Türkiye’nin doğa dostu LEED-Platinum sertifikalı ilk yeşil hazır giyim fabrikasını Erzurum’da kurarak dünya markalarına ihracatını Erzurum’dan da sürdürmeye hazırlanıyor.
İstihdam yaratmanın yanı sıra kurduğu Sevda Aydın Vakfı aracılığıyla Erzurum’dan başlayarak Doğu Anadolu bölgesinde organik tarım projesini hayata geçirmek için gün sayıyor. Sevda Aydın, “Yatırımları ticari değil, ülkemin ihtiyaçları açısından değerlendiriyorum. İnsanların organik gıdaya, Doğu Anadolu Bölgesi’nin de kalkınmaya ve daha çok istihdama ihtiyacı var. Organik tarım ile hem istihdam yaratabilir hem de katma değer oluşturabiliriz”.
İş kadını Sevda Aydın güçlü kadınların azimle neler başarabileceğinin en güzel örneklerinden biri. Almanya’da eşi Hasan Hüseyin Aydın ile girişimciliğe adım atıyor ve Türkiye’de ürettikleri hazır giyim ürünlerini Almanya pazarına satarak iki ülke arasında köprü kuruyorlar. 2009 yılında eşini kaybedince yaşadığı büyük zorluklara rağmen Sevda Aydın, öğrenmekten ve üretmekten vazgeçmiyor. Bugün dünya modasına yön veren 20’ye yakın prestijli marka için üretim yapıyor. Sevda Aydın liderliğindeki AYTİM’i farklı kılan bir diğer özellik ise, mavi yakalıdan, beyaz yakalıya çalışanların yüzde 80’inin kadınlardan oluşması ve sektördeki nadir İş’te Kadın Sertifikası’na sahip firmalardan biri olması. Sevda Aydın, işe alımlarda pozitif bir ayrım yapmadığını söylese de Türkiye’nin güçlü, üretken kadınlara ihtiyacı olduğunun altını çiziyor.
AYTTİM olarak sadece Premium segmentte misiniz?
Her müşterinin talebini karşılayabilecek hizmet kapasitesine sahibiz. Her aşamada bir yapılanma geçirdik ve bunun sonucunda her marka segmentine üretim yapabilecek ve servis sunabilecek üretim kabiliyetine sahip bir üretici olduk. Devamlı çalıştığımız firmaların yanı sıra yeni işbirliği kurduğumuz firmalarla da sürekli olarak geliştirme ve yenilik çalışmaları yapıyoruz. Paydaşlarımızdan gayet olumlu geri dönütler alıyoruz. Bu noktada bizim için kalite çok önemli. Katma değerli ürün yapmamızı sağlayacak asıl şey kendimizi sürekli olarak yenilememiz. Sadece makinelerin değil, insanların bakış açılarının da değişmesi ve yaptığımız işe sadece ticari açıdan bakmamamız gerekiyor. Örneğin, günümüzde sürdürülebilirlik ön planda olan konulardan biri ama sürdürülebilirlik birkaç senede başarılabilecek bir olgu değil. Bir yaşam dönüşümünden bahsediyoruz. Doğa bizden bunu bekliyor. Kaldı ki yeni oluşturulan Avrupa Birliği politikaları da bizim bu yönde çalışmamızı gerektiriyor. Bu sebeple AYTİM olarak biz de bu konuya ağırlık verdik ve kendimize hedefler koyduk. LEED sertifikalı ilk fabrikamızı açma girişimleri içerisindeyiz ve bunu da Erzurum’da gerçekleştireceğiz.
İstanbul dışında Bartın’da fabrikanız var, şimdi de Erzurum. İki şehrin altyapısı da hazır giyim sektörü için pek uygun değil aslında...
Bartın’ı rahmetli eşime bir dostu önermişti. Belirttiğiniz gibi Bartın’da herhangi bir tekstil altyapısı yoktu. Bölgedeki insanlar İstanbul’dan oraya götürdüğümüz ustalar ve eğitmenler tarafından eğitildi. Şu an üretimimizin dörtte biri Bartın’da yapılıyor. Kalan üretimlerimizi İstanbul ve Türkiye’nin değişik bölgelerinde gerçekleştiriyoruz. Uzun yıllardır çalıştığımız ortak paydaşlarımız var. Üretim tekniğimizden ve kalitemizden ödün vermeyen tedarikçilerle çalışıyoruz. Bizim en önemli amacımız gelişim toprağını her yerde yeşertmek ve o nedenle öncelikli olarak da altyapıyı geliştirmek.
Erzurum, memleketim olması dolayısıyla benim için çok özel bir yerde. 35 yıl Almanya’da yaşayan ve orada eğitim almış bir aile olarak Almanya’daki sisteme çok hakimiz. Almanya’daki standartları bu bölgeye getirmek istiyorum. Bartın gibi Erzurum’da imalat konusunda sınırlı bir alt yapıya sahip bir şehir olduğundan bizim için biraz maceralı olduğunu söyleyebilirim ama eğer kendinizden eminseniz ve ne yapmak isteğinizi biliyorsanız, kabiliyetiniz de varsa olumsuzu olumluya çevirebilirsiniz. Yan sanayi konusunda sıkıntıları olan bir bölge olduğu için fabrikayı cazip hale getirmeye yönelik LEED sertifikalı olarak inşa ediyoruz. Yeşil, ekolojik, kendine yeten ve az enerji kullanan bir fabrika kuruyoruz. Müşteri, bu fabrikanın özelliklerini pazarlamasında kullanabilecek ve çevre dostu fabrika sayesinde alımlar arttırılarak, satış potansiyeline katkı sağlanmış olacak. Bundan sonraki adımımız bu bölgede tamamen doğa dostu entegre yeşil bir endüstri parkı kurmak. Şu anda bu endüstri parkımızla ilgili olarak Erzurum Valimiz Sayın Okay Memiş’le çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Projenin yakın zamanda uluslararası tanıtımı için hazırlıklar yapıyoruz. Hem üreticileri hem de dünya markalarını AYTİM şirketler grubuyla işbirliği ve yatırım için hâlihazırda 6. bölge teşviklerine sahip Erzurum’a davet ediyoruz. Avrupa ülkelerinde dahi henüz kurulmamış olan yeşil LEED sertifikalı endüstri parkının Türkiye’de kurulacak olması ülkemiz adına beni çok gururlandırıyor.
Kaç kişiye ekmek kapısı açılmış olacak?
Erzurum’daki tekstil fabrikamızda birinci etapta 500 kişi ikinci etapta 500 kişi olmak üzere toplamda 1000 kişiye istihdam sağlanacak. Sadece bununla da kalmayacağız. Atatürk Üniversitesi ile birlikte yapmayı planladığımız Ar-Ge projelerimiz var. Bu projelerimiz tamamlandığında yaklaşık en az 10.000 kişiye istihdam olanağı sağlanacağını düşünüyorum. Sürdürülebilir kalkınma anlayışına bağlı olarak döngüsel ekonomiyi temel alarak, organik tarım, hayvancılık, arıcılık ve ekolojik turizm projelerini gerçekleştirmek ve aynı zamanda bölgenin gelişimini teşvik etmek amacıyla Avrupa Birliği ile projeler yürütmeyi hedefliyoruz. İş insanlarının ve yatırımcıların Erzurum’a gelmesi için yaklaşık bir buçuk yıldır çalışmalar yürütüyoruz. Erzurum, İpek yolu üzerinde olması, havaalanının şehir merkezine ve endüstri parkına olan yakınlığı, hızlı tren olanağı ve bir liman şehri olan Trabzon’a yakınlığı gibi özellikleriyle güçlü bir konumdadır. Memleketim Erzurum ve Bayburt ancak Erzurum tarihi misyonu, stratejik konumu, üniversitesi, meslek okulları ve diğer pek çok imkânları ile bölgenin tek doğru adayı. Bu nedenle gelecekte Doğu Anadolu merkezli ticaret yönetiminin Erzurum’dan gerçekleştirilebileceğini düşünüyoruz.
AYTİM’i farklı kılan bir özelliği de çalışanlarının yüzde 80’inin kadınlardan oluşması. Pozitif bir ayrım var diyebilir miyiz?
Ben hiçbir zaman öyle bir düşünceyle yaklaşmadım. Bu tarz bir ayrımcılığım yok. Zaman zaman “Kadınları zorlayabilecek ağır işlerde erkekler olsa daha iyi olabilir diye düşünürken, bazı durumlarda da kadın olsa daha iyi olur” dediğim oluyor ama bu çok nadirdir. Doğal olarak gelişen bir durum bu ama ben kadınlarla çalışmayı çok seviyorum. Kadınlar daha detaycı, daha sadık ve güvenilir bir yapıya sahipler. Kendini mutlu ve bulunduğu yere ait hissettikten sonra kolay kolay ayrılmaz. Bunun dışında, ben herkesin mutlaka yapabileceği bir iş olduğuna inanıyorum. Biz bir işi yapamadı diye çalışanımızı hemen gözden çıkarmıyoruz. O işi yapamadıysa başka bir bölümdeki işi yapabilir düşüncesiyle bir de orada şansını denemesine fırsat tanıyoruz. Biz elemanlarımızın bizimle uzun vadeli çalışmasını önemsiyoruz, çünkü Almanya’da da böyle gördük. Çalışanlarınız ne kadar uzun süre sizinle olursa o kadar köklü bir şirket olursunuz.
Bugün gelinen noktada, nasıl bir üretim hacmine ve ihracata ulaştınız?
Biz global piyasalarda bilinen bütün markalara hizmet veren ve tamamen ihracat bazlı hazır giyim üreticisiyiz. Bugün yaklaşık 1000 kişiyi istihdam ediyoruz ama onun dışında taşeron olarak da ortalama üç bin kişi çalıştırıyoruz. AYTİM; yenilikçi, yaratıcı ve güçlü tasarım ekibiyle dünya trendlerini takip eden ve kendi tasarım gücüne yaratıcılığını da katabilen öncü bir firma olarak uluslararası çapta tanınıyor. Özellikle son yıllarda İtalya, Fransa, İngiltere ve Amerika’dan gelerek firmamıza katılan birçok tasarımcımız oldu. Böylelikle, çok uluslu, çok kültürlü ve güçlü bir ekip oluşturduk.
Radarınızda yeni pazarlar mı var?
Avrupa’da ulaşmadığımız nokta kalmadı. Şimdi de büyük bir proje ile Amerika’ya açıldık. Bu konuda önümüzdeki sezona çok güçlü hazırlanıyoruz. Yirmi potansiyel dağıtım ağına ciddi rakamlar eklemeyi hedefledik. Bu hedeflerimizin doğrultusunda da sanıyorum önümüzdeki iki ay içerisinde pazara önemli yatırımlar yapacağız. İhracat bizim ana kalemimiz ve ana işimiz. Bu yüzden de ihracatın gerektirdiği standartları sağlayabilmek ve günümüz global piyasalarının bizden talep ettiği sürdürülebilir, çevre dostu üretimleri dört dörtlük yapabilmek adına bir proje başlattık. Organik pamuk, keten, kenevir, yün gibi doğadan gelen ve doğada çözünebilir kumaşları ele alırken bir yandan da atık malzemelerin geri dönüşümü ve yeniden kullanılması kapsamında geri dönüşümlü pamuk ve pet atığından dönüştürülmüş polyester kullanımına büyük önem vermekteyiz. Bu yenilikçi çalışmaları Erzurum Atatürk Üniversitesi ve bir Avrupa üniversitesi ile iş birliği içerisinde yürüteceğiz. Her aşamasıyla ihracat odaklı yatırımlar yaptığımızı vurgulamak isterim.
2020’nin ilk iki ayı firmanız ve sektör için nasıl bir mesaj veriyor?
2020 yılının bizim için iyi başladığını söyleyebilirim. Türkiye, yakın zamanda çok zor bir sınavdan geçti ve bu süreçte en büyük etkiyi yaşayan sektörlerden biri de hazır giyim sektörü oldu. Örneğin, yaşanan sıkıntılar dolayısıyla Premium müşterilerimiz bir ara bizimle çalışmayı bırakmıştı ama artık yavaş yavaş geri dönmeye başladılar. Avrupa, Türkiye’den vazgeçemiyor. Türkiye’nin Avrupa’ya sunduğu imkanlar var. Lojistik açıdan yakınlığı, teknolojisi, eğitilmiş üretime dönük hazır giyim sektörü ile Türkiye’nin yerine koyabilecekleri başka bir ülke yok. Bizim müşterilerimiz, endüstriyel tasarım konusunda Türkiye kadar güçlü başka bir ülkenin olmadığını söylüyorlar. Türkiye tasarımı üretime dönüştürüp bunu perakendeye sunabilen bir ülke olarak çok güçlendi ama biz geri dönüşüm alt yapısını oluşturmakta ve sürdürülebilirlik gelişiminde geç kaldık. Tekstil sektörü için odaklanmamız gereken yedi temel konu var. Bunlar da endüstri 4.0 teknolojilerinin üretim sürecine entegre edilmesi ve bu pamuk ve pet atığından dönüştürülmüş polyester kullanımına büyük önem vermekteyiz. Bu yenilikçi çalışmaları Erzurum Atatürk Üniversitesi ve bir Avrupa üniversitesi ile iş birliği içerisinde yürüteceğiz. Her aşamasıyla ihracat odaklı yatırımlar yaptığımızı vurgulamak isterim.
2020’nin ilk iki ayı firmanız ve sektör için nasıl bir mesaj veriyor?
2020 yılının bizim için iyi başladığını söyleyebilirim. Türkiye, yakın zamanda çok zor bir sınavdan geçti ve bu süreçte en büyük etkiyi yaşayan sektörlerden biri de hazır giyim sektörü oldu. Örneğin, yaşanan sıkıntılar dolayısıyla Premium müşterilerimiz bir ara bizimle çalışmayı bırakmıştı ama artık yavaş yavaş geri dönmeye başladılar. Avrupa, Türkiye’den vazgeçemiyor. Türkiye’nin Avrupa’ya sunduğu imkanlar var. Lojistik açıdan yakınlığı, teknolojisi, eğitilmiş üretime dönük hazır giyim sektörü ile Türkiye’nin yerine koyabilecekleri başka bir ülke yok. Bizim müşterilerimiz, endüstriyel tasarım konusunda Türkiye kadar güçlü başka bir ülkenin olmadığını söylüyorlar. Türkiye tasarımı üretime dönüştürüp bunu perakendeye sunabilen bir ülke olarak çok güçlendi ama biz geri dönüşüm alt yapısını oluşturmakta ve sürdürülebilirlik gelişiminde geç kaldık. Tekstil sektörü için odaklanmamız gereken yedi temel konu var. Bunlar da endüstri 4.0 teknolojilerinin üretim sürecine entegre edilmesi ve bu teknolojilerin takip edilmesi, üretim için gerekli olan eleman açığını giderme, gelişimlere ve yeniliklere ayak uyduracak donanımlı elemanlar yetiştirme, üretimde dijitalleşme, markalaşma, sürdürülebilir döngüsel üretim, ve e-ticaret.
Doğu Anadolu’yu kalkındıracak projelere hazırlanıyor
Dünyanın gelecek dönemde daha fazla sağlıklı gıdaya ihtiyacı olacağını düşünen Sevda Aydın, Türk tarımına katkı sunmak hedefiyle Yonca-Tim adında bir tarım şirketi kurduğunu belirterek şunları söylüyor: “Bereketli toprakların üzerinde yaşıyoruz ve ben bu şansı değerlendirmemiz gerektiğine inanıyorum. Akdeniz Üniversitesi öğretim üyesi rahmetli Prof. Dr. Mustafa Pekmezci ile iş birliği yaparak Bartın’daki balçık bir araziyi yılda 600 ton kivi üreten büyük bir bahçeye dönüştürdük. Şimdi yeni bir proje başlatıyoruz. Bu projemiz organik tarım, organik hayvancılık ve arıcılık üzerine olacak. Proje kapsamında, kurduğumuz Sevda Aydın Vakfı aracılığıyla uluslararası ağları oluşturuyoruz. Devletimiz ve Erzurum Valiliği’nin himayesinde ilerliyoruz. Benim çalışma alanlarım, ticari bakıştan ziyade Türkiye için çok önemli ve faydalı olduğunu düşündüğüm girişimleri yansıtıyor. Organik tarım projemizin, Erzurum ve Doğu Anadolu İhracatçılar Birliği’ne bağlı 17 ilde yapılması planlanıyor. Bölgeye yabancı yatırımcılar getirmeye çalışıyorum. Geleceklerine de inanıyorum. Çünkü Erzurum gelecek dönemde bu bölge için çok önemli bir sanayi ve ticaret merkezi olacak. Benim Erzurum’da gerçekleştirmeyi çok arzu ettiğim bir proje de Almanya standartlarında çift diplomalı meslek okullarını Türkiye’de yapılandırmak ve bu girişimi Erzurum’dan başlatmak.
Sevda Aydın Vakfı aracılığıyla geliştirmekte olduğumuz birbirinden önemli üç temel projemiz var.
Bunlarda ilki İkitelli Organize Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (IOSID) işbirliği ile 2.000.000 m2 üzerine kurulacak olan Leed sertifikalı sanayi ve ticaret merkezi. Bu merkezle bir cazibe merkezi yaratmayı planlıyoruz. Böyle bir merkezi kurmaktaki amacımız küçük, orta ve büyük ölçekli firmaların üretim yapabilmelerine olanak sağlayacak bir alan yaratmanın yanı sıra ticaret hacmi geliştirmek isteyen firmalara hizmet sunmak. Firmalar kendi ihtiyaçlarına yönelik olarak istedikleri büyüklükte ofisleri gerek showroom olarak gerekse satış yapmak amacıyla da kullanabilecekler. Bu ekolojik kent konseptinde tasarladığımız alandaki faaliyetler ile Doğu Anadolu üzerinden Avrasya ve Afrika pazarlarına açılmak mümkün olacak, ve yerli ve milli üretim ile ihracat hacminin gelişmesine katkıda bulunulacaktır. Ayrıca bu merkezin içinde yerli ve yabancı paydaşların yer aldığı Erzurum Avrasya & Afrika Pasifik Satış Pazarlama Lojistik Dış Ticaret Anonim Şirketinin kurulması planlanmaktadır. Genel olarak bu şirket lojistik, ihracat ve gümrükleme konularında danışmanlık hizmeti verecek, satış ve pazarlama konularında mentörlük sağlayıp satış ve pazarlama ağlarının oluşturulmasını sağlayacak. Ayrıca yine bu şirketin ürün bazlı talepleri takip edip, gelişmeleri izlemesi, pazarı genişletme faaliyetleri sürdürmesi ve tedarikçileri bir araya getirerek, fuarcılık ve devlet ayağında her türlü teşvik olanaklarını arttırması gibi alanlarda faaliyet göstermesini amaçlıyoruz.
İkinci projemiz Avrupa Birliği Komisyonu, Erzurum Valiliği ve Atatürk Üniversitesi gibi çok önemli paydaşlarla gerçekleştireceğimiz organik tarım, hayvancılık, balık çiftlikleri, su kaynakları ve bir arıcılık enstitüsünün geliştirilmesini de içeren arıcılık projelerinden oluşan geniş kapsamlı bir çalışma. Bu projemizin arkasındaki temel kavram, araştırma ve geliştirme, teknolojik yenilikler ve toplumsal ve davranışsal dönüşümü bir araya getirerek lineer ekonomiden sürdürülebilir dairesel ekonomi modeline geçiş yapmak. Bu girişimle bölgenin ekonomik olarak yapılanmasının desteklenmesinin yanı sıra organik gıda üretiminin sağlanması, çevrenin korunması ve istihdam oranının arttırılması amaçlanmaktadır. Ayrıca bu proje kapsamında üreticiler organik ürünlerini dış pazarlara sunma imkânını bulabilecek ve markalaşmanın da önü açılacaktır.
Üçüncü projemiz ise Kış sporları ve Eko Turizm alanında gerçekleştirilecek. Amacımız çevreye duyarlı, doğal kaynaklarımızın sürdürülebilirliğini önceleyen ve Erzurum halkının ekonomik olarak kalkınmasına destek olacak yeşil yaşam alanları yaratmak. Mükemmel bir doğal ekosisteme sahip Erzurum şehrimizde atçılık, okçuluk gibi ata sporlarımız da dâhil olmak üzere geleneksel kültürün ve tarihsel değerlerin korunduğu, insanların doğayla birlikte olabileceği sosyal ve kültürel alanlar oluşturmayı planlıyoruz. Bu projemizde Türkiye’de sürdürülebilirlik odaklı “Döngüsel Tasarım” mimari konusunda çalışmalar yapan Mimar Özgül Öztürk ile çalışacağız.
Biz fütürist olduğumuz iddiasında değiliz. Fütürizmi önümüzü görmek adına değerli buluyoruz. Biz sadece dünyada var olan standartların içinde olmaya çalışıyoruz. Ben var olan bilgilere her aklın ulaşabileceğini düşünen biriyim. Sadece biraz daha araştırma, öğrenme ve uygulama odaklı olmalıyız.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...