Toplumumuzun AKP’li olmayan, yani kendisini Türk milliyetçiliğine ve Atatürkçülüğe adamış bulunan, bu ilkeleri kendine ülkü edinen kesimlerinin, 1 Kasım seçimlerinden sonra içine düştükleri hayal kırıklığı devam ediyor.
Bu insanlar, kendilerine yaşatılan seçim hezimetinin başta gelen sorumlusunun MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli olduğunda müttefiktirler. Keza MHP’liller gibi, diğer bütün AKP muhalifi partililer de bu düşüncededirler.
Partinin kuruluşundan beri Milliyetçi hareketin içinde olan, Başbuğ Türkeş’in yakınında bulunan bütün eski ülkücüler, Partiyi bugünlere sürükleyen, daha bir ay önce Meclis’te 80 milletvekili varken bu sayının 40’a düşmesine sebep olan Bahçeli’nin Genel Başkanlığı artık bırakmasını öngörüyorlar. Böyle düşünenlerin büyük çoğunluğu, Bahçelinin süregelen bütün yanlışlarını listeleyerek taleplerine belge olarak sunmaktadırlar.
Bahçeli 1997’de MHP Genel Başkanı olmuştu. Parti, 1999’da ülkenin ikinci büyük partisi olarak DSP ve ANAP’la birlikte Koalisyon Hükümeti içinde yer aldı. Ne var ki o zaman bu Koalisyon yaşatılamadı, Bahçeli’nin seçim isteki üzerine yıkıldı.
Yapılan 2002 seçimlerinde MHP barajı bile aşamadı, Meclis dışında kaldı ve bu sayede AKP tek başına iktidar oldu. Bu hazin sonucun Bahçeli’nin eseri olduğu bilinen bir gerçekti.
Sonraki süreçte de, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, Meclis Başkanlığı seçimlerinde, yani AKP’nin sıkıştığı her aşamada, adeta Bahçeli onların imdada yetişti..
Nihayet 7 Haziran 2015 seçimlerinde AKP azınlığa düşmüştü. Millet, Meclis çoğunluğunu CHP, MHP ve HDP’ye teslim etmişti.. Ve bu partilerden Devletin resmi organlarını teslim almalarını, demokrasi ve hukuk kuralları içinde çalıştırmalarını istemişti.
Fakat Bahçeli, daha seçim gecesi, “biz Koalisyon içinde olmayız. Millet bize muhalefet görevi verdi..” demeye başladı.
Sayın Bahçeli, Devlet yalnız Hükümet demek değil ki.. Demokrasilerde Devlet; Yasama, Yürütme, Yargı olmak üzere üç organdan oluşur..
Siz Yürütme organında, yani Hükümet içinde yer almak istemeyebilirsiniz.. Tabii bunun için de, tek başına kendiniz karar vermeyeceksiniz, tabanın düşüncesini alacak ve onu uygulayacaksınız.
Hadi bunu yapmadınız.. Milletin sizden istediği Yasama ve Yargı alanlarındaki taleplerini yerine getirseydiniz bari..
AKP’yi azınlığa düşüren millet öncelikle sizlerden şunları bekliyordu:
YASAMA: Önce çoğunlukta olduğunuz Meclisi toplayın, bir aday üzerinde uzlaşıp Meclis Başkanını seçtin.. Yasama organı olan Meclisi çalıştırıp, öncelikle eski iktidardan milletin istediği hesapları sorun.. Komisyonlar kurup, kapatılmış dosyaları açtırıp sorgulatın.. Gerekirse bunlar için kanunlar, nizamnameler, ne lazımsa çıkarın.. Bunlar için çoğunluğunuz var.
YARGI: Yargı organının kaybolmuş olan tarafsızlığını, bağımsızlığını, saygınlığını geri getirin. Bunlar için gereken ne lazımsa kısa sürede yasal düzenlemelerini yapın.
Vatandaşların ellerinden alınan özgürlüklerini, öncelikle fikir ve düşünceyi açıklama, basın özgürlüğünü geri getirin.. Eğitimde partizanlığı sona erdirecek, kadrolaşmaları önleyecek düzenlemeleri yapın..
Bunlar aklıma ilk gelen millet beklentileri.. Ama ne oldu?
Seçim gecesinden başlayarak her şeye HAYIR! Diyen Devlet Bey, milletin bütün beklentilerine sırt çevirip, ülkeyi 1 Kasım seçimlerine sürükledi..
Ve işte sonuç..
AKP tek başına iktidar.. Mecliste sonuncu parti durumuna düşen MHP’nin milletvekili sayısı 80’dan 40 düşmüş..
Geçen haftalarda yazdım.. Böyle bir sonucun sorumlusu olan kişi derhal istifa eder.. Özellikle de programları, vatan ve millet sevgisini seslendiren bir partinin başkanı bunu derhal yapar..
Devlet Bahçeli ise, istifasını isteyen, olağanüstü Kurultay çağrısı yapan, adaylıklarını açıklayan partililerin bütün istek ve önerilerine karşı çıktı..
Bu haklı talepleri 14 Kasım günü yapılan MYK toplantısında reddederek, onlara sert şekilde cevaplar verdi.
“Üç beş kişi istedi diye Genel Başkanlığı bırakmam” diyerek, “olağanüstü Kurultay için yeterli imzalar toplansa bile toplamayacağını, 2018 olağan Kurultayına kadar görevimin başındayım..” açıklamasını yaptı. “Beni ülkücü irade getirdi, ancak ülkü irade gönderir.. Biz CHP değiliz. Onlar durmadan Olağanüstü Kongre yapar, biz olağan Kongre yaparız..” şeklinde sözler söyledi.
Sayın Başkan bu Parti CHP değil..
Bu kabul edilemez diretmenizi ülkücü iradeye bağlıyorsunuz.. O halde biz de bunun için Türklük ülküsünün, Başbuğ Türkeş’le birlikte fikir babası olan, temellerini atan, fikir, aksiyon her alanda kurallarını belirleyen, tabutluklarda, zindanlarda, sürgünlerde mücadelesini veren Nihal Atsız’a danışalım.. Çünkü dünkü, bugünkü ve yarınki ülkücüler, onun ve onların gösterdiği yolda ilerleyen kişilerdir.
Atsız Hoca, “Ülkü, milletin yürütücü, ilerletici kuvvetidir, yarınlarını arayan milletlere hız verir.. Uğrunda ölünür..” derdi(*).
Uğrunda ölünecek bir davanın temsilcisi olan partide istifa nedir ki sayın Başkan? Siz gidersiniz, yerinize 9 Işığın aydınlattığı yolda yürüyen, Üç Hilale inanmış bir başka arkadaşınız gelir.
(*) Nihal Atsız/Sakin Öner, Toker Yayınları Tel: 0535 3199349 ve [email protected]