Fehmi Çalmuk’la Turktime için bir araya geldik ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Doğum günü olan 26 Şubat’ın, Merhum Necmeddin Erbakan’ın vefatı yıldönümü olan 27 Şubat’ın ve Post Modern Darbe diye anılan 28 Şubat’ın yıldönümü olan haftada Türk Siyasi Tarihinin en önemli figürlerinden Necmeddin Erbakan’ı, 28 Şubat’ı, Ak Parti’yi ve Tayyip Erdoğan’ı, Bugünkü Saadet Partisi’ni ve Cumhur İttifakı’nı Konuştuk.
ERBAKAN’I KAZIDIKÇA ALTINDA; TÜRKİYE ÇIKIYOR, ANADOLU ÇIKIYOR, BÜYÜK TÜRK MİLLETİ ÇIKIYOR, MİLLİYETÇİLİK ÇIKIYOR,TÜM MÜSLÜMANLARI KUCAKLAYAN ÜMMET ÇIKIYOR, İNSANLIĞI KUCAKLAYAN ŞEFKAT ÇIKIYOR
Erbakan‘ın biyografini yazıyorsunuz, ikinci kitap çok kısa bir süre önce yayınlandı. 3. Kitap hazırlanıyor seri onunla nihayetlenecek. 27 Şubat 2011 Necmettin Erbakan’ın vefatı, yani Erbakan’ın 7. vefat yıldönümündeyiz. Erbakan biyografisi yazan ve uzun yıllar onu takip eden bir gazeteci olarak Erbakan figürü Türk siyasetinde nereye oturuyor, nasıl tanımlamak lazım? Erbakan’ı layığıyla tanıyabiliyor muyuz, yaptıklarını bugüne taşıyabildik mi?
-Çalmuk: Necmeddin Erbakan, Osmanlı döneminde ağır ceza hakimi olmuş Mehmed Sabri Bey’in oğlu. Aristokrat bir aileden geliyor ve Türk siyasetinde bir yönüyle bildiğimiz Necmeddin Erbakan fotoğrafıyla karşı karşıyayız. Türk siyasetinden Siyasal İslami Hareket diye nitelendirilen, benim deyimimle İslami Siyasi Hareket’in başlangıcı kabul edilen Milli Nizam Partisi’nin kurucusu.
Ama Erbakan’ın backroundundaki asıl iş Das ist Erbakan kitabında bunu işliyoruz,
Erbakan’ı kazıdıkça altından bir Anadoluculuk çıkıyor, bir kalkınma modeli, Belki bu anlamda bir Türkiye milliyetçiliği çıkıyor. Necmeddin Erbakan’ın yetiştiği atmosfer 1940’ların, 1950’lerin atmosferi. Yani Türkiye’deki iki kutuplu, milliyetçiliğin ve sol komünizmin var olduğu bir dönem ve milliyetçiliğin otomatikman Müslüman sayıldığı, takunyalı sayıldığı, kuyruk sayıldığı, düşük sayıldığı bir model.
Erbakan, bir yandan Gümüşhanevi Dergahı’na giden gelen bir öğrenci, akademisyen, öbür taraftan da milliyetçiler derneğine giden bir kültür adamı. Necmeddin Erbakan’ın ta İstanbul Erkek Lisesi’nden başlayarak düşünce serüvenine baktığımız zaman, o atmosferden hiçbir zaman kopmamış.
Eğer Erbakan Devrim otomobilinde başarılı olabilseydi, bu Türkiye’nin ithalatçı montaj endüstrisi Erbakan’a engel olmasaydı, Gümüş Motor’un önü kesilmeseydi, belki de Demirel Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nde Anadolu’nun sanayileşmesi adına Anadolu tüccarlarına sağlanan kotaları kesmeseydi, Necmeddin Erbakan bugün Türkiye’nin sanayi adına çok önemli işler yapacağı duruma gelmişti.
Zaten kardeşi Kemaleddin Erbakan der ki; Necmeddin Erbakan’ı siyasi serüvene zorlayan Süleyman Demirel’in bu tavrıdır. Milli Nizam’ın kapatılmasında da, Refah’ın kapatılmasının arkasında da Demirel vardır. Erbakan’ı rakip gören bir anlayış.
ÜÇ SİYASİ PARTİSİ KAPATILMASINA RAĞMEN SİYASETE VE DEVLETE KÜSMÜYOR
Necmeddin Erbakan, sandık demokrasisine inanan bir kişi. Müslüman, dini ibadetlerini yerine getiriyor ama İslamiyet’i, İslamcı anlamında bir mantalite anlamında, bir radikalizm anlamında görmüyor. İslam’ı geleneksel anlamıyla yerli ve temel unsuru Ehl-i sünnet akaidi bakımından anlıyor. Devlete, inanmış, Müslüman yönetici geldiği zaman devletin iyileşeceği, iyi işler yapacağı düşüncesinde. Bu anlamda Erbakan’ın sağcılığın geleneksel anlamıyla devleti kutsama anlamı yok ama milleti iyi yönetme anlamı var. Müslümanlar iktidara gelirse, doğru insanlar bu işe gelirse bunun sağlanacağı anlamında ve üç sefer partisi kapatılmış bir siyasi genel başkan. Devlete ve siyasete küsmemiş.
Yani kırk senelik siyasi hayatında üç siyasi partisi kapatılıyor, kendisi uzun dönem, 10 yılı aşkın, 15 yıla yakın siyasi yasaklı oluyor. Ne siyasete ne de devlete küsüyor.
Neyi hatırlıyorum? Almanya’da bir insan hakları sempozyumuna gittiğimizde Almanya’daki Kürt gruplarından biri Türkiye’deki insan hakları ihlallerinin de altında Kemalizm olduğunu söylediği zaman Erbakan konuşmasını bitirmiş salonu terketmişti. Bu konuşmayı duyar duymaz tekrar geldi, Türkiye’deki insan hakları ihlallerinin hiç birinde Kemalizm’in, devletin suçu yoktur dedi. Bir eski Başbakan olarak bunu söylemem gerekir dedi.
ALMAN MODELİNİ TÜRKİYE’YE MONTE ETMEK İSTİYOR
Şimdi Allah rahmet eylesin, ölüm yıldönümü, 7. Yılı. Daha yeni yeni Milli Görüş camiası’nın da Yeni Erbakan’ı kavradığı bir dönem. Varlığında değildi. Mirasının dahi yeni tanıdığı bir Erbakan. Çünkü Erbakan’ı algılamak için o atmosferde konuşmak lazım. Erbakan’ın modeli mesela; Adil Düzen, adil paylaşımcı bir düzen zaten kitabın adı onun için Das İst Erbakan, Marx, Das Kapital-Bu Kapital dedi, Ben de İşte bu Erbakan diyorum. Niye? Adil bir ekonomik düzen nedeniyle, ikincisi, ağır sanayi diye kalkınmacı bir model önerdi. Almanya’nın kalkınma modelini görmüş, 1952 yılında birinci ciltte vardır. Şeyhine yazdığı mektupta, Abdülaziz Bekkine’ye fabrika yapan fabrika kuruyor Almanlar diye anlatıyor. Ve aynı modeli Türkiye’ye monte etmek istiyor.
O dönem kendisiyle ve Erbakan’ın kültürel hayatının en belirgin kitabı ‘’Kültür Değişmeleri’’ Prof. Dr. Mümtaz Turhan, Tahsin Demiray, Prof. Dr. Oğuz Ümit Arık Erbakan’ın düşünce ufkunda Anadoluculuk ve Kalkınma Modeli’ni Erbakan’a öyle işletiyor ki Erbakan bu modeli CHP koalisyonundan sonra Milliyetçi hükümetlerde siyasete taşıyor, ağır sanayi.
28 ŞUBAT DÖNEMİ NECMEDDİN ERBAKAN’IN ELİNDEN İSLAMİ HAREKETİ ALIP FETHULLAH GÜLEN’E TESLİM ETME OPERASYONUDUR.
Necmeddin Erbakan öleli 7 yıl oldu. Çok kötü bir jübile yaptırdılar ve şunu söylemekte fayda görüyorum. 28 Şubat dönemi Necmeddin Erbakan’ın elinden İslami hareketi alıp Fethullah Gülen’e teslim etme operasyonudur.
Bunun içinde yerli ve yabancı işbirlikçiler vardır. Erbakan, 97 yılında mutlaka iktidar olma zorunluluğu hissetti. Milli Görüş’ün ana dinamiği şudur; Anti emperyalisttir. Mazlumun yanında, zalime karşı. Milli Görüş’te bu felsefeyi anlamamış hiçbir kimse Milli Görüşçüyüm diyemez.
Peki hala var mı o tarz insanlar?
-Çalmuk: Hala var.
Recep Tayyip Erdoğan’ın son Afrin Operasyonu. 7 Haziran sonrası Recep Tayyip Erdoğan fotoğrafı böyle bir fotoğraftır. Daha doğrusu 2011’den başlayan süreçte böyle bir fotoğraf.
AK PARTİ KURULUŞUNDAN BERİ BİR KOALİSYON HÜKÜMETİYDİ.
TAYYİP ERDOĞAN ETRAFINA ÇEVRİLEN ENGELLERİ, TEL ÖRGÜLERİ ANCAK 2011’DEN SONRA AŞMAYA BAŞLADI.
Yani benzerlik vardır Erbakan’ın yaşadığıyla anlamında mı?
-Çalmuk: Yaşadığıyla değil, anti emperyalist oluşuyla. Zalime karşı mazlumun yanında olması. Çünkü, Ak Parti kuruluşundan beri bir koalisyon hükümetiydi. Tayyip Erdoğan etrafına çevrilen engelleri, tel örgüleri ancak 2011’den sonra aşmaya başladı. Kendi iradesiyle geldi. Şimdi, temel mana, temel hedef aynıysa adınızı Mehmet koyun, Ahmet koyun bir farkı yok.
Tayyip Erdoğan Milli Görüşçüyüm demeden de mazlumun yanında, zalimin karşısında oldu. Biz bir kelimeye bir özete takılmayalım. Erbakan milli, bu topraktan alan görüş sayesinde zaten Milli Görüş ismini Mehmed Zahid Kotku koymuştur. Senin görüş, benim görüş değil Milli Görüş. Yani milli olan görüş. Şu anda bu felsefe hayat buluyor. Necmeddin Erbakan’ın yedinci yılında yaşasın ve kahrolsun sesleri arasında siyaset yapan, işi böyle algılayan bir taban vardı. Erbakan ‘’Rektörler başörtülü kızlarımıza selam duracak’’ dediği zaman partisinden inanılmaz sesler yükseldi. Ama bugün gerçekten askerler de rektörler de başörtülü kızlarımıza selam duruyorlar. Niye? Başörtülü eşi olan Cumhurbaşkanı var.
Ben bizim Cumhurbaşkanımız, Başbakan olduğu zaman bir yazı yazmıştım. Başbakanlık makamında önünde seccadesini serip namaz kılan bir Başbakan var. Hatta dönemin ANAP Genel Başkanı Kültür Bakanı’na diyor ki; ‘’ Agah Bey sen Türkiye’nin yollarını altından döşesen Erbakan’ın Türkiye’ye attığı kazığı temizleyemezsin’’ Neden? Bütün devlet dairelerinin altına mescid kurdurdu diyor.
ERBAKAN’I ODALAR BİRLİĞİ BAŞKANI İKEN KORUYAN ÜLKÜCÜ KOMANDOLAR.
ERBAKAN KİMSEYİ DİNİ HAYATIYLA İLGİLİ YARGILAMADI.
Bugün Milli Görüş’ü temsil ettiğini söyleyen bazı kimseler ya da Erbakan’ı ve Milli Görüş’ü sadece kendi dar çevrelerine kapatmaya çalışan bir kısım çevreler, Yenilikçi Hareket’le Refah Partisi’nden ayrılan ekibin Milli Görüş gömleğini çıkardıkları iddia etseler de bugün itibariyle aslında Erbakan’ın yapmaya çalıştığını başaran, sahada uygulayan bir temsilcisi var diyebilir miyiz?
-Çalmuk: Erbakan 1971’den 2011’e kadar bir koşucuydu. Bayrağı aldılar, bunun adı insanlar Milli Görüş. İlla diyor benim tabelamın altındaki, Yoo. Erbakan da çok bakir bir alanda Necip Fazıl, Sezai Karakoç gibi Cemil Meriç gibi çok bakir alanda bu anlamı yaptı.
Erbakan’ı Odalar Birliği Başkanı iken koruyan ülkücü komandolar. Erbakan Milli Nizam Partisi’ni kurmadan önce diyor ki; ‘’ Ben milliyetçi, mukaddesatçı parti kuracağım.’’ Bir alan var Türkiye’de. Bu alan üzerine siyaset yaptı. Erbakan koşusunu tamamladı, Rahman’a kavuştu. Ondan sonra alanların bu bayrağı nereye getirdiği önemli. Nereye götürdüğü önemli.
Erbakan kimseyi dini hayatıyla ilgili yargılamadı. Bakın Erbakan’ın çalıştığı insanlar gerçekten öyle mi? Hiç değil. Mesela bu konuda en radikal parti Milli Nizam Partisi’dir. Çünkü namaz kılmayanı partiye üye kaydetmediler. İkincisi mason olanı partiye kaydetmediler. Böyle bir felsefesi vardı ama giderek kitlelere açılan, meydanlara açılan siyasi parti hüviyeti koydu
Necmeddin Erbakan siyasi anlamda. Şimdi Recep Tayyip Erdoğan’ı eleştiriyorlar da, size soruyorum, Saadet Partisi’nde hangi yöneticinin çocuğunun adı Necmeddin? Bana bir adam gösterin. Tayyip Erdoğan’ın Erbakan sevgisinden kim bu anlamda şüphe edebilir? Ama üstüne Erbakan’ın üstüne başka bir iş koydu Tayyip Erdoğan. Önemli olan budur yani.
ERBAKAN LİDERLİĞİ’YLE TAYYİP ERDOĞAN LİDERLİĞİ AYNI DEĞİL
ERBAKAN’IN OĞLUNU PARTİYE ALMAYAN BİR PARTİDEN BAHSEDİYORUZ.
Daha da genişletti yani çerçeveyi?
-Çalmuk: Tabi, Erbakan’ın siyasi angajmanı, devlet adamlığı, bulduğu yapı, soğuk savaş liderliğiyle, Tayyip Erdoğan liderliği bir değil. Tayyip Erdoğan sokaktan geldi, çorbanın içinden geldi. Erbakan hazır buldu bunu. Ben bir gün Necmeddin Hocama dedim ki; ‘’Hocam ekmek kaç lira?’’ Bir gün fırından fotoğraf alalım size. Erbakan Hocam bunu Karadeniz gezisinde balıkçıların rakı sofrasına oturarak gösterdi. Onun resmini çektik o zaman. Yani halkın içinde olma halktan kopuk değil ama ister istemez böyle bir yapıda. Fakat Tayyip Erdoğan simit satarak, bayat simit satarak, şeker satarak geçirmiş gelmiş bir noktada. Şimdi, demek istediğim şu; ‘’ Evet, bugün Saadet Partisi’ni izliyoruz, görüyoruz. Her ne kadar biz Erbakancıyız, Erbakan geleneği desek, Erbakan’ın oğlunu partiye almayan bir partiden bahsediyoruz. Ve Erbakan’ın mirası ve şurada açıkça söyleyeyim, Kerkük Türkleri’nin paralarıyla kurulan Hamidiye Camisi’ni Erbakan’ın oğlu icraya veriyor. Böyle bir muamma var. Kendi içlerine düşme bir yapısı var.’’ Erbakan Araştırmaları diye bir enstitü yok. Ben 16 yılımı verdim iki biyografi kitabıma. Yani eksikliğimiz muhakkak vardır. Eleştirilere açığım ama ne çocukları ne tarafları, Erbakan’la ilgili bir araştırma yapılmamış. Erbakan’ın Almanya izlenimleri, yaşadıkları hala müphem. Nedir, ne yapmıştır? Bilinmiyor. Bir muamma. Onun için ben diyorum ki kitabımda. Erbakan’ı kazıdıkça altından Türkiye çıkıyor, Anadolu çıkıyor, milliyetçilik çıkıyor. Bu Erbakan başka bir Erbakan diyorum.
Yani biraz önceki noktaya dönersek, bugünkü Saadet Partisi’nin Erbakan’a yaklaşımı ile CHP’nin Atatürk’e yaklaşımı arasında bir benzerlik var mı? Hani ağızda söz olarak var ama uygulamada yok diyebilir miyiz?
-Çalmuk: Öyle değil. Halen Necmeddin Erbakan’ın diyalektiğini, Necmeddin Erbakan’ın felsefesini kullanıyor. Çünkü alanı Erbakan çizmiş. Ben isterim ki Temel Bey, bu ekip bu alanı genişletsin. Halen biz 70’li yılların siyaset anlayışıyla yapıyoruz. Erbakan maddi ve manevi kalkınma diyordu, hala bunu diyor ama bugün Saadet Partisi sanayi demiyor, kalkınma demiyor. Ekonomik modeliyle ilgili Erbakan o gün faizsiz sistem diyor ve faizsiz sistemi kurduğu Gümüş Motor’da ilk uygulayan adam, Türkiye’de faizcilik anlamında. Böyle mi? Bunun üstüne bir yapı koyalım. Çünkü Türkiye aynı Türkiye değil. 70’deki siyasi tabana konuştuğunuz bellek, üslup aynı üslup değil. Artık çok iletişim içinde. Türkiye’de ilk teypli propagandayı , videolu propagandayı kullanan Necmeddin Erbakan’dı ama bugün sosyal hayatın içinde olsaydı Erbakan, en iyi Twitter kullanan Necmeddin Erbakan olurdu.
TÜRKİYE’DEKİ MÜSLÜMANLARIN SOSYALLEŞMESİNDE , MAHALLEDEN MERKEZE GELİŞLERİNDE NECMEDDİN ERBAKAN’IN ÇOK BÜYÜK PAYI VARDIR.
Özellikle videolu propagandayı muhafazakar camiada videonun aslında zararlı olduğu, kullanılmaması gerektiği, tu kaka denildiği bir dönemde teknolojiye karşı olmak gerekmediğini, onu nasıl kullanacağınızın sizin elinizde olduğunu gösteren bir örnek olarak değerlendirebiliriz herhalde?
-Çalmuk: Evet, körü körüne Batılılaşmak anlamında değil batının teknolojisini kullanma anlamında.
Milli Gazete muhabiriyim. Bir gün Erbakan Hoca odasına çağırdı. Erbakan Hoca lüks lokantalarda bardak, çatal, kaşık, balık, tatlı kaşıklarını, peçeteleri sofraya koymuş, partinin yöneticilerine otellerde, gittiğiniz yerlerde yemek nasıl yenir? Bunu anlatıyor.
Türkiye’deki Müslümanların sosyalleşmesinde , mahalleden merkeze gelişlerinde Necmeddin Erbakan’ın çok büyük payı vardır. Biz beş yıldızlı otelleri bilmezdik, hala düğün salonlarına mahkum kongrelerimiz vardı. Erbakan otellere açtı, sosyalleştirdi. İçeriyi açtı.
ERBAKAN’IN MÜMTAZ TURHAN’DAN VE MEHMED ZAHİD EFENDİ’DEN ÖĞRENDİĞİ EN ÖNEMLİ ŞEY, HAL İLE SİYASET YAPMAK. TAVIRLA, ŞEKİLLE.
-Çalmuk: Eşinin başörtüsü meselesini ben kitapta yazdım ama tartışmaya girmeden dedi ki; ‘’Model budur, prototip budur. Bizim geleneksel örtünmemiz budur.’’ Hiç, şöyle mi örtüneceksin, böyle mi örtüneceksin? Girmedi. Mesela ben iyi hatırlıyorum. İrancılığın çok gelişmiş olduğu dönemde Türkiye ‘’Cuma Namazı kılınır mı, kılınmaz mı?’’ tartışmasının olduğu gün hiç tartışmaya girmedi. Hamidiye Camisi’ni yaptırdı. ‘’Buyrun, Cuma Namazı kılalım’’ dedi.
Yani Erbakan’ın Mümtaz Turhan’dan ve Mehmed Zahid Efendi’den öğrendiği en önemli şey, hal ile siyaset yapmak. Tavırla, şekille. Bu bize bir üslup olarak geliyor. Şimdi, bir gündemi değişmiyor. Ne olursa olsun. Recep Tayyip Erdoğan, Rusya, Amerika, şu ne derse desin gündemi değişmiyor. Gündeme sadakat var.
ERBAKAN’IN TAVRI ASKERLERİN TOPLUM MÜHENDİSLERİNİN TÜM DİNAMİKLERİNİ ALT ÜST ETTİ
KENDİNİ KURBAN ETTİ
Merhum Erbakan da şu noktada eleştirildi. Askerin özellikle 28 Şubat döneminde yaptığı tazyiklere karşı nazik tavrını devam ettirdiği için o baskıları daha çok hissetti. Onlara daha sert karşılık vermeliydi denilerek.
-Çalmuk: Kendini kurban etti. Bana dedi ki; Ben Akşam muhabiriydim, Güneş’te yazardım. ‘’Hocam neden bu nazik üslup? Zaten onlar sert bir tavır bekliyor. Onlar bunu kırmak için milleti sokağa dökmemizi bekliyor. Ben bir Müslümanın burnu kanasa bunun vebalini veremem’’ diyor. Erbakan’ın bu tavrı askerlerin bu toplum mühendislerinin tüm dinamiklerini alt üst etti. Eğer Erbakan sert dursaydı. Erbakan öyle korkak falan değil. Meclis konuşmalarına bakın. Ceketini çıkartmış, Süleyman Demirel’in üstüne yürüyen Necmeddin Erbakan var. Hiç bu konularda, hele Siyonizm ve zalimlik konularında hiç tereddüt etmeyen bir Necmeddin Erbakan var. Ama o gün askerin üslubu buydu. Biz baskı yaparız, biz zulmederiz. Bunlar sokağa çıkar, biz de daha sert tedbirler alırız. Türkiye iç savaşa giderdi. Erbakan bunu önledi. Partisinden insanlar eleştirdi. Erbakan böyle değil dedi. Biz masaya yumruk vururuz dedi, bilmem ne dedi. Bakın Ak Parti’nin dönemine. Tayyip Erdoğan’ın masaya vurmaya kadar, Tayyip Erdoğan’ın ‘’Müslüman gençlik yetiştireceğiz’’ dediği döneme kadar aradan kaç yıl geçti.
Tabii, bir de o döneme göre düşünmek lazım, değil mi?
-Çalmuk: Evet, bunlar süreçtir.
DEMİREL İMANİ KONULARDA KIRMIZIYA BASMAYA GAYRET EDER, TURGUT ÖZAL İSE HEP YEŞİLE BASMAYA GAYRET EDERDİ
-Çalmuk: Mesela bir anımı anlatayım. Rahmetli Demirel beni kabul etti İmam Hatip Derneği Başkanı’yım. O gün de Erbakan Hoca duymuş beni çağırdı. Dedi ki; ‘’Süleyman Bey’le ne konuştun? Efendim, din eğitimi, öğretimi alanında konuştum. Hatta dedim ki; din eğitimi ve öğretimi bir milli güvenlik sorunudur. Bunun altında o gün 97’de Fetöcüleri ima ederek bunu söyledim. Hocam fevkalade güzel yapmışsın, din eğitimi ve öğretimi sokakta değil, demokratik yollardan anlatılır, kazanılır diye anlattım. Dedi ki; Süleyman’ın bir özelliği var dedi. Eskiden TRT’de bir tane yarışma vardı dedi. Karoların üstünde yürüyorsun, kırmızı yanarsa oyundan çıkıyorsun. Demirel imani konularda kırmızıya basmaya gayret eder dedi. Rahmetli Turgut ise hep yeşile basmaya gayret ederdi dedi.
THEDOR HERZL’IN 100 YILLIK PLANINI ORTADAN KALDIRMAK İÇİN 1997’DE NECMEDDİN ERBAKAN BAŞBAKAN OLMALIYDI VE OLDU.
-Çalmuk: Böyle bir dönem. Bu dönem kendi içinde insanların para ile devşirildiği bir dönem. Ve bu dönem 97 yılı Büyük İsrail’in Arz-ı Mev’ud kurma sözünün 100. Yılı. Erbakan ne yapıp ne yapıp bunu engellemek için 97’de Başbakan olmayı kafaya koymuştu. Thedor Herzl’ın 100 yıllık planını ortadan kaldırmak için 97’de Necmeddin Erbakan Başbakan olmalıydı ve oldu.
28 Şubat döneminde Refah Partisi-ANAP son anda neden bozuldu? Önce Anayol devreye sokuldu. Tansu Çiller ve Mesut Yılmaz arasındaki anlaşmazlıklardan dolayı bu koalisyon da uzun ömürlü olmadı. Ardından RefahYol’un kurulması dönemin hakim gücüne hoşlanmadığı hem Doğru Yol Partisi’nin hem de Refah Partisi’nin birlikte cezalandırması için bir fırsat mı oluşturdu?
-Çalmuk: Zamanın Genelkurmay Başkanı Tansu Çiller’i Uludağ’da gitti, Erbakan’la koalisyon kurmamaya ikna etti ve Anayol koalisyonu kuruldu.
İsmail Hakkı Karadayı mı?
-Çalmuk: Karadayı
Anayol koalisyonu kuruldu. Tabanları da Refah’la hükümet kurma taraftarıydı ama 28 Şubat Dönemi 1996-97’de başlamaz. 28 Şubat 1994’de başlar. Refah Partisi’nin İstanbul dahil, Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul’da, Melih Gökçek’in Ankara’da Belediye Başkanı olmasıyla başladı.
Burhan Özfatura da İzmir’de
Sarıyer’de büyük bir yalı sahibi olan Türkiye’de ilk komünizm derneklerini destekleyen büyük bir troll şirket yalısında irtica brifingi adlı bir film seyrettirdi. Bu irtica filmi 28 Şubat’ta askerlerin gösterdiği filmdir. Yine sermaye 28 Şubat’ı hazırladı. Niye?
BUNDAN SONRA İSLAM’IN NEYE UYACAĞI DEĞİL, NEYİN İSLAM’A UYACAĞI ÖNEMLİDİR
Yani, 28 Şubat’ın asıl sahibi asker değil, onun da arkasındaki sermayedir?
-Çalmuk: Sermayedir. Emperyalistlerin Türkiye’deki müstemleke sermayeleridir. Pilot onlardır bu işte. Askerleri bu anlamda kullandı. Ama askerlerin bir hizbini kullanmışlardır. Aynı dönem, 1994 dönemi iktidardaki siyasi partinin genel başkanı Kemalizmi Alevilere resmi din olarak tanıma hazırlığı yapıyordu. Böyle bir dönem yaşıyoruz biz. Her sokakta ‘’Türkiye laiktir, laik kalacak’’ sloganlarının atıldığı, Türkiye’nin iki temel düşmanı olduğu biri Kürtlerin, biri de Müslümanların olduğunun lanse edildiği bir dönemde Erbakan 95 seçimlerinde birinci parti oldu ve o dönem rahmetli Aydın Menderes’in ‘’bundan sonra İslam’ın neye uyacağı değil, neyin İslam’a uyacağı önemlidir’’ diye tarihi bir sözü vardır.
ERBAKAN’IN GİDİŞİNİ HIZLANDIRAN İKİ DİNAMİK: HAVUZ SİSTEMİ VE D-8
Bu surette beraber Refah Partisi birinci oldu ve Refah’ı iktidar yapmamak için, niye? Kurulu düzenleri alt üst edecek bir perspektifi var Erbakan’ın. Erbakan kısa dönemde Başbakanlık yaptı. Havuz sistemi diye yeni bir ekonomik sistem getirdi. Sermayenin ve hırsızın elinden kasayı aldı. Havza politikası. Nedir? D-8 Projesi’ni gerçekleştirdi. Erbakan’ın gidişini hızlandıran iki ana dinamik budur yani.
Erbakan, eğer Tansu Hanım’a bir centilmenlik sözü vermeseydi, Dönerli Başbakanlık Sistemi’nde Çiller diretmeseydi, Erbakan başbakanlığa devam edecekti. Demirel ona ‘’neden istifa ediyorsun?’’ diyor. Ben diyor ‘’Tansu Hanım’a söz verdim.’’ Demirel’’ sen bilmiyor musun Tansu Hanım’a Başbakanlık vermeyeceğimi?’’ diyor.
Tansu Çiller’i o dönemde Başbakanlığı istemesi noktasında kimin ikna ettiğine dönük elinizde bir bilgi var mı?
-Çalmuk: Ne için?
CUMHURBAŞKANI DEMİREL MİLLETVEKİLLERİNİ DOĞRU YOL PARTİSİ’NDEN İSTİFAYA İKNA ETMEK İÇİN GÖRÜŞMELER YAPIYOR.
MEDYA TÜRKİYE’Yİ YÖNETİYOR. GAZETELERİN ANKARA KULİSLERİNDE, BÜROLARINDA SİYASET YÖNETİLİYOR. KİMİN NE OLACAĞI, OLMAYACAĞI BELLİ OLUYOR
Başbakanlığın devri için Tansu Çiller’in ısrar etmesinin sebebi ne? Olan biteni bilmiyor mu, böyle bir riskin farkında değil miydi, Tansu Çiller Cumhurbaşkanı Demirel’in böyle davranacağını tahmin edememiş midir?
-Çalmuk: Şimdi şunu söyleyelim. Gün geçtikçe eriyen bir Doğru Yol Partisi var. Her gün bir milletvekili gidiyor. Partisine sahip olamıyor.
Bunu organize eden kim peki?
-Çalmuk: Türkiye’deki sermaye grupları. Türkiye’deki Mason Locaları. Dışarıda kökü olan ABD, İsrail ve İngiltere gibi lobiler.
Ama Süleyman Demirel de Çankaya Köşkü’nde onlara o anlamda destek veriyor, milletvekillerini Doğru Yol Partisi’nden istifaya ikna etmek için görüşmeler yapıyor.
-Çalmuk: Tabii. Yani bu işi silahsız kuvvetler halletsin. Demirel’in mantığı da şudur. ‘’Türkiye’de darbe olacak, ben de darbeyi önlemek için size iktidarı bırakın diyorum’’ diyor. Demirel de vatanseverlik görevi yaptığını kendince ifade ediyor. Ben askeri darbeyi önlüyorum diyor, sübvanse ediyorum diyor, engelliyorum diyor Erbakan’a. Tansu Hanım giderek eriyen bir siyasi partide Başbakan olmak istiyor. Kendi umudunu, kendini kurtarış noktası olarak bunu görüyor.
Tansu Hanım Erbakan’ın bir çok politikasına evet diyen bir siyasetçi değil. D-8’e karşı, Havuz Sistemi’ne karşı. İmam Hatip Okulları’na 8 yıllık eğitimin kesin getirilmesinden yana. Temel temele zıt bir politika ama Erbakan’ın ilk geldiğinde Çekiç Güç’ün keşif gücü olması Amerika’nın kolunun kanadının kırılmasının ana yapısından biri bu. İkincisi o dönemde etkilenen siyasi bir yapı var. Medya Türkiye’yi yönetiyor. Gazetelerin Ankara kulislerinde, bürolarında siyaset yönetiliyor. Kimin ne olacağı, olmayacağı belli oluyor.
TÜRKİYE’NİN SOYULDUĞU DÖNEM 28 ŞUBAT DÖNEMİ
Her akşam ana haber bültenlerinde birileri itibarsızlaştırılıyor, linç ediliyor.
Tabii. Tam bir algı yönetimi var. Erbakan’ın ana karakteri de şu; etkilenmiyor. Gündemi sabit. 28 Şubat’ta dedim ki ‘’Hocam Sincan’dan tanklar geçmiş’’, bana dedi ki ‘’29 Ekim’de daha fazla geçiyor’’
Ne oldu diyor yani, ne olacak? Erbakan bazı olayları basitleştirerek, bazı olayları sulandırarak siyaset yapma modeli getirmiş. Erbakan’a yeğeni diyor ki; ’’Niye amca mizah yapıyorsun? Halkın anlayacağı dil bu’’ diyor. Kendine göre bir yol ama Erbakan çok ciddi bir adam. Ama halkla konuşmasında bunu söylüyor. Hep benzetmeleri Erbakan’ı var eden iştir hala literatürde. Ama 28 Şubat Erbakan’ın elinden İslami Hareket’i alma, F. Gülen’e teslim etmedir. F. Gülen’in devlete enjekte edildiği, sirayet ettiği, askeriyeye, sermayeye, bürokrasiye girdiği , devlet eliyle girdiği dönem 28 Şubat Dönemi’dir.
Türkiye’nin soyulduğu dönem de 28 Şubat Dönemi’dir. Tam Türkiye’yi bir noktaya getirip müstemleke olarak rahat bölme noktasına getirdikleri için böyle bir dönem var. Bakın Erbakan gittikten sonra bu işlerin sayısı fazlalaştı. Yolsuzluğun, arsızlığın noktası fazlalaştı. Ama bugünkü esnafa , memura sorun biz Erbakan’da aldığımız zammı hiç bir yerde almadık dedi. Mutlu, tabana yayılan bir paylaşım modeli. Tabii ki iktidara hazır olmayan bir Refah kadrosuyla Erbakan siyaset yaptı. Erbakan’ın en büyük dezavantajı budur. Kadroları iktidara hazır değildi. İkincisi tabanı, Erbakan gibi aynı hedefe kilitlenmiş bir ok gibi değildi.
ERBAKAN’IN KADROLARI İKTİDARA HAZIR DEĞİLDİ, İKTİDARA GELDİĞİNDE AK PARTİ’NİN DE YETİŞMİŞ KADROSU YOKTU
Çok önemli bir noktaya geldiniz. ‘’Erbakan’ın kadroları iktidara hazır değildi.’’ dediniz. Ak Parti iktidara geldiğinde de , Ak Parti’nin düştüğü en büyük tuzaklardan birisinin sebebi de bu değil miydi? Ak Parti’nin de iktidara hazır kadroları yoktu ve ‘’iktidara hazır kadromuz var, bizimle aynı yolda yürüyebilirsiniz’’ diyerek FETÖ kadroları sisteme enjekte edildi.
-Çalmuk: Kandırılmanın altında yatan şey bu. Gerek yok. Hazır kadrolar. Namaz kılan, abdest alan. Seninle aynı düşünen kadrolar. Suret-i haktan görünen insanlar. Bedeni var ama ruhu Amerika. Türkiye’de bir çok insan diyor ki; ‘’Dalgalanan bayrağın bir önemi yok’’ Ha İngiltere ha Amerika, Türkiye bayrağı diyor. Bir vatan polemiği olmayan, bir vatan derdi olmayan kadrolar Ak Parti’de iktidar oldu ve Ak Parti’yi yolundan çevirmeye çalıştı.
Herkes bilir ki Tayyip Erdoğan’la FETÖ yapısı arasında o hain yapının cemaat olarak tanımlandığı dönemde her ne kadar karşılıklı olarak ağızlardan birbirleri hakkında çok olumsuz bir şey çıkmıyormuş gibi görünse de pek birbirlerinden hazzetmezler. Buna rağmen Tayyip Erdoğan’ın Genel Başkan olduğu Ak Parti eliyle biraz önce söylediğimiz saikle hazır kadrolar sisteme enjekte edilirken, yine Milli Görüş tabanından gelen bir takım insanların vasıtasıyla olmadı mı bu iş?
YENİ MUHİTİNİZ HAYIRLI OLSUN
-Çalmuk: Tayyip Erdoğan parti kuracağı sırada Erbakan’la son bir görüşme yapıyor. Elini öpüyor. Erbakan Hoca ona ne diyor? ‘’Yeni muhitin hayırlı olsun’’ diyor. Kelimenin aynısını Saadet Partisi’nden ayrılan Numan Kurtulmuş’a da söyledi.
ERBAKAN: ABDULLAH GÜL’ÜN CUMHURBAŞKANLIĞI MİLLİ GÖRÜŞ’ÜN EN BÜYÜK ZAFERİDİR
Ne demek istedi peki?
Yeni muhitiniz hayırlı olsun. Bu parti benim. Kendinize yeni bir bina yapın dedi. Erbakan Hoca Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçildiği gün İzmir’de iftarda ne diyor? ‘’Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı Milli Görüş’ün en büyük zaferidir’’ diyor. Eğer Erbakan Ak Partili eski öğrencilerine insanlarına sahip olsaydı, Ak Parti bu kadar performansı sağlayamazdı. En büyük yanlışlık F. Gülen ve ekibinin ipiyle kuyuya inmek oldu. Tayyip Erdoğan İstanbul Belediye Başkanlığı’ndan başlayarak F. Gülen’i ve ekibini hiç sevmedi ama zorunlu kaldı. Ak Parti Genel Başkanı olduğunda Tayyip Erdoğan’a bypass yapmak istediler, bir. 2002 seçiminde Tayyip Bey’i milletvekilinde bypass yapmak istediler, iki. 2003’te Başbakanlığı devretmeyerek Erdoğan’a bypass yapmak istediler, üç. 2007’de Cumhurbaşkanlığı seçiminde Tayyip Bey’i bypass yapmaya çalıştılar, dört. 2007 yılında Tayyip Bey’i tekrar bypass yapmaya çalıştılar, beş. 17-25 Aralık’ta aynı, Gezi Olayı’nda aynı.
Ve hep Tayyip Erdoğan bunlarla mücadele etti ama işbirliği yaptığı kendi kadroları içindeki insanların onlara endeksli halini yenemedi. Çünkü bu anlamda Ak Parti bir koalisyon hükümetiydi kendi içinde.
Bir örnek üzerinden hareket ederek anlatmak gerekirse, mesela Abdüllatif Şener görüntüde Milli Görüş geleneğinden geliyor görünüyor ama bugün gelinen noktada özellikle Başbakan Yardımcısı ve Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı olduğu dönemde yapılan operasyonların bugünkü sonuçlarına ve Şener’in bugünkü durduğu yere baktığımızda pek Milli Görüş geleneğine uyan ya da Tayyip Erdoğan’la yan yana durabilecek bir yapıda olmadığını görüyoruz. Bu tarz insanların varlığı ne zaman farkedildi?
-Çalmuk: Abdüllatif Şener’in o konusunu pek bilmiyorum.
Bugünkü durduğu yer normal mi size göre?
-Çalmuk: Kendine bir alan açmaya çalışıyor. Eğer Erbakan Hoca hayatta olsaydı, Saadet’te olacaktı.
Olur muydu?
-Çalmuk: Olurdu.
Şimdi kendisine bir alan açmaya çalışıyor. Ak Parti karşıtlığı yapacak, Tayyip Erdoğan karşıtlığı yapacak. Bunun için en iyi zemin Halk Tv gibi, Ulusal tv gibi CHP’ye yakın zeminler. Orada ses geliyor. Ak Parti’den gittiği için de Abdüllatif Şener onlar açısından bir değer görüyor. Ama Abdüllatif Şener Sivas’ta bağımsız aday oldu, Sivas halkı desteklemedi. Türkiye Partisi’ni kurdu, başarılı olamadı. Ak Parti’nin kuruluşundaki mozayiğe bir bakarsanız, mozayiğin sadece Milli Görüş, tamam Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül ana omurgası bu ama öbür saiklerin Ak Parti’yi çok etkilediğini ve değiştirdiğini göreceksiniz. Şair diyor ya; ‘’Bir başkası olmaktan yorulur kalbim’’, Ak Parti 2011’e kadar bir başkası olmaktan yorulan bir parti hüviyetindeydi.
TAYYİP ERDOĞAN’IN AK PARTİ İKTİDARINDA KAYIP YILLARI VAR.
Az önce söylemeye çalıştığım tam da buydu. Tayyip Erdoğan ‘ın bugünkü FETÖ anlamında karşıtlığını ve duruşunu bilmemize rağmen Ak Parti’yi o zihniyetin bu derece etkileyebilmiş olmasının sebeplerini sormak istiyorum
-Çalmuk: İşte biraz önce konuştuk. Hazır kadrolar, dış dünyayla ilişkiler, Hem Amerika’yla hem Avrupa’yla, Ak Parti’nin Avrupa açılımı, Amerika açılımı. Kurulu bir düzen var. İkincisi bunların işbirliği yaptığı ülkeler, Amerika, İngiltere, Vatikan, İsrail. Bunların lobisi var, bunlar güçlü. Mesela taktik aynı. Necmeddin Erbakan’ı Odalar Birliği’ne öneren adam Jefi Kamhi. Erbakan’ı Odalar Birliği’ne getiren adamlardan biri Sırrı Enver Batur. Nikah şahidi. Erbakan da belli bir aşamaya kadar bunların yanında gelmiş ama olayı öğrenmesi lazım. Dünyayı öğrenmesi lazım. Biz iktidarın içinde değiliz. İktidarın parametreleri nedir? Çok iyi bilmiyoruz. Derin devlet nedir bilmiyorduk bize çok ayrı. Kozmik Oda nedir bilmiyorduk. Asker nedir? Bilmiyorduk. Biz sadece askeri yürürken rap rap sesiyle gözyaşı döktüğümüz insanlar olarak bilirdik. Artık yönetme sanatına erdiler bunların hepsi. Tayyip Erdoğan’ın piştiği nokta, ana dinamik bu. Şimdi arkasında bir derin millet iradesi olduğu için Tayyip Erdoğan güçlü. Tayyip Erdoğan bu iradesini 2007’de alsaydı daha başka şey olurdu. Belki Tayyip Erdoğan açık söylemiyor ama Tayyip Bey’in Ak Parti iktidarında kayıp yılları var. Bu yılları telafi edebilmek için bu milli harp sanayi. Ak Parti ne zaman başladı bu icraata? Ak Parti’nin 10 yılı kayıptır bu anlamda. Kendi iktidarı kayıptır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Eğitim ve Kültür konusunda da aynı özeleştiriyi yapıyor.
-Çalmuk: Aynı görüşteyiz. Yani ilk defa bu anlamda Kültür hayatımıza çok ciddi bir mekanizma getirecek anlamında görebiliriz. Şimdi biz 28 Şubat’ın halen yaralarını sarmakla meşgulüz. 28 Şubat’ta devlete odaklanan işi Fetö’yle hala temizle temizle bitiremiyoruz.
BÜROKRATİK OLİGARŞİ DİRENİYOR
Bu noktada 28 Şubat mağdurlarının durumundan da bahsetmeden geçemeyeceğim. 28 Şubat zihniyeti bin yıl sürmedi ama oluşturduğu mağduriyetler halen devam ediyor. Askerden brifing alan yargının kararlarıyla halen cezaevinde olan insanlarımız var. Bu insanların sıkıntılarına maalesef çözüm bulunamadı.
-Çalmuk: Ümit ediyorum ki sıra çok gecikmiş olarak Salih Mirzabeyoğlu ‘yla bu önlemişti bir ölçüde. Ama devamı gelmedi. Bu anlamda bir yargı reformuyla 28 Şubat mağdurlarına inanın ki mantaliteleri, hukuki delilleri, geçerli delil, objektif delil olmadan mahkum edilen yüzlerce insandan bahsediyoruz. Bir çok kişi, öğretmen, avukat herkes iadesini aldı. Bunlara da sıra gelmesini istiyoruz.
Ama halen bürokraside Tayyip Erdoğan’ın takıldığı nokta şu; Bürokratik oligarşinin bir direnci var. Bu direncini kırma noktasındayız. Kırmak zorundayız. Bakın, yeni seçimler oldu. Erken seçim olacak diye bürokrasi devleti tıkayan bir üslup içinde. 7 Haziran Seçimi’ni hatırlayın, yaprak kımıldamıyor. 1 Kasım’a kadar bürokrasi devleti tıkadı. Halen burada bir uyuşuk, halen iktidarla aynı şekilde koşamayan bir yargı bürokrasisi var. Hala bir devlet bürokrasisi var. Düşünün ki gaza basan bir Cumhurbaşkanı , bir Başbakan var, frene basan bir bürokrasi var. Bu arabanın motorunun yanması demektir.
Ak Parti ve MHP Cumhur İttifakı konusunda anlaştılar. Cumhurbaşkanı Erdoğan Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’yla da görüştü. Onların da muhtemelen katılmasını istedi ama çıkışta yapılan açıklamada Temel Karamollaoğlu o niyette olmadıklarını Cumhurbaşkanlığı Seçimi’nde kendi adaylarını göstereceklerini ifade etti. Şimdi Erbakan döneminde 1991’de Refah Partisi ile MHP arasında bir ittifak vardı. MHP ile yakın durmayı başarabilen onunla birlikte Meclis’e girebilen bir Erbakan figürü vardı. Bugün geldiğimiz noktada Saadet Partisi’nin bu tavrını nasıl değerlendirmek lazım?
-Çalmuk: Siyasette 24 saat çok önemli bir zaman. Bugün ‘Biz kendi adayımızı çıkaracağız’’ diyen genel başkan yarın Genel İdare Kurulu’ndan ittifaka destek açıklaması da çıkarabilir. Yani bunu erken, tabanını tutma, tabanına dinamik mesaj verme Türkiye’de Ak Parti dışında, Cumhur İttifakı’nın dışındaki siyasi partilerle de bir olaya varma noktasında siyasi zemin yoklaması yapıyor.
YENİ DEVLET MODELİ, CUMHURBAŞKANLIĞI MODELİ SAADET ‘E BİR KOALİSYON ORTAĞI, HÜKÜMET OLMA ŞANSI TANIMIYOR.
Sizce Saadet Partisi Cumhur İttifakı içinde bulunur mu, tahmininiz ne?
-Çalmuk: Şimdi 16 Nisan’da Genel Başkanı ‘’Hayır’’ demesine rağmen Saadet tabanı 16 Nisan’da ‘’Evet’’ dedi mi, demedi mi? Buna bakmak lazım. Saadet’in aldığı oyu hesaplarsan ‘’Evet’’ dediği gözüküyor. Şimdi siyaset yapıyor. Niye siyaset yapıyor? Şu anda yüzde 1-2’lerde bahsettiğimiz ama oy oranının yüzde 10’ları geçebilecek bir siyasi mekanizmadan bahsediyoruz.
Tabanını tutmak zorunda ve Temel Bey geldikten sonra Saadet’in siyasi terminolojisi de aktifi de, operasyonel gücü de çok gelişti. Temel Bey bunları korumaya niyetli. Bunları sürdürmeye niyetli. Ve kendi adayımızı çıkaracağız noktasında bile, biliyorsunuz 91 ittifakı siyasi parti adaylarının kendi partilerinden istifa ederek Refah’tan aday olmasıyla yapıldı. Ama bu seçim parti hüviyetleri korunarak, aldıkları oylar kendi partisine sayılarak ama ittifaka da sayılacağı bir model haline geldi. Burada Saadet’in kaybedeceği bir şey yok. Belki Saadet bu anlamda milletvekili sayısını da çoğaltacak.
Yeni devlet modeli, Cumhurbaşkanlığı modeli Saadet ‘e bir koalisyon ortağı, hükümet olma şansı tanımıyor. Bence bu yapı yerel seçimler öncesi Saadet’in bu direnci kırılacaktır. Saadet’in bazı metropol ilçeler, iller dahil Belediye Başkanlığı’nda ipi göğüslemesinin kendi tabanında bu direnci kıracağı düşüncesindeyim. Buna zaman lazım. Tayyip bey iradeyi yapmış ama ben yakın zamanda Tayyip Bey’in biraz daha ileri hamle yaparak mesela Necmeddin Erbakan’ın çok arzu edip de yapamadığı yerli otomobil projesinin başına Erbakan’ın oğlunu getirerek bir koordinasyon görevi vermesi ve onu da Ak Parti saflarına çekmesi çok yerinde olacak görüşündeyiz. Çünkü o alanın dışında kalan herkes süpürülüp gidecek. Eriyip gidecek. Mesela Devlet Bahçeli’nin direnci olmasa Büyük Birlik bugün Cumhur İttifakı’nda yer aldığını açıklayacaktır. Ama Devlet Bahçeli’nin direnci var. Zamanla da bu direncin kırılacağı düşüncesindeyim. Çünkü Türkiye’deki yapılan işler, Afrin’deki Zeytin Dalı Harekatı Türkiye’nin artık parti çıkarlarının üstünde Devlet politikası gerçekleşmesini gösterir. Saadet tabanıyla MHP tabanı, milliyetçi kesim etkileşim halindedir. Milliyetçi hükümetlerde nasıl işbirliği yaptıysa Ben kitapta anlattım 65 yılında Necmeddin Erbakan Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’nin kadrosundan kontenjan adayı gösteriliyor.
1965’te. Bu çok bilinen bir bilgi değil.
-Çalmuk: Değil. Ama Erbakan da affını istiyor. Niye? Mehmed Zahid Efendi o dönemde siyasete izin vermiyor. Türkeş ısrarla Erbakan’ı milletvekili yapmak istiyor. Samsun, Samsun’un önemli bir özelliği de Ali Fuat Başgil’in seçim çevresi. Destek olması. Ama Erbakan’a siyaset izni 1968’de çıktı. Milliyetçi Cephe hükümetlerinde MSP ve MHP yan yanaydı. 1991’de adına Kuva-i Milliye dediler. İnananların ittifakı.
MİLLİYETÇİ, DEMOKRAT, MUHAFAZAKAR
DEVLET BAHÇELİ’NİN YAPTIĞINI AK PARTİ İÇİNDE KİMİ İNSANLAR TAYYİP ERDOĞAN’A YAPMADI
Yani eşyanın tabiatına aykırı bir durum yok yan yana durmalarında. Ayrı durmaları eşyanın tabiatına aykırı gibi duruyor.
-Çalmuk: Benim 2004’te yazdığım İdrak Yolları İltihabı yazısındaki o vatan konseptine uygun bir zemin. Muhafazakar, demokrat ve milliyetçi. Tayyip Erdoğan yeni bir sacayağı kazandı partisine. 2023, 2053, 2071 hedefini artık milliyetçi, demokrat, muhafazakar bir üslupla götürecek. Belki bu anlamda yaptığımız, savrulan parti tabanına yeni bir hedef gösterme operasyonu. Bakın ırkçı demiyorum, Türkçü demiyorum, milliyetçi diyorum. Yani buram buram Türkiye, buram buram Anadolu kokan bir anlayış, Yerli zeminde yerli değerde ufkunu açacak bir yapı. Yeni dönemde 3’lü sacayağına gidecektir. Tayyip Erdoğan’ın demeçlerinde bunu okumaya başladık.
Şimdi 15 Temmuz’da Türk bayrağına karşı tavırlı, tepkili hayatında Türk bayrağı sallamamış insanlar 15 Temmuz’dan sonra günlerce Türk Bayrağı salladılar. Ölürüm Türkiyem şarkısını adam o kadar benimsemiş ki yahu namazda sure aklıma gelmedi bunu okuyacağım geldi diye espri yapacak hale gelmiş. 15 Temmuz artık Türkiye’de milli değerlere, yerli değerlere dönüşü hızlandırdı. Ak Parti’de bu dönüşüm şarttı ve bu MHP’yle yan yana gelen yapı geldi. Ben buna derin millet refleksi diyorum. MHP ve Ak Parti’nin yanına Devlet Bahçeli’nin yaptığını Ak Parti İçinde kimi insanlar Tayyip Erdoğan’a yapmadı. Bu duruş çok önemli bir duruştur. Halen Tayyip Erdoğan’a karşı muhalif duranlar, eleştirenler, eski Başbakanlar, eski Başbakan Yardımcıları Tayyip Bey’e bu irade beyanını göstermediler. Devlet Bahçeli göstermiştir.
EĞER ABDULLAH GÜL SAADET PARTİSİ’NDEN ADAY GÖSTERİLİRSE PARAYI ABDULLAH GÜL ÖDEMEK ZORUNDA KALIR
Saadet Partisi Cumhur İttifakı içinde yer almazsa neler olur?
-Çalmuk: Muhtemelen söylenen iş. Abdullah Gül’ün aday yapılacağı işi. Ben bir tv programında espriyle karışık yapmıştım. Şunu söyledim. Saadet aday gösterir Abdullah Bey’i, ben Abdullah Bey’in çok da aday olacağını düşünmüyorum ama saikler var. Eğer aday gösterilirse parayı Abdullah Gül ödemek zorunda kalır yani.
TAYYİP ERDOĞAN’I NEYLE SUÇLAYACAKLAR?
DÜKKAN AÇIYORLAR DA, DÜKKANDA NE SATACAKLAR?
Saadet Partisi bu süreçten nasıl etkilenir, Milliyetçi, muhafazakar ve demokrat cephenin haricinde konumlanırsa bundan nasıl etkilenir?
-Çalmuk: Tayyip Erdoğan’ı neyle suçlayacaklar, emperyalist mi diyecekler, işbirlikçi mi diyecekler, vatan haini mi diyecekler? Eskiden diyorlardı. Artık Milli Görüş gömleğini çıkarttı. Özel sohbetlerde Milli Görüş’ün bir gömlek olduğunu belirtemeyen bir Cumhurbaşkanı var. Şehit cenazelerinde Kur’an okuyan bir Cumhurbaşkanı var. Şimdi Tayyip Bey’i neyle suçlayacaklar da tabanı muhafaza edecekler? Eşi başörtülü, çocuklarını ısrarla İmam Hatip’e göndermiş. Ne diyecekler Tayyip Bey’e? Nasıl bir politika üretecekler?
Evet dükkan açıyorlar da dükkanda ne satacaklar? Yani birbirinin aynısı aday göstereceklerse veya Abdullah Gül -Tayyip Erdoğan seçiminde, Saadet seçmeni Tayyip Erdoğan olmayan hangi unsur nedeniyle gidip Abdullah Bey’e oy verecek. Onun için köprünün altından çok sular akması, Tayyip Bey’in bu anlamda bir anti propaganda ile kötülenmesi lazım. Şu anda hiç kimse Tayyip Bey Saadet politikalarının dışında hareket ediyor. İşte emperyalistler işbirliği yapıyor, zalimlerin yanında öyle mi? Saadet’ten daha çok Filistin Davası’nın adamı. Saadet’ten daha fazla Suriye Davası’nın adamı. Saadet’ten daha fazla Müslüman ülkeler Davası’nın adamı.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...