Röportaj/ Talat Atilla
Almanya tarafından suç örgütü olarak nitelendirilen, "Almanyalı Osmanlılar" la bağlantılı olduğu öne sürülen ve Sedat Peker'in açıklamalarında adı geçen Taner Ay’ın ölümüne ilişkin tartışmalar devam ediyor.
İddiaları sormak için kısa süre önce Bulgaristan'da trafik kazasında ölen Taner Ay'ın babası İş adamı Çetin Ay'la Ankara Bilkent'teki evinde görüştüm.
Çetin Ay'ı görüşmeye ikna etmek kolay olmadı. Çünkü bir yandan oğlu Taner Ay'ın vefatı, diğer yandan soruşturmanın devam etmesi nedeniyle savcılığın şifai olarak sessiz kalınmasını istediğini söyledi.
Kendi adına yapıldığı söylenilen tüm açıklamaları yalanlayan Çetin Ay, yasal olarak konuşamayacağını ama yanında 12 sene genel müdürlük yapan Eski Emniyet Müdürü Alim Tülek'in bana yapacağı tüm açıklamaların doğru olduğunu belirtti.
Çetin Ay, trafik kazasında vefat eden oğlunun emaneti olduğunu söylediği Türk bayrağının yanında fotoğraf çekilmemizi rica ederken, eski emniyet müdürü Alim Tülek de oradaydı.
İçinde Sedat Peker'den Eski Başbakan Binali Yıldırım'a....
KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar'dan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'na kadar onlarca ismin geçtiği o açıklamayı virgülüne dahi dokunmadan yayınlıyorum.
İŞTE O AÇIKLAMA:
Ben Alim TÜLEK.
Öncelikle, bu açıklama kararımı hiç kimsenin etkisi, telkini, tesiri ya da baskısı olmadan tamamen kendi karar ve insiyatifimle aldığımı beyan ederim. Aşağıda anlatacaklarım, Taner AY’ın 2005 yılından, 29 Aralık 2021 gecesi Bulgaristan’da geçirdiği trafik kazasında yaşamını yitirmesinden sonra günümüze kadar gelen tüm süreci kapsamaktadır.
AY Ailesi’ni 2005 yılından beri tanıyorum. Taner AY’ın Babası Çetin AY ile Ankara Esenboğa Havalimanı VİP Büro Amiri iken tanıştım. Çetin AY 2005 yılında yanıma gelip Almanya merkezli BMW fabrikalarının da içinde bulunduğu onlarca ayrı şirketi barındıran, dünyanın en zengin ailelerinden biri olan Quandt Ailesi’nin üyesi Sonja QUANDT’ın Türkiye’ye geleceğini, adı
geçeni uçaktan inişinde bizzat karşılayarak jest yapmak istediğini söyledi. Çetin AY’a sadece S.QUANDT’ın Türkiye’ye neden geleceğini sordum. Çetin AY; BMW’nin sahibinin arkadaşı olduğunu, Türkiye’ye yatırım yapması için ısrarları neticesi şirketin Türkiye’ye yatırım yapma kararı alacağını bu seyahatin o yüzden çok önemli olduğunu söyledi. Tereddüt etmeden talebini kabul ettim. Gerekli izin ve prosedürleri halletmeleri konusunda VİP görevlilerine talimat verdim. Hatta bizzat Çetin Bey ile birlikte uçak önüne kadar giderek BMW’nin sahibini karşıladım. Çünkü ülkeme yatırım yapmak için dünyanın en zengin ailelerinden birisi geliyordu, ve gelen bu
misafiri Çetin Bey’in Havalimanında en iyi şekilde karşılamasına destek vermeliydim.
Yukarıda yazdıklarımı hikaye olsun diye anlatmadım. 2000 li yıllarda Türkiyenin ekonomik durumunu bilen kişiler beni destekleyecektir ki, o dönemde de etkisini tüm Türkiye’nin yaşadığı ekonomik buhranın, uzun yıllardır sürdürülen yanlış politikaların sonucu olan üretim
noksanlığının oluşturduğu tüm olumsuzluklara rağmen, kendisi yangına körükle gitmek, eleştirmek, oturduğu yerden ahkam kesmek yerine, kendi elini de taşın altına koyarak, çözüme katkıda bulunmayı, cari açığı kapatmakta hatırı sayılır bir yatırım yapmayı kendisine hedef koyan, koca yürekli bir adamla tanışmıştım. Ve tanıştığımız o günden beri kendisi ile kimi zaman dostluğumuz, kimi zaman da abi kardeşliğimiz kesintisiz olarak devam etmektedir.
Taner AY’ı da 2005 yılında tanıdım. Kendisi Çetin AY Bey’in 1994 doğumlu küçük oğludur. Tanıştığımızda 11 yaşında henüz ilköğretim okuluna giden saf, berrak, temiz kalpli, güzel bir çocuktu. Almanya’da bir Türk olarak yaşamanın zorluklarını ancak orada uzun süre yaşayan insanlarımız bilir. Çetin AY da onlardan birisiydi. Almanya’da ticaret yapan,vergi veren,onlarca hatta yüzlerce işgücüne sahip bir şirketin başındaydı. Tabi ki orada yaşayan her Türk Vatandaşı gibi onun da kalbinin bir köşesi Türkiye’deydi. Aramızda yaptığımız pek çok konuşmada bunu dile getirmiştir. Memleketine de faydalı olmak, orada kazandığı ticari ilişkilerle başlattığı dostlukları her fırsatta harekete geçirmeye çalışır, Holding sahiplerini Türkiye’de yatırım yapmaya teşvik etmeye çabalardı. Ancak yaşadığı ülke olan Almanya’da yaşayan illegal güçler onun bu niyetini durdurmak daha da yükselmesini kendilerince engellemek amacıyla uyarı niteliğinde saldırıya geçtiler.
"GECE YARISI DEPOSU KUNDAKLANDI"
2006 yılında bir gece yarısı şirketinin merkez binasının da bulunduğu 40.000 m2 büyüklüğünde deposunu kundakladılar. Ve medya aracılığı ile de itibarını sarsmak istediler. Yanan deposunda bulunan mallarına ancak 30 milyon Euro bedel biçtiler. Bildiğim kadarı ile 30
milyon Euro kadarını sigorta şirketi karşıladı. Maddi zararı sigortadan aldığı paranın çok çok daha üzerindeydi. Saldırganlar Çetin Bey’in akılcı takibi ve depo çevresindeki kamera kayıtlarının
tekrar tekrar incelenmesi sonucunda yakalandı ve 12’şer yıl hapis cezası aldılar.
Çetin AY, Kırşehir ilinin Kaman ilçesindendir. Bir Anadolu kentinde yaşayan ailenin en büyük oğludur. Alevi olmamasına rağmen Almanya Alevi İslam Birliği Derneği Başkanı Merhum Alişan Hızlı ile yakın dostluğu bulunmaktaydı. Derneğin düzenlediği pek çok toplantıya maddi anlamda destek verir, vatandaşlarımızın her anlamda birlik beraberlik içinde yaşamasına katkıda bulunmaktan mutluluk duyardı. Bir Muharrem Ayı oruç iftarında ben de Alişan Hızlı Bey’in daveti ile Almanya’ya giderek bizzat o yemeklerden birine katıldım. Söylediğim her şey delilleri ile ispatlıdır. Yazımın sonunda yeralan fotoğraflarda söylediğim her şeyin belgesini bulacaksınız. Başkalarının yaptığı gibi Google’dan aratarak yazdıkları yalan yanlış bilgileri değil tamamen ispatladığım bilgileri konuşuyorum.
"TÜRKİYE'YE UÇAK FABRİKASI KURUYORUZ"
Çetin AY, 2010 yılında dönemin KKTC Başbakanı Derviş Eroğlu’nun talebi ile Bakanlar Kurulu kararı ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Düsseldorf Fahri Temsilcisi olarak atandı. KKTC ile gönül bağı neticesi bu görevi kabul etmiş, o günden bu güne kadar ihtiyacı olan her Türk Vatandaşına yaptığı gibi her KKTC vatandaşına da maddi ve manevi desteklerini esirgememiştir.
2011 yılında büyük bir heyecan ile beni telefonla aradı. Almanya Türkiye arasında köprü olma görevini üstlenmişti. Orada yatırım yapma kapasitesi olan büyük şirketlerin sahipleri ile görüşerek
onları Türkiye’de yatırım yapmaya ikna ediyordu. “Alim, çok heyecanlıyım. Abinle gurur duy. Türkiye’ye geliyorum. Airbus ile anlaştım. Türkiye’ye uçak fabrikası kuruyoruz. Alman Ekonomi Bakanı ile birlikte geliyoruz.” Evet birkaç hafta içerisinde Türkiye’ye geldiler. İstanbul’da Feriye Restaurantta Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti heyeti olarak bir Bakan, bir Bakan Yardımcısı, Müsteşarların, ilgili Genel Müdürlerin, Teknik danışmanların olduğu bir toplantıda Alman Bakan ve Uçak Fabrikası yetkilileri ve projenin sermayedarları ile bir araya geldiler. Toplantı sonucu Türk Tarafının yatırıma destek olacağı ifade edildi. Lakin ertesi günlerde 2011 dönemini siyaseten en güçlü kişilerinden biri tarafından Çetin Ay, Ankara’ya davet edildi. Kendisi toplantı çıkışında beni telefonla aradı. "Alim, bana hangi cemaate bağlı olduğumu, hangi cemaatin bana referans olacağını sordular." dedi. Ben de kendisine “Çetin
Bey, bir cemaatin referansı ile gitsen daha iyi olur, bu uçak fabrikası işini Türkiye’de yaparken siyasi,bürokratik işlemler böyle olduğunda daha hızlı ilerliyor maalesef. Sen en iyisi HUDER Genel Başkanı Avukat Hüseyin Kaya ile konuş. O Milli Görüşçüdür. Müsiad vs. hepsini tanır. Seni onlarla ancak o tanıştırabilir.” dedim. O da 3 gün sonra beni aradı.
"'TÜRKLÜĞÜMÜ, MÜSLÜMANLIĞIMI', CEMAATÇİ VE YANDAŞ OLMADIĞIM İÇİN GEÇERLİ SAYMADILAR"
“Alim, beni Almanya Düsseldorf Müsiad Başkanı yaptılar.” dedi. Düsseldorf Müsiad Başkanı ünvanıyla Ankara’ya görüşmeye geldi. Tahmin edeceğiniz gibi,yine projeye kendi verecekleri ismin dahil edilmesi şartıyla destek verebileceklerini Alman makamlarına iletmişler. Bu talepleri Alman ortakları ve Çetin Bey tarafından kabul edilmeyince Uçak projesi de patlamış oldu.
Konu ile ilgili basına yansıyan haberi ayrıntılı olarak okuyabilirsiniz. "Türklüğümü, Müslümanlığımı, Ülkeme olan sevdamı, Cemaatçi ve yandaş olamadığım için geçerli saymadılar.” Ve böylece bir projesi daha patladı ve yaptığı proje için harcadığını
bildiğim yaklaşık 5 Milyon Euro masraf ve emekleri de boşa gitmiş oldu. Elbette kaybettiği para kadar, ülkemizde yaptıracağını planladığı uçak fabrikasını yapamamasına üzüldü.Yaşadığı hayal
kırıklığını uzun bir süre atlatamadığı gibi bu durum Türkiye’den ziyade Almanya, Avrupa ve diğer ülkelerde yaptığı ticari projelere daha çok zaman ayırmasına sebep oldu.
KİTABI OLMAYAN KÜTÜPHANEYE 'KÜTÜPHANE AMİRİ' OLARAK ATANDIM
2012 yılının Ekim ayında ben Almanya’ya geldim. Yazımın başında söylediğim gibi Ankara Esenboğa VİP Amiri olarak görev yaparken, O dönem pek çok kişiye yapıldığı gibi belli bir cemaat ya da gruba ait değilsen,mutlaka cezalandırılıyor,mutlaka mobbinge maruz bırakılıyordun. 14 yıl Havalimanında gecesini gündüzüne katarak mesai kavramı olmadan yoğun şekilde çalışmama rağmen dönemin Havalimanı Emniyet Şube Müdürü tarafından sürekli sistematik artan mobbinglerine maruz kaldım. İleride FETÖ örgütü üyeliğinden de ceza alacak olan Şube Müdürü H.B tarafından itibarım bile gözetilmeden apar topar bir gece yarısı tarafıma haber dahi verilmeden ilişiğim kesilerek Diyarbakır Polis Meslek Yüksekokulu’na gönderildim. Orada da yine ileride FETÖ Örgütü üyeliğinden ceza alacak olan Okul Müdürleri A.Ö ve A.O ile diğer
Şube Müdürleri tarafından itibarım ve polis kimliğim, kariyerim yok edilmeye çalışıldı. Esenboğa Havalimanı VİP Müdürlüğünden kitabı olmayan kütüphaneye “Kütüphane Amiri” olarak atandım. 2012 yılının Ekim Ayında Emniyet Müdürlüğü rütbemden ve memuriyetimden istifa ettim. Çetin Ay Bey’in teklifi ile birlikte çalışmaya başladık. Kendimi anlatmayı kısa kesiyorum lakin mensubu olduğum Emniyet Teşkilatımın o dönem mağdur olan hiç kimseye sahip çıkmaması gibi,bana da sahip çıkmamasının hala kalbimde büyük bir yara olduğunu da bilmenizi de isterim. Hiçbir zaman kimsenin adamı olmadım. Sadece Devletin Adamı olmaya çalışan benim gibilerin Cemaatlerin elinde top gibi oynatılmalarına teşkilattan kimsenin sesi çıkmadı. Çetin Bey ise konuları ayrıntılı olarak bildiği için, o günden sonra beni yanından ayırmadı. İşte bu açıklamalarımın bir nedeni de bana gösterdiği bu vefaya karşı kendisine duyduğum sevgi ve vicdanı sorumluluğum gereğidir. Aile üzerine atılan asılsız, ispatsız, temelsiz iftiraların tamamı yalandır. Ve o yalancılar bunların yalan olduğunu, gerçek olmadığını bile bile karalama haberlerine devam etmektedirler.
Avrupa’da ve diğer ülkelerde Enerji, Telekominikasyon, Savunma Sanayi, Gayrimenkul alanlarında faaliyet gösteren Esi Holding Yönetim Kurulu Başkanı Çetin Ay Bey ile birlikte çalışmaya başladım. Gayrimenkul alanında faaliyet gösterirken, 2012 öncesi Türkiyede inşaat sektöründe ve pek çok örnek projede kendisini kanıtlamış olan Durmaz Grup ile Esi Holding arasında Almanya’da birtakım yatırımlarda beraber-ortak hareket etme noktasında önceden bir anlaşma yapılmıştı. Durmaz Grubun Yönetim Kurulu Başkanı Remzi Durmaz ile Almanya’da yapılan gayrimenkul ve inşaat yatırımlarının kontrolü ve koordinatörlüğünü yapmak üzere Durmaz Grup ve Esi Holdingin temsilcisi olarak Almanya merkezli Durmaz şirketlerinin Genel Müdürü olarak görev aldım. Çetin Ay Bey’in Dışişleri Bakanımız, Sayın Mevlüt Çavuşoğlu ile yakın dostluğu bulunmaktadır. Avrupa Parlementosu görevinde bulunurken ve sonrasında Ak Parti Antalya Milletvekilliği görevleri sırasında Remzi Durmaz’ın tanıştırması ile başlayan dostluklarının temeli 2012-2013 yıllarına dayanmaktadır. Sayın Bakan, çoğu zaman yoğun bir tempoda çalıştığı için, Avrupa seyahatlerinde Düsseldorf’a yakın olan ülkeye geldiğinde, biz de yanına gider, onun Resmi ziyaretlerini bitirmesini bekler, Resmi ziyaretleri bittikten sonra istirahat edeceği otelde veya bir restaurantta bir araya gelerek,kısa süre için dahi olsa hasret giderir, zaman zaman tavla oynar,bazen golf oynar, bazen onun golf oynaması sırasında birlikte yürüyüş yapar, dostluğumuzu devam ettirme adına, güzel vakit geçirmek adına bir araya gelirdik.
Almanya’ya geldiğinde ve özellikle Düsseldorf’a yakın yere geldiğinde Çetin Bey, Sayın Bakanımızı birkaç defa evinde ağırlamıştır. Taner Ay kardeşim de Mevlüt Bey’e Amca diye hitap eder, onunla çektirdiği fotoğrafları Sosyal Medya hesabından paylaşırdı. Evet,Taner Ay’ın paylaştığı fotoğrafların belki de tamamında biz de oradaydık. Babası, abisi ve ben de pek çok defa fotoğraf çekiminde yanındaydık. O fotoğraflardan benim de yeraldığım birkaç tanesini yazımın sonunda ekleyeceğim.
"BENİ MAHCUP ETME, BU İŞİ SEN ÇÖZERSİN"
17 Şubat 2017 günü Çetin Ay Bey ile birlikte Düsseldorf şehir merkezinde bulunan bir yunan balıkçı restaurantında yabancı misafirlerimiz ile bir iş yemeğinde iken, saat 17:00 sıralarında
Dışişleri Bakanımız Sayın Mevlüt Çavuşoğlu beni telefonla arayarak Çetin Ay Bey’i istedi. Çetin Bey’e “Başbakan Binali Yıldırım ile birlikte Münih Güvenlik Toplantısında olduklarını, Cumartesi günü yarın Oberhausen kentinde Başbakan Binali Yıldırım’ın seçim için Vatandaşlarımızla bir miting yapacağını, önceden ayarlanan spor salonunun Alman yetkili mercilerce mühürlendiğini ve sigortasının son dakika iptal edilmesi nedeniyle toplantının da iptal edilmesi gibi bir dizi problem olduğunu” söyleyerek “Çetin, meseleyi Büyükelçilik ve Almanya’daki heyetimiz dahil çözememiş, bize anlatılırken ben Başbakan’a, benim orada bir işadamı arkadaşım var, Almanya’da ikili ilişkileri kuvvetlidir. O bu işi çözer dedim. Beni mahcup etme, bu işi çözersin sen!" dedi.
Türkiye ile Almanya arasında oluşması muhtemel krizi önlemek adına derhal harekete geçtik. Çetin Ay Bey ile birlikte, ikili ilişkilerini kullanarak,aradaki problemleri hızlıca çözdük ve ertesi gün Sayın Başbakan aynı toplantı salonunda seçim mitingini yapabildi. Başbakan ile beraber olan heyette o dönem Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehdi EKER, Ankara Milletvekili Mücahit ARSLAN, Şimdiki Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin ALTUN ve Düsseldorf’a gelen diğer Ak Parti Milletvekilleri ile Berlin Büyükelçisi Ali Kemal Aydın Bey ile diğer Büyükelçilik görevlileri eminim anlattığım durumu teyit edeceklerdir. Çetin AY Bey ile birlikte Merhum Taner AY ve ben de mitingin düzenlendiği toplantıya katıldık ve toplantı salonundan çıkışta şirketimize ait araçlarla tüm heyetle birlikte Başbakan’ı uğurlamak üzere Düsseldorf Havalimanı’na, Apronda uçuşa hazır halde bekleyen Başbakanlık uçağının yanına kadar gittik. Taner Ay Kardeşimin paylaştığı Başbakanlık uçağının fotoğrafları o güne aittir. Uçağa biz binmedik. Başbakanı ve beraberindeki heyeti Münih’e uğurladık ve evimize döndük. İlerleyen günlerde Başbakan Sayın Binali Yıldırım’ın Çetin AY Bey’e hitaben yazdığı Teşekkür Mektubunu ve o güne ait diğer
fotoğrafları da ekte görebilirsiniz.
Aslında, Ay Ailesinin günümüzde yaşadığı sorunların başlangıcının Şubat 2017 tarihi olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Sayın Başbakan’ı Münih’e uğurladıktan sonra yolda Çetin Ay Bey’e aynen şöyle söyledim. “Çetin Bey, umarım bu çabalarınla bugünden sonra Almanya’daki farklı grupların hedefi olacağının farkındasındır.”
Kendisi de bana “Türkiye Devletimin itibarı ve Almanya ile olan iyi ilişkilerin devam etmesi için böyle yapmamız gerekiyordu. Gereken neyse, bana düşen neyse onu yaptım. İnşallah iyi niyetimi her iki Devletim de doğru anlar.” demiştir. Ancak yapılan iyi niyet kasıtlı olarak her iki devletin de aleyhine çalışan illegal örgütler tarafından tepki ile karşılandı. Şirketimize ve bizlere karşı tehdit telefonları, mesajları ve her türlü sosyal medya platformlarından aleyhimize yazılar, adım adım artan, saçma sapan iftiralar atılmaya başlandı. Merhum Taner AY Kardeşim, 21 yaşında genç bir ergen olarak elbette bu tehditlerden ve tepkilerden bizden daha fazla etkileniyor, kendisini sosyal medyada olduğundan daha güçlü göstererek tehditlerin önünü kesebileceğini düşündüğünden hareketle, sosyal medyada güçlü gördüğü Alman ve çoğunlukla Türk Devlet Adamları ile birlikte çekilmiş fotoğraflarını paylaşıp, kendisini yalnızken bile koruyabileceğini hissettirecek, üniformalı, tabancalı ve Türk Bayraklı fotoğraflarını paylaşmaktaydı.
Osmanen-Germania grubuna dahil edilme iddiaları ve iftiraları o paylaşımlardan sonra başladı. Halbuki Taner AY’ın ne Osmanen-Germania adlı grup ile ne de dünyanın herhangi bir yerinde
herhangi bir illegal örgüt ile hiçbir zaman ilişkisi olmamıştır. Bahsi geçen grubun tüm yönetici ve üyeleri Alman makamları tarafından yapılan operasyonlar ile yakalanmış, hepsi Mahkemelerce
cezalandırılmış, yöneticileri hapis cezaları almış, faaliyetleri tek tek raporlanmış, haklarında binlerce sayfayı bulan iddianameler düzenlemiştir. İftiraların atılması sonrasında avukatlarımızın
araştırmaları sonucunda, bahse konu derneğin 2018 yılında tüm Almanya’da yasaklandığını öğrendik. Binlerce sayfa düzenlenen iddianamelerin hiçbirisinde Taner Ay’ın ismi bile geçmezken,
FETÖ,PKK, DHKP-C ve halen Almanya’da aktif olan NSU gibi suç örgütleri, Merhum Taner AY’ı sanki bu grubun yöneticisiymiş gibi göstererek,kendisine iftiralar atarak, üye bile olmadığı halde
Mahkeme kararı ile ceza aldığını söyleyerek, Almanya’da yaşadığı halde Almanya’ya giremediğini bile iddia ederek kendisini apaçık hedef göstermişlerdir. Taner AY, kendisi hakkında yapılan çirkin ve mesnetsiz iftiralara karşı Alman Mahkemelerinde suç duyurusunda bulunmuş,Taner Ay’ın iftiralara karşı açtığı davalar devam etmektedir. Ayrıca Alman Makamlarından açık ölüm tehditlerine karşı Koruma talebine bulunmuştu.
2017 yılının başında Temmuz ayında, 2015 yılından beri kanser tedavisi gören eşimin Almanya’da tedaviye cevap vermemesi neticesi onunla ve çocuklarımla daha fazla vakit geçirme isteğim doğrultusunda şirketlerin Genel Müdürlüğü görevlerimden ayrılarak Türkiye’ye döndüm. Eşim birkaç ay sonra yakalandığı amansız kanser hastalığının tekrar nüksetmesi neticesi vefat etti. Halen Türkiye’de ikamet etmekte,çocuklarımla birlikte Türkiye’de yaşamaktayım. Durmaz Şirketlerinin Genel Müdürlüğü görevine benden kısa süre sonra Taner AY getirildi. Bunları neden anlatıyorum, Çünkü Taner AY’a ve AY Ailesine atılan mesnetsiz iftiralardan biri de Burak BAŞLILAR isimli kişinin Taner AY ile kirli ilişkilerde olduğunun iddia edilmesidir. Taner AY’ın Genel Müdürlüğünü yaptığı şirketlerden birisinin adı DURMAZ İNTERNATİONAL GmbH şirketidir. Benim Genel Müdürlük zamanımdan da daha önce satın alınan bir gayrimenkula sahip olan şirketin hissedarları, Çetin Ay ve Remzi DURMAZ’dır. R.DURMAZ Şirkette kendine ait olan hisselerinin bir kısmını B.BAŞLILAR isimli kişiye satmıştır. Durmaz Germany GmbH şirketi de tüm hisseleri ve bünyesinde bulunan gayrimenkulleri ile birlikte B.BAŞLILAR’a o günkü piyasa değerinde satılmıştır. Taner AY, gayrimenkulu ve şirketi satın alacak kişi olarak katılan B.BAŞLILAR isimli kişi ile satış ve devir süreci için yapılan bir toplantıya katılması neticesi tanışmıştır. Taner AY ile Burak BAŞLILAR arasında bu anlattıklarım dışında hiçbir ticari ilişki
olmamıştır.
SEDAT PEKER, AK PARTİ MİLLETVEKİLİ METİN KÜLÜNK ARACILIĞI İLE ALMANYA'DAKİ BİR GRUBA PARA GÖNDERDİĞİNİ İTİRAF ETTİ
Sedat PEKER, bir gün bir video yayınladı ve Türkiye gündemini değiştirdi. Kendisinin düzenli olarak para gönderdiğini iddia ettiği milletvekilinin ismini vererek, AK Parti Milletvekili Metin KÜLÜNK aracılığı ile Almanya’daki bir gruba zaman zaman para gönderdiğini itiraf etti. Ancak konuşmasının hiçbir anında Taner AY ismi geçmediği halde,Taner AY’ın bahsedilen grup veya herhangi bir illegal grup ile hiçbir bağının olmadığı mahkeme kararları ile kesinleşmiş olduğu halde bazı kirli hesap içerisinde olan kişiler tarafından sosyal medyada tekrar iddiaların ve iftiraların odağına yerleştirildi.
Gizli bir elden topyekün talimat aldıkları apaçık belli olan kişi ve kişiler, aynı anda Taner AY ve ailesine saldırmaya başladılar. Taner AY sosyal medya aracılığı ile ve yaptığı basın açıklaması ile yazılanların iftira olduğunu deklere etmesine rağmen,ispatsız iddialarına devam eden kalemi başkaları tarafından satın alınmış olan kişiler Taner AY’ın bu açıklamalarına rağmen, Hem Türkiye’de hem de Almanya’da kendisini hedef göstermeye devam ettiler. Ne basın ahlakı, ne insani ve vicdani değerler, ne de insan hakları evrensel kanunları onların bu gözü dönmüşsaldırılarını durdurmaya yetmedi. Kadın satıcısı dediler, uyuşturucu kaçakçısı dediler, silah kaçakçısı dediler. Tayyip ERDOĞAN’ın Kasası dediler, İzmir HDP binasına yapılan saldırıların faili olduğundan tutun da, Çetin AY’ın sahibi olduğu kendi ailesi için yaptırdığı, ikamet ettiği evinin aslında bir bakana ait olduğunu bile iddia ettiler. Böyle bir karalama kampanyası organize olabilen profesyonel örgütler tarafından ancak medya desteği ve araştırıcı değil araklayıcı gazeteci kılıklılar tarafından yönetilebilir. Buradan Sedat PEKER’e de seslenmek istiyorum.
Konuşmalarında her zaman kızım için, evlatlarım için dünyayı yakarım diyorsun. Senin bir açıklamandan dolayı masum genç bir çocuk hayatını kaybetti. Acılı ailesi evlatları suçsuz olduğu halde, hayatı boyunca hiçbir suça karışmadığı halde, Taner AY’ın suçsuzluğunu kanıtlamaya çalışıyorlar. Senin evladın değerli de diğerlerinin evlatları değerli değil midir? Vicdanına sesleniyorum. Bu acılı aileye bir açıklama borcun var.. Sen Taner AY’a para göndermedin! Bunu herkes zaten bilmektedir. Taner AY senin açıklamalarından sonra suçsuz yere hedef gösterildi ve şüpheli bir trafik kazası sonucunda hayatını kaybetti. Artık gerisi senin insafına
vicdanına kalmış...
Yukarıda bahsettiğim gibi, Babası Çetin AY, 10 Şubat 2010 tarihinde alınan KKTC Bakanlar Kurulu Kararı gereği, o günden beri Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Düsseldorf Fahri Konsolosluğu görevini yürütmektedir. Çetin AY ve Taner AY, 18 Aralık 2019 ‘da Ankara Marriott Otel’de yabancı şirket ortakları ile yaptıkları toplantı sonrasında, otel lobisinde çay içerken, Türkiye’ye gelen KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Ersin TATAR bulundukları otele ve lobiye gelmiş, Çetin AY Bey’in daveti ile Sayın Ersin TATAR ile ikram edilen çay eşliğinde kısa bir sohbet gerçekleştirmişlerdir.
Yabancı ortaklarının da yanlarında olması nedeniyle birkaç hatıra fotoğrafı çektirmişler, fotoğraflardan birinde Taner AY ve Babası Çetin AY, diğer fotoğrafta ise Taner AY ve yabancı misafirler yeralmaktadır. Taner AY ve Türkiye’deki yabancı ortakların da bulunduğu şirketinin KKTC Devleti veya Hükümeti ile hiçbir ticari faaliyeti,görüşmesi yoktur. Hiçbir zaman da olmamıştır. Olası bir ticaret ihtimali dahi gündeme gelmemiştir.
Taner AY ile Sayın TATAR’ın fotoğraflarının, Taner AY’a atılan iftiraların da eklenerek basına servis edilmesine öncü olan yalancı kalemlerin tek amacı, itibarlarına leke düşürmeye alışmaktır. Burada üzüldüğüm nokta, Sayın TATAR, Ankara Marriott Otel'de yaşanılan bu karşılaşmada Düsseldorf Konsolosu Çetin AY ile daha önceden tanıştıkları halde, “kendisini tanımam etmem” demek yerine “Evet, O tarihte Almanya Düsseldorf Fahri Konsolosumuz olan Babası Çetin AY Bey ile Otel lobisinde karşılaşıp,kısa bir sohbet ettik, çay içtik. Çetin Bey’in yanında oğlu Taner AY’da vardı.” şeklinde tamamen gerçek olan bir açıklama yapmamasıdır. İftiralara karşı durmak yerine,adeta tepkilerden korkarcasına böyle açıklamaları birkaç dakika sohbet etmelerini şaibeli bir mesele gibiymiş gibi göstermiş, nihayetinde Çetin AY’ın yıllardır özveri ve gururla sürdürdüğü Fahri Konsolosluk görevinden alınmasına kadar ilerleyen bir iftira dalgasının daha da artmasına sebep olmuştur. Bu nedenle, tamamen iftira ve yalanlarla, tanışma üzerinden 1,5 sene geçmiş olmasına rağmen, haksız yere KKTC Almanya Düsseldorf Fahri Konsolosluğu görevinden alınan Çetin AY’ın, Yine aynı Makamlar tarafından aradan zaman geçmeden, iftiralar neticesi zedelenen itibarına karşı, kendisine iade-i itibar edilmesinin, vicdani ve insani sorumluluğun bir gereği olması gerektiğini düşünüyorum. Evet,Taner AY siyasi malzeme yapıldı. İğrenç ve kanıtsız iftiralara maruz bırakıldı. Oysa kısa bir araştırma ile tüm iddiaların yalan olduğu hemen anlaşılacakken, yazanların bile yazdıklarına inanmadığı iftiralarının amacının, doğruları bulmak değil, hedef saptırarak gerçek faillerin ortaya çıkmasını engellemek olduğu düpedüz ortadadır.
"20 MİLYON TEŞVİK ALDIĞI TAMAMEN YALANDIR!"
Burada bu iddiaları yaşayan birinci şahit olarak tek tek cevaplıyorum. Kesin ve net olarak ifade ediyorum ki; Taner AY’ın hiçbir illegal yapı ile hiçbir zaman ilişkisi olmadığı gibi her zaman
onlardan uzak durmuştur. Sayın Cumhurbaşkanının Kasası bile denildi. Taner AY, hiçbir zaman,hiçbir kimsenin taşeronu yada kasası olmamıştır.Yine ispatlayarak söylüyorum ki, ne kendisi, ne de ailesi, babası Çetin AY, veya şirketlerinden herhangi birisi, Türkiye’de herhangi bir
devlet kurumundan ne doğrudan ne de dolaylı yollardan ne bir ihale almıştır,ne de tek bir kuruş para kazanmıştır. Ayrıca merkezi ABD’de bulunan ve Türkiye’de kurulan Taronis şirketi kurulduğu günden bugüne kadar ne doğrudan ne de dolaylı olarak herhangi bir kamu kurumu veya herhangi bir Bankadan teşvik yada banka kredisi almamıştır. 20 Milyon Dolar teşvik aldığı tamamen yalandır, şirketin tüzel kişiliğine yönelik büyük bir iftiradır!! 20 Milyonu bırakın 20 kuruş dahi ne kredi ne de teşvik kullanmamışlardır.!! En kolay şekilde ispatlanabileceği halde hiç araştırma dahi yapılmadan bu iftiralarına devam etmeleri düpedüz alçaklıktır,namussuzluktur. AY Ailesi, AK Parti Hükümetinin gelmesi ile zengin olmamıştır. Ne AK Partinin, ne de daha önceki Hükümetlerin yardımı ile para kazanmış bir aile değildir. Bunu bütün yetkililere sorabilirsiniz. Umarım ki cevaplayacaklardır. Bildiğim ve gördüğüm odur ki; Çetin AY, 1990 yılından beri Almanya’da ticari hayatın içerisindedir. Kazandığı paranın tamamını Almanya,Avrupa ve diğer ülkelerde yaptığı ticaret ile kazanmıştır. 29 Aralık 2021 gecesi 02:30 sularında gelen telefon ile Taner AY kardeşimin bir trafik kazası neticesi kaza yerinde Bulgaristan Sofya ili yakınlarında vefat ettiğini, kaza anında aracında bulunan arkadaşı A.S. nin ise hafif yaralandığını öğrendim. Merhum Taner AY Kardeşimin cenazesi Ankara’ya getirildi ve Ahmet Hamdi Haseki Bilkent Camiinde Cenaze Namazının kılınması sonrasında, cenazeye gelen yakınlarının ve sevenlerinin eşliğinde Gölbaşı Mezarlığına defnedildi.
Taner AY Kardeşimin vefatına kadar birçok iftira ve hedef göstermelerinden bıkmayan karanlık ellerin maşaları, ölüsünden bile nemalanmak istediler. Yok ölmedi. Ailesi sakladı. Mezarı boş,
Mezarını açıp canlı yayında size göstereceğim ölmediğini diyen mi ararsın Almanya’da oturduğu halde Almanya’ya gidemiyordu diyeni mi.. yok Yurtdışına para götürüyordu, yok silah götürüyordu gibi ispatsız, mesnetsiz, ahlaksız iftiralarına devam ettiler. Ölüye bile saygısı olmayan bu karakter yoksunu kişilere karşı, AY Ailesi, iftiralara son verilmesi amacıyla,iftiracılara karşı hukuki mücadele başlatacağını bildirmiş, ispatsız iftiralar karşısında iddialarını ispatlayana 1 Milyon Euro verileceğini beyan ettikleri halde,iddiaları ile ilgili bugüne kadar tek bir ispat bile yapamamamışlardır. Halbuki günümüzde unutulan “masumiyet karinesi” kavramı vardır.
İddia eden,iddiasını ispatlamakla mükelleftir. Kişi, hakkındaki suçlamalar mahkeme tarafından delillendirilmediği ve suçlu olduğuna karar verilmediği müddetçe suçsuzdur. Öyle bir atmosfer
oluşturuldu ki, ne insan hakları kaldı ne vicdan...Suçsuzluğunu iftira atan değil iftiraya uğrayan kanıtlamaya çalışıyor. Kanıtlamaya çalışmasa yok sen sessiz kaldın,demek ki doğru!! Sessiz kalmak aslında kabullenmektir.vs.vs. Yok daha neler! Tüm evrensel hukuk karinelerine göre, iddia eden kişi iddiasını ispat etmelidir! Ama gel şimdi bu iftiracı hergelelere anlat bunu. Bu sözlerimi iftiracı şahsiyetsizlerdinlesindiyesöylemiyorum. Onlar okumasalar,duymasalar da olur. Zaten söylediklerimin gerçek olduğunu onlar biliyorlar,onların derdi doğruyu bulmak değil, haysiyetini sattıkları gizli ellerin piyonluğunu yapmak. Zaten ben ne yazarsam, ne söylersem söyleyim, onlaryalanları yazmaya, söylemeye devam edecekler. Çünkü onlar biraz önce de söylediğim gibi araştırmacı değil araklayıcı gazetecilerdir. Ay Ailesinin iftiracılar hakkında açtığı hukuki davalar sonucunda Türk ve Alman Yargısı onlar hakkında en doğru kararı verecektir. Ben sadece kalbinde vicdan olan kişilere sesleniyorum. Henüz hayatının baharında, aslan gibi, Yüreği Vatan Sevgisi ile dolu, 27 yaşında gencecik evlatlarını toprağa veren bir aileye karşı olmadık iftiralar atılmaktadır. Sözlerimin başında da belirttiğim gibi bu açıklamalarım AY Ailesi ve Taner AY ile ilgili olduğu için kendi hayatımı veya yaşadıklarımı değil, yaşantımın sadece onlarla birleşen kısımlarını burada anlattığım için kendimle ilgili bilgilendirmelerimi anlaşılabilir noktada kısa kestim. Açıklamama istinaden sorulacak soruları her platformda gerekirse canlı yayına da çıkıp cevaplamaya açığım. Açıklamalarımdan sonra maalesef eminim ki; Sağcılar solcu diyecek, solcular sağcı…Kimi FETÖ’cü diyecek, kimi AKP’li diyecek..FETÖ’cüsü ayrı suçlayacak, PKK’lısı ayrı,Teröristi ayrı.. 27 yaşındaki bir çocuğa delilsiz, ispatsız, mesnetsiz, hatta ahlaksızca iftira atan karaktersizler beni de Kadın Satıcısı, Silah Kaçakçısı, Uyuşturucu Kaçakçısı diye suçlayan bile çıkabilir,beklerim. Hiç Kimse,Düz Müslümanlığı,doğru olmayı,her zaman doğru kalmayı, iftirayı,Allah’a hesap vereceğini umursamıyor.. o nedenle sadece Allah’a hesap vereceğini bilenlere sesleniyorum, gerisi ne isterse, nerden talimat alırsa, kalemini nereye sattıysa onların dediğini söylesin. Sadece ve sadece doğruları söylediğime namusum, şerefim, tüm değer verdiğim değerler üzerine yemin ederim.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |