Bugün 4 Nisan.. Bu tarih belki başka önemli olayların da yıldönümüdür ama, ben bunlar arasından birini ele alacağım.. Başbuğ Alparslan Türkeş’in ebediyete intikal edişinin 19 uncu yılı olması hakkında yazacağım..
Büyük bir Türkçüydü, Türk Milliyetçiliği davasına hayatını adamış olan değerlerimizin en başında gelenlerden biriydi Türkeş.. Asıl adı Hüseyin Feyzullah olan Türkeş, 25 Kasım 1917’de Kıbrıs’ta doğmuş, 4 Nisan 1997 günü Ankara’da vefat etmiştir.
1933’te ailesi ile birlikte Kıbrıs’tan Türkiye’ye gelip yerleşen Türkeş, Türk Ordusunda görev almak istemiş, Kuleli’yi ve Harp Okulunu bitirerek, 1939’da Piyade Asteğmeni olarak vatan hizmerine başlamıştı. Daha o yıllarda Türkçülük hareketçileri arasında yer almayı tercih etmişti.
1944 TÜRKÇÜLÜK VE TURANCILIK DAVASI
Ordudaki ilk günlerini ve devamını, Türkçülük tarihine 1944 Milliyetçilik olayları diye geçen olayları bir kitabımdan(*) alıntılar yaparak anlatayım..
“O dönemde Nihal Atsız’ın çıkardığı Orhun Mecmuası vardı. Bu dergi, Türkçülük ve Turancılık davasının organizatörü olan bir yayın organı sayılırdı. Bütün Türkçüler gibi Ordu mensubu Türkçüler de bu dergiyi heyecanla takip ederlerdi. 1944 yılı Mart’ında Nihal Atsız, Hükümet’in, Türkçülük hareketlerine karşı olan tavrını, toplum içinde Türkçülerin küçümsenmesine sebep olan politikaları ağır biçimde tenkit etmekteydi. O devirde Başbakan, tek Parti olan CHP’nin Genel Sekreteri Şükrü Saraçoğlu idi..
Nihal Atsız, Orhun Mecmuasında bir birini izleyen Açık Mektuplar yazarak Saracoğlu’nu tenkit ediyordu.. Bu açık mektuplarına, “Sayın Başvekil! Diyerek başlıyor ve tenkitlerini sıralıyordu.. Okullarda Türk çocuklarının gözü önünde komünistlere mevki veriliyor.. Maarif Vekili o makamından istifa etsin, vatanperane bir jest göstersin” diye devam ediyordu..
Bunun üzerine, Devlet kademelerinde ve Ordu içinde de büyük taraftar bulmaya başlayan Türkçülük hareketinin genişlemesini engellemek için Saracoğlu Hükümeti önlemler almaya başladı.. Orhun kapatıldı. Türkçüler tutuklandı, hepsinin evlerinde aramalar yapıldı. Türkçüler çeşitli suçlar isnad edilerek suçlandılar.
18 Mart 1944’te, olan bitenle ilgili olarak Hükümet bir resmi tebliği yayınladı. Onda özetle şu suçlamalar yapılıyor ve deniliyordu:
”Son günlerde Hükümetçe kapatılan Orhun mecmuası sahibi Nihal Atsız ile Sabahattin Ali arasındaki davanın duruşması sırasında Nihat Atsız lehine yapılan taşkınlıklar yüzünden tutuklananların üzerlerinde çıkan vesikalar bazı şüphelere sebep olmuştur. Bu şüpheler üzerine Nihal Atsız, Reha Oğuz Türkkan, Zekili Velidi Togan ve Ferit Cansever’in evlerinde İstanbul Örfi İdaresince aramalar yapılmış ve bazı vesikalar bulunmuştur. Bu vesikalardaki bilgilerle Anayasamıza aykırı olarak Irkçılık ve Turancılık gayeleri güdüldüğü tespit edilmiştir. Bu kişilerin bu amaçlarla gizli cemiyetler kurmaları Anayasaya aykırıdır ve Ceza Kanununa göre suç oluşturmaktadır. Konu yetkili adalet makamlarına intikal ettirilmiştir..”
Bu bildiriden sonra Cumhurbaşkanı İsmet İnönü de bu ırkçı ve Turan faaliyetler karşısında “vatanın müdafaa edileceğini” içeren nutkunu söyledi.
Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın bu açıklamaları üzerine Türkçülük karşıtı furya daha da hız kazandı. Göz altına alınmış bulunan ve Turancılıkla suçlanan Milliyetçilere hapishanelerde uygulanan mezalim daha da acımasızlaştı, tam bir vahşete dönüştü.. Tabutluklara atılan, beyinlerine 2 bin mumluk ampullerle ışın verilen, parmakları sökülen Türkçülerden biri de o zaman yüzbaşı olan Alparslan Türkeşti..
İstanbul 1. Örfi İdare Mahkemesinde 65 celse süren yargılamalar sonunda 29 Mart 1945’te 23 sanık hakkındaki karar açıkladı.. Zeki Velidi Togan ve Nihal Atsız 10’ar yıl hapis cezasına, diğer on bir Türkçü de çeşitli hapis cezalarına çarptırıldılar. Hapis cezası alan 13 kişiden biri de Türkeş’ti..
Mahkumlar, verilen kararlar üzerine, “Biz Türküz! Türkçüyüz! Suçlu değiliz!” diye başlayan temyiz dilekçeleriyle kararları temyiz ettiler. Temyiz Mahkemesi görevi, 2. nolu Örfi İdare Mahkemesine verildi. Bu Mahkeme, bütün sanıkları beraat ettirdi. Tabii Türkeş ve bütün Türkçülerin tabutluklarda çektikleri yanlarına kar kalmıştı..
Konuyu daha fazla uzatmayayım.. Sonraki gelişmeleri ise hemen herkes bilir.
Türkeş Ordudaki rütbesi yükselerek vatan görevini sürdürdü. Demokrat Partiyi iktidardan düşüren 27 Mayıs 1960 İhtilalini yapanlar arasında yer aldı. 38 kişilik Milli Birlik Komitesinde idi.
İhtilal Hükümetinde Başbakan yardımcısı oldu. Daha sonra Milli Birlikçiler arasında çıkan bölünmede 14’ler içinde yer aldı.
14’ler yurt dışına çıkarılarak görevlendirildiler ve Türkeş de Hindistan Büyükelçiliğinde görevlendirildi. Alparslan Türkeş, 1963’te Türkiye’ye döndükten sonra siyasi faaliyetlere katıldı. 1964’te Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisine(CKMP) üye oldu. 1965’te parti üyeleri Alparslan Türkeş’i Genel Başkan seçtiler.. 1969’daki Adana Kongresinde Partinin adı Türkeş’in isteği ile Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) olarak değiştirildi. Dokuz Işıkumdesi uygulamaya konuldu.
Türkeş, Süleyman Demirel’in Başbakanlığında kurulan(1975-1977) Milliyetçi Cephe Hükümetlerinde Başbakan Yardımcısı olarak görev yaptı.
1980 İhtilalinden sonra bütün partilerle birlikte MHP de kapatıldı, Türkeş gözaltına alındı. MHP ve Ülkücü Kuruluşlar davalarından tutuklu olarak yargılandı. 11 yıl hapis cezası aldı ise de, 1985’te tahliye edildi ve 1987 referandumu sonucu siyasi yasakların kalkması üzerine özgürlüğü tescil edildi. Milliyetçi Çalışma Partisinekatıldı ve yapılan Kongrede Genel Başkanlığa seçildi.
Nihayet 1993’de MÇP ismi de MHP olarak değiştirilmiş, böylece bugünkü MHP kurulmuş oluyordu.. Fakat MHP 1995 seçimlerinde %10 barajına katılarak Mecliste temsil edilemedi. İki yıl sonra, 4 Nisan 1997’de Başbuğ Türkeş ebedi hayata intikal etti..
***
Aslında ben bugünkü yazımı bu tür ansiklopedik bilgi satırları ile dolduracak değildim. Bilgisayarın başına oturduğumda pek çok az bilinen şeyleri yazmayı planlamıştım..
Başbuğumuzla birlikte MHP içindeki ve Partinin Gazetesi Hergündeki eski çalışmalarımdan(**) söz edecektim..
Hegün’ün İdare Meclisi üyesi olarak beraber çalıştığımız Gün Sazak’ı ve komünistlerce şehit edişini..
Gazetedeki yazımlarımla kazandığım fıkra dalındaki ödülümü, Ahmet Kabaklı ve Rauf Tamerle birlikteTürkeş’in elinden alışımızı..
Shereton’daki ödül töreninden sonra, o anarşi günlerinde gece vakti evime sönebilmek için oralarda dolanırken Bakanımız Sadi Somuncuoğlunun resmi arabasına, “Arkayı dörtleyin Beyler, Yalçın’ı da yanınıza alın!”diyerek arabasına bindirişini..
Hergünde yazdığım yazılarda, o zamanki Koalisyon Hükümetinin İç İşleri Bakanı Korkut Özal’la Milli Eğitim Bakanı Nahit Menteşe’yi “Sola Umut Veren Bakanlar” diye tenkit edişimi…
.. Ve onlardan gelen cevapları da yayınlayarak gazeteye traj kazandırışımı..
O Bakanların beni Türkeş’e şikayet ettikleri ve Türkeş’in de bana kızdığı yalanını söyleyen gazetenin Genel Yayın Müdürünün uyarısı üzerine o günlerde bomba gibi erki yapan seri yazılarıma son verişimi..
Ertesi hafta, Libya’dan dönmekte olan Türkeş’i havaalanında karşılayışımız sırasında yanındaki koltuğa oturan o Genel Yayın Müdürünü kaldırıp, “Sen kalk oradan.. Oraya Yalçın otursun” diyerek beni yanına oturtup omzuma elini koyuşunu..
Ve bana şu sözleri söyleyişini: “Yalçın o yazılarından dolayı seninle iftihar ettim.. Gazeteci dediğin böyle yazmalı! Yazdığı ses getirmeli! İki Bakan senin gazetedeki yazılarını kesmişler, kupürleri ellerine alıp Bakanlar Kurulunda yanıma geldiler. Seni bana şikayet ettiler. Sen böyle ses getirecek yazılarına devam et!” deyişini..
İşte bütün bunları anlatacaktım..
Devamla, gazetenin İdare Meclisinde birlikte görev yaptığımız Gümrük Bakanımız Gün Sazak’tan, Partinin İl 2. Başkanı olduğum günlerdeki anılarımdan, İl Başkanımızı Recep Haşatlı’nın oğlu ile birlikte komünistlerce şehit edilişinden..
Başbuğumuza genellikle “Albayım..” diye hitap ettiğimizden..
Daha pek çok şeyden söz edecektim.. Ama işte gördünüz sütunum doldu..
Artık onları da ilerdeki günlerde anlatırım diyerek burada kesiyorum.
Yalnız şu son hatırlatmamı da yapmadan bugünkü yazıma son satırı koymamalıyım:
Başbuğ Türkeş için çocukları, vefatının 19. Yılı münasebeti ile bu sabah kabri başında bir anma töreni ve öğlen namazından sonra da Ankara Bahçelievler camiinde Mevlid-i Şerif düzenlediler..
Gönüldaşlarını davet ediyorlar..
(*) Milliyetçiliğin Yasal Kaynakları sa:401-417/Yalçın Toker- Toker Yayınları. Kitap: Tel: 0535 3199349 ve [email protected]
(**) İhtilaller ve Darbeler Arasında Gazetecilik ve Kitapçılık Anılarım/Yalçın Toker- Toker Yayınları. Tel:0535 3199349 ve [email protected]