Cengiz, Kaşıkçı'nın kaybolduğu 2 Ekim gününden önce bir kez daha başkonsolosluğa gittiğini açıkladı.
2 Ekim'de Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğu'nda öldürülen gazeteci Kaşıkçı'nın nişanlısı Hatice Cengiz, Habertürk canlı yayınında soruları yanıtladı.
Tanıştıklarında Kaşıkçı'nın 1.5 yıldar ABD'de yaşadığını söyleyen Cengiz, "Cemal Bey'in duruşunu genel olarak ne kadar muhalif olarak değerlendirmek doğru olur bilmiyorum. Ülkesinde bir değişim süreci yaşanıyor ve bu süreçte eleştirdiği ve doğru bulduğu bazı noktalar vardı. Bu süreçle beraber değişen yapıyı endişe ve heyecanla takip ediyordu. Dengeli, objektif ve vicdanlı bir gazeteciydi. Çok vatansever bir gazeteci olduğunu söyleyebilirim" diye konuştu.
ABD ve İstanbul arasında yaşamayı düşündüklerini söyleyen Cengiz, şöyle devam etti:
"10 Eylül tarihinde İstanbul'a geldiğinde 2 Ekim'e kadar hummalı bir şekilde evlilik hazırlıkları yaptık. Zamanı çok iyi kullanmamız gerekiyordu. Tamamen İstanbul üzerine başlangıç olarak bir hayat kurgulamıyorduk. Ailemle görüşmesi ve ailemin onay vermesi ile evlilik hazırlıklarına başladık. Önce ev aldı, tapu işlemlerini beklemeye ve ev eşyalarını sipariş vermeye başladık. Süreci nasıl doğru bir şekilde yönetebiliriz diye düşünürken babam siz resmi işlemlere başlayın, sonra hep beraber bunu bir düğün gibi bir etkinlik ile kutlarız dedi."
'KONSOLOSLUĞA GİTMEK İSTEMİYORDU'
Cengiz, "Türkiye'de hukuksal olarak çok eşliliğe izin vermeyen bir yapı olduğu için, yabancı bir kişinin evlenebilmesi için o kişinin evli olmadığını gösteren bir evrağa ihtiyacı oluyor. Konsolosluk ile alakalı birtakım sıkıntılar olabileceğinden bahsetti, bunları nasıl aşabileceğine dair düşünceleri olduğunu kaydetti. Gerçekten ben Cemal Bey'in ABD'de böyle bir belgeyi istediğini bilmiyorum. Spekülasyonun çoğu bu yönde, bu evrağın kendilerine verilmediğini ve Türkiye'ye yönlendirildiğini söylüyorlar ancak bana bunu mutlaka söylerdi. Oradan bir olumsuz yanıt alıp buraya gelmek gibi bir düşüncesi yoktu, her şeyi buradan halletmeyi düşünüyordu" diye konuştu.
Kaşıkçı'nın konsolosluğa gitmek istemediğini dile getiren Cengiz, "Çünkü yazıları ile ilgili bazen olumlu bazen olumsuz tepkiler alıyordu. Çok duygusal ve narin bir insan olduğu için orada gerginlik çıkmasından rahatsızlık duyuyordu. Konsolosluk'ta beklemediği bazı olayların olmasından dolayı kaygı duyuyordu. Sorgu ya da baskı gibi birtakım olaylar yaşamak istemiyordu" dedi.
Cengiz, şöyle devam etti:
"Bu kağıdı yine dünyanın herhangi bir Suudi Arabistan Konsolosluğu'ndan alması gerektiğini öğrenince Türkiye'deki yerel networkü iyi olduğu ve Türkiye'nin güvenli bir ülke olması dolayısıyla alıkonulma ya da istenmeyen bir hadisenin başına gelmesi takdirinde bunun halledilebileceğini düşündü. Ona gerçekten neden korktuğunu soruyordum. Çünkü endişeleniyordu, yüzünden anlayabiliyordunuz. Türkiye'nin uluslararası anlamda güçlü bir ülke olduğunu, uluslararası anlamda böyle bir olayın olmayacağını, Türkiye ve Suudi Arabistan arasında ilişkilerin iyi olduğunu düşünüyordu. 'Gidelim' diye konuştuk o gün de.
'EVRAKIN BİR KAÇ GÜN İÇİNDE ÇIKACAĞINI SÖYLEMİŞLER'
Bir Suudi vatandaşının bir evrak alabilmesi durumu aslında, önü arkası yok. İçeri girerken endişeliydi, beni içeri almadılar, beni içeri almamakla beraber konsolosluğun etrafı, 'İçeride arkadaşım var' diye bakabileceğiniz bir yer değil, inanılmaz bir güvenlik var. Ben de kapıda beklemeye başladım, ikimiz de endişeliyiz, o süreçte sürekli etrafı kolladım.
Bir saat geçti ve şunu düşündüm, 'Eğer 10-15 dakika içinde çıkmazsa benim sormam gerek çünkü uçağını kaçıracak, eğer kaçırma ihtimali varsa endişelenecek bir şey demek var' demekti. Ancak çıktı ve çok neşeli ve keyifli çıktı. Onu böyle görmek beni çok mutlu etti. Kendi toprağında ona gösterilen ilgiyi alakayı anlattı, manevi anlamda çok mutlu olduğunu anlattı. Sadece evrağı alacağı için değil ülkesine olan özlemi atlattığı için sevindim. İçeride her şeyin yolunda olduğunu söyledi.
Evrakın birkaç gün içinde çıkacağını söylemişler. O da hali hazırda seferinin olduğunu, ayrılmak istediğini söylüyor. Heralde onlar da ne zaman döneceğini soruyor. O da Salı günü döneceğini söylüyor. Onlar da tamam biz hazırlarız diyorlar. Tepkilerini, orada geçenlerini anlattığında ben de onunla birlikte mutlu oldum. Bu sevinçle ayrıldık ve Londra'ya gittik. Yavaş yavaş eşyalar gelmeye başladı. Çantasını eve bırakmamı istedi, ben de çantasını alıp eve yöneldim havaalanına onu bıraktıktan sonra."
'2 EKİM GERÇEKTEN ÇOK ÇOK ZOR BİR GÜN'
Cengiz, Kaşıkçı'nın konsolosluğu girdiği 2 Ekim günü yaşananları şu sözlerle anlattı:
-2 Ekim gerçekten çok, çok zor bir gün. Anlatmanın zor olduğu, hala benim cevabını veremediğim çok sorunun olduğu bir gün. Bir yerde acaba bir şeyi mi atlattık dediğim bir gün. Hiç endişeli değildi. Eve aldığımız bazı eşyaları beğenmemişti, yolda konsolosluğa giderken neden bu eşyaları beğenmediğini anlatıyordu. Konsolosluk'a vardık, bu sefer hiçbir şekilde beklemedik.
- Salı günü gelir gelmez, hemen konsolosluğa gideceğini bilmiyordum. Ben de ona kendisiyle geleyim mi diye sordum, okulum var o gün, arkadaşıyla gideceğini söyledi. O kağıdın alınmasıyla beraber, aldığımız eşyalarla ilgili bir işimiz vardı, aynı gün Fatih Belediyesi'ne gidecektik, hepsini aynı gün halledecektik, o gün onunla gitmem gerektiği, yalnız bırakmamam gerektiğine dair anlık bir his oluştu içimde. Ben hemen arayayım diyerek, konsolosluk yetkililerini aradılar. Sanırım konuştuğu kişi size hemen döneceğiz dediler, ki biz yakınlarda bir yerde kahvaltı yaptık, saat 13.00'te uygun olduğunu söyledi arayan kişi ve biz bir taksiye binerek konsolosluğa yöneldik. İkinci gidişimizde beden dilinden hiç endişe hissetmedim.
'KONSOLOSLUĞUN ÇALIŞMA SAATİNİN 15.30'DA BİTTİĞİNİ ÖĞRENİNCE BÜYÜK KORKU YAŞADIM'
- Konsolosluğa içeri beraber girmeyi talep etmiştim, almadılar. İlk gidişindeki prosedürü bildiğimizi için bana telefonunu vererek gitti, sonra uzun bir bekleyiş başladı. Hastalandığı bir gün Cemal Bey'e Türkiye'de bir şey olursa kiminle irtibata geçmem konusunda bir nasihati olur mu diye sordum, bana ‘Yasin Hoca'yı arayabilirsin, eski dostumdur' dedi. Biz birinci gün Konsolosluk'a giderken aklıma bu cümle geldi, ama bana Konsolosluk'a girerken bu konuda bir tembih vermedi. Sıkı sıkıya tembih etmiş olsaydı isimleri, ciddi anlamda endişesi var ve ben birilerini aramakta çok geç kalmışım anlamına gelirdi.
- İçeride sohbet ortamı var diye düşündüm. Beni böyle düşünmeye iten onun tamamen rahat bir hissiyatla içeri girmiş olmasındandı. Suudi yetkililerin böyle bir plan, böyle bir kumpas içinde olduğuna dair endişem olsaydı her şeyi göze alıp kapıya ben koşardım. Uzun bir süre bekledim orada, aman kağıdı versinler de sohbet etsinler, geciktirsinler diye düşündüm, aklıma başka bir şey zerre kadar gelmedi.
- Suudi Arabistan Konsolosluğu'nun çalışma saatinin 15:30'da bittiğini kardeşimden öğrenince çok büyük bir korku yaşadım. İnanılmaz büyük bir endişe ve bağırma ihtiyacı hissettim. En yakın arkadaşımı arayıp hemen gelmesini istedim. Konsolosluk'un kapısına koştum ve oradaki Türk yetkiliye Cemal Bey'in çıkmadığını söyledim. O anda çok kötü şeyler geldi aklıma. Türk yetkili içerideki herkesin çıktığını söyledi. Hemen Konsolosluk'u aradım. Cemal Bey'in çıkmadığını ve kapıda olduğumu söyledim. Genç bir yetkili dışarı çıtkı ve içeride kimsenin olmadığını söyledi. Burada beklemenin hiçbir anlamı yok dedi. Büyük bir korku yaşadım ve sonra Yasin Aktay'ı aradım.
'KONSOLOSLUK'A GİTMEYİ BIRAKTIM'
- İçimde çok büyük bir manevi sorumluluk kaldı, manevi vicdan kaldı. Bizim ülkemizde, onun konsolosluğunda evlenmek isteyen birinin başına bunun gelmesi nasıl anlatılır, diplomaside nasıl yer bulur hiç anlamadım.
- Suudi Arabistan'dan uçakların Türkiye'ye geldiğinin Türkiye medyasında yer bulmasının ardından benim sandığımdan çok daha ileri bir hadisenin olduğunu anladım. Konsolosluk'a gitmeyi o gün bıraktım, bunun faydalı olmayacağını düşündüm. Konuyla ilgili soruşturma açıldı. Fatih Emniyet'e ifade verdim.
- Kendim ve ailem için çeşitli güvenlik önlemleri alındı. Hayatımda hiç okumadığım kadar haber, tweet ve insanların mesajlarını okudum. Psikolojik açıdan çok büyük bir baskı yaşadım. Siz karşınızdaki insanı bilgilendirmek istiyorsunuz ama bu konu sizin acınız ve siz daha acınızı anlayamamışsınız… Şok etkisi, şokla gelen ifade edemeyeceğim kadar büyük bir karanlığa gömüldüm.
'TRUMP VE POMPEO ABD'YE DAVET ETTİ, GİDİP GİTMEMEM VİCDANİ YÖNELİŞE BAĞLI'
- Bu süreçte medyadan uzak kalmamın bazı sebepleri var. Bu bir cinayet ve bir suikast, bunun uluslararası boyutu, hukuki ve siyasi bir tarafı var. Sadece Cemal Kaşıkçı'nın hayatındaki bir kişi olarak bu konuyu evlilik boyutuyla gündeme getirmek bana ahlaki gelmedi.
- Trump, sürecin ilk günlerinde beni ABD'ye davet etti, ancak konuyla ilgili çelişkili açıklamalarından ötürü bu davetin sadece kamuoyu sempatisi için olduğunu düşündüm. Trump'ın davetinden birkaç gün sonra Pompeo aradı, ona da Beyaz Saray'a ancak durumun çözülmesine katkı sağlamaları takdirinde gidebileceğimi söyledim. Pompeo soruşturmaya yeni başladıklarını söyledi, kendisinde farklı bir bilginin olmadığını söyledi.
- Amerikan siyasetinde konuyla ilgili vicdani bir yönelişi olacak mı? Gidip gitmemem buna bağlı.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...