Siyasetin adeta koltuk için yapıldığı, siyasetçinin koltuk aşkını hizmet etme kaygısından çok daha önde tuttuğu bir siyasi iklimde, “siyasetin” kazanabilmesi için partisinin seçime girmesinden vazgeçen, milletvekilliği adaylığından geri duran bir Genel Başkan Zeki Sezer. Aslında çok da alışmadığımız bir tablo. Peki bu fedakarlığı hem de bu oylarının artmaya başladığı bir dönemde neden yaptı Sezer? İçinde bir uhde kaldı mı? DSP teşkilatı partilerinin seçime girmemesinden dolayı buruk mu? Hepsini ve daha fazlasını Yönetim Kurulu Başkanımız Talat Atilla ve Genel Yayın Yönetmenimiz Ersin Tokgöz sordu, Sezer cevapladı, Erol Tümayer görüntüledi.
TURKTİME: CHP ile ittifak yaptınız ve kimileri DSP halkın isteğine uydu, kimileri de DSP barajı geçemeyecek, o yüzden böyle bir yol seçti dedi. Bunu siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
ZEKİ SEZER: İttifaklar Türkiye’de yasak. Dolayısıyla buna ittifak diyemeyiz. DSP bir adım attı ve toplumun önüne bir proje koydu. Seçimlere katılmama kararı aldı. Çünkü Türkiye büyük tehditlerle karşı karşıyaydı. Hem laik demokrasimiz, hem ulusal birliğimiz hem de ekonomimiz büyük tehditler altındaydı. Yoksa DSP özellikle son iki yılda en çok çalışan ve kitlelere en fazla ulaşan partiydi. Belki medya ve iletişim araçlarıyla yeterince ulaşamadık, beceremedik ama Türkiye’nin her yerinde her hafta bir miting yaptık, halkla birebir görüştük. Çok büyük kalabalıklarla buluştuk. Dolayısıyla bizim kendi alacağımız oy ile ilgili bir kaygımız yoktu, Türkiye’nin geleceği ile ilgili bir kaygımız vardı. Meydanlar bunu istedi ama meydanlar istemeden önce “Türkiye tehlikeye gidiyor. Bunun için güçlü bir yapı ortaya koymak lazım. Bu güçlü yapı için güçbirliği lazım” diyen bizdik. 11 Haziran 2006’da Bandırma’da yaptığımız mitingte sayın Baykal’a çağrıda bulunmuştum. Hiç kimse bundan söz etmezken ben bunları söylüyordum. Çünkü biz kendimizi değil Türkiye’yi düşünüyorduk. Kamuoyu araştırmaları da her ay yarım yada bir puan oyları artan tek parti olarak DSP’yi işaret ediyordu. Daha sonra gerilen Türkiye’de meydanlar da bu talebi ortaya koydu. Ama milletten önce ilk adımı biz attık. Bu hareket hep Tandoğan’dan başlatılıyor. Oysa ondan bir hafta önce bizim mitingimizde yüzbinlerce DSP toplanmıştı. Aynı kaygıları o alanda DSP ve DSP’liler dile getirmişti. Onun için bir taraftan halk istedi ama bir taraftan da halkın istemesindeki temelleri biz yerleştirdik.
TURKTİME: O zaman şunu diyebilir miyiz; DSP istiyordu, hal da istedi ve halkın isteği CHP’yi etkiledi…
ZEKİ SEZER: CHP’ye bir şey demek istemiyorum ama bizim durumumuz buydu. Ben o tarihten önce de CHP’nin bu konuda adım atması gerektiğini söylüyordum.
TURKTİME: Biz üstümüze düşen görevi yaptık, seçimlerden sonra erken seçim olursa bu sefer de CHP bize katılır dediniz.
ZEKİ SEZER: Bir gazeteci arkadaşımız “Siz bir adım attınız seçimlere katılmadınız. Yasalara göre bir parti üst üste iki kez seçimlere katılmazsa kapatılır. Bir sonraki seçimde ne düşünüyorsunuz?” diye sordu. Ben de o soruya istinaden “Öyle bir zorunluluk oluğu için biz sonraki seçimlere katılacağız. O durumda belki bu sefer CHP bir fedakarlık yapar DSP’nin lehine seçimlere katılmaz.” dedim. Bu, o günün koşullarıyla düşünülecek bir şey. Bu konuyu şimdi, hele hele seçimlerden önce konuşmak toplumda yanlış algılanabilir. Biz attığımız adımın arkasındayız ve onun başarıya ulaşması için çok çalışıyoruz. Ben 10 gündür sadece dün gece yattım. Bu gece yine yatmıyorum.
TURKTİME: CHP’nin son aldığı oyların üzerindeki oy mudur DSP’nin katkısı?
ZEKİ SEZER: Bu, çok ciddi olarak araştırılması gereken bir konu. Bu bir matematik değil. CHP’nin son aldığı oy ayrı, biz seçime katılmama kararı almadan önceki kamuoyu araştırmalarında gözüken oyu ayrı. Bunu tam olarak tarif edemeyebilirim. Sanırım bunlar seçimden sonra doğru bir şekilde konuşulabilir.
“DSP’LİLER DSP KİMLİĞİNİ KORUYACAK…”
TURKTİME: DSP ve CHP’nin farklarından birisi, toplumun manevi hassasiyetlerine olan mesafesi. DSP daha toleranslı yaklaşan bir yapıda. Bu noktada siz CHP’nin toplumun manevi alanlarına daha katı durduğunu düşünür müsünüz?
ZEKİ SEZER: Ayrıldığımız noktaları değil de birlikte olduğumuz noktaları konuşma zamanı olduğunu üşünüyorum. Ama burada DSP’yi ifade etmem gerekirse; inançlara saygılı laiklik ilkesiyle, solun evrensel değerlerini sonuna kadar benimseyen ve onu da içinde yaşatan ama aynı zamanda yerel sorunlara çözümler üreten projeleri de olan bir partiyiz. DSP’yi oluşturan örgütler, üyeler aynı zamanda o inançları, halk kültürünü yaşayan insanlar. Bu çok önemli. Bu sadece saygı duyuyorum anlamında değil. Saygı duymanın da ötesinde o inançları yaşayan insanların ta kendisi DSP. Bizim içimizde Hıristiyan da var Musevi de. Doğal olarak çoğunluk Müslüman ama toplumun her kesimini barındırıyoruz. Bu ülkede her kökenden ve her inançtan insan yüzlerce yıldır huzur içerisinde yaşıyor. Son dönemlerde bu konular kaşınarak sorun yaratılmaya çalışılıyor. Bunlar hoş şeyler değil. Anadolu inansı inancına da bağlıdır, laik demokratik Atatürk ilkelerine de.
TURKTİME: Parlamento fotoğrafı netleştiğinde DSP’liler hemen ayrılacak mı yoksa bu ilerleyen zamanda mı olacak?
ZEKİ SEZER: Onu o gün düşüneceğiz. Ama şunu söyleyeyim. DSP’liler DSP’li kimliğini koruyacaklar.
TURKTİME: CHP içinde kalarak mı koruyacaklar yoksa ayrılarak mı?
ZEKİ SEZER: Bu konuda tartışma yaratmak toplumda yanlış anlaşılmaya neden olabilir diye konuşmak istemiyorum. Aritmetik ne çıkartacak o önemli. Eğer solun başbakanlığı o 12 kişinin hemen ayrılmamasını gerektirecekse ayrılık hemen olmayabilir.
TURKTİME: DSP teşkilatlarında “Sayın sezer’i olası bir koalisyonda en icracı bakanlıkta görmek istiyoruz. Çünkü burada en büyük fedakarlığı o göstermiştir.” şeklinde bir temayül var. Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz?
ZEKİ SEZER: Her şeyden uzak duruyor şeklinde algılanmasını asla istemem. Bunu da o gün konuşmak lazım. Ama DSP kurulacak hükümetin içinde olacaksa o zaman ben de bir bakanlık alabilirim.
TURKTİME: Şu açık; Ak Parti tek başına iktidar olmazsa koalisyon kurmak isteyen partiler gelip sizinle görüşmek zorunda kalacak. Sizin tavrınız ne olur?
ZEKİ SEZER: İnşallah CHP çok büyük bir oy alır ve CHP bize gerek kalmadan iktidar olur. Kalmazsa biz birlikte olabilir miyiz. O farklı bir konu. Şimdi bu konuyla ilgili bir şey konuşursak kafa karışıklığı olabilir ve bu birlikteliğe zarar verir mi diye korktuğum için hassa davranıyorum.
“BAŞBAKAN, LAF KALABALIĞIYLA KENDİ BECERİKSİZLİĞİNİ ÖRTEMEYE ÇALIŞIYOR…”
TURKTİME: PETKİM’in satışı ile ilgili kamuoyunda ciddi bir hassasiyet oldu. Siz bu hassasiyeti nasıl değerlendiriyorsunuz?
ZEKİ SEZER: PETKİM hem kimya sanayimizin çok önemli bir kuruluşu, amiral gemisi, hem de stratejik tekel konumunda bir kuruluş. Normalde yeni yatırımlarla, teknoloji geliştirmesiyle önünü açmak yerine satıp kurtulmak doğru yol değil. Hele hele sahiplerinin kim olduğu belli olmayan tamamı yabancı birilerine bunun satılmış olması hiç doğru değil. Biz bunu söyleyince sayın Başbakan sermayenin dini imanı, milliyeti olmaz, bunlar sermaye ırkçısı diyor. Mesela diğer özelleştirmelerde de durum içaçıcı değil. Dünyanın hiçbir ülkesinde, bize her şeyinizi satın diye yol gösteren, Başbakan’a da bu konuda boyun eğdiren hiçbir batılı ülkede bankacılık ve finans sektörü yüzde 20’nin üzerinde yabancıların elinde değildir. Bizde şimdiden yüzde 45 finans sektörümüz yabancıların elinde. Mesela telekom... Dünyanın hangi ülkesinde telekom tamamıyla yabancılara satılmış? Yok böyle bir şey. Bunları bize satın diye öğretenlerde de yok. Onun için kusura bakmasın başbakan, laf kalabalığıyla kendisi gibi düşünmeyenleri statükocu noktasına getirmeye çalışmak kendi acizliğini örtmeye çalışmaktır. Kendi beceriksizliğini, bilgisizliğini, dışarıya karşı sağlam duramayışını örtmeye çalışmaktır.
TURKTİME: Ak Parti iktidarı ile birlikte en son Sabah-ATV’de olduğu gibi medyanın önemli bir bölümü devletleştirildi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
ZEKİ SEZER: Son derece baskıcı bir yapı. Hükümetin ve başbakanın her şeyi ele geçirmeye çalışan bir yapısı var. Spor kulüplerine kadar, derneklere kadar, devletin her kademesine kadar ele geçirmeye çalışıyorlar. Bu bağlamda basın son derece önemli. Basını da kendilerini destekleyecek bir yapıya gelebilsin diye uğraşıyorlar. Derdini anlatan sanayicinin, işadamının bürosuna ertesi gün maliyeci gönderiyorlar. Son derece tehlikeli ve sistemi kökünden sarsacak girişimler yapıyorlar. Zaten biz onun için o adımı attık. Seçimlere katılmama kararı aldık ki bunlardan bu ülke tez elden kurtulsun.
“LAİKLİKLİĞİ LAİKLİK ELDEN GİDİYOR, LAİKLER BİZE OY VERSİN DİYE KORUMAK MÜMKÜN DEĞİL…”
TURKTİME: Muhalefet genelde söylemlerini Ak Parti karşıtlığı üzerine kuruyor. Tamam ama muhalefetin eleştirileri yanında yapacaklarını da dile getirmesi gerekmiyor mu?
ZEKİ SEZER: Geçende bir televizyon programındaydım. Arkadaşımız sorular sordu, neler yapmak gerekiyor diyince ben heyecanlandım. “Burada değiştin” dedi. Ben de aynen sizin düşündüğünüz gibi düşünüyorum ve onu yapmak için büyük çaba sarfediyorum. Yapacağımız çok şey var ama anlatacak kanal bulamıyoruz. Kimse benimle neler yapılması gerektiğini konuşmuyor. Günlük siyasette kimin ne yaptığı, nereye gittiği, nereden istifa ettiği daha önemli hale gelmiş.
TURKTİME: Bu eksikliği göze alır ve sizin o sözünüzü de anımsarsak ülkede siyaset sorunu olduğunu da söyleyemez miyiz?
ZEKİ SEZER: Siyasetçi sorunu var derken sizin gibi düşünerek, siyaseti de kapsayacak biçimde söylemiştim. Siyaset son zamanlarda, özellikle 12 Eylül’den sonra birçok siyasetçi için meslek haline dönüştü. Siyaset meslek haline dönüşürse meslekten insanlar bir şey elde eder. Dolayısıyla siyasetçi bir şey elde etme yarışına girdi. Bulunduğu koltuğa güç katma, üretme yerine bulunduğu koltuktan statü alma halini aldı. Ben üç yıldır bir mücadele veriyorum. Siyasete daha geniş katılım olsun, siyaset sadece genel başkanların iki dudağı arasında olmasın diye. Mesela Almanya’da genel başkan doğal başbakan adayı değil. Eğer başbakan olmak istiyorsa diğer adaylarla birlikte tekrar yetki almak zorunda. Ben bu tür girişimler olsun diye baştan beri söyledim. O konuda da DSP’nin adım atabileceğini belirttim. Ama seçime girmediğimiz için bu konuda bir girişimde bulunamamış olduk. Onun için ben siyasetin yapısındaki o kirlenmişliği, yozlaşmışlığı da atmak için bazı adımlar atmak gerektiğini düşünüyorum.
TURKTİME: Geçenlerde “Ülkede laiklik değil, siyasetçi sorunu var” demiştiniz. Bu aslında genel kabulün aksi bir çıkış değil mi?
ZEKİ SEZER: Laiklik sorunu yok derken laik demokrasinin tehdit maltında olduğunu yadsımadan söylüyorum. Ama laikliği sadece laiklik elden gidiyor, laikler bize oy versin diyerek korumak mümkün değil. Aynı durumu başka konular için de söyleyebiliriz. Ama toplumun 20 milyonu yoksulluk, 1 milyonu açlık sınırı altındaysa insanlardan bu değerler konusunda çok fazla hassasiyet beklemek haksızlık olur. Kimse kusura bakmasın. O yüzden üretimi yatırımı ön plana çıkaran, fakirliği hakça paylaşmak değil zenginlikte sosyal adaleti gerçekleştirecek tarımdan bilgi toplumuna kadar üretim politikalarını öne alan bir yapıyı ortaya koymak lazım. Bakın “Kalkınma hamlesi sosyal politikalarla desteklenirse başarıya ulaşır.” Zenginleşmek, kalkınmak gerekiyor. Ama sosyal adalet şart. Bunu yapmak için de acımasız kapitalist yöntemler tek başına yeterli değil. Yatırımı düşünmeden sadece hakça paylaşalım demek de çözüm değil. Kaynak yok diyorlar. Hayır, kaynak var. Kaynak konusunda dünyanın zengin ülkelerinden birisiyiz. Ama bizim var olan kaynaklarımız siyasetçinin seçim kampanyalarına kurban edildi öteden beri.
“SİYASET BANA ÇOK ŞEY KAZANDIRDI AMA PARA KAZANDIRMADI….”
TURKTİME: Siyaset son zamanlarda, özellikle 12 eylülden sonra birçok siyasetçi için meslek haline dönüştü ve siyasetçi bu meslekten kazanmaya çalışıyor dediniz. Siyasetin sizin için taşıdığı anlam ne?
ZEKİ SEZER: Siyaset benim için görevdir. Siyasetçinin zevk aldığı siyaset dışında başka konular olmalı.
TURKTİME: Siz siyasetten ne kazandınız? Ne kaybettiniz?
ZEKİ SEZER: Bir şey kaybettim dersem siyasete haksızlık olur. Siyaset bana çok şey kazandırdı ama para kazandırmadı. Kazandıramaz da zaten. Çünkü normal yollardan siyaset hiç kimseye para kazandıramaz.
TURKTİME: Türk siyasetçilerin milli duramamaktan dolayı dış baskı nedeniyle yer altı kaynaklarımızı köreltiyoruz gibi bir görüntü var.
ZEKİ SEZER: O konuda sanırım en bilgili insanlardan birisiyim. Meclis’te madenciliğin sorunlarını araştırma komisyonu başkanlığı yaptım. Bakanlığım süresince Eti Holding’ten TTK’dan da sorumlu bakandım. Yer altı kaynaklarını o yönüyle de iyi bilirim. Zaten meslek olarak da kimya mühendisiyim. Yani konuya uzak değilim. Hem sizin dediğiniz konu var, hem de var olan kaynakları çok verimli kullanmadığımız gerçeği var. Düşünün, 99 baraj aynı anda yapılıyor. Ne güzel denebilir. Ama yıllarca sürüyor. Teknoloji eskimiş oluyor, ekonomik ömrünü bitirmeden tamamlanmış oluyor. Meclis’te Plan-Bütçe Komisyonunda çalıştım. Hepsine azar azar kaynak ayrılır ki seçimler öncesinde inşaat devam eder gibi gözüksün. Ediyor ama bitmiyor. Aslında zor değil. Beşle başlayın. İki sene sonra bitirirsiniz, üretime geçer, katma değer üretmeye başlar. Bu katma değer artışını da verimli kullanarak bu sefer beş değil 10 tane daha yaparsınız. Ve bu katlanarak gider.
“AK PARTİ’DE BAŞARILI GÖZÜKME AÇGÖZLÜLÜĞÜ VAR!”
TURKTİME: Ak parti iktidara gelince bitmeye en yakın projelere ödenek ayrılması şeklinde bir strateji izledi. Bu tam da sizin değdiniz şey. Hakkını teslim etmek gerekmiyor mu?
ZEKİ SEZER: Bu, kağıt üzerinde öyle oldu. Bakın, kaç tane barajı aynı anda açtılar ama çoğu ya yıllardır açık olan barajlardı, kullanılır haldeydi, yada daha bitmesine yıllar olan barajlardı. Başarılı gözükme aç gözlülüğü de var. Belki birkaç bitirdikleri iş olabilir. Ama açtıklarının çoğu, TOKİ projeleri hariç, bizim dönemimizde bitirilmiş işlerdi.
TURKTİME: Biraz her şeyi içinize atan bir yapınız var. Ve bu son birleşme sürecinde CHP’nin DSP’ye hak ettiği milletvekili sayını vermemesini içinize atmış gibisiniz. Bu bir artı mıdır?
ZEKİ SEZER: Bilemiyorum. Onu kamuoyu değerlendirecek. Ama özellikle CHP ile yapılan görüşme sürecinde ayaküstü demeçler vererek o sürece zarar vermekten çekindim. Çünkü basın aracılığıyla konuşmaya başladığınızda her şey arapsaçı oluyor. Yanlış anlaşılmalar oluyor, anlatmak istediğinizden farklı yansımalar olabiliyor. Ama o süreçte yine ben konuşmadım, konuşanlar oldu, suçlu biz gözüktük. Ama sonunda herkes her şeyi anladı.
TURKTİME: Hep hakkaniyetten bahsettiniz. İçinizde uhde kaldı mı?
ZEKİ SEZER: Onu seçimden sonra konuşuruz. Ama seçimlere katılmama kararından sonra da söyledim: sana sevdanın yolları bana kurşunlar. Olsun, önemli değil. Biz kurşunlara da göğsümüzü gereriz. Yeter ki ülkenin geleceğini sağlıklı kurgulayalım.
TURKTİME: Seçimlere katılmama kararı DSP örgütünde sıkıntı yarattı mı?
ZEKİ SEZER: Biz bu süreci son derece demokratik yürüttük. Partinin tüm organlarıyla tartıştık, en doğrusunu bulup onda sonra hepimiz o doğru yolda yürüdük. Bu süreci bir fire vermeden atlattık. Hiçbir seçim sürecini hiçbir parti firesiz atlatmaz. Tüm örgütlerimizle kenetlendik. Bu olağanüstü bir şey. Onun için çok duyguluyum. Böylesine temiz örgütlere sahip olmanın gururunu yaşıyorum. Belki de seçim döneminde en çok çalışan genel başkanlardan biriyim. Adım adım Türkiye’yi dolaşıyorum. Hiçbir sıkıntı görmedim.
TURKTİME: Burukluk da mı yok?
ZEKİ SEZER: Aslanlar gibi çalışmış bir örgütte seçime katılmamış olmanın burukluğu olmaz mı. Ama biz bir gerekliliği yerine getirdik. Vatan görevi yaptık, yapıyoruz. Bunun hepimiz bilincindeyiz.
“BİRLEŞMELER SİNERJİ YARATMIYOR… SOLU İKİ AYRI KOLDAN BÜYÜTMEK LAZIM…”
ZEKİ SEZER: Seçimlerden sonra ayrılırsanız sizin birlikte olmanızı isteyen halk kandırılmış olmaz mı?
TURKTİME: Bizi birleştiren halk aslında aman siz farklısınız öyle kalın diyor. O kadar çok kişi biz DSP burada olduğu için oy vereceğiz diyor ki. Bir dahaki seferde DSP olmazsa ne olacak?
TURKTİME: Yine de solun daha kuvvetli bir şekilde birleşmesi yönünde ciddi bir beklenti var. sol neden birleşemiyor?
ZEKİ SEZER: Dünya gelişiyor, ihtiyaçlar çeşitleniyor. Batının önemli demokrasilerinde de artık sol partiler bir tane değil. Onun için farklı hassasiyetleri olan sol partiler olması doğal. Gerçekçi olalım. CHP ayrı bir parti, DSP ayrı bir parti. Kavga etmek gerekmiyor. Aslında iki ayrı koldan solu büyütmek mümkün. Çünkü bizim ulaşabildiğimiz ayrı bir sosyolojik aban var, CHP’nin ulaşabildiği ve bizim ulaşamadığımız ayrı bir sosyolojik taban var. Geçmişte bu birleşmelerde bir sinerji olmadı. Eğer bugün Ak Parti’nin yarattığı tahribata karşı soldan CHP’nin dışında bir parti olmasaydı bugün bu projeyi kim ortaya koyacaktı. Diyelim bir araya geldi, biri birini yuttu, o sosyolojik gruplardan küsüp ayrılanlar oldu, ki bu kaçınılmaz, o zaman solu büyütmüş mü oluyorsunuz küçültmüş mü? Bunu çok iyi değerlendirmek lazım. 99’da 22,2 oy aldık. CHP’de 8,5 aldı. Toplam yüzde 31. şimdi çok daha fazla olmalı. Yapamadıklarımız var, kendimizi çok da iyi görmüyorum. Ama bu yüzde 31’in çok daha ilerisine gitmesi lazım. Çünkü bu kadar sosyal adaletsizliğin, ekonomide sıkıntının ve işsizliğin olduğu noktada solun çok daha fazla oyu olması lazım.
“2002 SEÇİMLERİNDE YAPTIKLARIMIZIN BEDELİ ÖDETTİRİLDİ!”
TURKTİME: 2002’de DSP çok ciddi bir oy kaybetti. Bunu neye bağlıyorsunuz?
ZEKİ SEZER: 2002’de yaptığımız iyi işlerin bedeli bize ödettirildi. Onu tarih yazacak. Bankacılık sistemini düzelttik, kamu bankalarını yeniden yapılandırdık. İki büyük depreme rağmen enflasyonu ciddi bir şekilde düşürüp üretim artışının başladığı bir ortamda hükümeti devrettik. Ulusal duruşumuzu gösterdik. Ama bunların bedeli bize ödettirildi ve Ecevit’in yaşı ve sağlığı ile ilgili olağanüstü çirkin kampanyalar yaparak vatandaş DSP’ye oy vermedi, verdirilmedi. Ama CHP yüzde 19 aldı. 31’e çıkmadı. Onun için bunu da göze alarak solu iki kanattan büyütmenin önüne engel koymamak lazım. Solun Türkiye’de tek başına iktidar olmasını benden çok kimse isteyemez.
TURKTİME: Birilerinin bedel ödettiğinin altını ısrarla çizdiniz. Kimdi bu ödetenler?
ZEKİ SEZER: Bunu öğrenmek için Fikret Bila’nın Sivil Darbe Girişimi kitabını herkese öneriyorum. Biz Irak’ta istikrarın bozulmasının hem bölgeye hem Türkiye’ye çok büyük zarar vereceğini ve Türkiye’nin sınırlarında Irak’a bir müdahaleye karşı olduğumuzu söyledik. Cengiz Çandar “ABD terörle mücadelesini Irak’a kadar uzatacaksa Türkiye’de Ecevit başbakan bırakılmayacaktır” diye yazmıştı. Kehaneti doğru çıktı. Diğer taraftan da ekonomide çok sıkı adımlar attık. Ve DSP’ye karşı çok çirkin bir kampanya yapıldı.
TURKTİME: Eğer o bedel ödetenler bu kadar güçlüyse bugün de o yönde bir güç oluşturamazlar mı?
ZEKİ SEZER: Hayır, bütün kesimler şimdi bizi daha iyi anlıyor. Bakınız, bugünkü hükümet ABD’ye söz verdi, askerlerini İskenderun Körfezi’ne yığdı, Mardin’den yerler aldı ama Meclis’ten başka bir karar çıktı, ilişkiler orada bozuldu. Başbakan danışmanını gönderip süpürmeyin bu adamı dedirtmek zorunda kaldı. Şimdi dostlarımız anlıyor ki onların istediği yönde olmasa da doğru duran, açık olan yönetimler her zaman iyidir. Diğer taraftan bizim o gün ekonomide attığımız adımların bugün ne kadar değerli olduğunu bütün çevreler çok daha iyi anladı. Zaten o dönem incelendiğinde 50 milyar dolarlık banka batağına rağmen, iki büyük depremin yaşanmış olmasına ve o depremin de Marmara bölgesinde yaşanmış olmasına rağmen önemli işler yaptık. Düşünün, Marmara bölgesi en çok vergi veren bölge ve 3,5 yıl o bölgeden vergi almamamıza rağmen nasıl ciddi adımlar attığımızı herkes görüyor.
TURKTİME: Ak Parti’nin hiç başarısı olmadı mı? Şunları da iyi yaptı dediğiniz şey yok mu?
ZEKİ SEZER: İstikrar adına Türkiye’de istikrarsızlığı yarattılar. Bu konuda son derece başarılılar. Yolsuzlukta, borç artışında, Türkiye’nin önemli varlıklarını haraç mezat satmakta önemli bir istikrar gösterdiler. Ama tabi ki iyi yaptıkları şeyler de vardır. Mesela çıkardıkları maden yasasında borların kamuda kalmasını güvence altına aldılar. O zaman da hemen teşekkür ettim, olumlu açıklamalar yaptım. Ama şimdi onu delmeye çalıştıkları yönünde haberler alıyorum.
“PARTİLERİN YAPTIKLARI REKLAM HARCAMALARININ 10 DA BİRİNİ BİZ YAPSAYDIK BEŞ KURUŞ PARAMIZ OLMAZDI…”
TURKTİME: Ak Parti, CHP, MHP… Hepsi genel merkezini yeniledi ve devasa binalara geçti. Ama siz çok uzun zamandır bu mütevazı genel merkezdesiniz. Kamuoyunda DSP’nin çok parası olduğu sık sık konuşuluyor. Siz de böyle bir genel merkez yapmayı düşünmediniz mi?
ZEKİ SEZER: DSP’nin çok parası var deniyor ama o saydığınız partilerin sadece bu dönemde aldıkları seçim yardımları DSP’nin var olan parasının kat kat üstünde. CHP’nin aldığı seçim yardımı bizim var olan paramızdan çok çok fazla. Ak Parti’nin aldığı bizim paramızın iki katından fazla. DSP’nin gelirlerinin tümü yasal ve şeffaftır. Bu önde gelen partilerin yaptıkları reklam harcamalarının 10 da birini biz yapsaydık beş kuruş paramız olmazdı. Gene bu partilerin yaptırdıkları genel merkezlerden birini biz yaptırsaydık hiç paramız olmazdı. Oysa biz örgütlerimize sonradan diyete de dönüşebilecek başkalarına muhtaç etmeme konusunda kararlıyız. Onun için bizim paramız çok değil. Üstelik büyük da kaygı içerisindeyiz. Seçime katılmadığımız için gene devlet yardımı alamayacağız. Belki de bizden dolayı oyların parası da CHP’ye gidecek. Dolayısıyla sadece oy değil başka katkımız da olmuş oluyor CHP’ye. Onun için çok dikkatli davranmalıyız. İletişim çağında devasa binaların ne işe yaradığını da ben hala anlayabilmiş değilim. Burada sayın Necmettin Cevheri’yi anmak isterim. Bir gün buraya geldiğinde yine genel merkezler konuşuluyordu. Dedi ki; büyük binalara çıktıkça çalışma küçülüyor.
SEZER’İN BAŞTACI YAPTIĞI ECEVİT ÖĞÜDÜ…
TURKTİME: Basında kimleri okursunuz?
ZEKİ SEZER: 1988 yılında Çankaya ilçe yönetiminde görev alacaktım. Genel merkeze çağırdılar ve Rahşan Hanımla konuşurken Bülent bey içeriye girdi. O görüşme benim kendisiyle ilk birebir aynı odada çalışmaya başlamamdı. Aktif siyasette görev alıyorsunuz size bazı önerilerim olacak dedi ve önerilerinden birisi; “Madem aktif siyasette yönetici olarak görev alacaksınız basını iyi takip edin. Kendinize yazarları, gazeteleri okuyun. Ama yakın bulmadıklarınızı mutlaka okuyun” idi. Ben o öğüdü hep tuttum. Ama isim verip kimseye haksızlık etmek istemem.
TURKTİME: Satır başlarıyla 24 saatiniz nasıl geçiyor. İlgi alanlarınız nedir?
ZEKİ SEZER: Sanatla ilgiliyim ama sadece dinleyici ve izleyici olarak. Eski bir sporcuyum ama son zamanlarda çok da fazla spor yapamıyorum. Çok sık okuyorum. Bu günlerde NTV’nin yayını olan Irak’ı Anlamak’ı ve İlyas Başsoy’un Yüksek Volum kitabını okuyorum.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...