İşte Bozdağ’ın açıklamaları ve sorulara verdiği cevaplardan satır başları:
Bildiğiniz gibi bugün büyüme rakamları açıklandı ve ülke ekonomisi bakımından son derece önemli bir veri paylaşıldı. Avro bölgesi ki 19 bölge 2,2. AB üyesi ülkeler 2,3 oranında büyürken, Türk ekonomisi 5,1 oranında büyümüştür.
Bu fevkalade sevindirici bir rakamdır. 15 Temmuz 2016’dan sonra ekonomik kriz bekleyen bütün çevreleri tekzip edercesine Türk ekonomisinin çok iyi olduğunu gösteren çok iyi verilerdir. ‘Türk ekonomisi bozulsun’ diye beklenti içine giren çevreler var.
Hem içeride hem dışarda kirli algı operasyonları yapanlar var. Bu açıklanan rakamlar kirli algı operasyonlarını da bir nevi yalanlamıştır.
Bildiğiniz gibi Arakan’da büyük sıkıntılar yaşanmaktadır. Arakanlı Müslümanların üzerine güvenlik güçleri gitmiş ve orada pek çok Arakanlı Müslüman kadın-çocuk masum insanlar hayatını kaybetmiş, binlercesi yaralanmış ve binlercesi yerinden yurdundan edilmiş durumdadır. Bangladeş’e sığınan ve yolda bir çok kayıp veren bu insanlar büyük dram yaşanıyor ve bütün dünya maalesef seyrediyor.
Türkiye mazlumların yanında yer alan bir tutum ortaya konmuştur.
Bildiğiniz gibi bugün Başbakan Yardımcımız Recep Akdağ beyefendi Arakan’daki Müslümanlara yardım yapma hususunda Türkiye’de başlatılan kampanyada bahsetti.
Bu kampanya Kızılay önderliğinde, TİKA, AFAD ve STK’larla birlikte yürüyecektir. Ben de buradan bütün vatandaşlarımızı yardımda bulunmaya davet ediyorum. Azımız azımızdan çoğumuz çoğumuzdan vermek suretiyle, zulmü durduramasak bile o insanların insani ihtiyaçlarını giderme konusunda katkıda bulunmuş oluruz.
Daha önce 2011’de Somali’de yaşanan açlık krizi nedeniyle halkımız büyük bir destek sunmuştu. Ben aziz milletimizin her bir ferdini yardımda bulunmaya davet ediyorum. Buradan yardım yapacak her bir vatandaşımıza teşekkür ediyorum.
SORU ve CEVAP
CHP Genel Başkanı bundan sonraki izleyecekleri politika için ‘yürümek varsa yürümek, kavga varsa sonuna kadar kavga edeceğiz’ açıklamasında bulundu. Ve ‘Terörü 4 yılda bitiremezsem siyaseti bırakırım’ dedi. Ne diyeceksiniz?
Tabi ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz diye bizim güzel bir atasözümüz var. Ben Sayın Kılıçdaroğlu’na eğer terörü 4 yılda bitirecekse koluna takıp yürüdüğü kişilerden başlasın. Hepimizin bildiği gibi HDP PKK’nın siyasal bir uzantısı. Ve adalet yürüyüşünde diğer pek çok konuda nasıl dayanışma içinde olduğunu görüyoruz. Ben terörü destekleyenlerle, terör örgütüne terör örgütü demeyenlerle hiçbir ortak paydada bir araya gelmem demesi lazım. Oraya mesafe koymamız lazım. Önce hendek terörü vardı. Sayın Kılıçdaroğlu da ‘hendeğin ötesindeki teröristlere ‘arkadaşlar’ diye hitap etti. Arkasından en son Sezgin Tanrıkulu bir açıklama yaptı. Güvenlik güçlerimizin mücadelesini ve SİHA’ların kullanılmasını ‘alçaklık’ olarak nitelendirdi. Önce bundan başlaması lazım.
Eğer elinde terörü bitirecek bir planı varsa sayın Kılıçdaroğlu’nun açıklamasında fayda var. Şehitlerimiz var, gazilerimiz var. Ortaya çıkan fatura ortada. Eğer elinde bir formül varsa ben buradan laftan öte o formülü milletin önüne koymasını talep ediyorum.
Hükümetimiz terörü sonlandırma konusunda ciddi ve kararlı adımlar atmıştır. Bundan sonra o adımları atmaya devam edecektir. Terörü sonlandırmanın sadece güvenlik politikaları olmayacağını söyleyenlere, farklı politikalar da uygulamıştır. İşte demokratik açılım süreci, milli birlik ve kardeşlik projesi hükümetimizin attığı önemli adımlardır. Hükümetlerimiz döneminde özel radyoların kurulması, özel öğretim kurumlarında Kürtçe eğitim verilmesi dahil çok ciddi adımlar atılmıştır. Bir yanda teröristle ve terör örgütüyle mücadele ederken, öte yandan da terör örgütünün istismar ettiği zemini ortadan kaldırmak için önemli ve cesur kararlar alınmış ve bunun gereği yerine getirilmiştir.
Hükümetimiz terörle etkin ve kararlı mücadelesini sürdürecektir. Şu anda PKK hiçbir dönemde olmadığı kadar kayıp vermiştir. Terör örgütü planlı programlı eylem yapma kabiliyetini kaybetmiştir. Tuzaklarla terör eylemi ortaya koymaktadır. Ve bundan sonra da bu mücadele yürüyecektir. SİHA’lar da güvenlik güçlerimizin kullandığı önemli bir enstrümandır. Terörün belinin kıran SİHA’ları eleştiren milletvekili Kılıçdaroğlu’nun partisindeki milletvekilidir.
Türkiye’de pek çok yasak vardı. Vicdanları sızlatan olay vardı. Bunların hepsi tarih oldu gitti. Orduevine başörtülü girebiliyor muydu? Üniversitelerde, ortaöğretimde, parlamentoda var mıydı böyle bir şey? Eşitsizlikler haksızlıklar, CHP’nin politikalarıyla yıllar yılı takdim edildi. Bütün bu adaletsizliklerin önüne geçen AK Parti hükümetleri oldu.
Siyasette kavga yoktur olmaması lazım. Kavga ederek iktidar olamazlar. Sandıktan iktidar çıkar. Kiminle kavga edeceksin sen? Kavga eden birileri mi var? Eline silah, değnek almış siyaset yapan birileri mi var Türkiye’de? Siyasette mücadelenin yolu bellidir. Planla programla fikirle halka meseleleri nasıl çözeceğini anlatarak olur. CHP, iktidara alternatif politikalar öğretmiyor. İktidarın yaptıklarını daha iyi yapacağına yönelik politika da üretmiyor. “Eylem yapacağız, kavga yapacağız” Bu millet eylem yapanları, kavga yapanları sevmez. Eylemcilere, kavgacılara iktidarı vermez.
Demokrasiye inanan birisi ‘ben kavga edeceğim’ demez. AK Parti kavga ederek gelmedi? Sayın Cumhurbaşkanımız milletvekili listesinden silindi. Belediye başkanlığı koltuğu altından alındı, haksız yere hapse konuldu. Partisine kapatma davası açıldı. AK Parti sokağa ineceğim dedi mi? ben kavga edeceğim dedi mi? Hiç demedi. Hep demokrasi dedi, aziz milletimizin iradesi dedi, hep hukuk dedi, hak dedi. Kavga etmek isteyenler kendileriyle kavga edebilirler.
Amerikan yargısından üst üste kararlar geldi. Cumhurbaşkanının korumaları hakkında gözaltı karar. Zafer Çağlayan ile ilgili verdikleri karar var. Bunu değerlendirmenizi isteyeceğim sizden. Rıza Sarraf ile ilgili tahliye edildiğine dair haberler var. Net bir bilgi var mı?
Türkiye ile İran arasındaki ticari ilişkilerin hepsi ulusal ve uluslararası hukuka uygundur. Buna aykırı bir işlem yapılmamıştır. Böyle bir işlem yapılması asla mümkün değildir. Türkiye’nin yaptığı bütün ticari işlemler uluslararası hukuk çerçevesinde yapılmaktadır. Suç olan bir iş de yoktur. Peki ABD’de Rıza Sarraf üzerinden yapılmak istenen şimdi de sayın bakanımızın isminin karıştırıldığı hadise nedir derseniz, 17-25 aralık sürecinde fetullahçı terör örgütünün yargı yoluyla yapmak istediği ama başaramadığı darbe teşebbüsünün, ABD yargısını kullanmak suretiyle tekrarından başka bir şey değildir. Terör örgütü, sahte delillerle Türkiye’nin iktidarına karşı, örgüt mensupları eliyle bir hukuk darbesinde teşebbüs etmiştir. Daha sonra savcılık soruşturmasını yapmış ve değerlendirerek hukuka aykırı olan bütün işlemleri değerlendirerek takipsizlik kararı vermiştir. Türkiye araştırma komisyonu bulmuş ve yüce divana sevk etmeme kararı vermiş ve genel kurulda bu kararı onaylamıştır. Türkiye bu iftiraları, kumpas olmasına rağmen es geçmemiş hem yargı hem de TBMM değerlendirmiştir.
Bugün hiç kimsede 17-25 Aralık’ın bir kumpas olduğu konusunda tereddüt sahibi değildir, çok net. Ve New York Bölge Eyalet Başsavcısı, daha önceki savcı Bharara, elinde olan bütün o belgeler, belge değil de kağıt parçası diyelim. Fetullahçı terör örgütü tarafından iletilmiştir. FBI’dan aldığını söyledi. Türkiye’deki FBI yetkilisi doğruladı onu. FBI yetkilisi bu bilgileri kimden aldı? Nasıl doğruladı.
Şimdi işin garibi Fetullahçı terör örgütünün türkiye’de ağırladığı ve Türkiye aleyhine 17-25 Aralık’taki argümanlarını dillendirdiği kişi Rıza Sarraf dosyası ve sayın bakanımızla ilgili dosyada yargılama yapıp karar verecek hakim. Buyurun bunun kararını siz verin.
Sayın Zafer Çağlayan Türkiye Cumhuriyeti devletinin ekonomi bakanı olarak, Türkiye cumhuriyetinin çıkarlarını korumakla görevlidir. Sayın bakan bu dönemde, Türkiye Cumhuriyeti’nin çıkarlarını korumuştur. Bunu yaparken de yasalara uygun bir şekilde görevini yapmıştır. Burada çok farklı bir şey var. Hep beraber görüyoruz. Kirli bir oyunun parçası bu.
Bakın iddianamede de çok ilginç bir ifade geçiyor. Savcının eline verilen bilgiler üzerinden gittiğini gösteriyor. Bilgisayarda oynarken bazı kısımları unutmuş belli ki.
Zafer Çağlayan Türk parlamentosunda görev mi yapıyor? Yok. Bilgisayar üzerinde kendilerine sunulan belgeler üzerinden oynama yapıldığını gösteriyor. Kim verdi bunları? FETÖ’cüler verdi, onlar da kullanıyor. Bu fevkalade hukuk devleti bakımından kabul edilemez durumdur.
Sayın Cumhurbaşkanımızın korumalarına gelince, Washington savcılığı iddianame düzenledi. 15 korumadan 4’ü olay yerinde orada değil. Sayın Muhsin Köse, yakın koruması olayın başından sonuna kadar cumhurbaşkanımız yanı başımda. Olay yerinde olmayan 4 kişiyi dahil ediyorlar. Ve hiç heyette olmayan bir kişiyi de davaya dahil ediyorlar. Mesnetsiz yanlı ve haksız bir iddianame var ortada. Açıkça ifade etmek isterim ki bu iddianame PKK destekçilerinin yaptığı eylem sonrası verdikleri ifadeler esas alınmak suretiyle esas alınarak hazırlanmış bir iddianamedir. Çalakalem bir iddianame hazırlanmıştır.
Hem Cumhurbaşkanımıza karşı, Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı eylem yapılıyor. Engellemesi gerekenler engellemiyorlar. Türk korumalarının yanı başına gelmesine izin veriyorlar. Sonra Türk güvenlik görevlilerini sorumlu tutuyorlar. Bu yanlı bir iddianamedir. Maalesef Türkiye ABD ilişkilerine büyük zararlar verilmektedir.
Türkiye ve ABD iki dost ve müttefik ülkeleridir. Türkiye ABD ilişkilerini bozmak isteyen çevrelerin pek çok yönden bu ilişkilere zarar vermek için önemli gayretler içinde olduğunu biliyoruz. Bu ilişkileri bozmak isteyen çevrelerin hesaplarına izin vermemek gerekir.
Barzani bağımsızlık referandumu konusunda kararlı olduklarını, kabul edilmezse sınırlarını belirleyeceklerini belirten bir açıklama yaptı.
ODTÜ arazisine yol yapımıyla ilgili bir uzlaşma sağlandı. Yol yapımına başlandı, CHP’den açıklamalar var. Uzlaşma şartlarına uyulmadığı yönünde. Değerlendirmeniz nedir?
Orada sorunlar olduğunu biliyoruz biz. Merkezi yönetimle konuşmakla olur. Barzani’nin aldığı bu referandum kararı kabul görmeyen bir karar. Bölgede yaşayan halklar tarafından kabul görmedi. Türkmenler açıklama yaptılar, “biz bu halk oylamasına katılmayacağız”. Araplar da açıklama yaptılar. O bölgede sadece Kürtler yaşamıyor. Bu tek başına alınacak bir karar değil.
Öte yandan bölgedeki huzur, istikrar ve barış ikliminin muhafazası son derece önemlidir. Türkiye barışın devamından yanadır. Bu referandum bölgedeki barışa ve istikrara zarar verecektir ve bölgede güvensiz ortamın oluşmasına, istikrarsızlığın artmasına yol açacaktır. Bu referandumun Barzani’ye bir faydası yoktur. Bölgede yaşayan Kürtlere de bölge halklarına da bir faydası yoktur. Buradan Barzani’ye benim çağrım, bu referandumu iptal etmeleridir. Vakit gelmeden önce yeniden gözden geçirip referandumu iptal etmelidir.
ODTÜ arazisiyle ilgili konuya gelince, Ankara’da 3600 yataklı bir şehir hastanesi yapılıyor. Ve bu hastaneye ulaşan yolların ve trafiğin düzenlenmesi gerekiyor. Yol hepimizin ortak alanı. Ortak olarak kullandığımız bir alandır. İhtiyaç olduğu zaman özel mülkler kamulaştırılarak toplumun üstün yararı nedeniyle, ne yapılıyor? Kamulaştırılıyor. Burada yol ihtiyacıv ar. Hastane açıldığı zaman, vatandaşlarımızın hastaneye ulaşılması için gerekli adımların atılması şart mı? şart.
Toprağın üzerinden yol açılması da söz konusu değil, tünel açılması söz konusu. Tünel yapılırken de burada bulunan bazı ağaçların nakli ve kaldırılması gerekiyor. ODTÜ rektörümüzle, Ankara büyükşehir başkanı bir araya geldiler ve mutabakat sağlandı. Bunun karşılığında iki kat ağaç dikilecek. Ayrıca ODTÜ rektörlüğüne de 36 hektarlık ayrı bir alan kendilerine takdim edilecektir. Herhangi bir kişi şahsına bir şey elde etmiyor. Buna karşı olanlara baktığımızda bunlar her şeye toptan karşıydılar. Özelleştirmeye karşıydılar. Renkli televizyon geldiğinde ona karşıydılar. Bakın üçüncü köprü yapıldı ona karşılar. Üçüncü havalimanına karşılar. Şehir hastanelerine karşı çıktılar. Hemen Meclis’in karşısında Akay kavşağı var, buna bile karşı çıktılar. Ben şimdi soruyorum, üçüncü havaalanına karşı çıkmanın mantığı nedir? Üçüncü köprü yapıldı, karşı çıkanların hepsi geçiyor. Önce bir karşı çıkıyorlar. “Yaptırmayız, adım attırmayız”
Benim sorum Almanya ile ilgili. Dışişleri Bakanı uyarı açıklamışlardı. Merkel “Almanya oldukça güvenli, burası bir hukuk devleti” dedi. Siz bu açıklamayı nasıl yorumluyorsunuz? Bundan sonra hangi adımları atacak bir ülke?
Almanya’nın nasıl göründüğü bir de Almanya’da yaşayan Türklere, yabancılara, Müslümanlara ve bize sorsun. Biz kendilerine anlatalım. Türkiye’de sırf gazetecilik yapıyor diye tutuklanan kimse olmamıştır. Her bir Türk vatandaşı olan nasıl yargılanıyorsa, mesleği gazetecilik olan vatandaşlarımız da yargılanıyorlar. Terör örgütü üyesi olması halinde hiçbir ayrım yapılmaz. Yargı onun gereğini yapar. Türkiye terör örgütüne destek verenlere adaletin gereği neyse onu yapıyor.
Ama Almanya teröre destek verenleri kol kanat geriyor. Bugün PKK Almanya’da serbest. DHKPC serbest, FETÖ serbest. Serbestten öte himaye görüyor. Teröristlere karşı Almanya bir özgürlük alanı. Bir özgür vatan gibi. Ama Türkiye’nin Cumhurbaşkanına Almanya kapalı. Teröristlerin gösteri hakkı var. Ama Türkiye gibi büyük bir devletin cumhurbaşkanının Almanya’da yaşayan vatandaşlarıyla toplanıp onlara düşüncelerini ifade etme hakkı yok. Cumhurbaşkanı’na tanımadığınız ifade hürriyeti var, görüyoruz teröristlere veriyorsunuz.
Ben gitmek istedim, toplantıma izin vermediler. Diğer bakanlarımıza izin vermediler. Seyahat hakkı var, toplanma hakkı var. Ben bakan olarak, Almanya’da seyahatine ve kendilerine ifade etmesine izin vermiyor. Bizde diyor düşünce özgürlüğü var. Ama şu var, ayrımcılık zirvede. İslam düşmanlığı zirvede. Türk düşmanlığı zirvede. Bu düşmanlık yapanların hürriyeti de sınırsız.
Oradaki camilerin onlarcası kundaklanıyor. Merkel’e soruyorum, haksızlık konusunda ne yaptınız? Kundaklayanlardan kaçını tespit edip yargının önüne çıkardınız? Türklerin ve yabancıların bulunduğu mahallelerde yangın çıkmadığı gün yok. Bir tanesinde de ben gittim, başbakan yardımcılığım döneminde Afyonkaraisar’da bir aile yandı. Bu yangınlar, kundaklama mı değil mi? solingen katliamını yapanlar NSU cinayetleriyle ilgili hangi işlemler yapıldı? Hiçbir işlem yok.
Almanya kendisini AB’nin patronu olarak görüyor. Onlar adına karar alıyor ve o kararları onlardan çıkaracağına inanıyor. Ve Almanya, AB üyesi ülkelerin ve kurumların üzerinde kendini karar alıcı görmesi ve emir vermesi, bana göre en büyük Avrupa sorunudur. Şimdi bu açıklamalara baktığınızda onların bağımsız ve egemenliğini Almanya’nın görmediğini görüyoruz. Böyle bir algı içerisinde hareket ediyor.
Eğer bir ülke ile AB üyesi ülke arasında yaşanacak sorun, birden Avrupa Birliği ile Türkiye arasındaki soruna dönüşürse bu işin sonunu getiremeyiz. İkili sorunları, ikililer kendi arasında çözmesi lazım. Ben AB’ye üye ülkelerin AB’nin karar alma süreçlerinin farklı olduğunu ve bunun hiçbir ülkenin tekelinde olmadığını biliyorum.
AB’ye Türkiye’nin tam üyeliği Avrupa’ya da Türkiye’ye de kazandırır. Gündelik iç politikalarla seçim malzemeleriyle Türkiye AB ilişkilerini etkilemeyelim. 2017 yılı seçim yılı olması hasebiyle Türkiye seçim malzemesi yapılmıştır. Bu değerlendirmeler Türkiye AB arasındaki ilişkilerin olumsuz etkilenmesine neden olmuştur.
SİHA’larla ilgili tartışmalarda, Kılıçdaroğlu, “Bu kişilerin terörist olduğu ispatlansın, belge ortaya konsun” dedi. Sivil olduğu yönünde şüphe yok mu? Nedir son durum?
ABD yargısından bahsettiniz. İlerleyen süreçte 17-25 Aralık’taki isimleri kapsayabileceğini ön görüyor musunuz?
SİHA’larla ilgili sayın Sezgin Tanrıkulu’nun yaptığı açıklama haksız, saygısız bir açıklama. Türk milletine, güvenlik güçlerine bu açıklamasıyla hakaret etmiştir. Bunu ‘alçaklık’ olarak nitelendirmiştir. Bu büyük bir densizliktir. İkincisi SİHA’lar nasıl bir savunma aleti olduğunu, türkiye kamuoyunun bilinmesi lazım. SİHA’dan alınan görüntüler çok net, detaylar açık bir şekilde görüntülüyor. Bir yanılma imkanının olmadığını belirtmek isterim.
Teröristin belgesi olur mu? Teröristin kimliği olur mu? Dünyanın neresinde teröriste kimlik soruluyor? Böyle bir şey olamaz. Sayın Kılıçdaroğlu açıklarsa, onlara kimliği kim veriyor, nasıl sorulacak ondan öğrenmiş oluruz. Benim bildiğim teröristin kimliği, belgesi olmaz. Onunla mücadele bellidir. 40 yıllık büyük bir tecrübesi vardır. Teröristle sivil halkı ayırma konusunda çok büyük bir itina göstermiştir. En son bildiğiniz gibi hendek terörü yaşanırken, mahalle aralarında yapılan büyük bir terör mücadelesi vardır. Güvenlik güçlerimiz tek bir sivil vatandaşımızın burnu kanaması diye büyük bir itinayla mücadeleyi sürdürmüştür.
Şimdi propaganda görevi CHP’li milletvekili Sezgin Tanrıkulu tarafından üstlenilmişitr. Bu kişilerden birisi olay yerinde hayatını kaybediyor. İki tanesi elde, iki tanesi taburcu elde ediyor. Yürütülen soruşturma kapsamında tutuklu durumda. Bunların terör örgütü oldukları hususunda yeteri kadar bilgi var. Bunlarla ilgili soruşturma bütün boyutlarıyla devam ediyor. Ben Kılıçdaroğlu’ndan şunu beklerdim. Sezgin Tanrıkulu’nu disipline sevk etmesini partisinden uzaklaştırmasını beklerdim. Demek ki Kılıçdaroğlu da o görüşü paylaşıyor. Paylaşmıyorsa ona dönüp bunun cevabını vermesi lazımdır.
Hürriyet
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...