Nihat Zeybekci, İzmir’de alkol ruhsatı almayı zorlaştıracağı yönündeki iddiaya, “Ben bugüne kadar böyle bir soru ile karşılaşmadım. Türkiye’deki yerli şarap üretimi, rakı ve şarap üreticilerinin haksız rekabetten korunması ile ilgili, onlara daha geniş bir alan yaratmak, korumak ve gelişmelerini sağlamak amacıyla da ithalatına da en yüksek vergileri koymuş olan birisiyim” yanıtını verdi.
Zeybekçi’nin konuşmasından öne çıkanlar şöyle;
Neden İzmir’i anlatırken mahallenin en güzel kızı tanımını yapıyorsunuz?
“Bir kere bunu sadece ben yapmış değilim. Tarihe bakalım. Tarihte de İzmir, Smyrna. Amazon kraliçesinden ismini almış. Smyrna’nın anlamına bakacak olursa çok güzel demek. Victor Hugo, İzmir’i üzerinde çiçeklerden taç olan bir prensese benzetmiş. Anadolu kültürüne dönecek olursak orada bir şeyi tarif ederken de kullanılan şeylerdir bunlar. Son derece masumhanedir. İnsanlar beğendikleri, çok güzel buldukları bir şeyi takdir etmek için kullandıkları bir şeydir. Ben İzmirlinin buna negatif yaklaştığı görüşüne kesinlikle katılmıyorum. İzmir’de tabii ki iş dünyasında kadınlarla, sokaktaki kadınlarla, kardeşlerimizle bir araya geliyorum. Kimseyi rahatsız eden bir şey değil. Orada niyetle ilgili bir şüphemiz de yoktur. Oradaki kastımız şu; başka bir boyuta gitmemek anlamında veya cinsiyetçi bir yaklaşım gibi görünmek belki isteyenler için çıkartılmış bir şey. Ben böyle bir şey görmedim, bu niyetle de söylemedim. Son derece masum bir şekilde adaylığım henüz açıklanmamışken 8-10 gün öncesinde sorulan bir soruydu. Bir gazeteci kardeşimizin ‘İzmir’de büyükşehir belediye başkan adaylığı için adınız geçiyor, ister misiniz?’ diye sorduğunda benim de verdiğim son derece doğal ‘İzmir mahallenin en güzel kızı, kim istemez ki’ diye bir cevaptır. Kaldı ki bunu ondan sonra geliştirenler de oldu. İzmir’i uyuyan güzele benzetmek ve İzmir’i illaki öpeceğim diyenler çıktı. Onları da eleştirmiyorum. Ama bizim söylediğimiz son derece masumdu. Takdir ve güzelliği tespit etmek anlamında kullandığımız bir şeydi.”
Sizce belediyecilik anlamında İzmir’in en büyük eksiği ne?
“Yüzyılın Türkiye’si, dünyası ve 21. yüzyıla hazırlanan o muasır medeniyet yolculuğunda şehirler yarışındaki İzmir’e hiç yakışmayan problemler var. Bir katı atık. İki atık suyla ilgili. Üç hava kirliliğiyle ilgili. Dört trafikle ilgili. Katı atık sorunu İzmir’e yakışmıyor. 4 buçuk milyon bir şehrin katı atığını modern depolama yerine vahşi şekilde tabiata, dağlara, derelere atan bir şehir var. Bunu kimseyi suçlamak için söylemiyorum. Bunu bir realite, resim olarak görüyorum. Bu artık Türkiye’de gerilerde kalması gereken bir problem. Biz bunu 1 buçuk sene içerisinde sıfır atık, gerek evlerde ayrıştırarak ekonomiye kazandırma, modern depolama, sızan suyun dahi arıtılarak tabiata verildiği, üzerinde enerji ürettiğimiz bir hale getireceğiz. İzmir’de yağmur suları tamamen kanalizasyona verildiği için televizyonlarda gördüğümüz, İzmirlilerin belki bıktığı o görüntüler, kanalizasyonların taştığı, sel sularına dönüştüğü bir problem var. Biz yağmur sularının kanalizasyona gitmesini engelleyerek bunu çözeceğiz. Arıtmayla ilgili düzeltmelerimiz olacak. Şehrimizin bu modern dünyaya yakışmayan problemlerini ortadan kaldıracağız. Tabii ki arkasından trafik, hava kirliliği, doğalgazın gitmediği yerlerle ilgili çalışmalarımız var. Yeşil alanlarla ilgili de şehrimizde çok önemli şeyler var.”
“AK Parti’nin İzmir’i kaybedeceği ortada. Nihat Zeybekci buradan belediye başkan adayı olarak siyasi kariyerini bitiriyor. AK Parti, Nihat Zeybekci’nin ağzına bir parmak bal çalıyor.” gibi eleştiriler var. Bunlara nasıl cevap verirsiniz? Sizin İzmir’de kazanmakla ilgili çekinceleriniz var mı? İddia edildiği gibi AK Parti’nin en çok zorlanacak belediye başkan adayı siz misiniz?
“Ben zoru seven bir insanım. O anlamda kimsenin şüphesi olmasın. 2004 seçimlerinde biz 3 Mart’ta seçim kampanyasına başladığımızda anketler yüzde 26.4 AK Parti’yi, yüzden 39 da CHP’nin adayını gösteriyordu. 24 gün sonra 28 Mart akşamı biz Denizli’de yüzde 51 buçukla seçimi bitirdik. Ben İzmir’de Nihat Zeybekci’nin ağzına bir parmak bal çalındığını değil, hakikaten çok büyük bir fırsat konulduğunu düşünüyorum. İzmir’de sloganımız şöyle; ‘Oyunuzu siyasi partilere değil, oyunuzu ideolojik mazeretlere değil, oyunuzu İzmir’in zamanını çalmakla ilgili ideolojik örtülere değil, oyunuzu İzmir’e verin diyorum. Oyunuzu kendinize verin. Oyunuzu çocuklarınızın geleceğine verin. Onun için İzmir, 31 Mart seçimlerinde oyunu İzmir’e verecektir. Oyunu İzmir’in projelerine verecektir. Oyunu İzmir’e samimi bir şekilde yaklaşan, İzmir’in sorunlarını çözüme götürecek olan samimiyete ve tecrübeye oy verecektir. ’31 Mart akşamı o zeybek Konak Meydanı’nda oynanacak’ diyoruz. 31 Mart akşamı inşallah Türkiye’de herkes İzmir’i konuşacak.”
“Şarap üretiminde bizim Denizli’de çok güçlüdür. Zamanında bunları destekleyerek geldik. Yerli üretim şarap ve alkollü içki üretimini destekledik diyorsunuz” diyorsunuz. Neden İzmirlilerde içki ruhsatı almayı zorlaştıracakmışsınız algısı var? İzmir’de şarap üretimini desteklediğiniz söylemi yerini buluyor mu?
“Ben bugüne kadar böyle bir soru ile karşılaşmadım. İzmir, Denizli veya geldiğim her yerde geçmişimde böyle bir şey de yok. Denizli’nin her yerinde içki de verebilen restoranlar vardır. Bunun birçoğunun ruhsatında da imzamız vardır. Ama İzmir’de şarap üretiminin desteklenmesi ile ilgili bu bir ekonomidir, bu bir üründür, bir sanayidir, bir ticarettir, bu bir ekonomidir. Sonuçta ben dini kimliği, kişiliği olan bir müftü değilim. Diyanet İşleri Başkanı değilim. Orası beni hiç ilgilendirmez. Fetva verecek de değilim. Ama bu bir tarımsal üretim, incir ve zeytinimiz neyse, pamuğumuz neyse, üzümümüz de bizim işçimizin alın teridir, işçimizin emeğidir, çiftçimizin emeğidir. Ülkemizin de en önemli katma değerlerinden, katma değer yaratabileceğimiz fırsatlarından birisidir. Türkiye şaraplarında da yıllarca binlerce yıldan beri markadır zaten. Bizim üzüm üretimini de desteklememiz, bağcılığı desteklememiz, üzüm, bağcılık, hatta pekmez artı şarabı gibi tüm üretimlerde destekçi olmamız son derece normaldir. Yerel yönetim olarak da bunların marka olması, ihracata dönüşmesi ve dünya pazarlarına çıkması da bizim en önemli destek alanlarımızdan olmalı. Diğer taraftan da şöyle ki Ekonomi Bakanlığı dönemimde de bunu yaptım. Türkiye’deki yerli şarap üretimi, rakı ve şarap üreticilerinin haksız rekabetten korunması ile ilgili, onlara daha geniş bir alan yaratmak, korumak ve gelişmelerini sağlamak amacıyla da ithalatına da en yüksek vergileri koymuş olan birisiyim. İthalatına, yerli üretimini korumak için. Bunun için bizim herhangi bir sorunumuz yok, problemimiz yok. İzmir’de de kimsenin böyle bir algısı veya korkusu da yok.”(sözcü)
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...