Filmin isminin filmin karakterlerinden birinin adı olması ve filmin bunun içinde anlam bulması hallerine Issız Adam ve Hayat Var filmleriyle tanıklık etmiştik… Burada da Gece var. Bir de bu karakterlerin hepsinin kadın olması ve erkeklere bu dünyaların içinde bir haller olması da cabası tabii…
Gece anne babası politik bir saldırıda öldürülen ve bir şekilde hayatta kalan bir çocuk… Bir çocukluğunu görüyoruz bir de İstanbul’a intihar bombacısı olarak geldiği halini… Arada neler yaptı, nasıl bir iç dünya oluşturdu, bu kini nasıl ve ne şekilde pekiştirdi onları pek bilemiyoruz ama hayata karşı bir kin beslediğini çatık kaşlı haliyle vermeye çalıştığı tek mimikten anlamak zorunda kalıyoruz…
Film farklı dünya açılımlarından başlayarak tek bir noktaya toplanıyor ve varoş gençlerinin ki burada Yusuf’a aslında varoş delikanlısı demek çok mümkün değil, kuş sevdalısı olma halleri, dünyanın onlara yetmeyen aşağılık hallerinden her an gökyüzüne uzanıverecekmiş bir özgürlük halini ortaya koyuveriyor… Nedir bu kuş sevdalısı olma halleri ya! Başka tutunacak dalları yok mu gençlerin!
Filmin kimi yerlerinde insanın kulağına batan politik söylemler bazılarına çok didaktik gelebilir ama o politik ortamların rajonunun da bunu gerektirdiğini göze ardı etmemek gerek… Özellikle de Yavuz Bingöl’ün duygulardan arınmış bir ifadeyle politik argümanları sıralaması başarılı bile diyebiliriz…
Konu herkesin bir şekilde bildiği gibi şöyle… Sağolsun magazin basını boş durmayıp, Beren Saat ve Murat Ünalmış’ın sevişme sahnelerinin üzerine gidince filmin konusu da bu sahnelerin yanında geçer oldu… İntihar bombacısı bir kızın aşk duygusuyla tanışması diyebiliriz kısaca… Erkeğin politik bir bakışı yok, kendini geliştirme, aileye adama durumları var daha çok…
Filmin senaryosu Mahsun Kırmızıgül ve Ahmet Küçükkayalı’ya ait. Yönetmen Serdar Akar. Burada her konuda film çekme şansına erişen bir yönetmenden bahsediyoruz… Ama nerede Gemide nerede Gecenin Kanatları demeden de edemiyor insan… Film çekmenin bir sanat değil de alışılmış bir tecrübe olduğunu gösteriyor yönetmen bize… Ve tecrübe kazandıkça özenin kaybolduğunu da gösteriyor…
Beren Saat’in solcu kız tiplemesine yakın durmaya çalışması ama duramaması, bombayı beline dolayan ‘solcu kızlar’ gerçeğinin yanında daha da göze batıyor. Makyaj yapmayan, Che kitabını elinden düşürmeyen, kendini dış dünyaya kapatan ve gözü intikam hırsı bürüyen bu kızı zaman zaman inandırıcı kıldığını da söylemek mümkün tabii… Ama sonuçta film birilerinin kazanması birilerinin de kaybetmesi üzerine kurulu… Film heyecansız, düz bir çizgide gidiyor ve seyirciyi Gecenin Kanatları’na takıp çok uzak diyarlara uçuramıyor ne yazık ki!!