301 Görüşmeleri Bu Hafta Meclis'te 

Murat Demirel, her Türk vatandaşının tanıdığı bir isim. Egebank davasından yargılanıyor, bir yıl hapis ve 1.520.000 lira para cezasına çarptırılıyor. Şişli 2.Ağır Ceza Mahkeme’sinin verdiği bu kararın dosyası Yargıtay’da kayboluyor, ancak dosya kaybolduğu için zaman aşımı durmuyor ve süresi doluyor. Dosya zaman aşımına uğradıktan hemen sonra bulunuyor. Aynı kişi ile ilgili bir başka haber; Halk Bankası'nı 350 trilyon lira dolandırdığı iddiasıyla İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanan Yahya Murat Demirel hakkında verilen beraat kararının bozulması ve 'zimmet' suçundan mahkum olması gerektiği yönünde tebliğname yazan emekli Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet Gündel, Demirel'in avukatı oldu. Bir başka örnek, Susurluk, Türkiye’de derin devlet çetesi gladyo(bugünkü isimlendirme ile Ergenekon)’un sorgulandığı ilk ve en önemli davaydı. Ergenekon Terör Örgütü soruşturmasından basına sızan veya sızdırılan ilk haberlere bakılırsa aralarında çok güçlü bağlar olduğu görülen davada Savcılık İstanbul Üniversitesi eski Rektörü Kemal Alemdaroğlu’nu da gözaltına almış sorgulamıştı. Çıkarıldığı mahkemece, “üzerine atılı olan suçu işlediğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olgular bulunduğuna” dikkat çekilerek, “bunun tutuklamanın şartlarını oluşturacağı” kayda geçirilerek; ancak “şüphelinin yaşı ve sağlık durumu” nedeniyle salıverildiğini gördük. Bu doğal; yargılamanın ilerleyen safhalarında suçlu ise cezasını, suçsuz ise beraatını da görürüz. Dikkat çekmek istediğim konu, Alemdaroğlu’nun avukatlığını yapan kişi; Susurluk Hakimi Metin Çetinbaş, Susurluk davasına bakan ilk mahkemenin, İstanbul 6 No’lu Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin başkanıydı. Susurluk davasında, “silahlı teşekkülün siyasilerden ve bürokratlardan güç aldığını” karara geçirterek en üst sınırdan ceza veren hakimdi Sayın Çetinbaş. Şu anda sadece Türkiye’deki değil, Avrupa ve Amerika’daki birçok medya kuruluşunun hakkında sık sık yayın yaptığı; Avrupa Birliği, Avrupa Parlementosu, Amerika Birleşik Devletleri Başkanlık Sarayının bile gündemine alıp hakkında fikir beyan ettiği Ergenekon meselesine Türk medyasının bir kısmı özenle yer vermemeye çalışıyor. Ayyuka çıkmış bu konuda Türkiye Gazetesi, Cumhuriyet Gazetesi, Yeni Mesaj ve Hürriyet gazetesinin üç maymunu oynamaları/görmedim-duymadım-bilmiyorum tavrı çok enteresan değil mi? Geçenlerde Cumhuriyet gazetesine muhalif bir gazetenin köşe yazarı bir iddiayı dillendirdi ve iddiasını Chronicle adlı internet sitesinde, Pelin Özer'in bir yazısına dayandırıyordu, inanamadım. Aynı siteye girip inceledim; iddiaya göre Cumhuriyet Gazetesinin Başyazarı ve imtiyaz sahibi İlhan Selçuk ve eşi hanımefendi hakkında Milaslı İlhan Selçuk, baba tarafından Girit göçmeni. Selçuk'un eşi Handan Selçuk, Şivekar ve Hamdi Namık Gör'ün kızı. Gör çifti Yahudi kökenli ve Giritli” şimdi çıkın işin içinden. Son bir yıldır Cumhuriyet gazetesinde çatrşaf çarşaf yazılarla İslamın helallerini, haramlarını diline dolayan başyazar bu.

Bu gazeteciler bana bir öyküyü hatılatıyorlar.uyanığın teki köylüye borç takmış.Zavallı köylü nerde görse borcunu istiyor.Uyanık adam her seferinde başka bir mazeret buluyor.Borç ödemekten kaçınıyor.Artık Köylü dayanamaz, adamı yakalar borcunu ister adam yine masallarına devam eder ,köylüde tamam amaa benim borcum ver der.Siz masal anlatmaya devam edin bir şey demiyoruz ama demokrasiden artık vazgeçmeyeceğiz.Artık yeter demokrasi istiyoruz.Siz isterseniz kendi köşenizde masal anlatmaya devam edin.dinleyen olursa..

"gazeteci" rümuzuyla yorum yazan arkadaşın temiz gazeteci listesi ne kadar da düşündürücü. hep belli gazetelerde yazan kalemleri temiz gazeteci yapmış. ne ala. belli ki kendisi de o grupta çalışıyor.

temiz 10 gazeteci ismi isteniyor.oktay ekşi,tufan türenç,bekir çoşkun,emin çölaşan,fatih altaylı,güngör mengi,can ataklı,mustafa mutlu,sedat ergin,hasan pulur,melih aşık .daha var.artık gerçekleri bazı gözler görmeli.iyi gazeteciler,temiz gazeteciler var ve olacak.

Evet birileri “beynimizi kapatma” operasyonunu aralıksız sürdürüyor. Onların operasyonlarından sadece beynimiz değil, midemiz de bulanıyor. Yaşadığımız çağın “iletişim çağı” veya daha karizmatik yapısı ile “internet çağı” olduğunu bilerek konuya baktığımızda, geleceğe kalacak mirasın ne kadar “temiz” veya ne kadar “kirli” olduğuna gelecek kuşaklar bizden daha rahat karar vereceklerdir. Basit bir örnekleme yapayım; büyük bir medya gurubunun son bir yıldır yaptığı yayınlardaki maniplasyona ve tahribata örnek, gurubun en büyüğü kabul edilen gazete, evvelki gün Başbakan’ın ekonomiye dönük yurt dışında sarfettiği bir sözünü en güncel tartışma konusu ile ilintilendirerek çok çirkin bir kılıfla okuyucusuna sundu ve birgün sonra da çarpıttığını itiraf edip özür diledi, bu bir(aslında buna “özrü kabahatinden büyük” derler). Aynı gurubun, uzunca bir süredir güdümlü idaresinden sonra yeni sahip olduğu gazete, mevcut iktidarı bürokrat hatası üzerinden vurma paranoyası/çılgınlığı ile korkunç bir haber yapmış aradan geçen bunca zamandan sonra bugün, aradan iki ay kadar bir zaman geçtikten sonra birinci sayfasının sağ alt eteğinde karınca bacağı puntolarla “cevap ve düzeltme” metni, yani orijinal ifadesi ile “tekzip/yalanlama” yayınlıyor. Şimdi bu haberleri ilk gün okuyan okuyucu, daha sonra yayınlanan “tekzip” veya “özürden” haberdar değilse, üstüne üstlük bir de bu okuduğu gazeteye güveniyorsa, O okuyucuyu konuya ilişkin “yalan rüzgarı”ndan koruyacak “sihirli bir değnek” ne yazık ki yok. Sözü uzatmadan öz düşüncemi ifadelendirirken diyorum ki, yaşanmakta veya yaşatılmakta olan bu bilgi kirliliği gelecekte bir bumerang gibi dönüp sahiplerini tek tek vuracaktır. Bu kirlenmenin aktörleri, toplumu oluşturan katmanlar arası huzur ve sukuneti sabote etmekle kalmadıklarını, kendi torunlarına/geleceklerine de “yüz karası” bir miras bırakmakta olduklarını düşünseler, belki günlerimiz daha huzurlu, geleceğimiz daha mutlu bir yaşamı hak edecektir diye düşünüyorum. Hani çok çarpık bulduğum bir reklamda dile getirilen “kirlenmek güzeldir” ifadesindeki hoyratlığı değil, “temizlenmek güzeldir” in herkes tarafından benimsendiği ve özenle korunmak istendiği günler yaşamayı diliyorum. Sayın yazarın değindiği çeşitli alanlarda yaşanan tüm ikilemleri de bu iletişim çağı denkleminde değerdirdiği ifade etmek isterim. Sayın Tokgöz, yaptığınız analizi yerinde buldum ve beğendim, saygılar.

Bize bu ülkede doğru-dürüst olan 10 gazetecinin adını verebilir misiniz lütfen?