Sokakta, toplu taşımada, kısaca sosyal hayatta yerini almaya başlayan kadının ilk öğrendiği şeylerden biridir cinsel taciz. Evin dışındaki hayata dair annenden aldığın ilk uyarı. Nesilden nesile aktarılan bir kadın bilgisidir: Sokakta taciz vardır!
Kamuoyunda cinsel tacizin tecavüze, tekme-dayak gibi fiziki saldırıya varan uç noktaları konuşulur, lanetlenir hep. Geçen yıl İstanbul’da bindiği otobüste yanına oturan Abdullah Çakıroğlu’nun tekmeli saldırısına maruz kalan hemşire Ayşegül Terzi’nin davasını hatırlayın. Ya da Ankara’da 2017’nin ilk günlerinde kullandığı halk otobüsüne binen kadını alıkoyan, tecavüz ettikten sonra gasp eden, çıplak fotoğrafını çekerek tehditte bulunan şoför İbrahim Tuncay’ı...
Kamuoyunda sadece ağır cinsel saldırılar konuşulduğundan, bu ‘aşağılık’ eylemi yapanların sepetteki bir iki çürük yumurta, toplum dışı suçlular, ruh hastaları olduğu düşünülür. Oysa sokağa çıkan her kadın bilir: Taciz gündelik hayatın içindedir, her yerde, her an başına gelebilir. Sokakta yanından geçerken dik dik bakan, pis bir fısıltıyla güvensiz hissettiren kişi, otobüste, metroda kalçandaki el, dolmuşta sen kaçtıkça bacaklarını açarak yayılan yolcu hep tacizcidir. Ama bunlar konuşulmaz. Sanki bunlar suç, yapanlar suçlu değilmiş de toplumsal hayatın ufak-tefek, katlanılması gerek defolarıymış gibi sürdürülür yaşam.
İETT verilerine göre İstanbul’da günde 10 milyon 379 bin 417 kişi toplu taşıma araçlarını kullanıyor ve araştırma sonuçlarına göre bu araçlara binen kadınların yüzde 74.2’si kendini güvende hissetmiyor. Kadınların yüzde 74’ü ya cinsel içerikli eylemlere maruz kalmış veya kalındığına şahit olmuş. Yüzde 58.8 ile otobüsler, kadınların en fazla cinsel tacize uğradığı ulaşım araçları.
Eskiden adı cinsel taciz değildi. Otobüste, vapurda kalabalıktan da faydalanıp kadını taciz edene argoda ‘fortçu’ denirdi. Hulki Aktunç’un ‘Büyük Argo Sözlüğü’nde, fort kelimesi şöyle tanımlanıyor: “Fransızca frotter kelimesinden gelir. Sürtmek, değdirmekten... Kalabalık kamu taşıtlarındaı, başkalarına sürtünme eylemi. İstanbul’daki eski halk otobüslerinin markası olarak bilinen Ford’dan geldiğini ileri sürenler de vardır.”
Cinsel tacizin adını koyan, tanımını yapan 1980’li yılların sonunda feminist hareket oldu. Türkiye’nin çeşitli illerinde sarkıntılığa karşı kampanya başlattılar. ‘Kadınların Kurtuluşu’ başlıklı bildiriyi kaleme aldılar. Sarkıntılık yerine cinsel taciz kavramı ilk o zaman kullanılmaya başlandı. Cinsel taci sadece fiziksel eylemi değil, kadını rahatsız edecek biçimde bakmayı ve sözle tacizi de içeriyordu.
2 Kasım 1989’da, 50 kadar feminist kadın Karaköy-Kadıköy vapuruna bindi ve şu bildiriyi okudu: “Kadınlar… Sokakta, lokantada, vapurda, otobüste, işyerinde, tanıdığınız, tanımadığınız, hoşlandığınız, hoşlanmadığınız bir takım erkekler tarafından ellenmekten, omuzlanmaktan, çimdiklenmekten, dokunulmaktan bıktınız mı? Baygın ya da saldırgan bakışlarla süzülmek, sözle taciz edilmek, istemediğiniz şeylere zorlanmak, canınıza tak mı dedi? Bıyık burup, size yanaşanlara tepkinizi göstermek için hiç uygun bir araç aramadınız mı? Artık vapurdan inerken ya da binerken itilip kakılmaya dur demek istiyor musunuz? İşte sarkıntılığa karşı süper bir koruyucu: karşınızda göz süzen peşinizden gelen, bizi aşağılayan laflar geveleyen, bıyık burarak yalanan, bacaklarınızı süzen, elleyen, koklayan, bakan, saldıran tüm erkeklere karşı küçücük taşınması kolay ama etkili bir silah. Şimdi size harika bir ürün tanıtmak istiyorum. Elimde gördüğünüz bu mor iğne paslanmaz çelikten olup, nikel-krom alaşımlı olup, 7 cm uzunluğundadır. Üzerinde bulunan mor kurdele tüm giysilerinizle kullanabileceğiniz bir aksesuar görünümündedir. Bu şık aksesuarın aynı zamanda size sarkıntılık edenlere karşı savunmanızda bir araç olduğunu şimdi size göstereceğiz. Hareket şu.. Hiç acımadan batırın, korkmanıza gerek yok, tetanos yapmaz. Bu iğne mor iğne kampanyasının bir ürünüdür. Kampanya grubumuz kadınlardan meydana gelmiş olup, elle sözle, gözle yapılan sarkıntılığa karşı etkin ve kalıcı önlemler geliştirmeyi amaçlamaktadır.”
O günden sonra ‘Mor İğne’ Türkiye’de feminist mücadelenin önemli sembollerinden biri oldu.
İstanbul Feminist Kolektif’ten (İFK) kadınlar, Mor İğne hareketinden yıllar sonra, 2014’te yeni bir kampanya başlattı. Toplu taşımada yaşadıkları tacizler ve rahatsızlıklarla ilgili kamuoyu yaratmak için iki çeşit duvar etiketi yaptırdılar. Hazırlanan yapışkan etiketler ve sosyal medya görsellerinde ‘Bacağını Topla, Yerimi İşgal Etme’ ve ‘Bacağını Topla, Taciz Etme’ yazıyordu. Etiket yapıştırılmış bir fotoğraf çok kısa sürede sosyal medyada yaygınlaştı. ‘Bacağını topla’ bir anlamda kendiliğinden büyük bir sosyal medya kampanyasına dönüştü. Farklı kesimlerden kadınlar, kadın grupları sosyal medyada görselleri paylaştılar. Kampanyanın kısa zamanda yaygınlaşmasının sebebi, fotoğrafı gören tüm kadınların toplu taşıma araçlarında aynı deneyimi yaşamış olmalarından kaynaklanıyordu.
Toplu taşıma araçlarında yaşanan taciz vakaları, sadece Türkiye’nin değil, tüm dünyanın sorunu. Londra Metrosu, 2015 Nisan ayında “Report it to stop it / Bitirmek İçin Bildir” sloganıyla bir kampanya başlattı. Metroyu kullananların yüzde 10’u tacize uğruyordu ve 10 kişiden 1’i şikayetçi oluyordu. New York Emniyet Müdürlüğü, 2016’nın ilk altı ayında, metroda 458 cinsel suç olayı bildirildiğini, rakamın bir önceki yıl 299 olduğunu açıkladı. Metroda gerçekleştirilen cinsel suçlarda yüzde 53 artış vardı. Los Angeles’ta kamu ulaşımından sorumlu kurum, bu yılın başında yaşanan taciz olaylarının şikayet edilebileceği bir telefon hattını devreye soktu. Kadınların tamamının toplu taşımada tacize uğradığını beyan ettiği Fransa, 2015’te farkındalık yaratmak için bir kampanya başlattı. Otobüs, tren, metro istasyonlarına asılan afişlerde “Durun, artık yeter!”deniyor, “Bir kadının günlük hayatı böyle olmamalı” yazıyordu. Hindistan’da her 5 kadından 4’ü kamusal alanda tacize uğruyor.
ABD merkezli Hollaback hareketinin Türkiye uzantısı olarak 2009 yılında kurulan Canımız Sokakta İnisiyatfi, sokakta ve toplu taşımada yaşanan tacize karşı bir destek platformu. Bilgilendirme, eğitim, hukuki yardım gibi hizmetler sağlıyorlar. Ayrıca bir de haritalandırma çalışmaları var. İnsanlar, tacize uğradıklarında bunu hikâyeleriyle birlikte, internet sayfası üzerinden İstanbul haritasına işaretliyor. Böylece nerede ne oluyor, ne sıklıkta oluyor görülebiliyor. Bir risk haritası ortaya çıkıyor. Okullara, üniversitelere gidip öğrencilerle buluşuyor, eğitimler veriyorlar. İnisiyatifin başkanı Ece Başay, “Tacizin suç olduğu bilgisi toplum ve yargı sistemi tarafından sindirilmedikçe, biz istediğimiz kadar kanun yapalım bir işe yaramaz. Kadının toplumsal hayatta varolma hakkı olduğunu öğretmek gerekiyor diyor. Başay’ın tecrübesine göre toplu taşımada 16 yaşın altında tacize uğrayan çocuklar daha travmatik deneyimler yaşıyor: “Daha tacizin varlığından haberi bile yok çünkü. İçine kapanıyor, sokağa çıkmaya çekiniyor” diyor.
İnisiyatifin avukatlığını yapan Nihan Güneli’ye göre, ne olursa olsun yaşanan tacizi bildirmek, şikayet etmek gerekiyor: “Toplu taşımada taciz hep var. Önemli olan bu konuda bir farkındalığın olması. Facebook sayfamız üzerinden bize ulaşanlara da hukuki destek veriyorum. Ancak görüş aldıktan sonra dava açanların sayısı pek fazla değil. Çünkü kadınlar sokağa beş kere çıkıyorsa üçünde tacize uğruyor ve tacizci hayatlarından çıkıp gitsin istiyorlar. Adli yollara başvursa, şikâyet formuna adı, soyadı, adresi, TC kimlik numarası, telefonu yazılacak ve bu bilgileri içeren belgeler tacizciye verilebilecek. Dava açılırsa, duruşmada karşılaşacak adamla. Adamın yakınları gelecek, belki tehdit edecek. Bu yüzden pek çok kadın yargıya başvurmaktan vazgeçiyor. Pek çoğu da şikâyet sürecinde kendisinin suçlu bulunmasından çekiniyor. Daha yeni, bıçaklı saldırıya uğrayan kadın tayt giyiyordu diye faile tahrik indirimi yaptı bir hâkim. Ama ne olursa olsun şikâyetçi olmak gerektiğini düşünüyorum. Ama tabii kalabalıkta biri sizi taciz ederse ve o kargaşada ilk durakta inip giderse, bunun ispat yöntemleri çok sınırlı maalesef. Ancak iyi örnekler de var. Bir müvekkilim İstanbul Şişli’de, otobüste yanında oturan genç bir adamın elle tacizine uğruyor. Otobüs öyle kalabalık filan da değil. Olay büyüyünce şoför hemen kapıları kapatıp polis çağırıyor. İkinci duruşmada tacizciye 1 yıl 8 ay hapis cezası aldırdık. Hiç tanık yoktu, sadece mağdurun beyanı vardı ama başardık.”
İstanbul’da kamu ulaşım araçlarını kullanan şoförlere bu konuda verilmiş eğitim veya bu hallerde uygulamaları için belirlenmiş bir standart prosedür yok. Şoförler böyle bir şikayetle gelen kadına ne diyeceğini, ne yapacağını bilmiyor. Şoförün bakış açısı, kişisel değer yargıları, o andaki refleksi neyse öyle davranıyor. Kimi kapıları açarak tacizcinin inmesini sağlıyor, kimi otobüsü en yakın polis merkezine çekiyor, kimi umursamıyor, kimiyse “Olup olmadığını ben nereden bileyim” diyor. Bazı hallerde tacizcinin kendisi minibüsün veya otobüsün şoförü oluyor.
Ancak kamusal ulaşım hakkını kullanan kadınların, güvenli bir ortam talep etmek en doğal hakkı. Güvenli ulaşım hizmeti vermek, denetlemek, güvenli hale gelmesi için tedbirler almak da kamu kurumlarının görevi.
Cezasızlık durumu var, yapanın yanına kâr kalıyor. Günlük yaşamda sıradanlaşan olaylar aslında her şeyin başlangıcını oluşturuyor. O yüzden toplu taşımadaki cinsel tacizi yok sayamayız. Kadına yönelik cinsel şiddetin başlangıç noktası bu. Türkiye’de değerlerde de bir değişim var ve maalesef bu değişim, cinsiyet ayrımcılığını körükleyen bir değişim. “Gece 11.00’de tek başına sokakta ne işin vardı, neden sen de şort giydin, tayt giydin” diye sorulabiliyor. Mahkemelerimiz dahi bunları hafifletici unsur sayabiliyor. “O da hak etti” bakış açısıyla cinsel suçları önlemek mümkün değil. Teoride kanun iyi, yeterli ama hâkimler uygulamada yeterince titiz değil. Hafifletici sebepler aramak yerine sıfır tolerans gösterilmeli.
Saldırganları iki grupta değerlendirmek gerekiyor. İlki, patalojik sapmaları olan ve küçük bir grubu oluşturan insanlar. Ancak taciz edenlerin büyük bölümü sıradan insanlar. Bunu yapıyor sonra normal hayatına devam ediyor. Aile babaları, üniversite mezunları... Aralarında her tür insana rastlayabilirsiniz. Herkesi cinsel obje olarak görebileceğini, eline fırsat geçerse taciz edebileceğini düşünüyor. Kişinin hem kendisinin hem de ötekinin birey olarak kabul edilmediği toplumlarda taciz daha da artıyor. Karşısındakinin kişilik haklarına saygı duymuyor çünkü. Taciz ya aşağılamak ya da cinsel amaçlı haz elde etmek için yapılır.
Pratik konuşacaksak, kadınlar bireysel önlemlerini almalı. Ben öz savunma yöntemlerinin öğrenilmesini destekliyorum. Sistem korumuyorsa, kadın kendi kendinin kahramanı olmak zorunda. Kahramanlar, sistemin çalışmadığı yerde ortaya çıkar.
Kadının kendini rahatsız hissettiği her şey tacizdir aslında. Herkesin kafasına uyan, net, objektif bir tanımını yapmaya çalışmak tacizin doğasına aykırı. Amacı çünkü o belirsizlikten yararlanarak güç gösterisinde bulunmak, kadına rahatsızlık vermek. Kadın rahatsızsa olmuştur, bunu tartışmanın gereği yok. Okula gelip giderken boş olana binmek için 20-30 metrobüsün geçip gitmesini bekleyen öğrencilerim var. Sınıfta sıklıkla toplu taşımada tacizi konuşuyoruz ve kız öğrencilerin tepkisinden hepsinin başına geldiğini anlıyorum. Mesele sadece taciz değil, yer kaplama hikâyesi. Erkekler toplu taşımada çok rahatlıkla yayılıyor. Toplu taşımada oturma adabını erkeklerimize öğretmekte yarar var. Toplumsal norm geliştirmek gerekiyor. Feminist hareket dışında başka bir grubun da böyle bir görevi, sorumluluğu üstlenmeye niyeti olduğunu düşünmüyorum. İstanbul gibi kalabalık kentlerde taşıt sayısının artırılması, sefer sayısı artırılması, taşıta binen insan sayısına limit getirilmesi gibi önlemler alabilir belediyeler. Şoförlere bu konuda inisiyatif alma yetkisi verilmeli.
Kanun, mağdurları kadın ve erkek diye ayırmıyor ve mağdur edilen kişiler gibi bir tanımlama kullanıyor. Cinsel saldırı ile ilgili düzenleme, Kanun’un 102. Maddesi’nde yapılıyor. Bir erkeğin sokakta bir kadının bedenine sadece elini dokundurması değil de mağdurun cinsel organına veya kalçasına temasın ötesinde baskı uygulamak suretiyle ellemesi, avuçlaması, öpmesi cinsel saldırı olarak tanımlanıyor. Ama eğer bu cinsel amaçlı saldırı sadece bir kere gerçekleşirse, bu saldırı ‘sarkıntılık’ olarak değerlendiriliyor. Sarkıntılık suçu nispeten daha hafif ve mağdurun basit tepkisi karşısında sonlandırılan cinsel amaçlı hareketler olarak düşünülebilir. Bu bakımdan fiziksel olarak bir kadına cinsel amaçlı olarak temas etmek, temasın değişen sayısına göre ya cinsel saldırı ya da sarkıntılık suçunu oluşturuyor. Cinsel saldırıda beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ve sarkıntılık suçunda da iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilebilir.
102. Madde’de özel bir düzenleme de mevcut. Bir kişinin cinsel saldırı veya sarkıntılık suçlarından herhangi birini insanların birlikte yaşadıkları mekanlarda, örneğin toplu taşıma araçlarındaki kalabalıktan veya sıkışıklıktan faydalanarak işlemesi halinde, cezası arttırılıyor. Örneğin cinsel saldırgana mahkeme 6 sene ceza verilmesine karar verdikten sonra, bu saldırının metrobüste işlenmiş olması nedeni ile cezayı 12 seneye kadar arttırma hakkı mevcut.
Cinsel saldırı, sarkıntılık ve cinsel taciz genellikle aynı suçlar gibi düşünülse de aslında aralarında ciddi bir fark var. Cinsel taciz suçunda, cinsel saldırıdan veya sarkıntılık suçundan farklı olarak, mağdura yönelik herhangi bir fiziksel temas söz konusu değil. 105. Madde’de de cinsel tacizin ne olduğu açıkça tanımlanmamış olmakla beraber ilgili mahkeme kararları uyarınca cinsel taciz, vücut teması olmaksızın mağduru taciz eden, söz atmak, cinsel ilişki teklif etmek gibi cinsel amaçlı hareketlerdir. Bir kişiye yönelik olarak cinsel amaçlı yapılan hareket ani ve tek bir davranışla, sözle olabileceği gibi kişiyi rahatsız edecek şekilde tekrarlayan davranış veya sözlerle de gerçekleşebilir. Örneğin bir otobüste bir kadının karşısında ona dokunmadan cinsel içerikli imalarda bulunmak, hareketler yaparak bunları göstermek bu suçun kapsamına girebilir. Cinsel taciz suçunun varlığı da mağdurun şikayeti üzerine araştırılır ve üç aydan iki yıla kadar hapis cezasına veya adlî para cezasına ve fiilin çocuğa karşı işlenmesi hâlinde altı aydan üç yıla kadar hapis cezasına karar verilir.
Bugüne kadar okullarda, üniversitelerde onlarca eğitim veren Canımız Sokakta inisiyatifi avukatı Nihan Güneli anlatıyor:
- Rahatsız olduğunuzu kesin bir şekilde belli edin ama tacizciye küfretmeyin. Kendinizi de kriminalize edecek bir sonucun ortaya çıkmasına yol açmayın.
- “Elini çek”, “Ne yaptığının farkındayım, yapma” gibi emir cümleleriyle konuşun.
- O sırada erafınızda bulunan insanları, tacize uğradığınıza dair bilgilendirin, yardım isteyin.
- Eğer toplu taşıma aracında siz ve tacizciden başka kimse yoksa, araçtan inin. Önemli olan önce kendinizi korumak.
- Taciz eden kişinin kimliğine dair bilgi sahibiyseniz polise gidin, şikayetçi olun.
Taciz olayına şahit olursanız... Yer değiştirmeyi teklif edin
- Eğer birinin tacize uğradığını ancak sesini çıkarmaya çekindiğini görürseniz, önce iyi olup olmadığını, bulunduğu yerde rahat olup olmadığını sorun.
- Yer değiştirmeyi teklif edebilirsiniz. Böylece olayı gördüğünüzü, onu suçlamadığınızı göstermiş olursunuz.
- Araya girmek, tacizde bulunan kişiye müdahale etmek yerine mağdurun yanında olmanız daha önemli.
- Olaya ilk andan itibaren tepki gösteren, tacizciyi ifşa eden mağdurların da yanında olmak gerekir. Örneğin olayın şiddet boyutu kazanması önlenebilir. Şikâyetçi olması halinde eşlik etmek, şahitlik yapmak gerekebilir. Gerektiğinde araması için telefon numaranızı mağdurla paylaşabilirsiniz.
- Mağdur tacize uğradığını fark etmiyor olabilir. Özellikle kışın, kalın giysiler içinde birinin size dokunduğunu hissetmeyebilirsiniz. Bunu görüp de ses çıkarmayan da kusurludur. Bu gibi durumlarda tacizciye müdahale etmek yerine, mağduru uyarmanız, yer değiştirmeyi teklif etmeniz yerinde olur.
Acıbadem Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Oğuz Polat yönetiminde yapılan, Kasım 2016 tarihli bir araştırmaya göre; İstanbul’da toplu ulaşımı kullanan kadınların yüzde 74.2’si kendini güvende hissetmiyor. 15-55 yaş aralığındaki 1344 kadının katıldığı araştırma, kamu ulaşım araçlarında seyahat ettikleri sırada yüz yüze görüşerek yapılmış. Katılımcıların yüzde 74’ü kamu ulaşım araçlarında cinsel şiddet içerikli eylemlere maruz kaldıklarını veya tanık olduklarını ifade ediyor. Tacizin en fazla yaşandığı kamu ulaşım aracı yüzde 58,8 ile otobüs. Kadınların yüzde 34,6’ sı metrobüste, yüzde 19,3’ ü tramvayda, yüzde 16,2’ si metroda, yüzde 4,5’ i Marmaray’da ve yüzde 4,2 si ise vapur/motorda tacize uğradığını ifade ediyor. Araçlardaki yoğunluk tacizi artıran bir etken ancak tek sebep değil. Çünkü araştırmaya katılan kadınların yüzde 15.6’sı yolcu sayısı normal düzeydeyken, yüzde 7’si ise tenha iken tacize uğramış. Peki kadınlar tacize uğradıklarında veya şahit olduklarında ne yapıyorlar? Yüzde 11.5’lik bir kesim hiçbir şey yokmuş gibi davrandığını söylüyor. Yüzde 13.2, araçtan derhal iniyor. Yüzde 31.8, faili sert bir dille uyarıyor. Yüzde 13.9, failin araçtan inmesini sağlıyor, sadece yüzde 8.3’lük bir kesim gerekli mercilere şikâyette bulunuyor.
Benim otobüsümde / metrobüsümde /metromda / vapurumda / trenimde TACİZE YER YOK!
- Her gün milyonlarca kadın ve çocuk, ‘güvenli seyahat etme’ hakkını kullanarak, ücretini de ödeyerek toplu taşıma araçlarını kullanıyor. Peki, bir gölge gibi peşlerinde olan taciz riski her an, her kalabalık kuytuda peşlerindeyken, ne kadar güvendeler?
- Cevabı aslında biliyoruz: Değiller.
- İETT verilerine göre İstanbul’da günde 10 milyon 379 bin 417 kişi toplu taşıma aracı kullanıyor. Araştırmalara göre yine İstanbul’da, kadınların yüzde 74’ü kendini toplu taşımada güvende hissetmiyor. Neden? Ya cinsel içerikli taciz eylemlerine maruz kaldıklarından ya da tanık olduklarından.
- Ulaşım araçlarındaki taciz olaylarında, yüzde 58.8 ile otobüsler başı çekiyor. Ancak son zamanlarda sık sık medyaya yansıyan korkunç olaylardan biliyoruz ki, metrobüsler de ciddi bir taciz alanı.
- Günlük hayatın tatsızlığı gibi görülerek önlem alma gereği duyulmayan taciz olaylarının failleri, toplumda infial yaratsa da etkin ve caydırıcı bir cezaya çarptırılmıyor.
- Bu da tacizi normalleştiriyor, teşvik ediyor, olayların artmasına neden oluyor.
- Oysa kadınların toplumsal hayatta eşit, özgür bireyler olarak var olma hakkını ve cinsel dokunulmazlıklarını ihlal eden cinsel taciz, Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenmiş bir suç. Cezası 2-5 yıl arası hapis! Fiziksel bir temas olmadığı durumda ise 3 aydan 2 yıla kadar hapis öngörülüyor.
- Kanun, mağdur olanlar arasında kadın-erkek ayrımı yapmıyor ama biz toplu taşıma araçlarında bu suçların ağırlıklı olarak kadınlara karşı işlendiğini biliyoruz. Kanun, çocuklara yönelik bu tür saldırıları ise istismar olarak tanımlıyor, cezası daha ağır.
- Hürriyet Pazar, toplu taşıma araçlarında her gün milyonlarca vatandaşın, dile kolay milyonlarca kez maruz kaldığı cinsel taciz olaylarına karşı bir kampanya başlatıyor. Yanına Hürriyet Aile İçi Şiddete Son Kampanyası’nın 13 yıllık tecrübesini de alarak...
- Tacize Yer Yok!
- Tüm kamu kuruluşlarını, belediyeleri, toplu taşıma sistemi yetkililerini bu suça karşı önleyici ve koruyucu çalışmalar için kampanyamızı destekleyerek göreve; tüm vatandaşları da tacize yer yok demeye çağırıyoruz!
- Toplu taşıma araçlarınızda tacize yer vermeme kararlılığını gösterin
- Tacizi önleme, anında müdahale ve şikayet mekanizmalarını geliştirin
- Olay anında ilginizi mağdurun kıyafetine, davranışına değil, suç işleyen tacizciye yöneltin
- Taciz sizin sorumlu olduğunuz alanda gerçekleşiyorsa, tek sorumlu tacizci değildir, bilin.
- Kadınların kamusal alanda eşit ve güvenli bir şekilde varolma hakkını teslim edin, koruyun
- Vatandaşınıza/müşterinize güvenli bir yolculuk sağlayın
- “Otobüste bir adam elle sarkıntılık etti. Bir yolcu, olayı cep telefonuyla kayda almış. O sırada ben tepki gösterince otobüstekiler adamı dövmeye başladı. Bu sırada ben abime haber verdim. Arabayla geldi, aldık tacizciyi, video görüntüsünü de… Karakola gittik. Polis, “Hanımefendi biz şimdi bu kişinin siciline baktık. Özel sektörde çalışıyor, siz bundan şikayetçi olursanız siciline işler, iş bulamaz. Biz en iyisi bunu bir güzel dövüp gönderelim” dedi. Kabul etmeyip dava açmak istedim. Kıdemli bir polis, “Siz şimdi bayansınız, tabii böyle tayt falan giyip otobüse biniyorsunuz. Bunlara dikkat etmek lazım” dedi. Tacizci 4-5 ay sonra mahkemedeki savunmasında, “Çok yorgundum işten eve dönüyordum, elim yanlışlıkla değdi. Çoluğum çocuğum var hâkim bey, özür dilerim” dedi. Şikayetçi olduğumu, kasıtlı tacizin de kanıtlandığını söyledim. Hakim bir daha yaparsa ceza vereceğini söyleyerek davayı kapattı!” Lara B , 22, Halkla İlişkiler Uzmanı
- “Kadıköy’de oturuyorum, okulum Avrupa Yakası’nda olduğnudan kendimi bildim bileli toplu taşıma kullanırım. Tacize uğramamak için çeşitli teknikler geliştirdim. Müzik dinlemememe rağmen kulaklık takıyorum ki, arkamdan yaklaşan biri varsa nefesini duyup, tepkimi ayarlayabileyim. Bazen yola bakıyormuş gibi başımı çevirip arkamı kolluyorum. Ayrıca gece saatlerde kalabalık olan hiçbir otobüs ya da metrobüse binmiyorum. Mutlaka oturuyorum ya da sırtımı dayıyorum. Araçtan en son inenin ben olmasına dikkat ediyoum ki kimse beni takip etmesin. Yeliz Ü, 25, Sosyal medya uzmanı.
- “9 Ağustos’tu, unutmuyorum. Eşimle Bakırköy Yunus Emre Kültür Merkezi’ndeki bir nikâha gidiyoruz. Üstümde uzun bir elbise var. Çağlayan’dan beri beni süzen bir adam var, fark ediyorum, 50 yaşlarında. Adam metrobüste boş yer var mı diye bakar gibi yakınımıza geliyor. Eşim telefonuna baktığı sırada adam popomu avuçlayıp, parmağıyla beni taciz edip Zeytinburnu’nda iniyor. Ağlamaklı oluyorum ama eşime ne diyeyim ki, kavga çıkacak. Rezillik olmasın diye içime atıyorum. Benim gibi kim bilir kaç kişi var.” Sultan M., 32, Ev işçisi
- “Ben toplu taşıma araçlarını 14 yaşından beri kullanmıyorum. Ortaokuldan voleybol antrenmanına giderken otobüs kullanıyordum. Benden yaşça büyük bir adam dibime girip sanki zar zor ayakta duruyormuş gibi hareketler yaptı. Bir ara o kadar dibime girdi ki anlatamam. Çok rahatsız oldum ama küçük olduğum için olayı anlamadım, kalabalık diye ses çıkarmadım. Birkaç yolcu durumu fark edip adamı otobüsten attı. Eve gittiğimde annem eteğime baktı ve adamın boşalmış olduğunu fark etti. Bu olay bende büyük bir travmaya neden oldu.” Yeliz B, 41, İçmimar.
Hürriyet
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...