık olur.
Anayasa Mahkemesi, ‘Milletvekili tutuklanamaz’ diye görüşünü ifade etti. Nedeni de ‘Milletvekillerinin temsil yetkisi var, temsil yetkilerini parlamentoda kullanıyorlar, seçilerek gelmişler, dolayısıyla bunlar yargılanabilir ama tutuklanamaz’ diye karar veriyor. Biz AYM’nin tutuklu milletvekilleriyle ilgili verdiği kararın evrensel hukuk ilkelerine uygun olduğunu düşünüyoruz. Ben milletvekillerinin tutuklanmasını doğru bulmadığımı defalarca ifade ettim. Çünkü asıl olan tutuksuz yargılamadır. Ama ağır bir cürüm olur, bir suçüstü hali olur, ceza kanununda vardır, gerekirse tutuklanır ama o kuralların hiçbirisi milletvekilleriyle ilgili değil.
Sezgin Bey’in (Tanrıkulu) basın toplantısını dinlediniz mi bilmiyorum. Orada Sezgin Bey, sivil vatandaşların öldürüldüğünü söylüyor. Şimdi deniliyor ki, ‘Bunlar sivil değil terörist’. Devletin istihbaratının elinde bilgi var mı bilmiyoruz. Ama gerçek var, oraya gitmeden önce güvenlik kontrolünden geçip gidiyor. Terörist ise orada tutuklanması lazım değil mi? Sezgin Bey, bu olayın aydınlatılmasını istiyor. Güvenlik kontrolünden geçmese, verilen tepkiye bir anlam veririm ama güvenlik kontrolünden geçiyor. Bunlardan birisinin altı çocuğu var, çalışıyor bu adam. Hatta birisi Van’da bir hastanenin tesisat işlerini yapıyor. Teröristse gidip yakalarsınız. Bizim isteğimiz şu; bunu Sezgin Tanrıkulu üzerinden özel suçlama alanı yapmadan olayın sağlıklı ve sağduyulu aydınlatılması. Teröristse çıkarlar belgesini koyarlar.”
Bakırköy’de partisine katılan 750 üyeye rozet takan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Ben hep şu sözü verdim. Türkiye’nin en temel sorunu nedir? Terördür diyorlar. Dört yılda terör sorununu çözemezsem siyaseti bırakacağım. Bu kadar basit. 15 yıldır çözemiyorlar. 4 yıl... 4 yılda çözeceğim” dedi. Kılıçdaroğlu, İspirtohane Kültür Merkezi’ndeki törendeki konuşmasında özetle şunları söyledi: “Türkiye’nin çözülemeyecek hiçbir sorunu yoktur. Bir daha altını özenle çiziyorum. Türkiye’nin çözülemeyecek hiçbir sorunu yoktur. Terörden mi dertlisiniz? Sorun çözülebilir. Fındık üreticisi, ‘alınterimin karşılığını alamadım mı’ diyor? Sorunu çözülebilir, çiftçi, emekli, taşeron işçisi, toplumun her kesimi. Halkımızdan, her taraftan, her kesimden destek bekliyoruz. Adaletten yana olanları bizim çatımızın altına bekliyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti’nde bakanlık yapmış birisinin Amerika’da yolsuzluk davasından yargılanmasını ben içime sindiremiyorum. Bizim mahkemelerimiz yok mu? Bizde adalet yok mu? Bizde hak, hukuk yok mu? Hepsi var. Var da var olanlar, var diyenler o makamlarda oturmuyor.”
(HDP ile ittifak iddiası) Biz niye ittifak yapalım; biz CHP’yiz. Ha şunu sorarsanız, ‘Kürt kökenli vatandaşlardan oy istiyor musunuz?’ Evet istiyoruz. Bütün vatandaşlardan oy istiyoruz. Öyle bir düşüncemiz de yok ama bazı çevreler kendilerine göre kurgu haberler yaparlar. Ciddiye almıyoruz.
Biz Irak’ın toprak bütünlüğünü savunuyoruz öteden beri. Bu sadece bizim düşüncemiz de değil. Tıpkı Suriye’nin toprak bütünlüğünden yana olduğumuz gibi. Irak Anayasası var, buna göre Bölgesel Kürt Yönetimi var. Ona itirazımız var mı, itirazımız yok. Oturmuşlar anayasalarını yapmışlar. Referandumu doğru bulmuyoruz. Bunun bir Kürt Arap çatışmasına yol açmasından da ciddi endişe duyduğumuzu da defalarca söyledik. Bölgenin bu kadar sorunu varken, sorunu çözme yönünde adım atmak varken, tam tersine yeni sorunları bölgeye taşımanın mantığı yok.”
Hürriyet
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...