Hatice Şemin, 18 yaşında ve 12 kardeşin en küçüğü. Lise birinci sınıftan terk. Annesi Mihdiye, Türkçe bilmiyor. Arada öfkeyle Arapça birkaç kelime mırıldanıyor. Babası 69 yaşındaki Muhsin Şemin, ikinci kez geçirdiği baypas ameliyatı nedeniyle oldukça bitkin. Kızının kuma olarak kaçırıldığını haber aldığı sırada Mardin’de doktor kontrolündeymiş: “Kızımın kaçırıldığını telefonla haber verdiklerinde yarıda kestim, hemen 155’i aradım. Doğruca Yeşilli Emniyet Müdürü Mehmet Kaya’ya koştum. Çok ilgilendi. Kaymakam Ömer Bilgin, muhtar... Hepsine şükran duyuyorum. Allah bayrağımızı yere düşürmesin.”
Sesi titriyor, kızına sarılıyor. Sözü Hatice alıyor, olayı en başından itibaren anlatmaya başlıyor. Zaman zaman öfkeleniyor, dışarı çıkıp dönüyor, kaldığı yerden devam ediyor:
“3 Şubat Cuma. Tüm mahalle cuma namazında. Babamın dönmesini bekliyordum. Açık lise kaydının son günüydü. Milli Eğitim Müdürlüğü’ne gidip kaydımı yaptıracaktık. Telefon geldi, ‘Aşı olacaksın, sağlık ocağına gel’ diye. Yola indim hemen. Dört erkek pusuda bekliyormuş meğer. Üçü geldi, ağzımı kapatıp yerde sürüklemeye başladı. Bir kez ‘anne’ diyebildim. Arif Sayhan’la boğuştum. Saçlarımı yolarak, yerlerde sürükleyerek camları siyah streçle kaplı arabaya bindirdiler beni. ‘Seni dağ evine götüreceğim’ dedi. Kar yolları kapattığı için döndük. 11 gün esaret çektim. Beni kaçırdığı için liseye kaydımı yaptıramadım. Okuma hayallerimi çaldı.”
Hatice’nin götürüldüğü evde üç genç kız ile anneleri vardı. Hatice, evdeki kadınlara minnettar: “Adam, ne zaman ağlasam, belindeki tabancayı gösterip ‘Sus! Kafana sıkacağım’ dedi. Hep dağ evine götürmekle tehdit etti. Kadınlar önüne geçip engel oldular, kavga ettiler. Ben ağladığımda bazen onlar da ağladılar. Adam beni hep kandırmak istedi. ‘Baban razı oldu. Polis bizi bulursa kendi rızamla geldim diyeceksin’ dedi. Bir gün avukat getirdi. ‘Rızamla kaçtım’ dilekçesi yazıp imzalamamı istedi. Reddettim. Ama içime bir kurt düştü. Babamın bu işin peşini bırakmayacağını biliyordum ama bunca zamandır neredeydi? Bana araba, altın, elbiseler vaat etti. ‘Yanımdaki adam bana layık değilse malın mülkün hiç önemi yok’ dedim. Çok sinirlendi. Tabancasını gösterdi yine. İki eşini de zorla kaçırmış. İlk eşini Almanya’da kaçırmış. Altı ay hapis yattıktan sonra sınırdışı edilmiş. Şimdiki eşini de kaçırmış. Kaçıp kurtulmak istedim ama başaramadım. Evin kadınları, ‘Sakın deneme. Yokluğunu fark ederse çok daha kötü şeyler olur’ dediler. Benimle üçüncü vukuatı ama bu kez sert kayaya çarptı.”
13 Şubat akşamı 19.00 civarıydı. Hatice, namazını yeni bitirmişti. Üç-dört kez kapı zili çaldı. Esareti sona erecekti. Ama kolay olmadı: “Bir ses duydum, ‘Hatice’yi ailesine kavuşturmaya geldik’ diyordu. Çok sevindim, polis olduğunu anladım, yanlarına gitmek istedim. Adam yanıma geldi, ‘Sus’ dedi. Bulunduğumuz ev üçüncü kattaydı. Getirdiği çarşafları bükerek beni aşağı indirmek istedi. Umutsuzluğa kapıldım. Ona polislere ‘Rızamla geldim diyeceğim’ deyince rahat bıraktı. Kapı açıldı. Kalabalık bir polis ekibi içeri girdi. Gözlerim karardı, kendimi kaybettim. Emniyet amiri, ‘Kaldır başını Hatice. Sen bir şey yapmadın. Türk bayrağı oldukça size zeval gelmez. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mardin Emniyeti’ni arayıp ‘Hatice’yi buldunuz mu?’ diye sordu’ dedi. Bir başka polis ağlıyordu. ‘Senin yaşında kızım var. Ha sen ha kızım’ dedi. Çok duygulandım, onlara dua ettim. Çok mutlu oldum. Herkes uyumayıp günlerce beni aramış meğer.”
MARDİN taşından yapılmış gösterişli bir apartmanda, Hatice’yi kaçıran Arif Sayhan’ın eşi Meral Sayhan (33) ile görüşüyoruz. Sayhan şunları söylüyor: “Arif, beni de kaçırdı. 16 yaşındaydım. Geçen yaz üzerime evlenmek istediğini söyledi. Üç kızımız oldu. Oğlanlarda düşük yaptım. Bu nedenle evliliği düşünüyordu. Beni sevmediğinden değil. Kumalık bizim buralarda normal gelenek. Büyük şehirlerdeki erkekler gibi gizli yapmak istemedi. Kocam bunları hak etmedi. O da mağdur oldu, ben de. Kocamın 50 yeğeni var. Olaylar bundan sonra nasıl gelişecek, vallahi bilmiyorum. Kızın babası çok inatçı. Aracıları dinlemeyip kovuyor, polisi çağırıyor.”
Arif Sayhan, Mardin Cezaevi’nde tutuklu. Ailesi, onu kurtarmak için Şemin Ailesi’ni ikna etmeye çalışıyor. Aracılarla onbinlerce lira, kilolarca altın, otomobil, ev teklifi gönderiyor. Ancak nafile. Ailenin şikâyetten vazgeçme niyeti yok. Ancak tedirginler. Hatice, evden çıkmıyor. Telefonu elinde, her an 155’i aramaya hazır. Anne Mihdiye, “Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Yıldırım, hâkim, savcı ve emniyet sesimizi duysun. Can güvenliğimizden endişe ediyoruz. Korkuyoruz” dedi.
Hürriyet
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...