Sözcü'de Özlem Gürses'in imzasıyla yayımlanan ve Ekrem İmamoğlu'nun hayatına odaklanan yazı dizisinin üçüncü bölümü yayımlandı.
Gürses, dizinin bu bölümüne "Ekrem İmamoğlu Türkiye'nin en iyi televizyoncularından Cengiz Özkarabekir'in hazırladığı oto biyografik kısa belgeselinde böyle diyor. Aynı belgeselde kendini de şöyle anlatıyor : ‘Değerlerime çok sahip çıkan birisiyim, bu ister aile olsun, ister ülke, ister inanç… Ama aklı ve bilgiyi de yanımdan hiç ayırmam.’ ‘İstanbul'un Seçilmiş Son Başkanı’ yazı dizimizin 3. bölümünde Ekrem İmamoğlu'nun bir yerel yönetici olarak ilk başarısını okuyacaksınız" ifadesiyle başladı.
Dizinin "İlk yenilgisi, taban siyasetine yöneltti" başlığıyla yayımlanan üçüncü bölümü şöyle:
"CHP Beylikdüzü İlçe Teşkilatı'nı nasıl kurduğunu, önce gençleri sonra kadınları nasıl teşkilatın en güçlü iki parçası haline getirdiğini, ekip kurma ve süreç yönetme konularında farklı yaklaşımlarıyla nasıl sonuç aldığını göreceksiniz…
Ekrem İmamoğlu 2008'de CHP üyesi olduktan kısa süre sonra, 2009 yerel seçimleri yapılacaktı. Uzun zamandır aklında olan ‘Beylikdüzü'nü mutlu, özgür ve refah içinde yönetilen bir kent yapma’ hayaline son bir adım kalmıştı… CHP'den, Beylikdüzü Belediye Başkan aday adaylığına başvurdu.
Ankara'daki Genel Merkez'e giderek, önce yerel yönetimlerden sorumlu başkan yardımcısı olan Bihlun Tamaylıgil'le görüştü. Ardından da CHP Milletvekili Akif Hamzaçebi ve eski Genel Başkan Deniz Baykal'a kendini ve yapmak istediklerini anlattı.
İdeolojik saplantılı bir siyasi anlayışı yoktu. Özgüveni yüksek ama haddini bilen bir yöneticiydi. Kampanyasını da bu anlayışla inşa etti. Ancak CHP, Beylikdüzü için adayını İmamoğlu değil, Prof. Dr. Vecdet Öz olarak açıkladı. İmamoğlu, ‘siyasete biraz daha ısındıktan sonra’ Öz'ün adaylığının uzun süre önce belli olduğunu öğrendi. O, aday adaylığını açıkladığında, karar çoktan verilmiş, eller çoktan sıkılmıştı… Ve bu ilk yenilgi ile siyasete hızlı bir giriş yapmış oldu.
‘GEL, İLÇE BAŞKANI OL’
Bu deneyimden aldığı dersler vardı. Daha uzun süreli bir çalışma yapmalı, Ankara'ya kendisini daha iyi anlatmalıydı. CHP'yi daha iyi analiz etmesi, daha güçlü ilişkiler kurması gerekiyordu. En önemlisi ise ‘taban siyaseti'ydi. Mahalleleri, evleri ve siteleri gezerek Beylikdüzü sakinleriyle tanışmalı, onları dinlemeli, anlamalı ve bütünleşmeliydi. Bir ara yeniden işlerine yoğunlaşıp beş yıl sonra geri dönmek üzere siyasete ara verme kararı alıyordu ki… 2009 Temmuz'unda telefonu çaldı. Arayan CHP Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Ali Özpolat'tı. ‘Beylikdüzü İlçe Başkanı olmanı istiyoruz’ diyordu… Teklifi kabul etmek istemedi ancak Genel Merkez ısrarlıydı. Yerel seçim sonrasında Beylikdüzü İlçe Başkanlığı karışmıştı. Kötü yönetim büyük sorunlara yol açmış, kavgalara varan tartışmalar yaşanmaya başlamıştı. Telefonu ikinci kez çaldığında arayan Bihlun Tamaylıgil'di. Ama İmamoğlu bir türlü ikna olmuyordu. Çünkü Beylikdüzü İlçe Başkanlığı ona teklif edilirken, bu görev için Ankara'da Parti Merkezi'nin kapısını aşındıran en az 20 kişi olduğunu biliyordu.
Hemşehrisi Akif Hamzaçebi ‘2014'te CHP'den Belediye Başkan adayı olmak istiyorsan bu teklifi kabul etmelisin. Bugün partiyi reddedersen, o gün geldiğinde parti de seni reddeder’ demişti. 16 Eylül 2009'da, bu kez arayan CHP İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin'di: ‘Sana iyilik mi yaptık, kötülük mü bilmiyorum ama ilçe başkanı olarak atadık!’
Evet, artık İlçe Başkanı idi.
BAKTIK ORTADA İLÇE YOK!
Böylece göreve başladı. İlk günü şöyle anlatıyor: ‘İlçeyi teslim aldık, bir de baktık ilçe yok!’ Teslim alınan iki klasörden birinde 30 bin liraya yakın borç, diğerinde faturalar yer alıyordu. Borçlar kısa sürede ödendi. Her şeye ‘sıfırdan' başlayacaktı.
Şeffaf, katılımcı, kurumsal, herkesi kucaklayan; çalışkan, disiplinli insanların bir arada olduğu; önyargıların, yaftalamaların olmadığı; ‘Samimiyete, güvene, saygıya, sevgiye’ dayalı bir ilçe yönetimi hayal ediyordu. 200 bini aşkın nüfusu olan ilçenin 15 kişilik yönetim ekibine teslim edilmesini mantıklı bulmuyordu İmamoğlu. Yönetimde üç-beş kişi değil, görev tanımları belirlenmiş onlarca insan olacaktı. Yeni yapılanmada her fikir temsil edilsin istiyordu Ekrem İmamoğlu. Muhalif isimleri de katmıştı ekibine.
İmamoğlu, kafasındaki sistemi hızla oturtuyordu. İlçe yönetimi kenetlenmiş, partisine, ilçe başkanına, birbirine inanıyordu. Yarattığı yeni ilçe örgütü modeliyle, İmamoğlu Beylikdüzü Belediye Başkanlığı yarışına hazırdı artık.
RUHUNDA ÖTEKi YOKTU, KiMSEYi DIŞLAMIYORDU
İlçe Başkanlığı'nda kısa sürede sağlanan büyük ilerlemenin arkasında İmamoğlu'nun siyasete girdiği andan itibaren öne çıkan özellikleri vardı:
– Ruhunda öteki yoktu, kimseyi dışlamıyordu.
– İnsanlarla samimi, güçlü ve eşit ilişkiler kuruyordu.
– Hedeflerini ve vaatlerini çok gerçekçi anlatıyor, olanaksızı başarmaktan söz etmiyordu.
– Partici, katı inançlı, fanatik değil, alabildiğine mütevazıydı.
– Çok çalışıyordu.
– İki koltuktan birini kadınlara ayırıyordu.
– Proje ve sonuç odaklı davranıyor, yaptıklarının etkilerini mutlaka ölçüyordu.
– Ekibiyle yüksek bir uyum ve sinerji içinde çalışıyor, katılım süreçlerini sonuna kadar işletiyordu.
– Hayatı siyasetten ibaret değildi.
– ‘Ben bilirim’ demiyordu.
‘HER KESİMDEN OY ALMAK İSTEDİ'
İlçe Gençlik Kolları eski Başkanı Uğur Dağ, Ekrem İmamoğlu'nun gelmesi ile Gençlik Kolları'nda meydana gelen değişimi şöyle anlatıyor:
‘O zamanki çalışma arkadaşlarım arasında, benden başka kimse Ekrem Bey ile çalışmak istemedi. Ekrem Bey'in düşünceleri onlara ters gelmişti. Başta ben de ona muhaliftim, çünkü kafa yapımız uymuyordu. Biz CHP'nin biraz daha solunda düşünen gençlerdik.
Şimdi kendisine çok hak veriyorum. Ekrem Bey her kesimden oy almak istiyordu. Bizim derdimizse yalnızca soldan oy almaktı, sağ kesime kapalıydık. 2014'te 18-30 yaş arası genç üye sayımız 1000'e yaklaştı. Seçim döneminde 139 gönüllü genç çalıştık. Ekrem Bey yokken, Beylikdüzü gibi bir yerde CHP'nin seçim kazanması bana ütopya gibi gelirdi. 30 kişi toplantı yapıyorduk, gelmiyorlardı. Şimdi örgüt toplantılarında salona sığamıyoruz.’
İLÇEDE KADIN DEVRİMİ
CHP Beylikdüzü İlçe Yönetimi'ndeki ‘devrimsel’ yeniliklerden biri kadınların yolunun açılması oldu. İmamoğlu görev ve sorumluluk konusunda kadınların ‘elleri cepte siyasetçi'lerden çok daha yetenekli ve başarılı olduğunu düşünüyordu. Yönetim Kurulu'nda kadınlara yüzde 50 oranında yer verdi. Lise yıllarından beri CHP'li olan eşi Dilek İmamoğlu da ilçedeki tüm faaliyetlerde olduğu gibi bu konuda da aktif ve öncü rol aldı. Hali hazırda CHP ilçe yönetimleri arasında nüfusa göre kadın üye sayısının en fazla olduğu ilçe de Beylikdüzü'dür. 5 bini aşkın üyenin yarıya yakını -yüzde 47'si- kadındır. İlçe delegasyonundaki kadın oranı yüzde 40'ın üzerindedir. İmamoğlu'nun ilçe başkanlığı döneminde ise 11 il delegesinden 5'i, mahalle örgütlenmelerinde de 10 başkandan 4'ü kadındı.
YENİ BİR DİL KULLANDI
İmamoğlu yeni bir dil kullanıyordu. Rakibi dahil kimseyle polemiğe girmiyor, iletişimin önemine inanıyordu. Sosyal medyanın gücünü daha ilk günden keşfetmişti. Genç gönüllülerden bir ekip kurdu, Twitter sohbetleri başlatıldı. İlçe Başkanlığı ve Ekrem İmamoğlu'nun Facebook sayfası ile web sitesi üzerinden bilgi paylaşımı yapılıyor, etkinlikler kayda alınıyor, Youtube'a yükleniyordu. Mesajlara mutlaka yanıt veriliyor, sorunlara çözüm aranıyordu. Taban siyaseti unutulmamıştı, en az oy alınan Yakuplu'dan başlayarak Dayanışma Evleri açıldı."
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...