Cumhuriyet'ten Hazal Ocak'a konuşan WWF Türkiye İletişim Müdürü Neyran Akyıldız, koronavirüs krizinden dersler çıkarmak gerektiğini belirterek “Koronavirüs krizi bize erkenden harekete geçmenin önemini gösterdi” diyor.
- Bu yılın teması neden “doğa ve insan için dayanışma”?
Her yıl dünyanın dört bir yanından milyonlarca insanın katılımıyla düzenlediğimiz Dünya Saati’nde, evlerimizde bir saatliğine ışıkları kapatarak ortak bir amaç etrafında bir araya gelebileceğimizi gösterebiliriz. İçinden geçtiğimiz zorlu süreçten ancak böyle bir dayanışma ruhu ile çıkabilir, iklim krizi gibi küresel sorunlarla baş edebiliriz.
- İklim krizinin boyutları nedir?
İklim krizine karşı mücadelede maalesef hükümetler hâlâ yeterli adımları atmadılar. Şu anda aldığımız önlemler ile yüzyılın sonuna kadar küresel ısınmayı 1.5 o C’de tutmamız imkânsız. Bu da ne yazık ki tüm dünya için daha kötü iklim koşulları, aşırı hava olayları, deniz suyu yükselmesi, gıda ve suya erişimde zorluklar ve biyolojik çeşitliliğin kaybı anlamına geliyor. Hükümetlerin hemen harekete geçmesi ve öncelikli olarak fosil yakıt kullanımını azaltarak yenilenebilir enerjiye geçişin sağlanması gerekir.
- Koronavirüsle mücadelenin ardından iklim kriziyle mücadele nasıl bir boyut kazanmalı?
Şu anda tüm dünyanın mücadele ettiği koronavirüs krizinden dersler çıkarmak ve iklim risklerine karşı hazırlıklı olmak amacıyla mevcut zayıflıklarımız ve güçlerimizin yanı sıra, bizi bekleyen tehditler ve doğamız üzerine de düşünmek gerekiyor. İklim krizi de büyük ölçekli ve öngörülebilir bir küresel risk. Koronavirüs krizi bize erkenden harekete geçmenin önemini gösterdi. Hükümetlerin insanları korumak için hızlı karar vermeleri ve cesur adımlar atmaları gerekebileceğini gördük, bunu iklim krizine karşı mücadelede de yapmalıyız. Koronavirüs krizi sonrası ekonomiyi canlandırmak için verilecek kararlar bundan sonra nasıl bir dünyada yaşayacağımızı belirleyecek. Düşük karbonlu bir büyüme mi yoksa toplumu hava kirliliği ve iklim krizinin olumsuz etkilerini artıran başka bir krize sürükleyebilecek bir büyüme mi? Doğayı ve iklimi koruduğumuz sürece doğa da bizi koruyacak. İnsan sağlığı, doğal yaşam ve ekosistemler arasındaki ilişkiyi ne kadar güçlü kurarsak, gelecekte yaşayacağımız salgın gibi krizlerden kaçınma olasılığımız da artacaktır.
HIZLA YOK OLUYOR
- Doğal alanların durumu ne boyutta? Azaldı mı?
Karasal alanların yüzde 75’i insanlar tarafından önemli ölçüde değiştirildi ve doğallığını kaybetti. Deniz alanlarının yüzde 60’ından fazlası yoğun insan etkisi altında ve sulak alanların yüzde 85’ini kaybetmiş durumdayız. Küresel ölçekte orman kaybının hızı azalmış olsa da özellikle biyolojik çeşitliliğin en yüksek olduğu tropik ormanlardaki kayıp hâlâ hızlı bir şekilde devam ediyor.
- Türkiye’de türler hızla yok oluyor mu? Ne boyutta?
Biyolojik çeşitlilik açısından gurur duyulacak zenginlikte bir doğal mirasa sahibiz. Topraklarımızı, 160’ın üzerinde memeli, 460’tan fazla kuş, 10 bini aşkın bitki, 364 kelebek,140’tan fazla sürüngen ve çift yaşamlı, 400’ü aşkın balık türü ile paylaşıyoruz. Öte yandan ne yazık ki yine aynı topraklarda çok sayıda tür doğal yaşam ortamlarıyla birlikte tehlike altında. Bugün artık tahminler değil, bilim ve rakamlar konuşuyor. Yaşayan Gezegen raporumuzun verilerinin de ortaya koyduğu üzere gezegenimiz ciddi yaşamsal sorunlarla karşı karşıya. Canlı popülasyonları, 1970’lerin başından bu yana dünya genelinde ortalama yüzde 60 azaldı. Türkiye’de küresel düzeyde tehlike altında olan tür sayısı da son 10 yılda dört katına çıkarak 400’e ulaşmış durumda.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...