Asla Unutma dizisiyle oyunculuk serüvenine başlayan Fahriye Evcen, Yaprak Dökümü ile büyük bir çıkış yakaladı. Uzun bir süredir ekranlardan uzak olan Evcen, Alparslan: Büyük Selçuklu dizisiyle setlere geri dönmüştü. Evcen, Hürriyet gazetesinden Hakan Gence'ye çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Yıllar seni nasıl değiştirdi, ne yönde şekillendirdi sence?
Zaman ve hayat herkese süreciyle birlikte ne katıyorsa bana da onları kattı. Olgunlaşmak, daha farkında olmak, ‘an’ın değerini bilmek, hem kendine hem dışarıya farkındalığının yükselmesi... Bunların hepsini kapsıyor.
Yaş 35, yolun yarısı derler. 30’larla birlikte nasıl bir Fahriye ortaya çıktı?
İçgörüsü daha gelişmiş, daha bilge, yapmak istediklerini ve yaptıklarını doğru değerlendirebilen, en önemlisi kendine ve sevdiklerine daha çok zaman ayıran, hayatın kıymetini daha iyi bilen, yaşadığı hayatın hakkını vermek isteyen biri.
Hayat sana şimdiye kadar ne öğretti?
Hayatın öğrettiği çok şey var, bunu böyle bir cümleye paketlemek çok zor. Ama bütün detayları bir kenara bırakacak olsam, şöyle bir gözümü kapatıp genel resme baktığımda, yaşamda en önemli olgunun sevgi ve sevginin gücü olduğunu gördüm. Bizi besleyen, var eden, güçlendiren yegâne şeyin sevgi olduğuna inanıyorum. Dünyayı düzene sokacak olan en üst prensip de sevgi bence. Hayat bir armoni veya melodiyse, esas nota kesinlikle sevgi. Bu metaforu çok severim.
Kendinde bir özelliğini, huyunu değiştirecek olsan ne olurdu?
Fazla detaycıyım, bunu biraz törpülemek isterdim.
Güzel bir evlilik, mutlu bir aile, başarılı kariyer... Her şey dışarıdan çok güzel görünüyor. Gerçekten böyle mi? Senin dramların, üzüntülerin yok mu?
Olmaz olur mu, tabii var. Hayat denen bir gerçek var, hayatın içinde acı-tatlı her şey bulunuyor. Mesela yaklaşık iki sene önce babamı kaybettim, bu benim için çok büyük bir kayıp ve acıydı.
Hayatta son yıllarda nelerle dertlerin var? Nelere karşı durursun?
Bir şeyi gerçeğin ötesinde algılamak, yaşamak ve göstermek. Aslında bir samimiyetsizlik hali. Duyguları gerçek haliyle yaşamaktan ve göstermekten imtina ediyor büyük bir çoğunluk. ‘Fake’ (sahte) etmek deniyor ya, çoğunluğun bu konuda bir eğilimi oldu. Sahteleştirmek esasında. Bu beni çok fazla rahatsız ediyor; bunu hissettiğim ortamda asla durmuyorum, bu şekilde yaklaşımı olan biriyle çok da bir sohbetim olamıyor. Bu hayatın gerçekliğinden, gerçek duygulardan kopmamamız gerektiğine inanıyorum. Ve yaşamı, davranışları, duyguları ‘mış’ gibi göstermek bana çok yanlış ve en majör insanlık hatalarından biri gibi geliyor. Dolayısıyla son yıllardaki en büyük derdim bu.
En son ne için ve neden ağladın?
Spesifik bir an yok hafızamda, son dönemi düşünecek olursak ağladığım şeyler genelde Karan’ın anlık, büyüdüğüne dair gözlemlerime olan tepkim. Bebeklikten çocukluğa evriliyor olması beni bazen duygusallaştırıyor. Gizli gizli arkamı dönmüş, gözümden pıt pıt diye yaş akarken kendimi buluyorum.
Takıntıların var mı?
Önemli anlarda sağ ayakla adım atma takıntım var. Hiçbir güç önce sol ayakkabımı da giydiremez (gülüyor).
Hayata ve mesleğe dair neler seni besler? Her şeyden uzaklaşmanı sağlayan şeyler nelerdir?
Mesleğe dair beni en çok besleyen şey gözlem. Diğer türlü bu mesleği icra etmek çok mümkün değil, çok gözlem yaparım. Her şeyden uzaklaşmamı sağlayan şey de doğa. Bu sadece mesleğe dair değil, genel hayatımda da böyle; doğanın çok meditatif bir etkisi var üzerimde. Yeşil ve maviyi gördüğüm anda, rüzgârın, denizin, ormanın sesini duyduğumda kesinlikle arındığımı ve sıfırlandığımı hissediyorum. Yeniden doğmak gibi... Her şeyin şifasını madden ve manen doğada bulabileceğimize inanıyorum, yaşım ilerledikçe de bu keşfim ve inancım daha da güçlendi. Doğa beni sağaltan bir olgu.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...