Servisçiler Odası Başkanı'nın "işsiziz, evimize ekmek götüremiyoruz." dediğini ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Bu bana çok abartılı geldi" demesini eleştiren Kılıçdaroğlu, "diyor Erdoğan, şu keyif çayını iç keyfine bak" diyor. Dalga geçmektir bu, bütün servisçilerle dalga geçmektir. Bunu kendi partilisine söylüyor. Servisçiler kim, bizim çocuklarımızı okula götürenler." dedi.
Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satır başları şöyle:
CHP olarak çok zor günlerden geçtiğimizin bilincindeyiz. Biz her söylemimizin belli bir sorumluluk içinde dile getiririz. Aklımıza geleni söylemeyiz. Az önce değerli bir siyasetçiyi Osman Durmuş'u sonsuzluğa uğurladık. Ailesine başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz.
Her yerde her ortamda gerek ben gerek bütün arkadaşlarım ısrarla şunu söyleriz, terör nereden ve kimden gelirse gelsin, teröre karşı hep beraber ortak duruş sergilemek zorundayız. Terörün partisi, kimliği, inancı yoktur. Teröristin temel amacı insanı yok etmektir. Terör eylemleri dünyanın neresinde olursa olsun hep birlikte karşı çıkmak zorundayız. Hatay'ın İskenderun ilçesinde dün akşam bir terör eylemi gerçekleştirilmek istendi ama güvenlik güçlerimiz gerekli çabayı göstererek en azından bir can kaybı olmamasını sağladılar. Yaralanan güvenlik görevlilerimize şükranlarımızı sevgilerimizi gönderiyoruz.
Pandemi hepimizi tehdit ediyor. Dolayısıyla bir salgın hastalıkla mücadelenin topyekün olması lazım. Hükümetin, valiliklerin, yerel yönetimlerin hep beraber salgın hastalığa karşı mücadele etmemiz gerekiyor. Bu bizim insani görevimizdir. Burada bir parti ayrımı yaparsak en büyük zararı insanımıza vermiş oluruz. Salgın hastalık varsa hangi partiden, hangi kimlikten olursa olsun bütün vatandaşlarımızı salgından kurtarmak için elimizden gelen bütün çabayı göstermek zorundayız. Yaptığımız bütün açıklamalarda da hükümete önerilerimizi söyledik, kabul edilir veya edilmez. Eğitimde neler yapılmalı, esnaf için neler yapılmalı... Akılda kalsın diye madde madde saydık.
İstanbul için bir toplantı yapılıyor. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı davet edilmiyor. Niçin? Bir sindirememişlik var burada. Başarıyı sindiremiyorlar. Yani demokrasiyi sindiremiyorlar. Ekrem Bey İstanbulluların oyuyla geldi. İstanbulluların büyükşehir belediye başkanı. Ekrem Bey görevini yaparken bunlar AKP'li hizmet götürmeyelim dedi mi? Asla demedi.
O büyükşehir belediye başkanı senin de büyükşehir belediye başkanındır. Demokrasiye inanacaksın, demokrasinin gereğini yapacaksın. Her şeyden daha önemlisi ahlakın gereğini yapacaksın. Ben Saray'ın valisiyim diyorsan aracına Türk bayrağı değil AKP'nin bayrağını takacaksın. Ama ben valileri devletin valisi olarak görmek istiyorum. Her görüşten insanın sorunlarını dinleyen bir kişi olarak görmek istiyorum. Vali bu değeri mutlaka bilmeli. Valiler gerekçe uydurmaz. Gerekçe uyduracak bir pozisyona düştüysen kusura bakma sen vali değilsin. Koltuk için onurunu satan vali olmaz. Korkak adamdan vali olmaz. Vali dediğin cesur olur, dirayetli olur.
Bütün bunlar yapılırken devleti yöneten insanların geleceği düşünmesi lazım. Üç adım sonra ne olabilir, hangi riskle karşılaşabilirim onun önlemini alır devleti yöneten kişi. Herkes aşı peşinde, biz de aşı ısmarladık. 1.5 milyon doz. Almanya'nın da bizim kadar nüfusu var 25 milyon doz. Bizde 1.5 milyon... Niçin? Bizim insanımız değersiz mi? Bizim insanımız ölüme mahkum mu? Yine olan garibana olacak. Bu tabloyu bütün milletvekili arkadaşlarım Türkiye'nin neresine giderlerse gitsinler bunu anlatsınlar. Bizim insanımız değerlidir. İnsanımızın sağlığı da değerlidir. Sağlığın güvencesi ülkeyi yöneten otoriteridir.
Aşı ithal edeceksiniz 11 Eylül'de dilekçe veriyorsunuz 14 Ekim'de aşılar başka yere gitti deniyor. Böyle bir devlet yönetimi olmaz. Bunu özellikle AK Parti'ye oy veren vatandaşlara söylüyorum. Referandumda da evet oyu verdi o vatandaşların büyük bir kısmı. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi gelirse işler çok hızlı ilerleyecek dendi. Bakanlar bile görüşemiyor Erdoğan'la.
Devlet dediğimiz kurumun adaletle yönetilmesi gerektiğini hepimiz biliyoruz. Devlet analığını yani kapsayıcılığını göstermek zorundadır. Devlet ananın adaletle bağdaştığını da ifade etmek gerekiyor. Devlette adalet yoksa devlet de yoktur.
Baskıyla zorbalıkla kendi düşüncenizi hayata geçirmek istiyorsunuz. Enis Berberoğlu dava açtı, müebbet aldı beraat etti. Her mahkeme kafasına göre bir karar verdi. Sonunda AYM'ye gitti. AYM oybirliğiyle hak ihlali var dedi. Aldığı kararı ilgili mahkemeye gönderdi, gereğini yap dedi. Ama bizim yeni Zekeriya Öz'ümüz Saray'dan aldığı talimatla "ben senin kararını uygulamam, ne demek anasaya ne demek karar" dedi. "Saray ne istediyse ben aynen onu yazarım altına da imza atarım. Ben gücümü Saray'dan alıyorum. Bu kararı vereceğim ki yarın beni Saray daha üst makamlara getirsin. Ben yeni Zekeriya Öz'üm" diyor. AYM'nin bağlayıcılığı ve üstünlüğü maddesi ihlal edildi. Anayasa hükümleri herkesi bağlar ama beni bağlamaz diyor.
HSK'nın bir yasası var. Bu yasaya göre hakimler hakkında soruşturma açılabilir. Başkanı kim? Adalet Bakanı. Bütün bu haksızlıklar karşısında Adalet Bakanı çıkıp tek cümle kurdu mu, kurmadı. O koltukta sessiz kaldığın için mi sürekli oturuyorsun? Acaba oturup bir vicdan muhasebesi yaptın mı sen Adalet Bakanı olarak. Anayasayı ihlal eden bir hakim hakkında soruşturma açmamız gerekir dedin mi? Benim için koltuk değerlidir, memleket yanabilir mi dedin sen? Onun da oturup bir vicdan sorgulaması yapması lazım. Sadece Enis Bey bağlamında söylemiyorum bunu. Müyesser Yıldız aylardır hapiste. Devletin sırlarını ifşa ettin. Yazılar nerede? Hala yayınlanıyor. Hangisi kardeşim, hangisi? Selahattin Demirtaş... Beraat eder başka bir dosya, beraat eder başka bir dosya. Ahmet Altan, tahliye tekrar içeri, tahliye tekrar içeri. Osman Kaval, o da içerde.
Sen Adalet Bakanıysan bu yanlış giden düzene bir çomak sokmayacak mısın? Yasaların sana verdiği bir yetki var. Kamu yararına kararları bozabiliyorsun ama onu yapmıyorlar. Yapmak istemiyorlar. Saray beni görevden alır diye.
Eleştiriye tahammül edemeyen birini eleştirdiğinizde eviniz basılıyor, hapse atılıyorsunuz. Her işverenin tepesinde "mal varlıklarına el koyarım" tehdidi var. Bu nedir? Devletin aşama aşama organize suç örgütüne dönüşmesidir.
KİTAPÇIK TARTIŞMASI
FETÖ'nün siyasi ayağı nerede? Onu gizliyorlar. İyi ki bu memlekette CHP var. Çıkardık FETÖ'nün siyasi ayağı. Neler var, MGK kararı var. Halkı kin ve nefrete yönlendiriyormuş... Erdoğan'ın açıklamaları, diğerlerinin açıklamaları, MİT'in FETÖ'yü eski yıllardan beri izlediğinin belgesi var. FETÖ'nün siyasi ayağı kimdir? Devletin kılcal damarlarına ve en kritik noktalarına yerleştiren kişi FETÖ'nün siyasi ayağıdır bu kadar basit.
FETÖ'nün siyasi ayağının bir numaralı sorumlusunun Saray'da oturduğunu herkes biliyor. Bu kitap toplatmalar ne zamandan beri böyle. Darbe dönemlerinde olur. Şimdi 20 Temmuz sivil darbesinden sonra yapıyorlar. Zannediyorlar ki bunu topladığımız zaman Kılıçdaroğlu susacak. Senin feriştahın gelse bizi susturamaz. Biz bu memlekete sevdalıyız.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...