İmralı’da tutuklu bulunan teröristbaşı Abdullah Öcalan’ın zehirlendiği yaygarası kısa sürede Türkiye’nin gündemini işgal etti. Bundan çıkar uman ve olayı siyasi bir söyleme dönüştüren PKK ve Demokratik Toplum Partisi’nin (DTP) yetkili ağızları, Nevruz öncesi toplumu gererek Kürtleri galeyana getirmeye çalışıyor. PKK ve DTP’nin tehditkâr söylemlerde ısrar etmesi dikkat çekiyor. Terör örgütü PKK ve yandaşlarının haddi aşan açıklamaları, Türk-Kürt demeden onbinlerce kişiyi katleden örgütü aklama derekesine kadar indi. Onlara göre Türkiye “katil bir devlet” ve Öcalan’ı sinsice zehirleyecek kadar da ‘aciz’ bir durumda!
Bütün bunları söyleyen PKK’nın elebaşları ise zehir kavramına yabancıymış gibi üç maymunu oynuyor. Oysa zehirlemek, PKK’nın öteden beri uyguladığı ortadan kaldırma yöntemlerinin başında geliyor. Bu durum örgüt içinde bir paranoya ve korkuya dönüşmüş durumda.
YILAN ZEHİRİ VE TOPLU İNFAZ
PKK’nın ilk kanlı eylemi olan 1984’teki Şemdinli ve Eruh saldırılarından sonra örgüt içinde zehirleme her zaman gündemdeydi. Örgütteki militan sayısı artınca otoriteyi sağlama adına saf dışı edilmesi gerekenler bu taktikle infaz edildi. Aleni infazların taban üzerinde olumsuz etki bırakması sebebiyle ‘problem’ militanların icabına tek tek zehirlemek suretiyle bakılmaya başlandı. İlk zehirleme haberi 1990’da geldi. Aslında bu ilk değildi; ancak zehirleme vakası olarak ilk kez duyuluyordu.
Muşlu Muhtar kod adlı Cemal Şahinka isimli terörist üstlerine karşı geldiği gerekçesiyle yemeğine arsenik karıştırılarak bertaraf edilmişti. Teröristin önce saçları dökülmüş, ardından yüzü parçalanarak gözleri görmez hale gelmişti. Muhtar’ın artan acılarına dayanamayarak sürekli yalvarırcasına ağlamasından rahatsız olan örgüt, onu bir çukura bırakıp can vermesini beklemişti. Bu vahim vaka, örgütün ölüm envanter listesine ‘ölüm nedeni kanser’ olarak geçti.
Muhtar’ın arsenikle infazından sonra peş peşe, zehirlenerek öldürülmüş militan cesetleriyle karşılaşıldı. Örgüt içinde tecavüze uğrayıp hamile kalan genç kızların icabına da zehirle bakıldı. Tabii bu türdeki infazlarda zehir kelimesi asla raporlara geçmedi. Hepsine ayrı ve uygun bahaneler bulundu. Ancak 1993’te Zilan kod adlı bir bayan teröristin infazında zehir kelimesi ilk defa kullanıldı. Rapora göre Zilan zehirlenme sonucu ölmüştü; lakin olay “tamamen bir tesadüf” sonucu gerçekleşmişti! İddiaya göre Zilan, bağlı bulunduğu tim komutanı tarafından tecavüze uğramıştı. Bunun duyulmasını istemeyen örgüt çareyi üç aylık hamile olan Zilan’ı ortadan kaldırmakta bulmuştu. Bunun için de farklı bir zehirleme metodu devreye sokulmuştu. Zilan uyuduğu sırada gömleğinin içine zehirli bir yılan bırakılmış, ısırılan genç kız çırpınarak yarım saat içinde can vermişti.
Zehirli infazlar, daha sonraki yıllarda da devam etti. Öyle ki, bu yöntem toplu infazlarda bile kullanılır oldu. Ayrılmak istediklerinden şüphelendiği 11 militanını ayrı bir kampa yerleştiren örgüt, bunlar için özel yemekler pişirmeye başladı. Yemeklerine asit katılan bu militanlar kısa sürede öldü. Örgüt içi bildirilere de yansıyan bu olay 2000 yılının başında yaşandı. İnfaz edilen 10 kişinin cesedi Kandil Dağı’nda bir çukura gömüldü. Nöbette olduğu için aynı yemekten yemeyen Cemal Kani isimli bir militan ise gördükleri karşısında kaçmak istemiş; ancak kafasına sıkılan bir kurşunla infaz edilmişti. Cemal da diğer 10 arkadaşının yanına gömülmüş.
ÖCALAN GERÇEKTEN ZEHİRLENDİ!
Örgüt içi hesaplaşmalar ve liderlik kavgalarında da zehir metodu zaman zaman devreye giriyordu. Terör örgütünden ayrılarak parti kuran terörist Osman Öcalan, terörist elebaşı Murat Karayılan tarafından zehirlenmek istenmiş; ancak bu infaz hamlesi Öcalan’ın Süleymaniye’deki hastaneye kaldırılmasıyla boşa çıkmıştı. PKK tetikçisi Hozat kod adlı Muharrem Ay, Öcalan’ın kurduğu Demokratik Yurtsever Partisi’nin Seyit Sadık Kampı’na sızarak kardeş Öcalan’ın kahvesine zehir koymuştu.
Teröristbaşının zehirlenmek istendiğinden dem vuran PKK’daki son zehirli infaz hadisesi kısa süre önce yaşandı. Yedikleri yemek sonucunda 30 militanın Kuzey Irak’taki hastanelere kaldırılmasıyla ortaya çıkan olayda 3 terörist zehirlenerek can verdi. Yemeğe katılan; ancak açıklanmayan bir maddeden dolayı gerçekleştirilmek istenilen toplu kıyımdan yemek pişiren Dilan ve Elbistan kod adlı iki terörist sorumlu tutularak infaz edildi. Zehirleme olayının Murat Karayılan, Fehman Hüseyin ve Cemil Bayık arasındaki liderlik kavgasından kaynaklandığı belirtiliyor. İddiaya göre Dilan ve Elbistan kod adını kullanan teröristler Suriyeli idi ve Fehman Hüseyin tarafından Karayılan ve ekibini öldürmek için görevlendirilmişti. Zehirlenen militanların Murat Karayılan’ın kontrolündeki kampta olması, bu iddiayı güçlendiriyor.
Sadece bu değil. Cemil Bayık ile birlikte hareket eden PKK’nın önemli isimlerinden Ali Haydar Kaytan’ın da aralarında bulunduğu 11 örgüt mensubunun yemeklerine arsenik konularak zehirlenmek istendiği belirtiliyor. Örgüt içi yazışmalara da yansıyan olay kasım ayında gerçekleşmiş ve Cemil Bayık, hadiseden Murat Karayılan’ı sorumlu tutmuştu. Bu olay sonucunda sadece bir militanın hayatını kaybettiği aktarılıyor.
Terör örgütündeki zehirleme vakalarında yılan ve akrep kullanma gibi metotlara pek fazla başvurulmuyor. Yiyeceklere zehir katma metodu, kolay olması ve iz bırakmaması sebebiyle daha çok tercih ediliyor. Yemeklere arsenik, kürar ve çeşitli asitler karıştırılırken, ender olarak zehirli mantar da kullanılıyor.
TERÖRİSTLER FUHUŞ BATAĞINDA
Kendi militanlarını zehirleyen PKK’nın başı bir başka ‘zehirlenme’ vakasıyla belada. İranlı militanlar tarafından Kandil’e taşınan HIV virüsünden dolayı örgütte ciddi bir panik yaşanıyor. İddialara göre 5 AIDS’li kadın militanını geçtiğimiz yıl infaz eden PKK, yine de virüsün yayılmasını önleyemedi. Yaklaşık 15 PKK’lının AIDS’li olduğu, bu durumun örgütte ciddi moral çöküntüsüne yol açtığı aktarılıyor. Her grup, kendi içinde genelge yayınlamasına rağmen fuhşun önüne geçilemiyor.
Diğer bir iddiaya göre ise PKK’da toplu seksin arttığı yönünde. Bu fuhuş partilerinde esrar ve uyuşturucu kullanıldığı da gelen haberler arasında. Bunu önlemek için Karayılan’ın geçtiğimiz yılın sonunda yayınladığı genelge ile kadınların ana merkezden daha uzaklara kamp kurmaları talimatını verdiği aktarılıyor. Fuhuş olaylarına üst düzey elebaşların da dâhil olması sebebiyle, bu rezaletin daha üst kademeye yansıtılmadığı ileri sürülüyor. Mesela Khunera Kampı’nda bulunan örgütün önemli isimlerinden Ali Haydar Kaytan’ın fuhuş olaylarında başı çektiği belirtiliyor. Kadınlara düşkünlüğünden dolayı “Tecavüzcü Coşkun” lakabı takılan Kaytan’ın kendi emrindeki kızlardan küçük bir harem kurduğu ve hamile kalmamak şartıyla kendine bağlı militanlara fuhşu serbest bıraktığı belirtiliyor.
Kaynak: Aksiyon
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |