İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Vilayetler Evi'nde düzenlenen Vilayetler Hizmet Birliği Genel Kurulu açılışında konuştu. KHK ile görevden ihraç edildiği için açlık grevi yapan akademisyen ve öğretmen için önemli açıklamalarda bulunan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, iki kişinin de suç dosyalarının kabarık olduğunu ve terör örgütü DHKP-C ile organik bağları olduğunu söyledi. Bakan Soylu, "Bu kişi terör örgütü propagandası yapmak gibi, kamu malına zarar verme, kasten yaralama gibi suçlardan yürüyen ceza davaları olduğunu ne için söylemiyorsunuz? DHKP-C eylemlerine katılmış, gözaltına alınmış. Bunun masum bir iş olduğunu kimse düşünmesin" dedi.
Bakan Soylu'nun açıklamasından satır başları:
Siyaset terör örgütlerinin kuklaları olmamalı. Bir babanın evladını DHKP-C'den korumak için nasıl dövündüğünü, DHKP-C mensupları tarafından nasıl tehdit edildiğini hep bereber tanıklık ettik. Bu kişiler devletin maaş verdiği maaşlar, biri öğretmenmiş biri de akademisyen kusura bakmasınlar biz çocuklarımızı terörist olarak eğitsinler diye okula göndermiyoruz. Bu kişilerin DHKP-C ile doğrudan bir organik bağı söz konusudur. Birçok eylem altına imza atmışlar.
Bir akademisyen gerçek bir akademisyense terör örgütü adına basın açıklaması yaparken tutuklanabilir mi? Nuriye Gülmen; Ben size macerasını anlatayım. DHKP-C operasyonlarında hakkında arama kararı çıkıyor. 2012 yılında tutuklanıyor. 2015 yılında örgüte yönelik bir operasyonda tekrar gözaltına alınıyor. 2015 yılında açığa alınıyor. Örgüt adına basın açıklaması yapma, DHKP-C mensubu kişilerle aynı evde çalışmalar yapma. Bu kişinin DHKP-C ile organik ağı söz konusu..
Garip olan şey şu; bir kere doktora muayeneye gidiyorlar kendi istedikleri gibi rapor vermedi diye DHKP-C'nin gazetelerinden doktoru linç etmeye çalışıyorlar. Bu eylemi 2 siyasi parti bu eylemi masum gibi göstermeye çalışan bir anlayış ortaya koyuyor. Çocuklarımızın eğitimin bu kişiye neden teslim ettiğini sorgulamayacak mıyız?
Semih Özakça; Bu kişinin silahlı terör örgütüne üye olma, kemiklerin kırılmasına sebebiyet verecek derecede kasten yaralama suçlarından yürüyen ceza davaları olduğunu kimse neden yazmıyor. Mardin Mazı Dağı'nda öğretmenlik yaparken ihraç edilmiş. DHKP-C eylemlerine katılmış, gözaltına alınmış. Açlık grevi eylemine başladığı günden itibaren toplam 14 kez gözaltına alınmış. Bu kariyet çocuklarımızı eğiten bir öğretmen için normal mi? Elinizi vizdanınıza koyun, böyle davaları olduğunu bildiğiniz bir öğretmene evladınızı emanet eder misiniz? Bu kadar suç kariyeri yüksek bir kişiye öğretmenlik, akla, vicdana uygun bir davranış mıdır? Devletin böyle bir kişiyi memur yapmasını herhalde kimse tasvip etmez. Bu iki ikişinin eylemine destek veren DHKP-C ve aşırı sosyalist unsurlarca yurt dışında yapılan gösteri ve eylemler de cabası. Kanada, Ottowa Parlamentosu önünde eylem yapılıyor bu iki kişi için. ABD'de Beyaz Saray önünde, Fransa'da Paris'te, Belçika'da Brüksel'de. Bunların Türkiye'nin menfaatleri için bir kez Beyaz Saray önüne gittiklerine kimse şahit olmuş değil.
Terör örgütleri el birliğiyle Türkiye'nin dış dünyada yükselmesini engelleyebilmek için ellerinden gelen her şeylerini ortaya koyuyorlar. Ayrıca Yunanistan televizyonu ve BBC'de konuya ilişkin haber ve röportajlar yer alıyor. Batı cephesinde değişen bir şey yok. Yapılmak istenen algı çok açık ve nettir. Terörle mücadelemiz sulandırılmaya çalışılmaktadır. Olay nettir. DHKP-C'ye yönelik bir tutuklama söz konusudur. Hükümetimizden bunların aileleri ile de görüştük. Onlar söylediler; evlatlarımızı bu örgütlerin elinden kurtarın. Kurul oluşturuldu, orada her şey açık bir şekilde ortaya çıkarılacaktır. Teröre değil destek moral verene bile tahammülümüz yoktur.
Milliyet
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...