![]() |
Talat Atilla İktidar 'Siyasi Anevrizma'yı düzeltebilir mi? Yüzü Soğuk CHP neden büyümeye devam ediyor? |
![]() |
Cengiz Altınsoy Ya kartal olacaksın ya da yılan |
![]() |
Mihriban Başlı Yorulunca hayat biter! |
![]() |
Adnan Küçük MÜSTEMLEKE GÜÇLERİN İPİNE SARILMANIN MEÇHUL AKIBETİ |
![]() |
Tuğba AYAN MASAL BU YA |
![]() |
Melike Topuk Kendinle duygudaşlığın nasıl? |
![]() |
Zahide Guliyeva DUR YOLCU |
![]() |
Kıvılcım Kalay İnsanlar karşı cinste ne ister? |
![]() |
Canan Sezgin 15 NİSAN YENİ HAYATIMIZIN İLK GÜNÜ! |
![]() |
Tuğrul Sarıtaş Dürüst Gazetecilik: Gerçeğin Sesi Olmak |
![]() |
Tekin Öget ABD VE İSRAİL TERÖR ÖRGÜTLERİ ATEŞKESE UYMADI |
![]() |
Esra Süntar AYNADAKİ YANSIMALAR |
![]() |
M. Kürşat Türker GÖLGESİNİ YİTİRENLER |
![]() |
Yalçın Toker SPOR YAZARLARI GENEL KURULUNDAYDIM.. |
![]() |
Ersan Yıldız Harf tutulması |
![]() |
Haktan Kerem Ural TÜRK SİYASETİ TEKERRÜRDEN Mİ İBARET ? |
Dünyada tek başına, hiçbir devletle ilişkisi olmaksızın varlığını sürdüren ülke yoktur.
Nasıl, bir ülkede yaşayan insanlar, aileler, insan grupları, inanç ve düşünce mensupları, diğer kişilerle ve gruplarla ilişki ve etkileşim içinde yaşıyorlarsa, devletler arasında da benzer ilişkiler ve etkileşimler söz konusudur.
Kısaca tek başına, tam bağımsız, başına buyruk bir devlet olmak tamamen ütopyadır.
Fakat devletlerin birbirleriyle olan ilişkileri aynı değildir.
Bazı devletler arasındaki ilişkiler aşırı bağımlılık şeklinde söz konusu olmaktadır.
Bazı devletlerin iç ve uluslararası ilişkileri, diğer bazı devlet ya da devletlerin iradelerine, politikalarına, müdahalelerine, kararlarına büyük ölçüde bağımlıdır.
Bazı devletler, diğer devletlerin müstemleke aracı olarak hareket etmektedirler.
Bazı devletler, özellikle belli konularda alınacak kritik kararları, ilişkili hatta bağımlı olduğu ülkenin iradesinden bağımsız olarak alamazlar. Mesela başta Suudi Arabistan ve Mısır olmak üzere çoğu Orta Doğu ülkesi, Amerika’ya rağmen bağımsız politikalar geliştiremezler. Belki bu ülkelerin Amerika’ya karşı tek dirençleri, alınacak kararın rejimlerini tehlikeye düşürmek olması olabilir. Suudi Arabistan ve Mısır vd. bazı Orta Doğu ülkelerinin İsrail’in Gazze’deki katliamları karşısında Amerika’nın istemediği yönde kararlar alamamaları buna en belirgin misalleri teşkil etmektedir.
Bazı kereler, devletler birbirleri ile mutlak hasım gibi görünseler de, bazı durumlarda birbirlerinden bağımsız kararlar alamazlar; tehdit, boykot, ekonomik ya da askeri yaptırımlar vb. sebeplerle ya da karşılıklı muhtelif ilişkilere bağlı olarak, birbirleri ile kısmen ya da dönemsel olarak bağımlı politikalar uygulayabilmektedirler.
Bazı kereler, devletler, belli konularda, gizli ya da açık, bilinen sebeplerle bazı uluslararası politikalar karşısında sessiz ve pasif kalabilmektedirler.
Bütün bu ilişki türleri içinde, bazı devletlerin mukadderatının ve temel politikalarının bir başka (özellikle de müstemleke/sömürgeci/bazı kereler işgalci) ülkelerin iradesine bağlı olan ülkelerin, uzun süreli istikrar ve gelişim göstermeleri söz konusu olmayabilmektedir. Konjonktürel şartlardaki ve menfaat ilişkilerindeki esaslı değişiklikler, bu tür ülkelerin terkedilmesine ya da diğer ülkelerin etkileşimine açık hale gelmesine sebep olabilmektedir.
Devletlerin diğer ülkeler yanında uluslararası ya da uluslar üstü kuruluşlarla ilişkileri de söz konusu olabilmektedir. Bu ilişkiler kapsamında, devletlerin üyesi oldukları uluslararası ya da uluslar üstü kuruluşlarla ve bunların üyeleriyle olan ilişkileri genellikle belli disiplin içinde, karşılıklı menfaatlere ya da uzlaşılan normlara göre şekillenmektedir. AB, NATO, Avrupa Konseyi buna misal teşkil etmektedir.
Bazı ülkeler bu tür kuruluşlardan ayrılarak ya da dışlanarak, farklı yönelim ve politikalar oluşturabilmektedirler. İngiltere’nin AB’den ayrılması (Breksit) ve Rusya’nın Avrupa Konseyinden dışlanması buna misal teşkil eder.
Bazı ülkeler, özellikle de müstemleke ülkeleri, bazı terör örgütlerini “vekâlet savaşçısı” olarak kullanmaktadır. Bu terör örgütleri vasıtasıyla, bu örgütleri kullanan ülkeler, perde gerisi yönlendirmelerle, diğer bazı ülkelere yönelik silahlı ya da sosyal karmaşa içerikli eylemler gerçekleştirebilmektedir.
Terör örgütlerine bazı vaadlerde de bulunulmakta, bu vaadler ekonomik içerikli ya da hamasi mahiyette de olabilmekte, bazı kereler bağımsızlık vaadlerinde bulunulmaktadır.
Burada bazı örneklere yer verilecektir.
Amerika, bir zamanlar, Afganistan’da dönemin Sovyet eğilimli ve güdümlü rejimine karşı, diğer bazı bölge ülkeleri ile de işbirliği içinde El Kaide örgütünü kurdu. Bu örgütün eylemlerinden de faydalanan Amerika, Afganistan’da Sovyet güdümlü rejimin yıkılması sonrasında, bu örgüt bir süre sütre edildi, uyutuldu.
Bir müddet sonra 11 Eylül 2001 günü Amerika’da İkiz Kulelere yıkıcı saldırı gerçekleştirildi. Bu saldırı derhal El Kaide örgütüne ihale edildi; bu örgütün bu eylemi gerçekleştirdiği iddia edildi.
Oysa El Kaide Amerika’nın bizzat kurdurduğu bir örgüttür. El Kaide nasıl bu eylemi gerçekleştirebilir? Sorusunun cevabı ya hiç gündeme gelmedi ya da geldiyse de etkili mahfiller bu sorunun cevabı ile ilgilenmediler. Çünkü onlar için, El Kaide o günün şartlarında “kullanışlı bir aparat” idi. Amaçlanan da, bu örgüte izafe edilen “köktendinci” yaftasıdır.
Başta Amerika olmak üzere diğer müstemleke güçleri, “KÖKTENDİNCİ” terör örgütü eylemi yaftasıyla, eski Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla ortaya çıkan “düşman boşluğu”nun yerine “İslam”ı ikame etmek istediler.
Şimdilerde El Kaide pek güncel değil; uyutuluyor. Muhtemelen ortaya çıkarılması zamanını bekliyor olabilir.
El Kaide’nin liderinin öldürüldüğü ve cesedinin Okyanusa atıldığı bizzat dönemin ABD Başkanı Obama tarafından söylense de, bunun doğruluğu şüphelidir.
Benzer durum, Amerika ve diğer müstemleke ülkeleri ile PKK ve uzantıları arasında da söz konusudur. PKK ve uzantılarını aparat olarak kullanan tek ülke yoktur. Gerek Türkiye’de gerekse Suriye, Irak gibi ülkelerde istikrarı tahrip etmek ya da zedelemek için, bu bölgede bazı politik, ekonomik, stratejik çıkarlarını korumak için, birbirlerine hasım gibi görünen çok sayıda ülkenin, PKK ve uzantıları ile ilişki içinde oldukları görülmüştür.
Daha somut olarak ifade etmek gerekirse, PKK ve uzantıları ile Amerika, Almanya ve diğer Batılı ülkeler gibi, bunlara rakip, hasım bilinen İran ve Rusya’nın da bu terör örgütü ile ilişkileri var olmuştur. İran ile en keskin hasmane ilişkiler içinde görünen İsrail’in de PKK ve uzantıları ile yakın ilişki içinde oldukları gözlemlenmiştir.
Hem Türkiye’nin kararlı politikaları, hem de diğer bazı konjonktürel şartlara bağlı olarak PKK ve uzantılarının sahipsizliğe doğru yuvarlandığı görülmektedir.
Rusya eskisi gibi bu örgütle ilişki içinde değildir, çünkü onun başı Ukrayna ile fazlası ile beladadır; PKK’ya vakit ayıracak hali kalmamıştır. Şu şartlarda Türkiye ile iyi ilişkiler içinde olmak ihtiyacı da Rusya’yı PKK’dan uzaklaştırmaktadır.
PKK ve uzantılarının en barız ve güçlü hamisi Amerika idi. Amerika da, artık Çin’le olan kıyasıya rekabet ve hatta ekonomik savaş, Türkiye’nin PKK ve uzantılarına yönelik sağladığı mutlak üstünlük, bu örgütle şimdilik hedeflerine ulaşamayacağının anlaşılmış olması vb. sebeplerle bu örgütü sahipsiz bırakmaya hazırlanıyor.
Trump, aslında birinci başkanlığı döneminde de Suriye’den çekilmeyi planlıyordu. Ama dönemin şartlarında, müesses nizam buna müsaade etmedi.
Şimdilerde Amerika, tedricen bu bölgeden çekilmeye, enerjisini daha başka büyük ve hayati makro düzeyde politikalara ve savaşlara odaklanmak istiyor.
Amerika’nın bu bölgeden çekilmemesi için, başta İsrail olmak üzere bazı ülkelerle Amerika’daki bazı küresel odaklar çok büyük baskılamalar yapıyorlar. Bu baskılamalardan medet uman SDG Suriye yönetimi ile ilişkilerini ağırdan alarak, eski pozisyonunu sürdürmeye çalışsa da, Trump yönetiminin orta vadede bu bölgeden çekileceği anlaşılıyor.
İsrail’in tek başına PKK’nın Suriye uzantısı SDG’yi ayakta tutması pek muhtemel ve yeterli görülmüyor.
Suriye rejiminin çöküşü ile birlikte PKK’nın gerilemesine paralel olarak, PKK terör örgütünün eli kanlı mahkûm lideri Apo da, artık bu örgütün dağılma zamanının geldiğini ilan etti. Kısaca Apo, artık bu örgütle ulaşabilecekleri bir neticenin olmadığını ifade etmiş oldu.
Bu vesileyle, yakın ve orta vadede, PKK ve uzantılarının da tarihte unutulanlar safında yer alacağı söylenebilir. Şimdilerde bu sürece doğru giden yolun taşları döşeniyor.
Mukadderatı bir başka ülke ya da ülkelere bağlı olan bir rejim de Suriye’deki devrik Baas yönetimi idi. Takriben 50 küsür yıldır iktidarda olan Esad rejimi, Rusya ve İran’ın desteğinin yetersizleşmesi, İran’ın son yıllarda uğradığı zararlar sebebiyle mecalsiz kalması, Rusya’nın daha başka gaileler (Ukrayna savaşı, ekonomik ambargolar vb. gibi) sebebiyle Esad’a sahip çıkacak gücünün kalmaması, Esad rejiminin sonunu getirdi.
İran ev Rusya desteği ve bunlara bağımlılık politikaları, ülkede ekonomik refahı minimum düzeye indirdi, halkın çok büyük ekseriyeti açlık sınırının altında yaşar hale geldi.
Her ne kadar bu rejimi himaye eden İran ve Rusya unsurlarından söz edilse de, Amerika da PKK vasıtasıyla bu ülkeyi içeriden bölmüştü.
Kısaca harici müdahaleler ve bağımlılıklar, bu rejimin sonunu getirdi.
Bu rejimin yıkılışında halkın sefalet içinde yaşamasına duyduğu tepkilerin de unutulmaması gerekir.
Türkiye’nin bölgedeki etkinliğinin de bu rejimin yıkılışında katkısı olmuştur.
Suriye’de Baas rejiminin çöküşü ile PKK’nın dağılma noktasına gelmesi, harici koruyuculukların akıbetini tartışılır hale getirmiştir.
Ukrayna’da da benzer durum yaşandı. Savaşın başlarında Amerika’nın güçlü desteğini arkasında gören Ukrayna, Trump’ın seçilmesiyle birlikte bir anda kendini boşlukta buldu.
Hatta Ukrayna’yı, yaptıkları yardımların bedeli olarak iliklerine kadar sömürmek isteyen bir Amerika ortaya çıktı.
Avrupa’da da Amerika’nın koruyuculuğunun zayıflaması ihtimaline karşı ciddi endişeler yaşanmaya başladı. Şimdiye kadar, NATO şemsiyesi altında, en büyük katkıyı sağlayan Amerika’nın korumasının gerileyeceği yönündeki politika değişiklikleri, bir anda Batı Avrupa devletlerinin, kendilerini savunma zaafı içinde hissetmelerine sebep oldu.
Artık harici korumaların, değişen şartlara bağlı olarak hiç de güvenilir bir güç kaynağı olmadığı ortaya çıktı.
Suriye’deki yeni rejimin, istikrarlı ve güçlü bir şekilde kurulmasını müteakiben, muhtemelen kaderleri müstemleke güçlerin iradesine bağlı olan diğer ülkelerde de benzer dönüşümlerin yaşanması mümkün ve muhtemeldir.
Mısır, Amerika’ya bağlı politikaları ne kadar sürdürebilir?
Suudi Arabistan, Amerika-İsrail eksenli politikaları daha ne kadar süre halkının sessizliğine karşı koruyabilir ya da halkın sessizliği daha ne kadar sürer?
Bütün bu soruların cevapları, geleceğin şekillenmesinde etkili olacaktır.
Amerika’nın Çin karşısında muhtemel ekonomik mağlubiyetinin, gerek Orta Doğuda gerekse diğer coğrafyalarda değişen türlerde sonuçları olacaktır.
Ama şu bilinmeli ki; varlığını, devam ve bekasını başka ülkelerin iradesine, politikalarına borçlu olan ülkelerin, örgütlerin gelecekleri pek güvencede değildir.
Halklardaki bilinçlenmeler, bu rejimlerin ömrünü biraz daha kısaltabilecektir.
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
Bu yazı 157 defa okunmuştur. |
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |