Gazete Habertürk bir kaç gün önce “Ertuğrul Özkök’ün yerine Hürriyet’in başına Eyüp Can geliyor” şeklinde tam sayfaya yakın bir başlık attı.
Dedikodu yeni değildi ama 300 bine yakın satan bir gazetede geniş yer ayrılınca haliyle ses getirdi.
Bu haber üzerine Referans Gazetesi Genel yayın Yönetmeni ve Hürriyet Yazarı Eyüp Can’ı aradım.
Eyüp Can bu yazılara dedikodu dedi.
Detaylara girmeyeceğim ama yalnızca dedikodu olan bir yazıya göre Eyüp Can’ı fazla heyecanlı buldum.
Ürkek, heyecanlı ve tedirgin.
Belki yaradılışı böyle, belki de bu soru karşısındaki ruh durumu böyle olmasını gerektiriyordu.
Eyüp Can’ı Aydın Doğan’ın sevdiğine kuşku yok.
Özellikle Doğan’ın kızları Can’ı efendi ve çalışkan buluyor.
Doğrusu Eyüp Can’la ilgili en azından benim çevremde kötü konuşan bir gazeteciye de rastlamadım.
Can’a yöneltilen en kritik eleştiri doğduğu zemine giderek uzaklaşması…
Tam Ahmet Hakan gibi olmasa bile Hakan’a benzer bir fazla gelişme hali eski çevresinde tereddütlü karşılanıyor…
Bence Eyüp Can’ın Hürriyet yayın yönetmenliği şansı fazla değil.
Özkök’ün en az 1 sene daha Hürriyet’in başında kalacağını düşünüyorum.
Aydın Doğan’ın Özkök’ü görevden alsa bile kendisini onore eden başka bir göreve atayacağından şüphem yok.
Kulağıma gelen bilgilere göre Özkök görevden alınırsa Oktay Ekşi’nin yerine başyazar yapılacak, Ekşi de emekli edilecek…
Cindoruk’ün büyük gafı
DP Genel Başkanı Hüsamettin Cindoruk ilk büyük hatasını yaptı.
Cindoruk bir gazeteye verdiği demeçte ”Devlet istedi, emekliğim bitti” dedi.
Bu sözler Cindoruk gibi bir belagat ustasına hiç yakışmadı.
Ne demek şimdi bu?
Bir siyasi partinin lideri devlet istediği için partinin başına geçer mi?
Siyasi partiler millet için kurulur, liderleri milletin hakkı için avukatlık yapar.
Daha da ilerisini söyleyeyim.
Devletler bazen o kadar kabalaşır ki; Siyasetçiler sokaktaki vatandaşı devletin özensiz tavrından koruyacak meşru bir alan meydana getirmekle görevlidirler…
Güçlü olan devlet, güçsüz olan sokaktaki insandır…
Ekşi'di artık...
Kısa bir süre önce Basın Konseyi’nin ikinci Başkanı Kenan Akın TRT2’de yayınlanan bir röportajında “Basın konseyine karşı açılmış bir dava yoktur” dedi.
Bir insan bu kadar mı dünyadan habersiz olur?
Bir insan bu kadar mı yönettiği bir kurumun bilgilerinden bi-haber olur?
Oluyor işte…
Sayın Kenan Akın; bu satırların yazarı Basın Konseyi’ne yalnızca dava açmadı, açtığı davayı kazanıp sizi mahkum ettirdi...
Bu da yetmedi…
Hukuk önünde basın konseyinin tüzel kişiliği ilk kez benim açtığım dava ile kabul edildi.
Anladınız mı Bay Kenan Akın…
Dersinize çalışın biraz artık…
Söz Basın Konseyi’nden açılınca Oktay Ekşi’den söz etmemek olur mu hiç?
Kambersiz düğün yapmak mümkün mü?
Oktay Ekşi bir gazeteye demeç vermiş.
Şöyle diyor ekşi, “Her sabah kovulmaktan korkarak geliyorum gazeteme…”
Bazı sözler vardır ki, neresini düzelteceğinizi bilemezsiniz…
Ekşi’ninki de öyle…
Yarım asrı geçeli, neredeyse yarım asır olmuş ama hala işsiz kalmaktan korkuyor Sayın Ekşi…
Peki sizin torununuz yaşındaki genç işsiz gazeteciler ne yapıyor? Ne yiyor, ne içiyorlar?
Bir gün de onlar için bu korkuyu duydun mu Sayın Ekşi?
Türkiye Basın Konseyi Başkanlığı yetmiyor, nereden çıktığı belli olmayan Dünya Basın Konseyi’nin de başkanlığını yapıyor Sayın Ekşi…
Altında son model araba, devletin korumaları ve villasında sürdürdüğü yaşantısının akamete uğramasından korkuyor.
Sanki 300 yıl yaşayacak...
Ne diyor şair;
"Hz. Süleyman 600 yıl yaşadı, bir 600 yıl daha yaşasa sonu neydi ki?.."