Cumhuriyet yazarı Barış Terkoğlu'nun "Emniyet’te bir şeyler oluyor" başlıklı yazısından dikkat çeken satırlar:
Ters yönde koşarak treni durdurabilir miyiz?
Zıplayarak dünyanın çekiminden kurtulabilir miyiz? Başımızı çevirerek bir aşkın ruhumuzu fethetmesine meydan okuyabilir miyiz?
Cumhurbaşkanlığı forsundaki 16 yıldız kurduğumuz devletleri simgeliyor. Övünüyoruz. Ancak 16’sını da yıktığımız gerçeğini de bize hatırlatıyor.
Kurmanın, yükselmenin, yaratmanın sistemi var. Peki, yıkımın ve çöküşün çizgileri nasıl?
Cumhuriyet, kaideleri olan bir düzen. Kolonları yıkılırken ise süte su karışıyor. İlerleme ve gerileme yasaları ortadan kalkıyor. Yıllarca biriktirerek yükselenler bir gecede alaşağı ediliyor. Birikimsizler ise yıkan balyozlara tutunarak yukarı çıkıyor. Bir kez çöküşü kabul ettikten sonra engelleyemiyoruz.
Emniyet Genel Müdürü Celal Uzunkaya’nın bir gece yarısı görevinden alınmasından bahsediyorum. 47 yıldır polis üniforması giyiyordu. Yıllarsonra ilk kez Emniyet’e kendi içerisinden müdür atanmıştı. Veda ederken “teşkilat içinden 3’üncü kişi olarak, son 20 yılda ise teşkilat içinden ilk genel müdür olarak atandım” diyerek altını çizmişti. Her açıdan zor yükseliş, bir yıl dahi dolmadan son buldu.
“Biri gider diğeri gelir” diyebilirsiniz. Tüm Uzakdoğuluları aynı millet sananlar gibi “tüm polisler aynı” da diyebilirsiniz. Ama Uzunkaya’yı ayıran bazı özellikler olduğu kesin.
Gülen’in özel hayatıyla başlayan hesaplaşma
Yakın dönemi takip edenler onun adını Hanefi Avcı, Sabri Uzun, Emin Arslan, Adil Serdar Saçan, Mustafa Gülcü, Orhan Özdemir, Faruk Ünsal gibi polisler ile hep aynı paragrafta gördü. Zira FETÖ’nün Emniyet teşkilatını ele geçirirken kavga ettiği, kumpas kurduğu polisler onlardı.
Uzunkaya için bir ayrıntı daha var. O, herkesçe muhafazakâr görüşe yakınlığıyla biliniyordu. Bir kardeşi Refah Partisi’nden AKP’ye uzanan milletvekilliği kariyerine sahipti. Buna rağmen “kandırıldık” diyenlerdenfarklı olarak uzun yıllardır FETÖ karşıtlığıyla biliniyordu.
Polis okulundan başlayan Fethullahçılarla ayrışması, 1991 yılında Emniyet’te ortaya çıkan hileli kura soruşturmalarına uzandı. Operasyonun gerçek hedefi olan Fethullahçılar, sahte ihbar mektuplarıyla, yalancı tanıklıklarla süreci yönlendirdi. Kendileri İstihbarat Dairesi’ni ele geçirirken “takunyalılar”ı görevden aldırmışlardı. Celal Uzunkaya da Fethullahçıların torbaya doldurduklarından biriydi.
FETÖ ile kavgası burada bitmedi...
Örgüt, Emniyet Müdürü Emin Arslan’ı uyuşturucu davasına sokarak tasfiye ettiği operasyonun bir benzerini Uzunkaya’ya yaptı. 2009 yılında bir ihbar mektubu marifetiyle polis muhbiri İrfan Erbarıştıran üzerinden çete davasına sokulan Mustafa Gülcü ve Celal Uzunkaya hapis cezası aldı.
Aslında hesaplaşma eskiye dayanıyordu.
Hanefi Avcı’nın Haliç’te Yaşayan Simonlar kitabında Erbarıştıran şöyle anlatılıyor:
“Bu elamanın bir başka özelliği ise geçmiş tarihte Fethullah Hoca hakkında olumsuz ve incitici isnatlarda bulunan bir rapor hazırlayan bir polis ajanı olmasıdır”.
Bir türlü açıkça söylenemeyen olay, 1990 yılında Erbarıştıran’ın Gülen’inözel hayatına dair bir bilgiyi vermesi, Uzunkaya ve Gülcü’nün bunu istihbarat formuna dönüştürerek Emniyet kayıtlarına sokmasıydı. FETÖ bunu hiç affetmedi. FETÖ yanlısı Ramazan Akyürek’in 2008 yılında İstihbarat Daire Başkanı olarak göreve gelmesinin ardından hesaplaşma başladı. Önce Mustafa Gülcü ve Celal Uzunkaya’nın sahte isimlerle telefonları dinlendi. Haklarında istihbarat toplandı. Nihayetinde Erbarıştıran’la birlikte çete sanığı yapıldı.
FETÖ kumpaslarının çöküşü onların da kaderini değiştirdi. Aldıkları cezalar bozuldu. Beraat edip görevlerine döndüler. Niyetleri, yıllarını çalan FETÖ ile bu kez başka koşullarda mücadele etmekti.
İktidara şikâyet edildi
Metastaz kitabını yazarken 2014’te İzmir Emniyet Müdürü olan Uzunkaya’nın çabasını da anlatmıştık. Uzunkaya, “FETÖ’nün Kandil’i” dediği İzmir’e polis olarak geri döndüğünde durumu şöyle anlatıyordu: “Devletin istihbaratbirimlerini o döneme kadar elinde bulunduran bu yapı, kendisi ile ilgili tek bir kelime bilgiyi dahi arşivlerde tutmamıştır.”
Bomboş bir arşivle, örgütle mücadeleye başlayan Uzunkaya, AKP ile arasından su sızmayan Ahmet Küçükbay gibi FETÖ mensuplarına operasyon yapmıştı. Yetmemiş, “etkin pişmanlık” şemsiyesine sığınarak yargıdan kurtarılmaya çalışılan Küçükbay aleyhine tanıklık yapmıştı. Dava dosyalarına giren kayıtlara göre bu sırada Ankara’ya da şikâyet edilmişti.
Yıllar bana şunu öğretti: Cesur insanın mesleği yoktur. “Kasaptaki ete soğandoğramayan” komutanların hikâyelerini bu köşede okudunuz. FETÖ’nün güçlü olduğu dönemde suspus olan yargı mensuplarını biliyorsunuz. Durum polisler için de maalesef farklı değil.
Hanefi Avcı, 2010’da polis içinde FETÖ yapılanmasını açıklayınca İçişleri Bakanlığı onayıyla soruşturma başlatıldı. Mülkiye müfettişleri onlarca polise teşkilat içindeki Fethullahçıları sordu. Sabri Uzun, Mustafa Gülcü, Celal Uzunkaya ve Emin Arslan dışında bilgi veren bütün polisler özetle “biz Emniyet’te Fethullahçı görmedik” dediler.
Haliyle FETÖ’nün devlet içerisinde bir tür Tanrı gibi olduğu dönemde örgüte karşı çıkmış Celal Uzunkaya’nın, içinden çıktığı teşkilatın başına gelmesi sembol niteliği taşıyordu.
Ama olmadı...
Siyasi iktidarı memnun edemedi
Sebebi üzerine birçok yorum var.
Kimi Kılıçdaroğlu’na yapılan linç girişimini durdurmak için verdiği çabaya ve ardından jandarmayı eleştiren açıklamalarına bağlıyor. Kimi ise Süleyman Soylu ile aralarındaki kan uyuşmazlığına. Bazıları ise teşkilatta Mehmet Ağar döneminden gelenlerin yukarıya ilettikleri şikâyetlerinden bahsediyor. Uzunkaya’yı getirenin de götürenin de Erdoğan olmasından hareketle, Uzunkaya ile Erdoğan arasındaki bir anlaşmazlıktan söz edenler de var.
Hangisi doğru bilmiyoruz…
Birbirinden farklı tezlerin kesiştiği bir gerçek var. “Polis gibi polis” olmakta ısrar eden Uzunkaya, belli ki siyasi iktidarın beklentilerini karşılamadı. Emniyet’te çoktan çıkmış olması beklenen tayin ve terfi kararlarının ortada görünmemesi de tartışmasız bunun sinyali olarak görülüyor. Gecikme, Uzunkaya’nın “kendisinden yapılması istenenleri yapmamasına” bağlanıyor. Liyakat ile siyaset yarışmış gibi duruyor.
Sonuç...
Karar yazarı Ahmet Taşgetiren’i “yüksek seviyeli güvenlik görevlisi”ninarayıp FETÖ için “tevbe süreci”ni anlattığını bizzat Taşgetiren’in yazısında okuduk. Uzunkaya’nın henüz bir yılını doldurmadığı görevinden alındığını da aynı gün öğrendik.
Galiba hiçbir şey olmasa da bu kez kesin bir şeyler oluyor.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...