İrem Derici; zayıflamasından estetik ameliyatlarına bir çok konuda Armağan Çağlayan'a konuştu. İşte Derici'nin açıklamalarından satırbaşları:
Bir yılda 25 kilo verdim. Alman savaş tankı gibiydim. Kilo verince iyice açıldım. Ruhum taşıyor… Önceki İrem'in iş performansını beşe katlamış durumdayım. Hayatım boyunca ilk kez istediğimi giyebiliyorum. Parayı buldu tarzı değişti diyorlar. Hayır, gönlümde hep bu giyinme tarzı, bu saçlar vardı. Et üstünde et şeklinde geziyordum. Çok mutsuzdum. Şu an çok mutluyum. mükemmel kadın ölçülerindeyim. Cin gibiyim. Çok sağlıklıyım.
Bir yılda 25 kilo verdim. Alman savaş tankı gibiydim. Kilo verince iyice açıldım. Ruhum taşıyor… Önceki İrem'in iş performansını beşe katlamış durumdayım. Hayatım boyunca ilk kez istediğimi giyebiliyorum. Parayı buldu tarzı değişti diyorlar. Hayır, gönlümde hep bu giyinme tarzı, bu saçlar vardı. Et üstünde et şeklinde geziyordum. Çok mutsuzdum. Şu an çok mutluyum. mükemmel kadın ölçülerindeyim. Cin gibiyim. Çok sağlıklıyım.
Evet, tılsım diye bir şey var. Yine paylaşıyorum eğlenceli anlarımızdan ama korumacılık var. Özel çok daha güzelmiş.
Değil. Ruhu çok dolu ve annelik içgüdüsüyle yaşayan bir kadın. Çok esprili ve hoşsohbet. Konserde, “İrem Hanım nasılsınız” dedi diye olay oldu. Ayol, 31 yıllık eşinden ‘Selami Bey’ diye bahsediyor, bu bir saygıdır. Bunu bile alıp nerelere getiriyorlar. Gerçeklik olmadığı zaman kuduruyorum. Ama önüne geçemeyiz. 3 maymunu oyna; görme, duyma, konuşma… Yaşamana bak.
Konserime gelen mutsuz dönemez. 40 derece ateşim de olsa çıkarım, hayatımın en mutlu günüymüşçesine halayımı çeker, oynarım. Para verip geliyorlar beni izlemeye, mutsuz dönmeleri söz konusu olamaz. Bu egomla da alakalı olabilir, işime olan saygımla da… Başarı başarıyı çekiyor da olabilir.
Star olmadım henüz. Çok popülerim sadece. Sezen Aksu'nun silüetini gördüğümüzde, “Bu Sezen Aksu” deriz değil mi? Ya da Tarkan’ı… Starlık öyle bir şey. Bir gün olacağım ama daha değilim. Her apartmanda beş şarkıcı otururken işimiz zor.
8 tane ajandam var, çantamda kalem… Çok işkolik olmayayım diye, günde bir film bir kitap zorunluluğu getirdim kendime. Yeni çıkan müzikleri dinliyorum. Her yeni albüme bakıyorum. Tehlike arz edenleri inceliyorum. Ama alkışlamayı çok iyi biliyorum. Burnu havada, caz dinleyen, rock söyleyen bir tiptim. Türkçe şarkı söylemiyordum. Babam beni bir gün tokatladı. “Buckingham Sarayı'nda mı doğdun sen, mavi kanlı asilzade misin? Anadilinde şarkı söyle” dedi. Öyle çıktım piyasaya.
Artık androidim ben. Uyku uyumam, yemek yemem. Günde dört konser veririm, jüri olurum. Tatilimi de yaparım. Yaşarım. Bir gün çökersem “Dostlar beni hatırlasın” ne diyeyim... Düşünce gücüyle her şeyi yenebiliyor insan. Bir yıldır grip olmuyorum. Burnum karıncalandığı, ateşim çıktığı zaman geçiyorum aynanın karşısına, “senin hasta olmaya hakkın yok, iyi olacaksın” diyorum. Hoop! Bitti. Kişisel gelişim kitaplarına acayip sardım.
30 yaşıma yaklaşıyorum diye geçen sene botoksa başladım. Dış güzelliğim önemli değil diyordum önceleri. Yaş büyüdü, 30’lar, 40’lar kadının en kadın hissettiği yaşlar. Hissetmeye başladım. Eskiden giydiklerimi umursamazdım, şimdi geceden hazırlıyorum. Dişlerim de yapılı değildi. Artık güzellik konusunda takıntılıyım.
Bu hızla Ajda Pekkan’ı geçeceğim. 3 burun, bir göğüs, sayısız botoks, diş… Ne yaptırayım başka? “Ağzını diktir çok büyük” diyorlar.
Kusura bakmasın sevenlerim, ağzımı diktiremiyorum, öyle bir plastik cerrahi daha gelişmedi. O yüzden 32 diş devam.
NTV
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...