CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, KRT’de İnan Demirel, Akif Beki ve Yavuz Oğhan'ın sorularını yanıtladı.
Gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Kılıçdaroğlu erken seçim tartışmaları hakkında konuştu.
Kılıçdaroğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye çağrıda bulunarak "Aç olan binlerce çocuk, çöp konteynerlerinden geçinen binlerce insan var. Ülke yönetilmiyor. Bu ülkenin kurtuluşu bir an önce seçime gitmektir. Bunu kime söylüyorum? Sayın Bahçeli'ye söylüyorum. Bu ülkeyi seviyorsan çık kardeşim yarın sabah de ki 'Yeter artık'... Türkiye'yi seçime götür. Sorumluluk sahibi insanlar bu ülkeyi yönetirler."
Kılıçdaroğlu'nun açıklaması şöyle oldu:
Bilim var, akıl var, bilgi var. Bu konuylarda uzman olanlara yetkiyi verirsiniz, sorun çözülür.
Pandemi sürecine girdikten sonra, iktidara doğduran eleştiri yapmamaya özen gösterdim. 2018 yılında, ekonomik krizin başında İstanbul'da bir toplantı yaptım. 13 madde halinde önerilerde bulundum.
Merkez Bankası'nı söyledim, devlette savurganlığı engelleyin dedim, bağımsızlığa özen gösterin dedim. Dolar bazında verdiğiniz ihalelerden vazgeçin dedim. Bir krizin başındaydık ve bu giderek büyüyecekti, bize düşen görev de eleştirmek yerine öneri getirmekti. Öyle bir eleştiri yaptılar ki, sanki biz terörü teşvik ediyormuşuz gibi. Arkasından kriz buhrana dönüştü, bugünki duruma geldik.
Bir buhran yaşıyoruz, buhranı nasıl aşarız diye 18 maddelik öneriler açıkladım. Bu maddelere hiçbir eleştiri gelmedi, demek ki dinliyorlar. Ama söylediklerimizin hiçbiri yapılmadı.
Birinci madde olarak dedim ki, ekonomik buhranı kim yaşıyor, esnaf, sanayici, tüccar, çiftçi, emekçi, emekli... Siz bir çözüm arayacaksınız, önce buhranı yaşayanların temsilcilerini çağırın ve dinleyin. Ekonomik ve Sosyal Konseyi çağırın, oturun, konuşun. Bir dönem kanunda yazardı, 3 ayda bir toplanır diye. En son 5 şubat 2009'da toplandı.
Çünkü Saray diyor ki, "Ben bilirim" kardeşim. O kadar sorunlardan uzaklar ki, birileri öneri getiriyor, o öneriyi kendi aralarında bile tartışmıyorlar.
İLKOKUL ÇOCUĞUNUN SAĞDUYUSUNDAN UZAKLAR
Pandemi sürecinde dediler ki, uçaktaki vergiyi düşürüyorum, arkasından uçakla seyahat yasaklandı. Devlet yönetmek bu kadar sıradan bir şey midir? Devleti yönetenlerin etrafında bir sürü adam var, ilkokul çocuğunun sağduyusundan uzaklar.
Muhalefet önerdi diye tersini yapacaksanız, söyleyin biz öneriyi resmi açıklamak yerine yazılı gönderelim.
Okmeydanı hastanesi o çekimler yapıldığında onarımdaydı. Benim Genel Müdürlük yaptığım dönemim iğneden ipliğe onlarca denetim elemanı tarafından denetlendi. Hiçbir şey bulamadılar. Toplu iğne ucu kadar bir şey bulamadılar, bulamazlar da zaten.
Ben bir bürokratım. Kişinin emeklilik yaşı kaç? Ben 'sana emekli aylığı veremem' diyebilir miyim? Erken yaşta emeklilik doğru değildi, bunu dönemin bakanına söyledim. Ne oldu? Geldiler ve emeklilik yaşını 65'e çıkardılar. Prim ödeme gün sayısı 9 bin güne çıktı. Onlarca karar alındı ama açık giderek büyüdü. Neden? Genel Müdürdüm; Başbakan değilim, Bakan değilim, çıkan yasaya uygun uygulama yaptım. Her kuruşun hesabını verdim. Ama bunlar SGK'nın açığını açıklamıyorlar. Zorundalar ama açıklamıyorlar. Soru önergesi veriyorsunuz, ona da cevap vermiyorlar. Onun da yaptırımı yok.
Ahıska Türkleri Derneği Başkanı kaza yaptı, devlet hastanesine kaldırıldı, malzeme olmadığı için tedavi edilemedi, ben arandım, oradan aldık özel hastaneye kaldırdık, tedavi edildi. İki günlük olay bu. Benim dönemimde böyle bir şey olmadı, bunu söyleyeyim.
Sağlıkta, hastanelerin birleştirilmesi doğruydu. Bir de tüm sosyal güvenlik kuruluşlarının tek çatı altında birleştirilmesi doğruydu. Geldiler, gerçekleştirdiler, karşı çıkmadık. Biz sadece hastenelerin mülkiyeti işçilere aittir, onları kamulaştırıyorsunuz parasını sendikaya ve işçilere ödemeniz lazım demiştik. Doğruya doğru, eğriye eğri diyeceğiz.
Herkes şunu gayet iyi biliyor ki, boğazımdan aşağıya haram lokma inmez. Beş kuruşun hesabını veririm. Ama bunlar milyarların hesabını veremezler. Aramızdaki ahlaki fark budur.
TUİK mucizeler yaratıyor. Eğer yalan söylemeye başladıysanız, bunu her alanda sürdürürsünüz. Pandemide başladı da, TUİK doğruyu mu söylüyor? Vatandaş alışverişe giderken görüyor. Hatta diyorlar ki, "TUİK bu rakamları nereden alıyorsa, biz de gidip oradan alışveriş yapalım"...
Eşim alışveriş yapıyor, bir yazar kasa fişi veriliyor, aynı mağazadan aldığımız ürünleri bir önceki ayla kıyaslıyor ve görüyoruz.
Birinci soru şu; neden 6 yıl beklediniz? Hangi gerekçeyle? Kobani olaylarından sonra Dolmabahçe'de niye oturdunuz? Sandalyelere bile Erdoğan karar vermişti. Neden onlarla ilgili bir şey yapmıyorsunuz?
Efendim, bir gecede iddianame hazırlanmazmış. Papazınkini bir gecede hazırladınız.
Kars Belediye Başkanı aynı olaydan ötürü tutuklanmış, mahkeme çıkmış, AİHM hak ihlali var demiş ama aynı adamı aynı davadan tutukluyorsunuz.
BU ADAM PKK'LI İSE NASIL TBMM'Yİ YÖNETTİRİRSİN
Biz de, HDP de, İYİ Parti de ayrı partiyiz. Görüşlerimiz farklı olabilir ama hepimizin birleştiği alan demokrasi. Seçime giriyoruz. HDP'ye 'PKK' diyor havuz medyası. HDP'nin Meclis Başkanvekili Meclisi yönetiyor. Biz, 'utanmıyor musunuz' demeyecek miyiz? Bu kadar ucuz bir devlet yönetimi ve siyasal bakış açısı olamaz. Varsa orada bir PKK'lı, belgesini alırsın, mahkemeye verirsin. 'Bu adam PKK'lı' dersen, bu adam PKK'lı ise sen TBMM'yi nasıl bir PKK'lıya yönettiriyorsun diye sorarım.
Sayın Sancar da 'Bizim PKK ile bir ilgimiz yok' dedi. 6.5 milyon oy alıyor, PKK'lı mı ilan edeceğiz bu insanları?
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek görevden alındığında da yanlış yapıyorsunuz dedim. Bursa, Balıkesir Belediye Başkanları için de geçerli bu. Bizi eleştirenler, kendilerini dindar sayıyorlar. Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytansa, ben haksızlıklara karşı mücadele ediyorsam, sen misin dindar, ben miyim?
Sabahın köründe evini basıyorsun. Niye? Kaçacak yeri yok. Savcı çağırır, ifadesini alır. İntikam alır gibi kişileri hapiste tutmaya ne hakkınız var?
Osman Kavala bir küsur yıldır hapiste. 'Efendim, o kesinlikle dışarı çıkmayacak' diyorlar. Niye? İntikam alacağız diyorlar.
Bunu söyleyen kişi de yargıyı yönlendiren, yargıya talimat veren kişi. Osman Kavala niye tutulur içeride?
İktidarda kalmak için her türlü yolu mübah olarak görmeye başladılar. O zaman Türkiye'de demokrasimizde sorun var. Belki bizde de kabahat var, iyi anlatamamış olabiliriz. Ama bunların hepsini söyledik, söylemeye devam ettik.
Kişi başına gelirin az da olsa yükseldiği bir ortamda, siz ne kadar doğruları söyleseniz de halka anlatmakta zorluk çekersiniz. Ne zaman vatandaş sorgulamaya başlıyor? Geliri düştüğü zaman ne oluyor diyor. Bizim insanımıza özgü değil, dünyanın her yerinde böyle. Demokrasi hava gibidir. Teneffüs ederiz ama görmeyiz. Herkes düşüncesini özgür söylerken kimsenin sorunu olmaz. Ama 'bir dakika şunu yapmayacaksın' dendiği anda 'Nerede demokrasi' diye sormaya başlıyor insanlar.
ARKADAŞLARIMIZ BIÇAKLANDI
İktidarın 'havuz medyası' dediğimiz bir medyası var, devlet bürokrasisi var. Vali, Kaymakam doğrudan seçime müdahale ediyor. Şanlıurfa'da referandum sırasında arkadaşlarımız bir ilçede sandığa müdahale edildiğini söylediler, bu arkadaşlarımız bıçaklandı.
Emniyet, 'sizin güvenliğinizi sağlayamayız' dedi. Ne için? Erdoğan'ın talebi doğrultusunda o sandıktan istenen oylar çıksın diye.
Bu bizim için bir umutsuzluk değil. Bedeli ne olursa olsun bu ülkeye huzur gelecek, barış gelecek, herkesin karnı doyacak. Bu ülkede kim kendini sahipsiz hissediyorsa yanlarındayız. 1 milyona yakın apartman görevlisinin, taşeron işçisinin, muhtarın sorununu biz gündeme getiriyoruz. Bu ülkede kimse sahipsiz değil.
Askeri öğrenciler boşu boşuna hapiste yatıyorlar. Darbecilerin sorumluluğunu getirip öğrencilere yıktılar. Komutan talimat verir, siz de yaparsınız. Üstün emrine ast itiraz edemez, yapamaz bunu. Askerlikte karşıda mitralyöz sizi tarıyor, komutan emir veriyor, ölür müyüm kalır mıyım diye bakmayıp yürüyorsunuz. Komutan bindirmiş çocukları otobüse, götürmüş. Siz de bunların yakalayıp hapsetmişsiniz. Aileler perişan. Niye perişanlar biliyor musunuz? Erdoğan'ın avukatlarını tutacak paraları yok da, ondan. Vicdan varsa, bu öğrenciler serbest bırakılır.
Adalet Yürüyüşü'nde Veysel amca vardı, elinde Türk bayrağı ile o kadar yolu yürüdü. Bu baba evlat sevgisi, vatan sevgisi, bayrak sevgisi ile yürüdü. Takdir ettim. Adalet Mitingi'nde özellikle teşekkür ettim.
HDP tutuklamaları ile özel bir arayışları var, CHP ve İYİ Parti'yi zorda bırakır mıyız diye özellikle yaptılar. Partilerin ayrı görüşleri vardır, programları ayrıdır. Biz AB'ye başka bakarız, onlar başka bakarlar. Ama bu ülkede demokrasi ise, birlikte bakarız.
Bizi ayrıştırmayı başaramazlar. Bu ülkeyi gerçekten de yönetenler ne yaparlarsa yapsınlar sevenlerin sayısı çok fazla. Bir arada yaşamak istiyoruz. Siyaset farklılıkları zenginlik görürse, her şeyin üstesinden geliriz.
ABD'de teknoloji konusunda çalışan büyük firmalar, üniversitelerin son sınıflarında en uçuk düşünceye sahip olan öğrencileri alırlar, her türlü imkanı sağlarlar. Gerçekleşirse büyürler, gerçekleşmezse 'kusura bakma' derler.
ERKEM SEÇİM AÇIKLAMASI
Fezlekeler gelir, görmeden bir şey söyleyemeyiz. Arkadaşlarımız bakarlar, doğru mudur, yanlış mıdır, bakılır, ona göre karar verilir. Dokunulmazlıklar kaldırıldıktan sonra Milletvekili sayısı düşerse bir ara seçim olur mu, kaçınılmaz olursa olur. Belki hükümet bir erken seçim bile yapabilir.
Zaten biz seçime hazırız. Diyelim ki zorladık. MHP ve AKP de gitmiyoruz dediler. Kim karar alacak? Parlamentodan bu karar çıkmadan nasıl yapacağız? Gerçekleri görmeden, söylemle sonuç elde edilirse, söylemde bulunalım. Yarın seçime gidilecekmiş gibi bütün hazırlıklarımızı yapıyoruz. Seçimde açıklayacağımız projeleri bile hazırladık. Çünkü her an olabilir. Bunlar taşıyamayacaklarını görüyorlar, biliyorlar. Bu piyasa, bu yönetim tarzı milyonları açlığa mahkum edecek.
Bunlar Türkiye'yi taşıyamazlar. İki ayda dolar 66 kuruş arttı, reel sektörün üzerindeki yük 107 milyar lira. Bu fatura kime çıkacak? Bu toplum, bunu ne kadar kaldırır?
Konteynerlerden, pazar artıklarından beslenen 100 binler var. 'Hayatımın yarısını al, Tayyip'e ver' diyen Hatay'daki yaşlı kadın 'Yeter artık, bunun gitmesi gerek' diyor.
TÜİK rakamları niye düşük gösteriyor? Emekliye, memura nasıl daha az aylık veririm diye. Bunu emekli bilmiyor mu? Bunu memur bilmiyor mu?
Kurufasülyenin fiyatı %36 artmış. Siz diyorsunuz ki, %11. Değişecek bu. Buhrandan çıkış yolu, biz iktidar olduğumuzda neleri yapacağımızın yoludur. Üretime destek vereceksiniz, rantın önünü keseceksiniz. Devleti soyan düzeni değiştireceksiniz. Devletin kiracı olduğu ve dolar bazında ihale edilen bütün kurumları alacağız ve kamulaştıracağız.
Önce maliyetini çıkaracağız. Bu köprüyü kaça yaptın kardeşim? Ben bilmiyorum, halk da bilmiyor. 5 liraya mı yaptın, sana %25 zam yaptım, al, bundan sonra bu köprü devlete aittir diyeceğiz. Oradan elde ettiğimiz parayla göreceksiniz ki, devlet ne kadar güzel yönetiliyor. Her kuruşun hesabı verilecek.
Ankara Şehir Hastanesi kaç paraya yapıldı, kimse bilmiyor. Niye bilmiyor? Parayı ben veriyorum, halk veriyor.
Parasını ben ödeyeceğim, kaça yaptığını söylemiyorlar. 1 liralık işi 50 liraya yaptılar, üzerine kar payı koydular. Yoksulun, garibanın boğazından alıp beylere verdiler.
Niye fiyatları indirin demiyorlar? Beyler fiyatları neden indirmiyor? Yoksa onlar da mı ortak?
Bu süreçte, ekonomik buhran sürecinde en ciddi sıkıntıyı esnaf çekti. Hizmet sektörü... Okul kantininde diyor ki adam, okulu kapattınız, malı aldım rafa koydum, süresi geçti. Bunu ben çocuğa satamayacağım, bari benden kira almayın. Hayır, kirayı da alacağım senden diyor, kiraya da yüzde yüz zam yapıyor.
Sosyal devletin ne olduğunu da, zenginin yanında olan, dolar üzerinden garanti alanların sosyal devletle alakadar olmadıklarını anlatacağız.
"OYLARIMIZ ARTIYOR"
Aşırı kutuplaşmış bir toplumda insanların oy verdikleri partileri değiştirmeleri kolay olmuyor. Ama ne zaman ki, iktidar partisinin kendisini ezdiğini, kendisinin çıkarları lehine karar almadığını görürse kararını değiştirir. Bunun için de zaman dilimine ihtiyaç var.
Bizim oyumuz düşmedi, artıyor. Beklediğimiz ölçüde artmıyor. Bir kararsız grup var, bu grup doğal olarak siyaset kurumunu ve iktidarı sorguluyor. Bizim beklediğimiz de vatandaşın sorgulaması ve düşünmesidir.
Hepimiz oturup düşüneceğiz; memleket bu hale niye geldi, nerede yanlış yaptık? Gazete okuyacağız, internete gireceğiz, bunlar doğru mu söylüyor diye sorgulayacağız. Ben bunu çok önemsiyorum. CHP de sorgulanacak doğal olarak. Ve biz çok eminim ki, ilk yapılacak seçimde Türkiye demokrasisini güçlendiren, böyle bir siyasi iradeyi iktidara getiren bir ülke olacağız. Bizim tarihimizde ilk kez bir otoriter rejimi demokratik yollarla iktidardan indireceğiz.
Aslında yerel seçimlerde biz dünya siyaset tarihine bir şey armağan ettik. Nedir o? Çok farklı yelpazedeki siyasi partiler, bir dikta yönetimine, otoriter yönetime karşı 'Biz buradayız ve buna izin vermeyeceğiz' dedi.
Ak Parti'de Milletvekilliği yapmış, şu anda Fransa'da hocalık yapan bir arkadaşımız görüşmek istedi. 'Siz ne yaptığınızın, dünya siyaseti için ne kadar önemli bir iş yaptığınızın farkında mısınız? Ben bunu anlatmak için geldim. Siyaset tarihinde bir şey oldu, Türkiye'de oldu ve olağanüstü bir şey bu' dedi. Aslında biz de anlatamadık. Biraz dışarıdan bakınca, Türkiye'nin demokratik açıdan çok farklı bir başarı kazandığını görüyorsunuz.
Kavgayı çıkaran, acaba ben tabanımı nasıl tutarım diyen bir otorite var. Bu otorite kaybediyor, vatandaş gerçeği görüyor.
Bu süreçte Genel Merkezde çok farklı gruptan esnaflarla görüştüm. Kahveciler, apartman görevlileri, ayda 1178 lira alan işçiler vardı, işten çıkarılanlar vardı. Kahvecilerle yaptığımız toplantıda dediler ki, kağıt ve taş oynamayı yasakladılar. 'Böyle olur mu' dediler. Kağıdı yasaklıyorsun ama para serbest. Ben de bunu ifade ettim. Vay efendim, sen nasıl her elde dersin... 4 kişi oturur, bir kağıt verirsin, akşama kadar oynarlar.
Kahve kültürüne gelince; gittim pişti de oynadım. TBMM'ye gelinceye kadar her Cumartesi briç oynardık arkadaşlarla. Bir zeka oyunu zaten. Rakipler konuşur, ellerini anlatırlar, olayı kavradıysanız son kişinin elinde ne var tahminde oynarsınız.
Öneri kahvecilerden geldi, ben de dillendirdim. Kahveciler günlük yaşarlar; alayım buradan servet yapayım diye bir dertleri olmaz. Berberlerle de konuştuk, onların da sorunları var. Dükkanı kapattırdın, kirasını öde bari. O kadar büyük zulüm yapıldı ki esnafa, perişan vaziyetteler.
Ahi Evran kültürü çok farklı bir kültür. Kendisi iyi gelir elde eder, yanındaki esnaf siftah etmezse, rahat etmez. Bu çok önemli bir gelenektir.
İzmir'de esnaflarla konuştum, Diyarbakırlılarla konuştum, Karadenizlilerle konuştum, dinledim.
Siz Saraya çekilmiş, bir eliniz yağda bir eliniz baldaysa, onların halinden anlamazsınız. Bir de dönüp 'Mümin sabreder' diyorsunuz. Sen mümin değil misin? Sen sabret biraz.
Üniversiteler mezun verecek, 100 binlerce gencimiz mezun olacak. Nerede iş bulacak bu çocuklar. Ben muhalefetteyim, beni sıkıntı sarıyor ama Saraydaki hiç düşünmüyor. Gemileri var, hanları var, hamamları var. Öbür dünyaya mı götüreceksin bunları?
DEVLET BAHÇELİ'YE FLAŞ ÇAĞRI
Aç olan binlerce çocuk, çöp konteynerlerinden geçinen binlerce insan var. Ülke yönetilmiyor. Bu ülkenin kurtuluşu bir an önce seçime gitmektir. Bunu kime söylüyorum? Sayın Bahçeli'ye söylüyorum. Bu ülkeyi seviyorsan çık kardeşim yarın sabah de ki 'Yeter artık'... Türkiye'yi seçime götür. Sorumluluk sahibi insanlar bu ülkeyi yönetirler.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...