Şizofreni hastaları, kafalarının içinde kendilerine ait olmayan sesler tarafından yönetildiklerini, duygularının ve düşüncelerinin denetlendiğini düşünüyor. Tedavi uyumu bozulduğunda ve alevlenme dönemlerinde hastaların şiddete yönelebildiğini belirten Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ercan Abay, 5 soruda şizofreni hastalığını şöyle anlatıyor:
1- Şizofreni nedir, neden kaynaklanır, hangi faktörler hastalığın ortaya çıkmasında ekili olur?
Şizofreni genetik ve çevresel etmenlerin rol aldığı, genelde genç yaşta ortaya çıkan, erken ve ileri yaşlarda seyrek olarak başlayabilen, algı ve düşünce bozukluğuyla seyreden ağır bir psikotik hastalıktır. Bu hastalık, kişilerin gerçeği değerlendirme, duygularını kontrol edebilme, gerçeği düşünebilme, yargıda bulunabilme ve iletişim kurma yeteneklerini etkiler. Hastalığın ortaya çıkmasında genetik, biyolojik, sosyal ve çevresel faktörler rol oynayabilir. Günümüzde bozukluğun oluşumunun açıklanmasında en yaygın kabul gören düşünce, dopamin hipotezidir. Buna göre şizofrenide, beyin derin yapılarında dopaminerjik işlevde artışla birlikte düşünce içerik (hezeyanlar) ve algı bozuklukları (hallüsinasyonlar) gibi pozitif belirtilere ve beynin alın bölgesinde, prefrontal kortekste dopamin azalışı ile birlikte negatif belirtilere rastlanır.
2- Şizofreni nasıl belirtilerle ortaya çıkar, hangi davranışlar kişinin şizofren olduğunu düşündürür?
Kadın ve erkeklerde eşit oranda görülür. Dünya genelindeki araştırmalarda her toplumda yüzde 1 oranında görülen bir hastalıktır. Şizofreni hastalarında beceri ve kişilik değişliklerini içeren birçok belirti vardır. Pozitif belirtiler arasında, delüzyon denilen "Gerçeğe dayanmayan, gerçeğe dayalı bilgilerle izah edilse bile kişinin kendi gerçeği ile uyumlu olmayan ısrarlı düşünceler" bulunmaktadır. Gerçekte olmayan sesler işitmek, görüntüler görmek gibi halüsinasyonlar olmaktadır. Negatif belirtiler arasında da içe kapanma, düşük enerji, motivasyon eksikliği, okulda ya da işyerinde başarının düşmesi, temizlik alışkanlıklarının bozulması, yaşama karşı ilgi eksikliği vardır.
3- Şizofreni nasıl tedavi edilir ve hastalık tedaviyle tamamen kontrol altına alınabilir mi?
Tedavi ile ilgili, “Şizofreni tedavisi olmayan bir hastalıktır”, “Şizofreni hastaları saldırgandır”, “Şizofreni hastaları çalışamaz”, “Onlar sadece yatarak tedavi edilir” gibi yanlış algılar mevcuttur. Şizofreni hastalığının biyopsikososyal boyutları olduğu için ilacın yanında destekleyici tedaviler vardır. Bir diyabet gibi, bir hipertansiyon gibi şizofreni ile de mücadele etmek gerekir. İlaçla tedavi, psikoeğitim, bilişsel-davranışçı terapiler, grup terapileri, hasta yakını eğitimleri gibi tedavi seçenekleri bulunmaktadır. Şizofreni, tanıda gecikme olmaz ve tedaviye uyum gösterilirse tedavi edilebilen bir hastalıktır.
“ŞİZOFRENİ SADECE PSİKOLOJİK DEĞİL TOPLUMSAL BİR OLGUDUR”
Şizofreni sürekli olumsuz seyir izleyen bir hastalık değildir. Şizofreninin tedavisi mümkün olmayan bir hastalık olduğu şeklindeki yanlış inanışlar pek çok hasta ve hasta yakınında ümitsizliğe neden olmaktadır. Ayrıca şizofreni sadece olumsuz toplumsal olaylarda dile getirilen değil, her zaman gündemde olan bir hastalık halini almalıdır. Çünkü bu hastalık sadece psikolojik değil toplumsal bir olgudur. Birçok kurumun koordineli mücadelesi gerekir. Şizofreniyle ilgili farkındalığı artırmak, toplumu bu hastalıkla ilgili bilinçlendirmek, şizofreni hastalarına ve ailelerine karşı tutumları iyileştirmek, öryargıları ortadan kaldırmaya yönelik çalışmalar yapmak gerekir. Ruhsal bir hastalığı olmayan kişilerin işledikleri suçlarla karşılaştırıldığında genel olarak şizofreni hastalarının suç işleme oranı daha yüksek değildir. Örneğin kural ihlalinden doğan trafik kazaları, kadına yönelik şiddet suçları toplumda daha sıktır. Bu anlamda şizofreni hastalarını damgalamak doğru değildir. Zaman zaman bazı kişilerin “şizofren” kelimesini başkasını suçlamak ya da hakaret etmek için kullandığı görülmektedir. Bu tür davranışlar, açıkça ayrımcılığı ve damgalamayı artırmakta, şizofreni hastalarının tedavilerinden uzaklaşmasına sebep olmaktadır.
4- Şizofreni hastalarının şiddete yönelebileceğini yakınındakiler anlayabilir mi, bunun için hangi davranışlardan şüphelenmek gerekir?
Tedavi uyumu bozulduğunda, alevlenme dönemlerinde hastalar hezeyanların ve hallüsinasyonların etkisi altında gerçekten kopar, şiddet eğilimi olabilir. Bu durumlarda tekrar tedavisi düzenlenirse şiddet eğilimi azalır. Uykusuzluk, pozitif belirtilerde, dağınık, anlamsız, konuşmalarda, davranışlar gergin ve sert olduğunda, şüpheci durum geliştiğinde ve halüsinasyonlar yoğunlaştığı dönemlerde şiddet riski vardır. Bu süreçte tedavinin yeniden gözden geçirilmesi uygundur.
5- Şizofreni ile nasıl mücadele edilmeli, şizofreni hastasına yaklaşımda hangi noktalara özen gösterilmeli?
Belirtiler görüldüğünde gecikmeden hastanelerde ruh sağlığı ve hastalığı polikliniklerine, toplum ruh sağlığı merkezlerine ve psikiyatri uzmanlarına başvurulmalıdır. Ayrıca toplum ruh sağlığı merkezleri hastalara ulaşmak için özel uğraş göstermektedir. Pek çok ilde de toplum ruh sağlığı merkezleri bulunmaktadır. Bu merkezlerde şizofreni hastalarını topluma kazandırmak için çeşitli aktiviteler düzenlenmektedir. Tabii, hastalıkla mücadelede olmazsa olmazlar arasında ailelerin tedavinin içinde yer alması da vardır. Özellikle hastaların tedaviyi reddettiği dönemler ya da hastalığın akut alevlenme dönemleri aile için zor olabilmektedir. Ayrıca hasta yakınları hastalığın utanılacak bir şey olduğu düşüncesiyle, dışlanma, aşağılanma korkusuyla hastalığı gizleyebilmekte, bazen yok sayabilmektedirler. Bu nedenle hasta yakınlarının hastayla kurduğu olumlu ilişkilerin hastalığın tedavisine katkısı inkar edilemez.
Kaynak: NTV
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...