Ayasofya’nın müze olarak kullanıldığı dönemde başlayan "Ayasofya Yeraltı Yapılarının 3 Boyutlu Görüntülenmesi ve Belgelenmesi Projesi", Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi ve Ayasofya Müze Müdürlüğü’nce yürütüldü.
Hürriyet'ten Özgür Altuncu'un haberine göre; bilim insanları Ayasofya’nın altını bir örümcek ağı gibi saran, binayı havalandırarak rutubetten koruyan yaklaşık 900 metrelik yeraltı menfezleri ve yapılarını tek tek dolaştı, kayıt altına aldı. Efsanelere konu olmuş tünellerin keşfedildiği çalışmanın başındaki isimlerden biri de Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Hasan Fırat Diker’di. Bilimsel kimliğini "İstanbul araştırmacısı" olarak tanımlayan Diker, Ayasofya’nın bilinmeyenlerini şöyle anlattı: "Ayasofya bizim için bir okul. Her gittiğimizde yepyeni bir şey öğreniyoruz. Yaptığımız çalışmayla Ayasofya’nın röntgenini çektik. Bilinen menfezler dışında daha önce girilemeyen yerlere de girmeyi başardık. Yeni yeraltı mekanları bulduk. Bugüne kadar burası nasıl fark edilmemiş diyebileceğimiz çok büyük mekanlar var. Menfezlerin temizlenmesi gerekiyor. Çamurla dolmuş, molozla dolmuş yerler var. Adeta kolesterolün damarları tıkaması gibi. Tıkanıklıkların önüne geçilmesiyle binanın daha rahat nefes alması mümkün olacak. Herhangi bir iklimlendirme cihazına gerek kalmayacak. Mimar Sinan payandasının hemen altından geçen bir koridor var. Mimar Sinan payandayı inşa ederken o koridoru korumuş. Payandanın altından dev bir menfez geçiyor. Herkes, bizim ekip olarak çıplak gözle gördüğümüz her yeri sanal olarak görebilecek. 3 hafta süren çalışmanın sonuçlarını 24-25 Eylül’de İstanbul’da düzenlenecek Uluslararası Ayasofya Sempozyumu’nda açıklayacağız."
Hasan Fırat Diker ve ekibinin çalışmaları, Ayasofya ile ilgili kuşaktan kuşağa aktarılan "Altında kayıklar yüzüyor", "Ayasofya’dan Topkapı Sarayı’na tüneller var" gibi efsaneleri de boşa çıkarttı.
Ekip tüm tünel ve yeraltı yapılarının Ayasofya’nın havalandırmasına ve yağmur suyundan korunmasına yönelik yapıldığını belgeledi. Diker efsanelerle ilgili şunları söyledi: "Anlatıldığı gibi altta sarnıç yok. Kayıklar da yüzmüyor. Ayasofya’nın mevcut altyapısı, inşa edilirken onun iklimlendirilmesine yönelik hazırlanmış. Kısaca Ayasofya’dan girilip Topkapı’dan çıkılmıyor."
İNTERNETTE DOLAŞAN AYASOFYA EFSANELERİ
Ayasofya ile ilgili kulaktan kulağa aktarılan efsaneler, internette de her zaman ilgili çekiyor. İnternette dolaşan Ayasofya ile ilgili efsanelerden bazıları şöyle:
HZ. İSA’NIN KUTSAL EMANETLERİ
Efsanelerin en başında, Hz. İsa ile ilgili olanlar geliyor. Hz. İsa’nın çarmıha gerildiği haç ve kullanılan çiviler Kudüs’ten İstanbul’a getirildikten sonra Ayasofya’da gizli bir bölüme konuldu. Bu seçime, Hz. İsa’nın yeniden dünyaya geleceği yer olarak Ayasofya’nın kabul edilmesi neden oldu.
KUTSAL KÂSE İLE KAYBOLAN PAPAZ
Efsanelerin arasında Hz. İsa’nın vaftiz edildiği kutsal kâse ile ilgili anlatılanlar da var. Efsaneye göre, İstanbul’un fethi sırasında Ayasofya’da görevli bir papaz, elindeki kâsenin Müslümanların eline geçmemesi için bir kapıdan geçerek kayboluyor. Kapı birden bire duvara dönüşüyor. Ayasofya yeniden Hıristiyan dünyasının eline geçerse, o kapı açılacak ve papaz elinde kutsal kâseyle yeniden belirecek.
GÖZYAŞLARIYLA DELİNEN SÜTUN
Hz. İsa’nın yakalandığını ve işkence edildiğini duyan Meryem Ana, gözyaşlarına boğulmuş ve akıttığı yaşlar bir sütunu eritmiş. Ayasofya yapılırken bu sütun İstanbul’a getirilmiş ve kilise bu sütunla kutsanmış. Günümüzde ziyaretçilerin deliğe parmaklarını sokarak ellerini çevirmeye çalıştıkları bu sütunla ilgili bir diğer efsane de Hz. Hızır’ın fethin ardından kılınan cuma namazı sırasında parmağını bu sütuna sokup Ayasofya’yı Kâbe’ye doğru çevirdiği yönünde.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...