Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Davos'ta CNBCe Genel Yayın Yönetmeni Servet Yıldırım'ın sorularını yanıtladı.
İşte o röportajdan öne çıkanlar;
- Kurun seviyesi 2.31’e yakın. Bu seviyelerde kalması ekonomiye olası etkileri ne olur?
Uluslararası piyasalardaki gelişmelerin oldukça etkili olduğunu görmek lazım. Sadece Türkiye'de değil Rusya, Latin Amerika gibi pek çok ülkede benzer hareketler görüldü. Uluslararası konjonktürle paralel hareketler mi var yoksa sadece bize özel hareketler mi var bunu ayrı ayrı değerlendirmek lazım. Aslında geçen sene Ocak-Şubat ayına baktığımızda biz o zamanlardan itibaren 2013 hatta 2014 yılının dikkatli izlenmesi gereken yıllar olduğundan bahsetmiştik. Biz aslında 2013 programımızı hazırlarken 2014 sonrasıyla ilgili programlarımızı hazırlarken bu yeni konjonktürü dikkate alarak hazırladık. Bir miktar piyasalarda hareketlilik olması normal böyle bir konjonktürde. Tabi buna bir de bizim kendi iç siyasi gelişmelerimizde eklendiği zaman biz Türkiye'de bu hareketliliği biraz daha fazla hissediyoruz. Ekonominin temelinde istikrar ve güven kavramları var. Bunlar sapasağlam yerinde durduğu sürece hiçbir şey olmaz. ama istikrar konusunda soru işaretleri olutluğunda bunun etkisini hemen görüyoruz. Şu anda dünya ekonomisi likiditenin çok bol olduğu bir dönemden yavaş yavaş likiditenin artış hızının düşeceği bir döneme giriyor. Bugün Amerikan merkez bankasının yeni faiz politikası Amerikan hazinesinin kendi borçlanma faizlerini dahi arttırdı. Geçen sene Mayıs’ta Amerikan hazinesi 10 vadeyle yüzde 1.7 ile borçlanıyordu bugün neredeyse yüzde 3’le borçlanıyor. Dolayısıyla bütün dünyada hareketlilik var bizde de var. Yeni HSYK yasası başta olmak üzere daha sonra çıkaracağımız bazı yasal düzenlemeler ve idari tedbirlerle bu risk algılamasını bir an önce minimuma indirmemiz gerekiyor. Piyasalardaki bu hareketliliği geçici görmek lazım. Eski dönemden yeni dönem geçiyoruz bir de Türkiye'deki gelişmeler üstüne eklenince bir tür heyecana sebep oluyor. Belki 1994’te, 2001’de Türkiye'nin zor dönemlerinde kur ekonomin geneliyle alakalı çok daha önemli bir unsurdu. O dönemlerde kur arttığında hemen devletin borcu artıyordu. Kur arttığında hemen bankaların bilançosu tahrip görüyordu. Bugün öyle bir durum yok. Hem kamu finansmanı hem de bankaların bilançosu kur hareketlerine karşı önemli ölçüde korunaklı durumda. Halkımızın da bankalara olan borcu hep Türk lirası. Dolayısıyla burada şirketlerimizin döviz borcu var. Bu geçici bir hareketlilik.
-Bu geçici dönemlerde nasıl bir reaksiyon verilebilir? Faiz enstrümanı veya başka ne kullanılabilir?
Merkez bankamızın yaptığı veya yapacağız açıklamalara dikkat etmek lazım. Onun dışından gelecek her türlü yoruma her türlü açıklamaya ihtiyatla yaklaşmak lazım. Hazine müsteşarlığımızın bu konuda yetkinliği vardır. Onlar da dikkate ederseniz hiç konuşmazlar. Kuşkusuz bütün kurumlarımız aralarında iletişimi oluştururlar. Merkez Bankası neyi ne gün nasıl yapacağına karar verir ve kendi para politikaları çerçevesinde oluşur.
Öncelikle uluslararası yatırımcılar Türkiye'den bu dönemde net bir çıkış yapmadılar. Fiyatlarda alışverişte bir düşüş oldu ama bir sermaye çıkışı olmadı. Bunların Türkiye'yi terk etmesi söz konusu değil. Daha dün hazine müsteşarlığımız bir Eurobon ihracına çıktı 10 yıl vadeli ve açıklananın yaklaşık 4 misli bir talep söz konusu oldu. Bir yandan bu hareketliliği konuşuyoruz ama bir yandan da Türkiye'nin on yıl sonra yapacağı döviz cinsinden bir ödemeye dünyadan nasıl bir güvenin ve itimadın olduğunu herkes görmüş oldu. Gelişmekte olan bir ekonomi için uzun vadede kendi yerel para biriminin değerlenmesi çok doğal bir sonuç. Ama kısa vadede inişler çıkışlar olabilir. Bizim şu ana kadar 11 yıllık dönemde gözlemlerimiz de budur. Türkiye'nin uzun vadeli istikrarına güvenen bunun sonucundan istifade eder.
-Ekonomiye etkileri geçicide olsa örneğin enflasyona kur geçişgenliği konusunda önümüzdeki dönemde bunun etkisini görebilir miyiz? Büyüme enflasyon ve dış denge üzerine bu kurun bu seviyelerde seyretmesinin nasıl etkilerini bekliyorsunuz?
Ben 11 yıldır kurun seviyesi hakkında yorum yapmadım. Burada daha uzun vadeli bakmakta ben fayda görüyorum. Türkiye'nin dinamizmi, ekonomisinin temelleri ortadadır, pek çok ülkenin kamu borç stoku yaşadığı bir dönemde, bankacılık sistemi ile ilgili pek çok sorununun olduğu bir dönemde, Avrupa’nın çok sıkıntılı olduğu bir dönemde Türkiye gücünü ortaya koymuştur. Türkiye'nin başarısı herkes tarafından teslim edilmekte. Asıl işi yöneten trilyonlarca doları yönetenlerin de bakış açısı bundan farklı değil. Bu kısa vadeli psikolojik ortamlara aldanmamak lazım. Biz bunları ilk defa yaşamıyoruz. 2006’da kurun ne kadar hareketli olduğunu çabuk unutuyoruz. 2013 Mayıs’tan beri de bir süreç yaşıyoruz ama Türkiye bunların hepsini aşacaktır. Bir hukuk devleti olduğumuzu her an ortaya koymamız lazım. Türkiye'nin hem demokrasisi hem hukuk sistemi Avrupa normlarını esas alır. Bizim için Avrupa Konseyi normları, Avrupa Birliği normları esastır. Uçağa binen herkes bilir; türbülansa girildiğinde yolculardan heyecanlananlar olur. Eğer kokpitte işini bilen pilotlar varsa bir miktar sarsıntıdan sonra gayet emin yoluna devam eder ve varacağı hedefe varmış olur. Böyle dönemlerde sükunet son derece önemlidir.
-Bir etkilenme görüyor musunuz yerli ya da yabancı yatırımlarda?
Bize burada en çok kendi iç siyasi gelişmelerimiz soruluyor. Türkiye'yi biraz uzaktan takip edenler ne olduğunu anlamaya çalışıyorlar. Ekonomik gelişmelerle ilgili FED’in süreci cari açık filan bu konuyla ilgili sorular son derece az daha çok siyasi gelişmeler. Yatırımcılarda da ciddi bir pozisyon değişikliği görmedik. Gelişmekte olan ülkelerin ortalama büyümesi gelecek 10 yılda geçmiş 10 yıla göre biraz daha düşük olacak. Ama yine de gelişmiş ekonomilere göre daha iyi bir performansı gösterecek. İçinde bulunduğumuz sene için yüzde 4’lük bir tahmin yaptık. Bu hareketlilik bir miktar devam ederse büyümede de bir miktar bir şeyler görebiliriz. Enflasyon diyorsunuz kur seviyesiyle eskisi gibi bağlantılı değil ama bir miktar bağ var hala. Böylesine bir ortamda kendi içimizde yaşadığımız siyasi gelişmeleri de düşündüğümüz zaman ekonomimiz, finans sistemimiz bütün bu hareketliliğe karşı oldukça dayanıklı. Binanızı siz depreme karşı güçlendirdiyseniz yapılması gereken her şeyi yaptıysanız deprem olduğunda daha güvende olursunuz. Dünya piyasalarında bir miktar sarsıntı var ama binamızın temeli sağlamsa, kendisi sağlamsa çok da endişe etmemek lazım. Her an hazırlıklı olmak lazım tabi, kurumlarımızın gerektiği zaman gerekeni yapması lazım. Bugün borcumuzun milli gelire oranı yüzde 35’e düşmüş net borç yüzde 15’e düşmüş, bütçe açığımız sadece yüzde 1.1. Bankalarımızın sermaye yeterliliği gayet iyi. Dolayısıyla böyle ortamlarda zamanında alınan tedbirler çok çok önemli oluyor.
ntvmsnbc
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
Bunlar da ilginizi çekebilir...