Koreograf ve Butoh dansçısısınız. BuToh performasları algı zorlayıcı ve sıradışı. Neden BuToh dansçısı olmayı seçtiniz, kariyeriniz nasıl başladı?
Klasik anlamda dans eğitimi almadım, bale ya da modern dans gibi... 17 yaşında dövüş sporlarına merak sardım; Kung Fu, tekvando, aikido, karate gibi sporlar konusunda eğitim aldım. Ama o sporlarda öğretilen beden dilini kullanma yöntemlerini de beğenmedim. Ögretilen formlar hoşuma gitmedi. Bir noktadan sonra farklı anlayışları aramaya başladım, Alexander metodunu öğrendim, o sırada bir arkadaşım Butoh’yla ilgili bir kitap gösterdi. Kendimi bulduğumu hissettim ve öğrenmeye karar verdim. Ama bakacak olursak sanırım küçüklüğümden beri dansa ilgi duyuyordum; çocukluğum doğayla iç içe, ormanlık arazide, göl kıyısında geçti. Çoğu yere kayakla giderdim ama tek başıma olduğum zaman giysilerimi çıkarıp dans etmekten hoşlanırdım.
Biraz da işin felsefesinden bahsedelim....
Butoh aslında hepimizin içinde var. Felsefe olarak da amaç, insaniyetin bir adım ötesine geçmek. Burada kastettiğim şey, bize dayatılan sınırları yıkmak. Şu anki yaşam tarzımız, tam olarak yaşamak istediklerimizi ne kadar yansıtıyor? Bir sürü dış faktörlerle, elbiseler, kumaşlarla kaplıyız. Doğada üzerini kapatan, kendini sınırlayan tek canlı insan. Ama biz bir zamanlar balıktık düşünecek olursak, yolculuğumuz anne karnında, fetüs olarak başladı. Butoh performansları da onun yüzünden çıplaklığa da yer verir, mesela benim performanslarım genelde vücut boyasıyla oluyor. Ama şart değil çıplaklık tabii. Çok fazla hareket yapmak zorunda da değilsiniz. Mesela hocamı ilk gördüğümde sahnede sadece iki üç hareket yapmıştı ve beş dakikalık bir performanstı ve gözlerimden yaşlar geldi. O kadar etkileyiciydi.
Filmdeki performansınız nasıl olacak?
Tam olarak bilemiyorum ama bir Butoh performans olacak tabii, oyunculuk yapmayacağım. Levent (Semerci) bana 10 gün önce e-mail attı, ben de kalktım geldim. Tanıştık, neler yapabileceğimizi konuştuk. Taksim Meydanı’na gittik, orada yaşananların fotoğraflarına da bakarak, hissi yakalamaya çalıştım. Butoh dansının özünde de protest olmak var zaten; 1960’lı yıllarda,öğrenci çatışmaları sırasında Japonya’da ortaya çıkan underground bir hareket. Japonya’nın Amerikanlaştırılmasına tepki olarak yaratılmış. Biz Butoh’ya tenin, etin devrimi’ deriz. Ben de zamanında öğrenci çatışmalarına katıldım; İsviçre’de öğrenciler arası sağ- sol çatışması vardı. Ben ve arkadaşlarım sol görüşlüydük, sağcı gruplarla çatışıyorduk. Polisten dayak yediğim, tutuklandığım çok oldu. Zaten o sırada radikal bir punk grubunun üyesiydim, ruhuma uyuyordu....
Bu yönden filmin ruhuyla da uyum sağlıyor.
Evet. Sonuçta bugün de olan biteni konuştuk dediğim gibi... Ama bu olayları kötü olarak algılamamak lazım. En nihayetinde her trajedi gelişimi beraberinde getirir, sonrasında onu nasıl hatırladığımızla alakalı olan bir durum. Olan trajediyi “Vah vah” diyerek ya da korkuyla hatırlarsak, onun negatifliğini de arttırmış oluruz.
Köklü bir değişim olmuş ruh halinizde. Punk grubundan neden ayrıldınız?
Çünkü ölecektim öyle yaşamaya devam etseydim. Geleceğim yoktu. Çoğu arkadaşım aşırı dozdan öldü, kimileri tutuklandı. Ben de dediğiniz gibi ruh hali olarak geliştim, gelişme demeyelim de, değiştim. Butoh dansını daha iyi algılamak için Japonya’ya, Tokyo’ya taşındım. İki yıl önce Berlin’e taşındım.
Set Eskişehir’de... Çekimler bir stüdyoda mı yoksa sette mi?
Eskişehir’e giderim diye düşünüyorum, sahneyi çekmek de ne kadar sürerse, o kadar kalırım. Mayısta ya da haziranda geleceğim.
Performanslarınızda beyaz vücut boyası kullanıyorsunuz? Neden hep beyaz?
Beyazlık burada yine sınırların ötesine geçmekle ilgili. Açıkcası beyaz transparan, saydam olmanın rengidir.Yeni bir sayfa açtığınızda beyazdır, bir çekim yaptığınızda beyaz bir zeminin üzerinde başlarsınız. Tuvaller de beyazdır. Bazı Butoh dansçıları altın rengini de kullanır ama altın ten için tehlikeli, derinin soluk almasını engelliyor.
KANLI 1 MAYIS’I ANLATIYOR
‘Nefes’ filminin yönetmeni Levent Semerci’nin ikinci uzun metraj filmi olan ‘Ayhan Hanım’ yakın tarihimize damgasını vuran 1 Mayıs 1977 (Kanlı 1 Mayıs) ile başlayıp; 1990’lara uzanan süreci apolitik bir kadın olan Ayhan Hanım’ın gözünden anlatıyor. Çekimlerine Mart 2011 de başlanan ‘Ayhan Hanım’ filminde Vahide Gördüm ve Selçuk Yöntem başrolleri paylaşıyorlar. Filmin çekimlerine Vahide Gördüm’ün rahatsızlığı nedeniyle ekim ayında ara verilmişti. Tedavi sürecinin tamamlanması ile birlikte nisan ayında çekimlere tekrar başlanacak. ‘Ayhan Hanım’ filmi çekimleri Eskişehir’de kurulan ev ve hastane dekorlarında ve yine Eskişehir’de 40 bin metrekare alana birebir ölçülerde kurulan 1977 yılı Taksim Meydanı dekorunda gerçekleştiriliyor.
radikal
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...