Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından satır başları şöyle:
Bu partinin dokularında Kuvay-i Milliye ruhu var. CHP avukat bürolarında kurulan bir parti değildir, savaş meydanlarında kurulmuştur. Cumhuriyet kurulmadan önce kurulmuştur. Ve o insanlar Cumhuriyet'i kurdular.
"MEMLEKETTE ADALET YOKTU"
Bir bardak vardı, bütün haksızlık birer damla halinde o bardağa düşüyordu. Enis Berberoğlu damlası bardağı taşıran damla oldu. Ve biz rahatlıkla söyleyebilirim. Dünya siyaset tarihinin en anlamlı ve en uzun yürüyüşünü yaptık. Adına adalet yürüyüşü dedik. Olmayan bir şey için yürüyorduk olmayan bir şeyi istiyorduk. Memlekette adalet yoktu. Adaletin eli kolu bağlanmıştı, iradesi ipotek altına alınmıştı. Biz Anayasa'nın bize tanıdığı haktan yola çıkarak tarihin en uzun yürüyüşünü yaptık.
AYM karar veriyor, bir mahkeme bunu uygulamıyor. Tam bir devlet krizi. Bir mahkemeyi düşünün "ben AYM'yi takmayacağım" diyor, "Ben gücümü bana talimat veren saraydan alıyorum" diyor. Bugün o saray yerle bir oldu. Şeklen orada bir saray var. Ama Türkiye'de de adaleti gerçekleştirmek için mücadele eden milyonlar var. Enis Berberoğlu şimdi parlamentonun onurlu bir üyesi olarak görevinin başındadır, hoşgeldiniz.
AYM kararını uygulamayan yargıcın o görevden alınması lazım. HSK'ya soruyorum, AYM'nin kararı oldukça açık. Bu kişi hala görevde mi, değil mi? Görevdeyse o zaman sen kimin hakkını savunuyorsun?
Sırtını saraya dayayan sözde yargıç var mı? Var. Talimatla görev yapan bir hakim. Bu ülkede talimatla görev yapan hakimler yargının içinde elenip alınmadığı sürece bütün yargı töhmet altında kalıyor.
GARA ŞEHİTLERİ
Gara şehitlerimiz var. 5-6 yıldır terör örgütünün tuttuğu erlerimiz. 5-6 yıldır ne yapıldı? 5-6 yıldır defalarca hatırlatılmasına karşın ne yapıldı? Şimdi bunların tamamı hayatını kaybetti. Şehitlerin ailelerinin bulunduğu evlere kor ateşi düştü. Hepimiz yanıyoruz, içimiz yanıyor. Bizim toplumumuzda şehitlerin ayrı bir yeri vardır. Bir tweet üzerinden kıyameti kopardılar. Hangi ahlak, bilgi, erdem, inanç... Emin olun anlamakta zorlanıyorum.
Aileler defalarca geldiler, her kapıyı çaldılar. Bana da defalarca geldiler. Malatya'da da geldiler. Arkadaşlarımızı görevlendirdik. Basın toplantıları yaptılar. Olaya iktidarın el atması gerektiğini söyledik. Bu çerçevede bir çaba harcayın dedik. Elimizden gelen her şey yapıldı. Basın toplantıları yapıldı. Çocukları terör örgütünün elinde olan ailelerle basın toplantıları yapıldı, soru önergeleri verildi. Her soru önergesi sıradan olayın özüne inmeyen "terör örgütleriyle mücadeleye yönelik keşif, operasyonel faaliyetler azim ve kararlılıkla devam etmektedir." soru önergesinde bu yazıyor.
"AÇIKLAMAYI KORKUDAN HİÇ KİMSE YAPMIYOR"
Şehit olan bu kardeşlerimizin öldüğü haberi geldi. Önce şunu düşündüm. Nerede, nasıl bu kardeşlerimiz şehit oldular. Bilgiler parça parça önümüze gelmeye başladı. Açıklamayı Malatya Valisi yapıyor. Niçin? Bu ülkenin Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan bir kişi var, MSB koltuğunda oturan bir kişi var, İçişleri Bakanlığı koltuğunda oturan bir kişi var. Benzer bir durum İdlib'de olmuştu. Açıklamayı korkudan hiç kimse yapmıyor, Hatay Valisi yapıyor. Çünkü kusurlarını biliyorlar, eksikliklerini biliyorlar. Bir olay çok önemlidir.
Erdoğan "bir müjde vereceğim" dedi. Ama bunların tamamı şehit oldu. Açıklama yapmaktan korktular. Devleti yöneten birisi, "Çarşamba günü çok önemli bir şey yapacağım" diye bir açıklama yapmaz. Operasyonlar gizli yapılır, kimseye haber verilmez. Rahmetli Ecevit, terör örgütünün başındaki kişiyi alıp getirirken bile eşine haber vermemiştir. Devlet böyle yönetilir. Bırakın devleti bunlar bir köy bile yönetemezler.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...