Kurdaki yukarı hareket ve faizlerin yüzde 7’nin üzerinde çıkması, firmaları olduğu kadar yatırımcıları da kaygılandırıyor. Not artırımları ile yakalanan iyimser hava kayboldu. 2012 yılının kasım ayında Fitch’in not artırımı ile olumluya dönen hava yön değiştirmişe benziyor. Milliyet'in haberine göre 5 Kasım’da Fitch’in notumuzu yatırım yapılabilir seviyeye yükseltmesinin ardından, BIST’in yükseliş trendini kısa ve uzun vadede sürdürmesi beklenirken sermaye girişi ve yatırımların artacağı öngörüsü hakimdi.
Bu durum borsanın bir yıllık süreçte yüzde 20’ye yakın yukarı potansiyel beklentisini beraberinde getiriyordu. 1 yıl önceki yüksek beklentinin yerinde şimdilerde fazla bir şey kalmış değil.
Benzer durumu 2009 ilk çeyrek bilançolarında görmüştük. Şüphesiz o dönem yaşanan küresel krizin de etkisiyle 1.20’lerden 1.80’lere tırmanan dolar, borcu yüksek şirketlerde ciddi bir hasar yaratmıştı. Aynı dönemde borçları yüksek firmaların kârları yüzde 62 oranında erimişti. Kur farkından kaynaklanan giderler finansal giderleri artırıyor. Bu da maliyet kalemlerini artırmakta ve neticesinde karlılığı düşürücü etkide bulunmakta. Yatırımda bulunmak isteyen ya da işletme sermayesine ihtiyaç duyan firmalar için yükselen faizler ayrı bir sıkıntı kaynağı. Artan faizler yatırımı engelleyici bir etken olarak öne çıkarken firmaların hareket kabiliyetini sınırlayabilmekte.
Böylesi olumsuz şartları büyük şirketler nispeten daha kolay atlatma gücüne sahip olsalar da küçük şirketlerin daha fazla zorlandıkları da bir gerçek. Fakat dış kaynak ihtiyacı olması halinde ister büyük ister küçük olsun tüm firmaların artan kur ve faizden etkilendiği de ayrı bir gerçeklik.
‘YATIRIMA TEŞVİK’ BES BÜYÜMESİNİ DESTEKLİYOR
Dünya Bankasının raporuna göre Türkiye’de yurtiçi tasarruflarda bir gerileme yaşanıyor. Yurt içi tasarruf 1990’larda GSYH’nın yüzde 23,5’i iken bu oran 2010 yılında yüzde 12,7 seviyelerine geriledi. Aynı dönemde kamu tasarrufları artarken özel tasarruflarda azalma gözlenmekte.
Tasarrufta yaşanan gerilemenin en büyük nedeni ise ertelenmiş tüketimin yolunun açılması. Geçen süre zarfında konut ve otomobil harcamalarını teşvik eden politikalar tasarrufu değil harcamaları ön plana çıkardı. Sonucunda ise kişilerin borçlanma oranı ciddi şekilde arttı.
Bireysel emeklilik sisteminin yaygınlaşması, artan harcama kültürünü dizginlerken tasarrufun artmasına da olumlu katkıda bulunacağa benziyor. Devletin bireysel emeklilik sistemini desteklemesibireyleri yatırıma teşvik etmekte. Geçen altı aylık sürede de bunun etkileri görülmeye başlandı. Ancak yakalanan ivmenin devam etmesi yani moda deyimle sürdürülebilirlilik, ülke ekonomisinin büyümesi ve gelirlerin artması ile yakından alakalı bulunuyor.
KATKI PAYI YARADI, BES 6 AYDA YÜZDE 15 BÜYÜDÜ
Bireysel emeklilik sistemi (BES), devlet katkısı ile sağladığı temposunu koruyor.
28 Haziran tarihli verilerine göre sistemdeki toplam birikim 22.9 milyar TL’ye ulaştı. 482 milyon TL’lik devlet katkısını da ilave ettiğimizde yaklaşık 23.6 milyar TL tutarında bir tasarrufa erişiyoruz. Bu rakam geçtiğimiz yıl sonunda 20.3 milyar TL seviyesindeydi.
6 ayda yüzde 15 büyümeye ulaşan sistemdeki katılımcı sayısı 3 milyon 685 bin kişi oldu. 10 yılda 3.1 milyon kişiye ancak ulaşabilen sistemin 2013’ün ilk yarısında 500 bin kişilik bir artış sağlaması önemli .
Emeklilik sistemi ile yakalanan yükseliş ivmesinin devletin desteği ile hız kazandığı görülüyor. 2003 yılında uygulamaya geçen ve başlangıçta istenilen büyümeyi yakalayamayan sistemde yüzde 25 devlet katkısının önemi hissediliyor.
Zira bu yılın başlarında uygulamaya giren devlet katkısı sisteme girişleri teşvik ederken, bireysel tasarrufların büyümesini de sağlıyor.
Paralar nereye dağıldı?
Ülkemizde çoğunlukla riski az dolayısıyla da getirisi düşük yatırım araçları tercih ediliyor. Bunda klasik yatırım araçlarına olan eğilimin güçlü olmasının etkisi gözlenmekte.
Alternatif yatırım araçlarına yönelinmemesinde finansal okuryazarlık oranının düşük olmasının da etkisi bulunuyor.
Etkisini emeklilik yatırım fonlarındaki tercihlerde de görüyoruz. Emeklilik yatırım fonlarının hisse senedi yatırımları, sahip oldukları toplam portföy içindeki miktarı oldukça düşük.
Riski düşük sabit getirili devlet tahvili, hazine bonosu, finansman bonosu ve mevduat içeren emeklilik fonları ise ağırlıklı olarak tercih ediliyor.
Takasbank’ın 4 Temmuz tarihli portföy verilerine göre 23.6 milyar TL’lik toplam emeklilik fonunun yüzde 14.9’unun hisse senedinden oluşuyor. Kalan tarafta yüzde 3.5 yabancı para, yüzde 56.7’sinin tahvil-bono, yüzde 8.7 mevduat, yüzde 9 özel sektör borçlanma, yüzde 5.9 Takasbank borsa para piyasası araçlarından oluştuğu görülüyor.
HABERTÜRK
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...