Talat Atilla Ankara madem bilmece çözdürmeyi seviyor, deneyelim! Dikkat sahte Mesih! |
Ersan Yıldız GİRİLMEZ |
Mihriban Başlı Nereye Gidiyoruz? |
Tuğba AYAN SONBAHAR, SARI YAPRAKLAR, SAĞLIKLI HÜZÜN VE METAL ELEMENTİ |
Adnan Küçük MEB YUSUF TEKİN’İN LAİKLİK SÖYLEMİ BAZI ÇEVRELERİ RAHATSIZ ETTİ |
Zahide Guliyeva DÜNYALARINI VERİN ÇOCUKLARA |
Cengiz Altınsoy Taş deyip geçmeyin |
Kıvılcım Kalay NEDEN DİYE SORMA |
Canan Sezgin BU DOLUNAYLA BİR DEVİR KAPANIYOR! |
Tuğrul Sarıtaş Duayen gazeteci Tuğrul Sarıtaş'tan yeni kitap! |
Tekin Öget GERÇEKTEN DE TAM YOL İLERİ Mİ? |
Esra Süntar İZDÜŞÜM TEOREMDEN BAĞIMSIZSA KAPSANAMAZ |
M. Kürşat Türker ZİNCİR |
Yalçın Toker SPOR YAZARLARI GENEL KURULUNDAYDIM.. |
Haktan Kerem Ural ‘ADALET SİSTEMİ’NİN ALTINDA SERİNLEYEN AHLAKSIZLAR |
Osho "Sen cevapları ezberliyorsun ama hayat asla aynı soruyu tekrarlamaz…" der.
Kulağa hoş gelse de Osho'nun yolu belli ki Türkiye'den geçmemiş.
Bu coğrafyada aynı soru bazen bin kez tekrara girer. İki bin yıllık öykünün manşeti değil midir "Nolcak bu Türkiye'nin hali!" sorusu?
Vaktiyle, Habertürk TV'de başkanlık iyi mi, kötü mü konusunu konuşuyoruz.
Ben "Prensip olarak başkanlık sistemine karşıyım. Erdoğan artık tecrübeli bir devlet adamı oldu. Ülkeyi yönetebilir ama ya Erdoğan'dan sonra ne olacak? Tek kişilik yönetim anlayışı kendisini de başka bir partiye muhtaç eder." yorumunu yapmıştım.
Ertesi gün Erdoğan'a yakın bir vekil, müstehzi bir tebessümle beni arayarak "Beyefendi sana yanıt verdi!" dedi.
Ben de "Allah Allah hangi sözüme?" diye şaşırarak sormuştum.
Yanıt aynen şöyleydi;
Tayyip Erdoğan "Bir gazeteci Erdoğan'dan sonra ne olacak peki diyor. Ne olacaksa, o olacak!"
* * *
İktidardaki oy kaybı başkanlık sistemi ile başladı. Şu anda MHP'nin desteği ile devam eden bir iktidar var.
Fotoğraf şöyle;
İktidar uyumlu deseniz kızıyorlar. Kızıyorlar çünkü her iki partinin içinde de bu ittifaktan rahatsız olanlar var.
İktidar uyumsuz deseniz yine kızıyorlar.
Bu sefer de sizi fitnelik yapmakla itham ediyorlar.
En iyisi "araları bir iyi, bir kötü!" demek sanırım :))
İktidarda daha önce olmayan gelişmeler yaşanıyor. Müstakil küçük güç adacıkları oluşuyor.
Bu adacıklar da sessiz savaşlar yaşanıyor. Mesela; Tusaş'taki patlamayla ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın özel kalem müdürü Hasan Doğan'ın aleyhine medyaya servis yapan parti içinden iki kişiydi!
Bu iki kişiden birisi, geçmişte devlette önemli bir yerin başındaydı.
Ve Hasan Doğan bu kişileri tespit etti!
* * *
Velhasıl, iktidar; bir yandan ülke, bir yandan parti içi, diğer yandan ittifak ortağı ve dünya ile uğraşmaktan yorgun görünüyor. Ve fakat...
Tüm bunlara rağmen iktidarın karşısında rakip bir parti yok!
Kuvvetli Cumhurbaşkanı adayları (İmamoğlu/Yavaş) var ama parti yok!
CHP, 4 ayrı blok haliyle bir muhalefet enerjisi vermiyor.
İmamoğlu'nun CHP üzerindeki baskın gücü ve nazik pozisyonu Özgür Özel'in alanını daraltıyor olabilir.
Özel'in muhalefet pratiği de bir bilmece.
Hem Erdoğan'la ipleri koparmamak hem de tabanından gelen homurtaları dengelemek için yaşadığı med- cezir halleri tuhaf bir kadraja hapsoluyor.
Organik görünmeyen bir hali var Özgür Özel'in. Olması gereken bir şeyler eksik gibi. Silgisi kaleminden önce biten öğrenci gibi şaşkın ve panik halde.
Goethe "Günlük hayat, en etkili kitaptan daha öğreticidir." der. Kim bilir, belki o da giderek daha da öğrenir siyaseti!
* * *
Ve finalde iktidar cephesine dönersek...
Birbirlerine ihtiyacı olan iki parti var.
Anlaşamadıkları noktalar az değil ama bir şekilde orta yolu bulmaya kodlanmış zihinle masada oturuyorlar.
Öcalan konusunda farklı düşündükleri biliniyor ama ortak nokta için her iki taraf da birbirlerine biraz daha yaklaşma eğiliminde.
Terör örgütü PKK'nın lideri Abdullah Öcalan konusunda tuhaf bir durum var.
Kandil ve DEM'in Öcalan’la ilgili açıklamaları tutarsız.
Bir gün "Öcalan’ın dediğini yaparız" derken, ertesi gün "biz silah bırakmayız" diyorlar. Erdoğan'ın danışmanı Mehmet Uçum'un "Öcalan'ın videosunu izleyebiliriz" sözlerini onaylayan tek bir iktidar yetkilisi yok mesela!
Uçum'un etkin bir danışman olduğunu biliyoruz. Acaba Uçum bu tarz sözlerle toplumsal nabzı ölçüyor da bu nabız yukarıda masaya mı yatırılıyor?
Son olarak kayyum devam edecek mi derseniz...
İktidarın terörle iltisaklı olduğunu tespit ettiği belediye sayısının 50 sayısına ulaştığı söyleniyor.
Beraber göreceğiz...
FAKAT SİZ YALAN SÖYLÜYORSUNUZ HASAN BEY!
Bir kişinin ateist- deist olması, din değiştirmesi, dini yorumundaki farklılık, o kişinin özel tercihidir. Allah ile kendi arasındadır. Beni de ilgilendirmez.
Yadırganması ya da kınanması lüzumsuz olduğu kadar anlamsızdır da.
Ancak...
O kişi, kendi inanç ya da inançsızlığını propaganda yoluyla metodolojik olarak topluma kurnazca enjekte ediyorsa, o noktada sosyal bir zorbalık vardır.
Bu sosyal zorbalık kim tarafından yapılırsa yapılsın, zorbalıktır.
İsteyen istediğine inanır ya da inanmaz.
Ayrıca herkes inanmak zorunda da değil.
Balthasar Gracian'ın "kurnaz, gerçeğin kendisini aldatmaya çalışır." dediği gibi, kurnazlığa alerjim var!
Ve mahir bir kurnazlıkla karşı karşıyayız!
* * *
Eski vekil ve Müftü olması nedeniyle Hasan Mezarcı'nın akli dengesi her ne kadar bozuk olsa da, konuştuğu sözler istismar edilmeye açık. Ve ediliyor.
Mezarcı için "delidir, ne yapsa yeridir!" diyen kesim de, "deli meli kardeşim ama adam doğru söylüyor!" diyerek, Mezarcı'nın söylediği sözleri kaldıraç yapan kesimler de var.
Bir vakitler "Allah'ın hatrı yücedir. Hiç bir hatıra feda edilemez" diyen muhafazakâr kesimin büyük kısmı da "iğne yaparak dengesini bozdular. Eski sözlerinin hatırına dokunmayalım!" modundalar.
Hani, Allah'ın hatırı yüceydi, hiç bir hatıra feda edilemezdi?
Ediyorsunuz işte!
* * *
Akli dengesi yok dediğiniz Mezarcı, bulduğu her fırsatta Hristiyanlık propagandası yapacak kadar zeki ama!
Hristiyanların peygamberi İsa Mesih olduğunu iddia ediyor ama Müslümanlara vaaz veriyor!
Kurnaz bir deli beyefendi!
Dese ki "Ben Hristiyan oldum" kendi takdiri ama İslam dünyasının yakasına yapışan 'takkiye zilleti', akıllı- deli dinlemiyor.
Yani, herkesin bir planı olduğu için Hasan Mezarcı dörtnala koşmaya devam ediyor...
Eskiden zırva tevil götürmezdi, içinden geçtiğimiz yüzyılda artık götürüyor.
Kendini Mesih ilan eden, "haramları helal etme yetkim var" gibi onlarca zırva iddianın sahibi Hasan Mezarcı, tüm bunların yanında "İçki yasağıyla ilgili dini ahkamı iptal ettim. Tesettür, harem, selam onunla ilgili dini ahkamı da iptal ettim." deyince, aklı yerindeyken kendisini yerin dibine sokan cenah tarafından baş tacı edildi, ediliyor.
İşte bu da 'seküler takiyye' dir.
Mezarcı'nın her yerde videoları dolaşıyor.
Muhtemelen şatafatlı arabalarından, görkemli yaşamlarından vakit bulamadıkları için tarikat liderleri Mesihe (!) bir yanıt ver(e)mediler!
Meşguller!
* * *
Mezarcı'nın tüm söylemlerini dayandırdığı örümcek ağından zayıf bir zemini var. O da "Kuran’da Allah kendisine 'sadece sana ibadet eder, sadece senden yardım isteriz' der mi hiç? Allah, kendisine mi ibadet ediyor? " kelimeleri...
Sustum, sustum ama Mezarcı'nın bu sözlerindeki cahilliğe ruhum, aklım, kalbim dayanamadı artık.
İnanmamak ayrı, cahillik ayrı.
Hadi, inanmıyorsun anladık da, en basit dil bilgisinden, vasat bir retorikten de mi habersizsin Sayın Mezarcı?
Mesele inanç ya da inançsız olmanın ötesine, affedersiniz ama cahilliğin dibine dayanınca insan acıyor, üzülüyor artık. Vasatın, cahilliğin hükümranlığıdır insanı yaralayan. Ortaokul öğrencisinin dahi bildiği bir dil bilgisinden bahsediyorum. Kuranı yalanlamak için kullandığın kaldıracındaki bilgi sıfır.
Bu kadarı gerçekten ayıp. Beyefendi de zamir bilgisi dahi yok!
* * *
Dinlersen, anlatayım Hasan Mezarcı!
Kuranda yaratıcı ve iki anlatan üzerine kurulan kompozisyon üç zamirle anlatılır.
Ben, biz, o...
Kuran, insanın idrak kapasitesi için integral ve matematiksel türev kullanır.
(*İntegral, belli bir aralıktaki toplam
değişimi, ya da "biriken değişim miktarını" ifade etmek için kullanılır.
*Türev, bir şeyin bir diğer şeye göre değişim miktardır. Yani türev, "değişim"i ölçmek için kullanılır.)
Kuranın matematiğine bir örnek verirsem...
* Ay manasındaki "şehrun" kelimesi, bir yılın ayları kadar; 12 defa geçer.
* Gün manasındaki "yevm" kelimesi, bir yılın günleri kadar; 365 defa geçer.
* "Günler manasındaki "eyyam" tabiri ise bir ayın günleri sayısınca; 30 defa geçer.
* İman 25 defa, zıttı olan küfür 25 defa.
* Melek 88 defa, şeytan 88 defa.
* Dünya 115 defa, ahiret 115 defa.
* * *
Kuranın anlatım dili öncelikle Allah'ın durduğu noktanın altını çizer.
Yani, elçiye Allah'ın kendisini anlattırdığı nokta... Allah, peygamberimize direkt kendisini anlattırır.
Diğeri, peygamberimiz Hz. Muhammed’in Allah'tan öğrendiklerini anlatmasını ister.
Ve elbette bu iki sentezi anlayacak, düşünecek bir de insan talebi vardır kuranın... 84 kez ayette akla ve düşünmeye daveti de bu yüzdendir Allah'ın...
Allah kuranda bizzat hem anlatıyor.
Hem de nasıl anlatacağını anlatıyor peygambere...
Ve bu anlatılanları insanların anlamasını sağlamak için bir de matematiksel düzen kuruyor...
İşte bu integrali bazı yerlerde Peygambere, bazı yerlerde insana, bazı yerlerde kendi ağzından, kimi yerlerde de Cebrail'in ağzından anlattırıp, "DE Kİ..." ifadesiyle okuyanlara peygamber ağzından aktarıyor.
* * *
Varoluşun kullanma kılavuzunun cahillik örtüsüyle bir roman gibi okunması en başta insan aklına hürmetsizlik olmaz mı?
Yokluk bile yokken var olan, zamansız ve mekansız alemden ilk kez "OKU" diye seslenmedi mi?
Seni sonsuzluğa, ebedi bir hayata, ebedi bir gençliğe davet eden kitabın neyi, nasıl, niçin anlattığına dair ruhani, bilgili ve akli bir konsantrasyonun olması gerekmez mi?
İslam Alemi, üzerindeki ölü toprağını kaldırmak yerine bazen sessiz kalarak, bazen inancını istismar ederek gerçeğin üzerine beton dökülmesini seyrediyor.
Henüz dudakları varken hiç değilse doğruyu konuşmak yerine, tribünde çekirdek çitliyor, sonra da gençlik niye ateizme- deizme kayıyor gibi yanıtı belli sorulara cevap arıyorlar.
Bu bir sarhoşluk halidir.
* * *
Ve siz gerçek olmayan İsa Mesih Mezarcı! Size sesleniyorum;
Madem Mesih'sin, Kuranı yalanlamaya harcadığın enerji yerine, varsa gücün kainatı kavuran insanlık düşmanlarının haddini bildir. Ya da bir köşende istavroz çıkarmaya devam et!
Sonsuzluk talebinde samimi olanın, ondan da vazgeçtim; iddiasına özne yaptığı olgunun hiç değilse zamirlerini, indiriliş amacını, zamansız sosyolojisini öğrenmesi gerekmez miydi Sayın Mezarcı?
Diğer feci mantık, ifade ve anlatım yanlışlarına hiç girmiyorum bile!
Çünkü kainatın vakti yok!
Titre, samimi ol, kendine gel.
Bir daha DÜŞÜN lütfen...
Allah sana da şifa versin...
NOT; Annemin beyninde emboli atması sonucunda gelişen rahatsızlıktan dolayı arayan, soran, mesaj atan tüm dostlara minnettarım. Allah razı olsun. İyi ki varsınız.
VELHASIL: Hepimizde başkalarının dertlerine tahammül edecek kadar kuvvet vardır. La Rochefaucauld
TALAT ATİLLA'YI TWITTER'DA TAKİP ET!
E-posta Facebook Twitter Yazdır Önceki sayfa Sayfa başına git |
Bu yazı 273 defa okunmuştur. |
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |