Kurtulmuş'a ilk olarak 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün adaylık tartışmaları soruldu. Abdullah Gül'ün, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın karşısına aday olarak çıkacağını düşünmediğini ifade eden Kurtulmuş, "Ben kimin, ne yapmak istediğini bilmiyorum, ama benim bildiğim Abdullah Gül, Cumhurbaşkanımıza karşı cumhurbaşkanı adayı olarak çıkmaz. Çünkü 2019 seçimleri şahısların ötesinde önem arz eden bir seçim. Sadece ilk sefer cumhurbaşkanının halk tarafından doğrudan seçiliyor olması değil bundan sonra sistemin nasıl oturacağının da şekilleneceği bir döneme giriyoruz. Açıkçası bu anlamda da bütün bu gerekçelerin hepsini değerlendireceğini ve Sayın Abdullah Gül'ün, Cumhurbaşkanımızın karşısına aday olarak çıkmayacağını düşünüyorum, değerlendiriyorum." yanıtını verdi.
İkinci olarak "Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın aday olmama ihtimali var mı?" sorusu geldi.
Kurtulmuş bu soruya AK Parti'nin siyasi tecrübesi bulunduğunu, Erdoğan'ın da AK Parti siyasi hareketinin temsil ettiği siyasi çizginin doğal lideri olduğu karşılığını verdi.
Tabii olarak cumhurbaşkanlığı seçiminin en kuvvetli adayının Erdoğan olduğunu dile getiren Kurtulmuş, "Ta ki 'Ben, hayır aday olmayı istemiyorum' demesi, o çok istisnai bir durum. Böyle bir şey olacağını da zannetmiyorum. Dolayısıyla siyaset doğal seyrinde akar, şimdiye kadar siyasette hiçbir şekilde kendi tabii mecranın dışında akmış olmamıştır." dedi.
Kurtulmuş, 2019 seçimlerinin hassasiyetinin herkes tarafından bilindiğini ifade ederek, şöyle konuştu:
"Belki Cumhurbaşkanımızın göstermiş olduğu hassasiyet de bundan kaynaklanıyor. Önümüzde hakikaten zor bir süreç var. 2019 Cumhurbaşkanlığı seçimi güle oynaya rahat, çantada keklik bir seçim değil. Yani nihayetinde 16 Nisan seçimlerinde yüzde 51,4 ile yüzde 48,6'lık bir denge oluştu. Bu illa orada kalacak şeklinde değil bu yüzde 60'a kadar çıkabilir, başka bir durum da ortaya çıkabilir. Dolayısıyla bu hassasiyetten dolayı Sayın Cumhurbaşkanımızın bir yerde de AK Parti'de konsolide etmeye çalıştığı geniş tabana dönük bir mesaj verdiği kanaatindeyim."
Adaylık tartışmalarından ziyade yeni döneme ilişkin çok güçlü bir çıkışla Türkiye'nin siyasi, ekonomik istikrarı sürdürebileceği bir sonucu nasıl elde edebileceğine yoğunlaşmak gerektiğini belirten Kurtulmuş, "Sayın Cumhurbaşkanımızdan başka bir Cumhurbaşkanı adayı AK Parti tarafından çıkmayacağını düşünüyorum. Buna Sayın Abdullah Gül de dahil olmak üzere." diye konuştu.
AK PARTİ-MHP İTTİFAKI TARTIŞMALARI
Bakan Kurtulmuş, AK Parti-MHP ittifakı tartışmalarına yönelik soruyu da şöyle yanıtladı:
"Sayın Bahçeli, belli kendi siyasal öncelikleri çerçevesinde AK Parti'ye destek veriyor. Terörle mücadelede, diğer başka konularda, FETÖ ile mücadelede, işte kendi tabiriyle 'Yenikapı ruhu' çerçevesinde destek veriyor. Ama sonuçta ısrarla Milliyetçi Hareket Partisinin de başka bir siyasi parti olduğunu ve MHP'nin kimliğinin de korunması gerektiğini vurguluyor. Zaten cumhur ittifakı teklifinin altındaki temel mesele de budur. Bizim de başından itibaren söylediğimiz bu. AK Parti ve MHP iki ayrı partidir, iki ayrı önceliği olan partilerdir. Belli konularda yakınlıkları olabilir, dönemsel olarak belli alanlarda müşterek hareket ediyor olabilirler, özellikle 15 Temmuz sonrasını kastederek söylüyorum. Ama siyasi söylemleri, siyasi dilleri, fikirleri, parti programları, stratejileri bakımından aralarında farklılık olan partilerdir. Tabanları şehirden şehire değişmekle birlikte birbirine yakın olabilir. Bazı şehirlerde çok daha yakın, bazı şehirlerde biraz daha uzak olabilir. Ama sonuçta bu 'cumhur ittifakı' teklifi, henüz Sayın Bahçeli'nin teklifidir, ama görünüyor ki MHP önümüzdeki dönemde AK Parti ile bir seçim ittifakı yapacaktır. Bu iki partinin birleşmesi değil bir seçim ittifakı sürecidir."
İttifakın Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki seçmeni nasıl etkileyeceği yönündeki soru üzerine Kurtulmuş, bunun, kampanyanın nasıl gelişeceği ve kullanılacak siyaset dili ile üslubuyla birebir ilgili olduğunu vurguladı.
AK Parti'nin kapsayıcı bir parti olduğuna dikkati çeken Kurtulmuş, partilerinin herkesten oy almayı ve bütün bölgelerde milletvekili çıkarmayı başardığını kaydetti.
MHP ile seçim ittifakının geliştirilecek olmasının, partinin bu kapsayıcılığını engellemeyeceğini dile getiren Kurtulmuş, "MHP ile yapılan şey, iki partinin bütünleşmesi değil bir seçim ittifakıdır. Partiler farklı olabilir. Burada hassas nokta, AK Parti'nin bu kapsayıcı dili, etnik yapı, mezhep, hayat tarzı, siyasi düşünce vesaire bakımından bu kapsayıcı dili sürdürüp, bunu etkin bir şekilde seçim kampanyasına yansıtmasından geçiyor." değerlendirmesinde bulundu.
ANAYASA MAHKEMESİNİN KARARI
Kurtulmuş'a Anayasa Mahkemesinin (AYM) verdiği FETÖ'den tutuklusu gazetecilerin başvurusuyla ilgili kararına ilişkin de soru soruldu.
AYM üyelerinin bu hükümet zamanın atanmış olmasının, bir siyasal etkiyle atandıkları anlamına gelmediğine vurgu yapan Kurtulmuş şöyle konuştu:
"Yani her Anayasa Mahkemesi bir iktidar zamanında atanıyor, bunu bir kere bir şey olarak görüyorum. Yani Anayasa Mahkemesi bağımsız bir yargı kuruluşudur, yargı sistemimizin, hukuk sistemimizin en üst yargı kuruluşudur. Bu bir nihayetinde içtihat meselesi. Anayasa Mahkemesi kendi kuralları içerisinde içtihadını yapar, sonuçta kararını verir, yerel mahkeme de o karara uymadığını ortaya koyar, devam eden bir hukuk sürecidir. Bu sürecin içerisinde çok fazla siyasallaştırarak bu süreci bir şekilde başka yönlere, başka tartışmalar içine çekmenin doğru olmadığı kanaatindeyim."
Suçlanan kişilerin önemli bir kısmının gazetecilik faaliyeti dolayısıyla değil terör örgütü suçlamasıyla mahkemeye çıktığını hatırlatan Kurtulmuş, "Dolayısıyla bu tutukluluk halini ortaya çıkarıyor. Mahkemeler de bu yönde karar vermiş. Nasıl Anayasa Mahkemesinin kararıyla ilgili bir şey söylüyorsak, ötekiyle ilgili de aynı tavrı ortaya koymamız lazım. Beğeniriz, beğenmeyiz mahkemelerin sonuçlarını ama sonuçta mahkemelerin aldığı kararlar var." diye konuştu.
Bakan Kurtulmuş, "Neçirvan Barzani geçtiğimiz günlerde Kuzey Irak ile Türkiye'nin ilişkilerinin eskisi gibi olmasını temenni ederiz' dedi. Buna yaklaşımınız nedir?" sorusu üzerine de Barzani'nin referandumun ne kadar olumsuz bir sonuç doğurduğunu gördüğünü, özellikle Türkiye ilişkileri ve Türkiye'yi kaybetme riskiyle karşı karşıya kaldığını dile getirdi.
Türkiye'nin rol belirleyici bir ülke konumuna geldiğini aktaran Kurtulmuş, "Yani verilen rolleri oynayan değil kendisi rol belirleyen bir ülke oldu." dedi.
Kuzey Irak'taki referandumun aslında sadece Barzani'nin karar verip, "Hadi bir referandum yapalım" diye gündeme getirdiği bir şey olmadığına işaret eden Kurtulmuş, bu süreçte Türkiye'nin oyun kurucu bir ülke olabileceğini ispat ettiğini söyledi.
ASTANA SÜRECİ
Kurtulmuş, Türkiye'nin Astana süreci ve BM'de, ABD'nin Kudüs kararını geçersiz kılmasının önemine değinerek şöyle devam etti:
"Birçok konuda çok ciddi fikir ayrılıkları bulunan Rusya, İran ve Rusya ile fikir ayrılıklarının yanı sıra uçak krizi ile ikili ilişkileri gerilmiş olan Türkiye'nin son derece pratik adımlarla hareket ederek, Astana sürecinde inisiyatif geliştirebilmiş olması son derece önemliydi. Bu da tahminlerin üstünde, hiç kimsenin tahmin etmeyeceği bir süreçti. Tabii ki ilk başından itibaren biliyoruz, tek başına Astana süreçleriyle Suriye politikasını çözmek mümkün değil ama Suriye'de en azından belli bölgelerde adım atılmasını sağlayacak bir mesafe alındı."
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...