Cumhuriyet'ten Aykut Küçükkaya'nın haberi şöyle: CHP’nin son raporu ise 15 Temmuz’un ardından bazı isimleri irdeliyor. Rapora konulan başlık ise hayli iddialı: “AKP, 15 Temmuz’dan Sonra da FETÖ’den Kopamadı!” “15 Temmuz Darbe Girişimi’nin ardından FETÖ ile mücadele ettiğini iddia eden AKP hükümeti, diğer taraftan geçmişten beri adı FETÖ’yle anılan birçok ismi önemli görevlerde tutmaya devam ediyor. Sadece bununla da kalınmıyor, yapılan atamalarda yine adları bir dönem FETÖ ile anılan kimi isimlerin oldukça kritik görevlere getirildiği de görülüyor. Buna karşın hayatları FETÖ ile mücadeleyle geçmiş kimi insanlar ise sırf muhalif kişiliklerinden dolayı FETÖ’cü yaftası vurularak gözaltına alınıyor hatta tutuklanıyorlar” ifadeleriyle başlayan raporun içeriği özetle şöyle:
Soylu’nun eleştirileri
“Süleyman Soylu, yakın tarihimizin en ilginç siyasetçilerinden biri. Demokrat Parti Genel Başkanı olduğu günlerde Erdoğan’ı ve AKP’yi ‘paçalarından yolsuzluk akıyor’, ‘Başbakan rantın babasını getirdi’, “Kendini padişah olarak görüyor” gibi açıklamalarla sert bir şekilde eleştiriyordu. Sonra bu sözlerini unutarak AKP’ye geçti! Ancak Soylu’nun asla toz kondurmadığı bir yer vardı. O da FETÖ! Hayli sivri dilli olan Soylu, sıra FETÖ’ye gelince öve öve bitiremiyordu! Sadece bununla da kalmıyor, FETÖ’nün avukatıymış gibi FETÖ’yü eleştiren çevrelere karşı aslan kesiliyor, onları amansızca suçluyordu! Geçmişindeki onca FETÖ övgüsüne karşın Süleyman Soylu, 15 Temmuz’un ardından Efkan Ala’nın yerine İçişleri Bakanı yapıldı. Ancak geçmişinde Ala’ya göre çok daha fazla FETÖ övgüsü olan Soylu’nun hangi akıl ve mantık ile FETÖ ile mücadelenin başına getirildiğini anlayan çıkmadı.”
‘FETÖ okullarında yetişti'
“Berat Albayrak, mütevazı şartlarda yaşayan gazeteci Sadık Albayrak’ın oğluydu. Babası Erdoğan ile geçmişten tanışıyordu. Bu tanışıklığın da etkisi ile Berat Albayrak, Erdoğan’ın kızı Esra Erdoğan ile evlendikten sonra gerek kendisi gerekse kardeşi Serhat Albayrak füze hızıyla yükselişe geçtiler. Bu yükseliş Berat Albayrak’ı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na kadar oturttu. Kimi iddialara göre Erdoğan, Berat Albayrak’ı veliaht olarak görüyor hatta Binali Yıldırım’ın yerine düşünüyor. Bunun olup olmayacağını zaman gösterecek. Damat Albayrak da FETÖ’nün okullarında yetişenlerden biri. Kendisi de bunu reddetmiyor.
Erbaş’ın kritik imzası
“Bütçeden en büyük payı alan kamu kurumlarının başında gelen Diyanet İşleri Başkanlığı’na yeni atanan Prof. Dr. Ali Erbaş, göreve geldiği ilk andan itibaren tartışmalara neden oldu. Erbaş’ın geçmişinde FETÖ’yle yolunun pek çok kere kesiştiği hatta FETÖ’nün en önemli platformlarından biri olan Kültürlerarası Diyalog Platformu’nun (KADİP) yönetim kurulu üyesi olduğu ortaya çıktı. FETÖ’nün Abant Toplantıları’nın da müdavimleri arasında yer alan Erbaş, FETÖ’nün yardım kuruluşu Kimse Yok mu Derneği’nin etkinliklerinde de görülüyordu. Ancak Erbaş’la ilgili bilgiler bunlardan ibaret değil. Erbaş’ın ayrıca 15 Temmuz’un kilit ismi firari Adil Öksüz’ün doktora tezinde de imzasının bulunduğu da anlaşıldı. Erbaş ile birlikte Öksüz’ün heyetinde yer alan isimlerden biri de o dönem Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nin Dekanı Prof. Dr. Suat Yıldırım’dı. Fethullah Gülen sonrası cemaatin başına geçebilecek isimler arasında gösterilen Suat Yıldırım bugün firarda. Jürideki diğer bir isim Prof. Dr. Davut Aydüz ise darbeden sonra tutuklandı. Şimdi cevabı merak edilen soru ise geçmişte böyle bir heyetin içinde yer alan ve pek çok FETÖ etkinliğine katılan Erbaş’ın nasıl ve hangi kriterler dikkate alınarak Diyanet İşleri Başkanı olarak seçildiğidir.”
Veren, Atar için ne demişti?
“Hala YÖK üyesi ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başdanışmanı olan Prof. Yavuz Atar’ın da FETÖ’cü olduğu iddiası ortaya atılmış, bu medyada yer almıştı. Üstelik bu iddia bir dönem Gülen’in en yakınındaki isimlerden biri olan ancak yıllar önce örgütten ayrılarak önemli itiraflarda bulunan Nurettin Veren tarafından iktidar yandaşı TGRT’de ortaya atıldı. Atar’ın FETÖ’cü olduğunu iddia eden Nurettin Veren, Atar’ın 15 Temmuz’dan sonra da FETÖ’nün kontrolünde olduğunu iddia ettiği Kırgızistan’daki Manas Üniversitesi’ne gittiğini öne sürdü. Veren’in bu iddialarını avukatı aracılığıyla cevaplandıran Atar, FETÖ’yle ilgisi olmadığını, Manas Üniversitesi’ne FETÖ aracılığı ile değil Türkiye ile Kırgizistan arasındaki ikili anlaşmalarla gittiğini öne sürdü. Atar haklı da olabilir! Ancak haklarında FETÖ’cü olduklarına dair hiçbir delil olmayan insanlar yargılanırken, söz konusu Erdoğan’a yakın bir isim olunca iddialar incelenmeye bile değer görülmedi.”
‘Genel müdür ne derse o olur’
“Hâlâ merkez valisi olarak görev yapan İbrahim Şahin, 2007 ve 2014 yılları arasında TRT Genel Müdürü olarak görev yaptığı dönemde kurumu FETÖ’cülerle doldurmakla suçlanıyor. Döneminde FETÖ’nün medya organı Samanyolu TV’den çok sayıda kişi TRT’ye transfer edilerek önemli görevlere getirilmiş, yine adları FETÖ’yle özdeşleşmiş olan Ekrem Dumanlı, Hakan Şükür gibi isimler yüksek ücretlere TRT’de yorumcu yapılmıştı. Şahin tarafından geniş yetkilerle genel müdür yardımcılığı’na getirilen Ahmet Koyuncu’nun FETÖ üyeliğinden 8 yıl 1 ay hapis cezası almasına karşın ve yine FETÖ’den ihraç edilen Eski TRT Haber Dairesi Başkanı Ahmet Çavuşoğlu’nun ‘TRT’de her şey genel müdürün emri ile olur. O emreder biz yaparız. Kendi başına inisiyatif yoktur’ diyerek Şahin’i işaret etmesine karşın Şahin hakkında yeni soruşturma açılmaması soru işaretlerine neden oluyor.”
‘FETÖ’cü rektörler atanıyor’
“15 Temmuz’dan sonra yapılan atamalarda yine FETÖ’cülere öncelik tanındığı iddiası bizzat Erdoğan’a hayranlığıyla bilinen AKP milletvekili Şamil Tayyar tarafından da itiraf edilmişti. Tayyar, 14 Eylül 2017’de yaptığı paylaşımda adeta kendi parti yönetimine isyan edercesine ‘Hepsini geçtim, özellikle 15 Temmuz’dan sonra atanan çok sayıda FETÖ’cü rektörün sebebi ve kaynağı ne olursa olsun mazereti yoktur’ demişti. Tayyar’ın aslında isim vermeden eleştirdiği kişi Erdoğan’ın bizzat kendisi. Çünkü neredeyse bütün rektör atamalarında Erdoğan’ın onayı bulunuyor. Tayyar’ın ‘Hepsini geçtim’ sözlerinden anlaşıldığı kadarıyla rektörler dışında pek çok farklı alanda da FETÖ’cülerin atandığı ve bunun AKP içinde de bilindiği anlaşılıyor.”
Tartışılan ifade
“Yüksek Seçim Kurulu (YSK), 16 Nisan referandumundan sonra kanunda açıkça belirtilmesine karşın mühürsüz oyları geçersiz saymayarak büyük bir şaibeye neden olmuştu. YSK Başkanı Sadi Güven, o günlerde bu şaibeli kararı açıklamakta hayli zorlandı. Sadi Güven’in adı FETÖ üyesi olduğu iddiasıyla tutuklanan eski Adıyaman Cumhuriyet Başsavcısı Faruk Büyükkaramuklu’nun 16.11.2016 tarihinde mahkemede verdiği ifadesinde şöyle geçmişti: ‘2011 yaz kararnamesi ile Adıyaman Cumhuriyet Başsavcısı olarak atandım. Hâlâ YSK Başkanı olan Sadi Güven, Fethiye’de stajdan tanıdığım birisiydi. Kendisine Başsavcılık yapmak istediğimi söyledim. O da beni seven bir kişiydi o vesile ile Adıyaman Başsavcılığına atandım.’ Bu ifade tek başına Güven’in FETÖ bağlantılı olduğu sonucunu çıkarmaz. Ancak Cumhuriyet Davası’nda yargılanan Güray Öz’e hakkında FETÖ soruşturması olan pideciyi niye aradığını soran yargının bu kadar kritik konumda olan birine de FETÖ’den yargılanan bir kişiye geçmişte neden referans olduğunu sorması gerekmez miydi? FETÖ’cü pideciyi aramak araştırma konusu olurken, FETÖ’cü birini başsavcı olarak atamak neden araştırma konusu olmadı? Referandumdan sonra bazı medya organlarında çıkan Güven ve kimi YSK üyelerinin iktidar tarafından FETÖ’cülükle suçlanma korkusuyla mühürsüz oyları iptal ettirmedikleri iddiaları düşünüldüğünde bu soru da her zaman akılları kurcalayacaktır.”
O artık kayyım
“Fethullah Gülen’i 2012’de ABD’nin Pensilvanya şehrindeki çiftliğinde ziyaret eden AKP heyetinde yer alan 12 milletvekilinden biri olan 23 ve 24. Dönem AK Parti Adana Milletvekili Av. Fatoş Gürkan, Adana Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen FETÖ ile mücadele çerçevesinde el konulan 54 şirkete kayyım olarak atandı. Gülen’in ayağına kadar giden heyette yer alan Gürkan’ın el konulan FETÖ şirketlerine kayyım olarak atanması AKP’nin FETÖ’yle olan mücadeledeki samimiyetsizliğinin örneklerinden sadece biridir.”
Vali olmak istersen...
“15 Temmuz Darbe Girişimi’nin en önemli isimlerinden biri de Tümgeneral Mehmet Dişli’ydi. Darbenin komuta heyeti olan ‘Yurtta Sulh Konseyi’nin üyesi olduğu iddia edilen ve hâlâ tutuklu yargılanan Mehmet Dişli’nin kardeşi Şaban Dişli, Erdoğan tarafından ekonomiden sorumlu başdanışmanlığına getirilmişti. Dişli, daha sonra bu görevinden istifa etse de 15 Temmuz’dan sonra yapılan bu atama kamuoyunda tepki çekmişti. Çünkü darbe gecesi ağabeyiyle dört kere telefonda görüştüğü iddia edilen Şaban Dişli’nin yolu geçmişte de FETÖ’yle kesişmişti. FETÖ’nün emniyet imamı Kozanlı Ömer’in kayınbiraderi olan eski Bolu Valisi İbrahim Özçimen de savcılık sorgusunda ‘Sakarya Milletvekili Şaban Dişli’ye vali olmak istediğimi ilettim. O da daha sonra bana adımın verildiğini söyledi’ iddiasında bulunmuştu. Kanunlar önünde suç şahsidir. Bundan dolayı tabii ki Şaban Dişli, ağabeyinin işlediği suçtan sorumlu tutulamaz. Ancak bu kural Erdoğan tarafından Dişli için işletilirken, binlerce tutuklu yakını için işletilmiyor.”
Yanıt bekleyen sorular
CHP’nin raporunda Şu sorulara yanıt isteniyor:
Geçmişte FETÖ bağlantıları net olan bazı insanlar neden korunup kollanmakta ve üstüne ödüllendirilmektedir? Yoksa AKPFETÖ işbirliği şekil değiştirerek sürmekte midir?
AKP, kurumsal olarak bugün FETÖ’ye karşı görünse de adı hâlâ FETÖ ile anılan isimlerden faydalanmaya devam ederek ileride şartların değişmesi halinde FETÖ ile yeniden işbirliği için kapıyı aralık mı bırakmaktadır?
İsrail ve Rusya ile olan ilişkilerde AKP’nin ve Erdoğan’ın yaptığı U dönüşlerini düşündüğümüzde Erdoğan, FETÖ konusunda ileride U dönüşü yapabilir mi?
Korunup kollanan insanları diğerlerinden farklı kılan ne?
Bir şekilde Erdoğan’a ulaşıp onu ikna etmeyi başaran ya da kendisinden fayda sağlanabileceği düşünülen FETÖ’cüler yargıdan ve yargılanmaktan muaf mı tutulmaktadır?
NE OLMUŞTU?
Anımsanacağı gibi CHP ile AKP arasındaki “FETÖ’nün siyasi ayağı kim?” kavgası bütün siyasi partilerin desteğiyle kurulan TBMM Darbe Araştırma Komisyonu’nun rapor yazım aşamasında sert bir şekilde yaşanmıştı. Komisyon raporuna muhalefete haber verilmeden AKP tarafından eklenen bölümlerde “CHP’nin FETÖ’yle aynı amaç birliği içinde olduğu” suçlaması yapılmış; bunun üzerine CHP komisyona 71 sayfadan oluşan ek bir şerh vermişti. Şerh AKP içinde rahatsızlık yaratınca önce komisyon raporundan çıkarılmış, ardından da komisyon raporunun basımı durdurulmuştu. CHP’nin en sert eleştiri getirdiği konulardan birisi de Darbe Komisyonu’nun AKP’li Başkanı’ydı... Raporunda Reşat Petek’i, “TBMM’de kurulan 15 Temmuz Darbe Girişimi ve Faaliyetleri’ni Araştırma Komisyonu Başkanlığı’nı yürüten AKP Burdur Milletvekili Reşat Petek, FETÖ’ye bağlı yargı ve güvenlik mensuplarının sahte deliller ile büyük kumpaslar kurduğu Ergenekon ve Balyoz davalarının en hararetli savunucusuydu” diye tanıtan CHP, Petek’in 17 Aralık’tan sadece 15 gün önce söylediği sözleri ile bir yazısını tarihe not düşmek üzere şu satırlarla paylaşıyordu: “Tarih: 2 Aralık 2013. AKP- Cemaat savaşında tansiyonun yükselmeye başladığı süreçler... Star gazetesine konuşuyor Reşat Petek, okuyalım: ‘Petek, Fethullah Gülen Hocaefendi ve AK Parti’yi beraber hedef alan yapıların, AK Parti’nin bu süreçten güçlenerek çıktığını görünce bu kez Cemaat ve AK Parti’yi birbirine düşürmeye çalıştığını söyledi.’ FETÖ’cü savcıların aktif bir şekilde savunucusu olan Petek, bu savcıların başında gelen ve Erdoğan’ın makam aracını tahsis ettiği Zekariya Öz’ün başka bir göreve verilmesini internet sitesinde yazdığı yazı ile değerlendirmişti. Yazısında ‘Darbeciler, cuntalar ve illegal örgütlenmelerle risk alarak, tehditlere aldırmadan soruşturmaları yürüten savcılar taltif edilmiş ve terfi ettirilmişlerdir...’ diyen Petek yazısında şu an firar olan FETÖ’cü savcı Zekeriya Öz hakkında ‘Türkiye’nin gladyosunu yargı önüne çıkarmada ilk adımları atan cesur savcı olarak Zekeriya Öz ve arkadaşları...’ demişti.” CHP lideri Kılıçdaroğlu, iki hafta önce partisinin grup toplantısında “FETÖ’nün bir numaralı siyasi ayağı Cumhurbaşkanı koltuğunu işgal eden zattır. Versin mahkemeye, ispat edeceğim” deyince büyük tartışma yeniden alevlendi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kılıçdaroğlu hakkında 250 bin TL tutarında manevi tazminat davası açtı. Bu dava önümüzdeki süreçte görülecek... İşte üç günden bu yana önemli bölümlerini aktardığımız bu raporlarda CHP yöneticileri tarafından söz konusu davada mahkeme heyetine sunulacak.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...