DTP Mardin Milletvekili ve partinin eşbaşkanı Emine Ayna, son dönemdeki siyasi gelişmeleri ve DTP'nin politikalarını Nuray Başaran'a anlattı. Emine Ayna, yerel seçimlerde Diyarbakır'ı almayı hedefleyen AK Pari'ye de meydan okudu: "Operasyon kararını verdikten sonra bölgede şansı kalmadı."
Kürt olmasına rağmen Kürtçe bilmeyen ama Kürtçeyi bir o kadar savunan Ayna, AK Parti'nin kendilerini aldattığından TSK'nın kendilerine komplo kurduğuna kadar bir dizi dikkat çekici iddiası var.
DTP'nin Meclis'e gelmesi hepimiz çok sevindik. Türkiye için yeni bir şanstı. Ama birden bire DTP ile ilgili soru işaretleri başladı. DTP'nin Mecliste olmasına sizin bakış açınız nedir?
Şimdi seçimden önceki atmosfer biraz farklı idi. Şu açıdan söylüyorum, özellikle AK Parti'nin yaklaşımları Türkiye'nin daha yoğun yaşadığı bölgedeki yaklaşımları. İster istemez bizde de, bir şeyler yapabilirler mi? Hak ve özgürlükler anlamında bir şeyler olabilir mi? Öyle bir umutlar doğdu. Mesela çok ilginç bir örnektir, o dönem bir yerde yaptığımız mitingde, "Eğer koalisyon olursa işte şu kadar bakanlık isteriz" falan diye bir durum bile vardı. Bir espri konusu da olmuştu tartışılıyordu, DTP ile AK Parti koalisyon yapar mı gibi.
O kadar yakın mı görünüyordu DTP'ye AK Parti?
Aynı siyasi pencerede kesinlikle değildir. Onu söyleyeyim AK Parti daha sağ standartlı bir siyaset yapıyor, biz daha sol. Kürt sorununun demokratik çözümü ya da haklar penceresinden bakma anlamında söylüyorum, böyle bir beklenti gelişti tabanımızda. 22 Temmuz'dan sonra biz resmen AK Parti'den bir şamar yedik.
Nasıl yani?
Beklentilerimiz anlamında. Kendimizi çok böyle kandırılmış hissettik, o bölgede yaşayan insanlar adına da söylüyorum bunu. Hani seçim öncesi sanki seçim için kullanılmış gibi hissettik. DTP değişmedi, DTP'nin düşünceleri değişmedi. Değişen mevcut hükümetin, mevcut sistemin, DTP yaklaşımı oldu. Seçim öncesi yaklaşımıyla, seçim sonrası yaklaşımı farklılaştı. Mesela DTP bir şanstır dendi seçimden önce. Ama seçimden sonra ben şunu fark ettim, iki düşünce var DTP şanstır diyen. Meclis'e girdi. Meclis'te bu düşüncelerini ifade edecek tartışılacak, karşı taraflar bir ortaklaşmaya dönüşebilir. Böyle bakan var. Bir de şu anlamda şans görenler varmış: DTP Meclis'e girip, grup da oluşturursa işte vekilliği kaybederim, grup düşer, bilmem ne kaygılarıyla biz bunu, belki DTP'yi belli bir noktaya getirir, sorunun çözümü konusunda bir şans olarak değil, taleplerin geri adımı ya da taleplerin ortadan kalkması konusunda, DTP'yi zorlama anlamında, Meclis'te daha kolay zorlarız anlamında.
Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda Meclis'e girmenizi şans olarak görüyor musunuz?
Meclis'e girmeyi hedefliyoruz ve Meclis'e girdik. Bu anlamda DTP bir şanstır, DTP'yi kullanın. Bu bana çok samimi gelmiyor. Hayır Kürt sorunu bütün Türkiye'nin sorunu. Bizim Meclis'te yaptığımız konuşmaları gözden geçirtin. Türkiye'nin bütün sorunlarıyla ilgili konuşmuşuz zaman.
Ama bölgenin sorunlarını da çok gündeme getirdiğinize ben şahit olmadım.
Ben size Meclis'te yaptığımız konuşmaların birer örneğini göndereyim. Meclis'e bugün hangi konu gelmişse o konuyla ilgili bölgenin sorunlarını dile getirmişiz.
Bu yoğun olarak gündem de değil. Siyasi açılımlar, anayasaya şunu koy hep bunlar ön planda.
Doğru. DTP bu ülkede bir siyasi partidir. Bu ülkenin bütün sorunlarıyla ilgili o yüzden Meclis'tedir. O yüzden her konuda söyleyecek lafı var ve söylüyor daha şimdiye kadar Meclis'te Kürt sorunu gündeme gelmedi. Ve biz Kürt sorunu ile ilgili tek bir kelime etmiş değiliz. Meclis'te kürsüde diğer sorunlar gündeme geldi ve biz işte plan bütçe komisyonunun yaptığı görüşmelerde her bir konuyla ilgili tek detaylı çalışma sunan biz olduk. Diğer siyasi partiler genelde, ilgili bakana verip veriştirmekle uğraştılar.
Bunu şunun için söylüyorum, DTP Meclis'teki siyasi partilerden biridir ama Türkiye'de bir kan dökülüyor, göz yaşı dökülüyor, insanlar ölüyor, bunu bütün sorunların önünde görüyoruz. Ve bu sorunun çözümü, Kürt sorunun çözümüyle, Kürtlerin demokratik hak ve taleplerinin kabulü ile olacağını düşünüyoruz.
Bunu da Meclis'e taşıyoruz.
Eğer DTP arabuluculuk yapabilecekse, niye önce dağa çıkmayı önlemiyor?
Arabuluculuk iki taraflı yaşanacak bir şey. Mesela biz Meclis'e girmeden önce, tek taraflı ateşkes çağrısı yaptık. İşte silahlar susarsa, biz de devleti bu sorunun çözümü konusunda, haklar talepler konusunda bir noktaya çekebiliriz ama silahların konuştuğu ortamda, bunu çok yapma şansı yoktur. Böyle bir tartışmalar yaşandı. DTP'ye gelindi bize dendi ki, "Siz bu konuda çağrı yaparsanız daha kabul görebilir. Kürt tabanımız var, bu açıdan sizin çağrınız daha kabul görebilir." Çok tartıştık onu söyleyeyim. Nerdeyse biz, bir iki ay parti meclisimizde, MYK'da hep bu konuyu tartıştık. Böyle bir talep var. Siyaseten böyle bir çağrı yaptığımızda ne duruma düşeriz. Bunların hepsini tartıştık. Ama en sonunda dedik ki, gerçekten bu çözülecekse, biz bu çağrıyı yapalım. Bu nasıl açıklanır bilmiyorum ama Şırnak'ta gerillalara kimyasal bombalar atılıyor. Sen tek taraflı ateşkes çağrısı yapmışsın, tek taraflı silahlar susmuş, hani diğer tarafta aman hep beraber işte bu hak hukuk bu sorunun çözümü konusunda devletle beraber ne yapılabilir. Bunun adımları nasıl zorlanılabilir. Bir yandan bu işi bitirelim artık.
Diyorsunuz ya işte arabuluculuk nasıl, diğer yandan askerler rehin alınıyor, bir bakıyorsunuz ki, askerlerin rehin alındığı ayın beşinde, Türkiye Genelkurmayı ABD ile görüşmeye gidiyor. Ve çok bariz, ayın beşinden hemen sonra bir bombalama olabilir. Genelkurmay düzeyinde bir görüşme var. Bu taraf dinlemiyor ama orası dinliyor. Efendim bu askerler orada ölürse, bu iş tıkanacak çıkmaza girecek, sonrasında neler yaşayabileceğini de tahmin ediyorsun. Basına haber vermiyoruz. Bu kadar basit değil insan yaşamı. Bu kadar basitleştiren bu basın. O kadar gizil saklı yaptık ki, biz bu işi. Orada CNN muhabirine yakalandık.
İlk haberi CNN muhabiri geçti. Habur'dan geçerken. Ve bizim oradaki tek derdimiz, bu çatışma daha fazla boyutlanmasın, bir an önce bitsin.Odur başka bir şey değil. Ki ben size şunu söyleyeyim, siyaseten bize o kadar çok şey kaybettirdi ki, ama insani anlamda değil. Fatma Hanım'ın o şekilde basına yansıtılması, eşinden dolayı suçlanması, ilgili alakası olmayan resimlerinin çıkması. Bir kere bu konuda bile, benim ordum ne yapıyor? Benim ordum alıyor bir gerillanın resmi üzerinde, bir oynama yapıyor. Bir milletvekiline benzetiyor onu, basına veriyor.
Niye ille de bunu ordu yapmış olsun?
Onu bilmiyorum, belki de deneyimlerle alakalıdır. Diyorum ya tek taraflı ateşkes çağrısı yapıyoruz. Çağrı kabul görüyor, arkasından öyle bir saldırı gelişiyor. Belki deneyimlerle alakalıdır. Yani Türkiye'de mesela Yaşar Büyükanıt'ın Genelkurmay Başkanlığı olduğu süreçten sonra değişen bir şeyler oldu. Siyasette değişen bir şeyler oldu, bunu göz ardı edemeyiz. Olumlu yada olumsuz yönde. Yani Türkiye'de Genelkurmay Başkanı'nın Yaşar Büyükanıt olması, Türkiye siyasetiyle ordunun iç içe geçmesi anlamında bir milattır.
Bir röportajınızda bölgenizde siyasal İslam örgütleniyor diyorsunuz, bunu biraz açabilir miyiz?
Türkiye'de siyasal İslam örgütleniyor. Şimdi bir kere Türkiye'de, Kürtlük veya Kürt terimi siyasal İslam aslında kritik iki konu. Türkiye açısından söylüyorum işte biri laiklikle ilgili, biri de tek millet anlayışıyla ilgili. Ama şu da bir gerçek, özellikle bölge üzerinden söylüyorum Güneydoğu, Doğu Anadolu üzerinden konuşarak söylüyorum. Belki diğer yerler daha farklıdır. Ama oralarda Kürt sorununun panzehiri olarak kullanılıyor. Siyasi İslam demek istediğimi anlatabiliyor muyum? Bakın Kurban Bayramında deri toplamak yasaktır. THY, belirli resmi kuruluşlar Diyarbakır'da kurban bayramından önce bütün Van'da, Batman'da bütün caddelerde Arapça derneklerden kurulmuş pankartlarla, işte derinizi şuraya bağışlayın derneklerin adresini gösteriyor.
Peki bölge halkının ilgisi nedir. Etkili oluyor mu bu tür şeyler size göre?
Eğer maddi manevi her türlü imkan tanırsanız örgütlenebilmesi için, ister istemez etkisi olacaktır.
Dağdan indirebilir mi bu yöntem?
Hayır, hayır hiç alakası yok. Ben şu açıdan söylüyorum bir yandan bizim orada örgütlenmemizi, örgütsel çalışma yapmamızı, her türlü yola baş vurup diğer yandan, onların her türlü yola onların baş vurup , onların türlü örgütlenme kanallarını açarsanız, bu ister istemez bu onların tabanda yayılmalarına neden olur. Soruna şöyle bakabilir miyiz, işte dernektir demokrasi var örgütlenebilir. Böylede bakabiliriz ama burada niyeti sorgulamak gerekiyor. Yani bir dernek açılır, orda kendi kişisel çalışmasını yapar, ikna eder etmez o işin ayrı bir boyutudur. Ama siz sırf bir siyaseti öldürmek adına, bir başka, hem de Türkiye için çok önemli konulardan biri olan laiklik gibi bir konuda, böyle bir kilit bir konuda her şeyi göze alarak bunları yaparsanız sonuçları tehlikeli olur.
Sınır ötesi operasyon tüm dünyada kabul gördü. Herkes PKK'yı terörist olarak algıladı. Şimdi siz diyorsunuz ki, "bu operasyon hatadır." Oradakileri nasıl adlandırıyorsunuz?
Şiddeti hiçbir şekilde tasvip etmiyoruz. Ama eğer şiddet gösteren herkesi terörist diye adlandırırsak, bunun nereye kadar süreceğini inanın kimse tahmin edemez. Şiddeti sadece PKK uygulamıyor, bunu görmek gerekiyor. Talabani ile Barzani bugün cumhurbaşkanı başbakan vs. olarak kabul gördüler. ABD'nin oraya yaptığı müdahale karşılığında bu durum yaşandı. Bir kere şunu oturup sorgulamak durumundayız, eğer silah yöntemiyle övülecek bir mücadele terör olarak adlandırılacaksa, Barzani ile Talabani'yi bunun neresine koyacağız? Onlar cumhurbaşkanı, başbakan oldular ama uyguladıkları yöntem aynı yöntemdir, silahlı mücadele yöntemi uyguladılar. Ben şiddeti tasvip anlamında söylemiyorum, bunu genel doğrular.
Siz Kürtçe konuşmayı biliyor musunuz?
Ben Kürtçe bilmiyorum. Ama problem o değil. Burada tanınmamak sorunu yaşanıyor. Tanındığı taktirde yaşam çok kolaydır. Karşımdaki neyse, ben onu öyle kabul etmeliyim. Öyle sevebilmeliyim. Kim olduğunu kabul edip sevebilmeliyim. Evliliklerde bile bazı kadını görüyorsun, eşini de görüyorsun. Ya diyorsun bu kadın bu erkek de ne bulmuş örneğin, ama bir sevgi var. Onu öyle kabul etmiş. Sen sevmeyebilirsin ama o onu öyle kabul etmiş.
Siz hakikaten bölünmek ayrılmak mı istiyor musunuz?
Ben bu soruya cevap bile vermek istemiyorum. Açıkçası bölünmek, ayrılmak istemek ne demek ya? Ben şu yaşa gelmişim, böyle bir şey çok ciddi söylüyorum aklımın ucundan bile geçmez. Aklımın ucundan bile geçmez bölünmek, ayrılmak. Ben birlikte, özgürce yaşamı nasıl hayata geçiririz diye bakıyorum. Ama birlikte özgürce, sizin Türkçe konuşabildiğiniz kadar rahat Kürtçe konuşabilmeyi istiyorum.
Belediye seçimleri öncesinde bölgedeki son durumu nasıl?
Diyarbakır'da genel seçimlerde ortaya çıkan bir gerçek var, oy oranımızda bir düşüş var. Yalnız şunu söyleyeyim, AK Parti eğer genel seçim öncesi siyasetini bu genel seçim sonrasında da devam etseydi, bizim için tehlike olabilirdi. Ama AK Parti'nin 22 Temmuz öncesi söylemleriyle, 22 Temmuz sonrası söylemleri arasındaki farklılık, onu bizim için tehlike olmaktan çıkardı. Ve operasyon tezkeresini Meclis'e getirmesi, AK Parti'yi de bölgede bitirdi.
EMİNE AYNA KİMDİR
Emine Ayna, 1968'de Diyarbakır Dicle'de doğdu. Lise mezunu. Gökkuşağı Kadın Derneği'nin Kurucu Üyeliği ve Kurucu Genel Başkanlığını yaptı. Milletvekili seçilmeden önce Adana'da yaşayan Ayna, bekâr. DTP Parti Meclisi'ne (PM) de giren Ayna, fiilen "eşbaşkanlık" yani genel başkan yardımcılığı görevini yürütüyor. Emine Ayna, Mahir Çayan ile birlikte öldürülen Ömer Ayna'nın kuzeni.
Referans
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...