Analarının aksütü gibi helal haklarını talep etmek için, Tandoğan Meydanında toplandılar.
Hangi ara bu kadar çaresiz bırakıldılar.
"On bin lira ile geçinemiyoruz!!!" diye seslerini duyurmak için çırpınırken görmezden gelindiler...
Neden?
Her biri bu ülke için emek vermiş yorgun, bir o kadar da kırgın yürekli büyüklerimiz.
Emekliler.
Kimileri eli öpülesi anne, baba, kimileri amca, teyze, nine ve dede...
Ama işte her biri uzun bekleyişin ardından çare arayışındalar.
Yokluğa, yoksunluğa, açlığa, barınma çaresizliğine...
Bundandır konuşurken titreyen seslerindeki acı, ayaküstü direnmek için gösterdikleri inanılmaz çaba.
Umut her zaman fakirin ekmeğidir ya!
Hergün söylemler, rakamlar değişse bile yaşama dair yaşanmış olanlar orada duruyor.
Aç gezenin halinden tok gezen anlamıyor!
Bütün bu kötü koşullar en çok da Z kuşağında yeni bir sorgulamayı beraberinde getiriyor.
İnsan var olmayı hak ediyor mu?
Ezcümle sorunlar bitmiyor.
Sorunlara çare arayanların çabası yetmiyor.
Hazin bir arayışla gösterilen çabaların sonu gelir mi?
Ya da bu sesler yerini bulur mu?
Şimdilik bu sorular cevapsız kalıyor.
Zamana bırakılan her çözümsüzlük çiğneyip çiğneyip uzatılırken, birden patlayan sakız gibidir.
Hep.
Ama yine de çabalar boşa gitmez.
Birgün bir yerde öğretir ki yaşam:
Açlığıda, çaresizliği de, yenecek olan vicdanlı, koca yürekli insanlar hep vardır.
Mucizelere inanırsak şayet!