Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Türkiye'deki gelir dağılımının oldukça iyileşmiş durumda olduğunu belirterek, ''Türkiye'de kişi başına günlük 1 doların altında yaşayan nüfusumuz artık yok'' dedi.
Babacan, TRT-1'de yayımlanan ''Enine Boyuna'' adlı programda, Türkiye'de gini katsayısının (gelir dağılımındaki eşitsizliği ölçmeye yarayan katsayı) gittikçe düzeldiğini, kişi başına düşen milli gelirin ortalama 10 bin dolar düzeyinde bulunduğunu anlattı.
Türkiye'nin 2002'ye göre gelir dağılımında çok daha iyi duruma geldiğini kaydeden Babacan, artan refahın Türkiye'de benzer ülkelere göre çok daha adil paylaşıldığını ve yükselen ekonomiler arasında oran olarak yoksulluğun en az olduğu ülkenin Türkiye olduğunu söyledi.
Babacan, Türkiye'de en yüksek geliri olan kesimin 2002'den bu yana gelirinin reelde yüzde olarak en az, en düşük gelirlinin gelirinin de yüzde olarak en çok arttığını anlatarak, ''Her sene Türkiye'de refah artıyor ve bu refah düşük gelirli olanlara da yansıyor. Satın alma gücünde dar gelirlilerde çok ciddi bir artış oldu. Türkiye'deki refah artışı yaygın bir şekilde hissediliyor'' dedi.
Uygulanan ekonomi politikasının özünde özel sektör ve serbest rekabetin bulunduğunu hatırlatan Babacan, Türkiye'de verimlilik artışının son 8 yıldır yükseldiğini, 2010'un ilk 9 ayında özel sektörün yaptığı yatırım harcamasının 120 milyar lira, kamunun yatırım harcamasının ise bu rakamın beşte biri olduğunu söyledi.
Babacan, özel sektörün sağladığı ilave istihdamın 1 milyonun üzerinde olduğunu da kaydederek, şöyle devam etti:
''Bunu 1000 metre koşusuna benzetebiliriz. Buradaki amaç, sporcuların sıhhatli olması, sporcuların kendi performansını en iyi şekilde ortaya koyması ve yarış, rekabet psikolojisiyle en iyi sonuca ulaşarak, altın madalyayı alması. 1000 metrelik koşuda hiç bir kural koymazsanız, düzenleme yapmazsanız ve 20 atleti getirip haydi koşun derseniz orada bir kaos meydana gelir. Ama ilkeleri, kuralları, kontrol mekanizmalarını koyup, kulvarlarını çizip, başlangıç tabancasını ateşlediğinizde atletler en iyi performansı koymak için yarışacaktır. Serbest rekabet, firmaların, şirketlerin birbirleriyle yarışarak daha iyiyi, daha ucuza üretme yarışıdır. Türkiye bu yarışı kendi içinde sağladığı zaman zaten Türk şirketleri tüm dünyada başarılı olur.
Öte yandan, bir de bizim sosyal devlet olma sorumluluğumuz var. O noktada da bizim sosyal koruma ağları dediğimiz sosyal politikalar devreye giriyor.''
İSTİHDAM
Bir ülkede istihdam oluşmasının büyüme ve büyümenin kompozisyonuyla ilgili olduğunu ifade eden Babacan, özellikle sanayi sektöründeki büyümenin Türkiye'de eskisi kadar istihdam oluşturmadığını, hizmetler sektöründe istihdam oluşturmanın çok daha hızlı gittiğini söyledi.
Babacan, Türk iş gücü piyasasında çok ciddi katılıkların da bulunduğuna işaret ederek, Türkiye'de işe alma ve işten çıkarmanın işveren açısından zor olduğunu, Türkiye'nin ILO ve OECD ülkeleri arasında haftalık çalışma saatinin en yüksek olduğu ülke konumunda bulunduğunu anlattı.
Türkiye'nin ILO üyesi ülkeler arasında işsizliğin en çok gerilediği ülkelerden biri olduğunu da ifade eden Babacan, bunun nedenlerinden birinin büyüme ise diğerinin de alınan tedbirler olduğunu söyledi.
''Seçim ekonomisi uygulamadığımız konusunda piyasalarda ciddi bir mutabakat var'' diyen Babacan, önümüzdeki 6 ayda Türkiye'de suni bir refah oluşturabileceklerini ancak bu yapıldığı zaman seçimden sonranın Türkiye'sini karartmış olacaklarını kaydetti.
CARİ AÇIK
Babacan, Türkiye'nin büyümesinin olumsuz yan ürünlerinin enflasyon ve cari açık olabileceğini kaydederek, 2011'de büyümenin yan ürünü olabilecek olumsuz riskin enflasyondan çok cari dengede olabileceğini söyledi.
Türkiye'nin son 8 yıldır döviz rezervleri artan bir ülke olduğunu kaydeden Babacan, şöyle devam etti:
''Türkiye'ye her yıl giren döviz, çıkan dövizden fazla oldu. Çünkü güven ve istikrar olduğu sürece dünyanın yatırımcısı Türkiye'ye gelecek. Bu çok önemli çünkü Türkiye tasarruf oranı düşük bir ülke. Bunun pek çok kültürel ve yapısal sebebi var bu akşamdan sabaha düzelmeyecek. Dolayısıyla Türkiye yüksek büyüme rakamlarını yakalamak istiyorsa, Türkiye tüm vatandaşları için refah ülkesi haline gelmek istiyorsa, bu başka ülkelerin tasarruflarını Türkiye'de değerlendirmesiyle olacak. Uzun vadede, Türkiye'ye dünyanın tasarruflarını cezbetmemiz, yatırımlarını getirmemiz gerekiyor.''
Babacan, Türkiye'nin enerji konusunda yüzde 75 oranında dışarıya bağımlı bir ülke olduğunu belirterek, en az 7-8 sene daha enerjide dışa bağımlı olacağını da kaydetti. En fazla artan ithalat kalemlerinden bir diğerinin de yatırım ürünleri olduğunu ifade eden Babacan, bu iki kalemin cari açığın oluşmasına sebep olmaya devam edeceğini söyledi.
Türkiye'nin hızlı büyüdüğü yıllarda cari açığının yükseldiğini belirten Babacan, şöyle konuştu:
''Daha çok enerji ithal etmeye çalışıyoruz, daha çok yatırım ürünü ithal ediyoruz. Türkiye sıhhatli bir şekilde büyümeye devam ettiği sürece 7-8 sene cari açık vermeye devam edecek. Bu cari açığın da en az yüzde 4-5-6 mertebelerinde oluşu bizim açımızdan değerlendirildiğinde sürdürülebilir bir oran yani Türkiye için ciddi risk teşkil etmeyen bir oran. Cari açığın riski döviz kıtlığıdır. Bu riski, piyasalar, yatırımcılar gerçekten bir risk olarak görse Türkiye'nin borçlanma faizi bu seviyelerde olmazdı. Şu anda böyle bir durum yok. Türkiye'de güven ve istikrar devam ettiği sürece bundan korkulmaz. Cari açık noktasında, bugün için bir risk yok.''
Babacan, son G-20 Toplantısında alınan karar doğrultusunda, Türkiye'nin IMF ve Dünya Bankasında hissesinin ikiye katlandığını da belirterek, ekonomik dengelerin değişmesi, yeni ekonomik güç merkezlerinin oluştuğu bir ortamda Türkiye'nin dış politika vizyonunu geliştirmesi gerektiğini ve yumurtanın hepsini aynı sepete koymaması gerektiğini söyledi.
HaberTürk
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...