Türk Nöroloji Derneği Baş Ağrısı Çalışma Grubu tarafından, İE Ulagay-Menarini Group'un desteği ile 2008 yılında başlanan ve 3 ayda tamamlanan ''Türkiye'de Baş Ağrısı ve Migren Epidemiyoloji Çalışması'nın sonuçlarıyla ilgili bilgi verdi. Yüz yüze yapılan görüşmelerle 21 ilde, 33 hekim tarafından gerçekleştirilen araştırmanın, 18-65 yaş arası, yarısı erkek, yarısı kadın olmak üzere 5 bin 323 kişiyi kapsadığını belirten Zarifoğlu, kadınların yüzde 24'ünde, erkeklerin yüzde 8.5'inde, ortalamada ise yüzde 16.4 oranında toplumda migren olduğunu açıkladı. Migrenin büyük şehirlerde, köy ve kasabalara göre daha sık görüldüğünün altını çizen Zarifoğlu, ''Bölgeleri karşılaştırdığımızda hastalık, Doğu, Güneydoğu, Karadeniz ve Marmara bölgelerinde diğer bölgelere göre daha yüksek. Grupları incelediğimizde ise eğitim ne kadar düşükse, gelir ne kadar düşükse migrenli oranı o kadar yüksek'' dedi. ''Türkiye'de Baş Ağrısı ve Migren Epidemiyolojisi Çalışması'' tarzındaki araştırmaların artması ve sonuçlarının daha fazla kişi ile paylaşılması sayesinde, migren ve baş ağrısına yönelik bilinç düzeyinin az da olsa yükseldiğine dikkati çeken Zarifoğlu, şöyle devam etti: ''Migren de baş ağrısı da bir hastalıktır ve tedavisi mümkündür. Migrenli hastaların, ancak yarısının tetkik ve tedavi amacıyla doktora başvurduğunu gördük. Bu hastalıkla ilgili olarak doktora gitmek konusunda Batı ülkelerine göre halen gerideyiz. Hastaların, baş ağrısı çekmek yerine doktora başvurmalarını öneriyoruz. Bizim yürüttüğümüz bu ve benzer araştırmalar, toplumun bu konuda bilinçlenmesine katkıda bulunuyor.'' Prof. Dr. Zarifolu, baş ağrılarının yüzde 90'ının birincil nedeninin, ''migren'' veya ''gerilim baş ağrısı'' olduğunu anlatarak, migren oranının oldukça yüksek olduğunu vurguladı. ''Çalışmaya göre, her 4 kadından 1'inde migren var'' diyen Zarifoğlu, hormonsal nedenlerin, strese daha fazla maruz kalma ve genetik özelliklerin, kadınları erkeklere göre migrene daha yatkın yaptığını vurgulayarak, ''Kadın migrenlilerin yüzde 75'inde, az ya da çok adet dönemleriyle ilişki varlığını görüyoruz ki bu da hormonsal faktörün önemini ortaya koyuyor'' ifadesini kullandı. ''Baş ağrısı kanserin belirtisidir'' inanışının da yanlış olduğunu savunan Zarifoğlu, ''Tabii ki baş ağrısı, özellikle beyin tümöründe önemli bir belirtidir. Genele baktığımızda baş ağrısının, hastalarda beyin tümörüne neden olma oranı çok düşüktür, ama olduğunda da çok önemlidir. Bu şüpheyi de ancak bir hekim giderir'' dedi. Zarifoğlu, araştırmanın sonuçlarına göre, migrenle ilgili şu bilgileri verdi: ''Migrenlilere, sıklıkla, hatalı olarak sinüzit veya sinirsel baş ağrısı tanısı konuyor. Hastalar, ayda ortalama 6 gün ağrı çekiyor ve her atağın süresi ortalama 35 saat sürüyor. Hastaların yüzde 90'ında ataklar orta ya da ciddi şiddette görülüyor. Migren, yine yüzde 90'ında devamlı ya da kısmen hayat kalitesini, yüzde 50'sinde aile içi ilişkileri, arkadaş ilişkisini, iş ilişkisini ve okul başarısını bozuyor. Yüzde 25'inde ekonomik kayıplara yol açıyor. Hastaların ancak yüzde 40'ı doktor önerisiyle ilaç alıyor. Her migrenli ayda ortalama 7 gün ağrı kesici kullanıyor. Hastaların yüzde 8'inde aşırı ilaç kullanımı var. İlaç dışı uygulama olarak en fazla başı tülbentle sıkma, masaj, sıcak-soğuk uygulama ve başa patates yapıştırma geliyor. Migrenlilerin yarıdan fazlası, genelde şiddetli ve sık ağrılar yaşıyorlar. Hastaların bilinçsiz ilaç kullanım oranı halen yüksek. Migrenliler, migrene özgü ve iyileştirme gücü en yüksek olan ilaçları en düşük oranda kullanıyorlar. Migrende koruyucu amaçlı ilaç kullanımı oranı, Türkiye'de oldukça az. Bilinçsizce çok sık kullanılan ağrı kesiciler ise hastalarda kronikleşen baş ağrılarını ortaya çıkarmaktadır.''
''MİGRENLİ HASTALARIN YARISI DOKTORA GİDİYOR''
Prof Dr. Mehmet Zarifoğlu, araştırmanın, migrenin sanıldığından daha sık görülen bir hastalık olduğunu gösterdiğine işaret ederek, ''Araştırmada baş ağrısı çekenlerin yüzde 49'unun, migrenlilerin ise yüzde 29'unun doktora başvurmadığı ortaya çıktı. 1998 yılında yapılan araştırmada, baş ağrısından rahatsız olup doktora başvuranların oranı yaklaşık yüzde 40 idi. Bu oran 10 yıl sonra yaklaşık yüzde 10 artarak, 2008 yılında yüzde 51 oldu, ama halen doktora gitme oranları çok düşük'' diye konuştu.
MİGREN, SİNÜZİT VE BAŞ AĞRISI ARASINDAKİ FARK
Prof. Dr. Mehmet Zarifoğlu, migren, sinüzit ve diğer baş ağrılarının nasıl ayırt edilebileceğine ilişkin ise baş ağrılarının başlangıç şekli, ağrının şekli, stresin ne ile artıp ne ile azaldığı ile bazı tetkiklerin, bunları ayırıcı tanılarını koymakta kolaylık sağladığını ifade etti. Zarifoğlu, hastanın kendi baş ağrısı ile ilgili vereceği bilginin önemli ve tanı koydurucu olduğunun önemine değindi.
STRES BİRİNCİ SIRADA
Prof. Dr. Zarifoğlu, çalışmaya göre, hastalığın nedenleri arasında, öncelikli olarak kişilerin çocukluk döneminde geçirdikleri taşıt tutması, alerji, baş dönmesi gibi rahatsızlıkların, migrenin parçası olabileceğine işaret ederek, ailede özellikle annede baş ağrısının çocuk için risk taşıdığını, migren ve baş ağrısını tetikleyici unsurlar arasında stresin birinci sırada yer aldığını söyledi.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...