IMF'nin Türkiye ekonomisine ilişkin tahminleri de aşağıdaki tabloda yer alıyor:
Türkiye Ekonomisi (IMF) |
2000 - 2009 |
2010 - 2017 |
2018 |
2019 |
Büyüme |
3,8 |
6,9 |
3,5 |
0,4 |
Enflasyon (Yıllık ortalama) |
21,7 |
8,4 |
15,0 |
16,7 |
Enflasyon (Yılsonu) |
20,8 |
8,5 |
20,0 |
15,5 |
Cari Denge/GSYH |
-3,3 |
-5,6 |
-5,7 |
-1,4 |
İşsizlik |
9,8 |
9,8 |
11,0 |
12,3 |
IMF'nin raporunda Türkiye'nin 2017 süresince ve 2018'in başlarında son derece güçlü olarak büyüdüğü ancak bu büyümenin keskin bir düşüşe dönüşeceği öne sürülüyor.
TL'nin değer kayıpları ve borçlanma maliyetlerinin hızla yükselmesinin tüketim ve yatırım talebinin düşmesine bunun da ekonomiyi yavaşlatarak büyüme oranını düşürmesine yol açacağı tahmin ediliyor.
IMF'nin 2019 için yenilediği yüzde 0,4'lük tahmini Nisan ayında yayınlanan Dünya Ekonomik Görünümü'ndeki tahmininden 3,6 puan daha düşük bir orana işaret ediyor.
IMF, raporunda, Türkiye ekonomisinin sermaye akımlarında görülebilecek ani yön değişikliği ve jeopolitik risklere karşı son derece savunmasız durumda olduğunu vurguluyor.
Geçtiğimiz günlerde açıklanan hükümet tahminlerini içeren Yeni Ekonomi Programı'nda (YEP 20119 - 2021) yer alan tahminleri de aşağıdaki tabloda gösterelim.
Türkiye Ekonomisi (YEP) |
2018 |
2019 |
Büyüme |
3,8 |
2,3 |
Enflasyon (Yılsonu) |
20,8 |
15,9 |
Cari Denge/GSYH |
-4,7 |
-3,3 |
İşsizlik |
11,3 |
12,1 |
Bu iki tabloyu bir arada ele alırsak büyüme konusunda IMF'nin çok daha kötümser olduğu ortaya çıkıyor.
IMF'nin daha düşük büyüme beklemesinin doğal sonucu olarak YEP'deki tahminlere göre cari açık daha düşük, işsizlik oranı ise daha yüksek tahmin edilmiş bulunuyor.
İki tahmin setinde birbirine en çok yaklaşan gösterge enflasyon tahmini olarak çıkıyor.
'Gelişen ekonomilerin parasal sıkışatırmayı artıracak olması Türkiye için olumsuz haber'
IMF'nin tahminlerinin gerçekleşeceğini kabul edersek küresel krizin büyük ölçüde geride kalmaya başladığını görüyoruz.
Buna karşılık birçok alanda kırılganlıkların halen devam ettiği de raporun çeşitli bölümlerinde vurgulanıyor.
Özellikle ABD ve Euro Bölgesi'nin krizden çıkışı bizim açımızdan iyi ve kötü yanları olan bir gelişme.
İşin iyi yanı ihracatımızın ve turizm gelirlerimizin ağırlığını taşıyan bölgelerin krizden çıkmasının ihracatımıza ve turizm gelirlerimize olumlu katkı yapacak olmasından kaynaklanıyor.
Kötü yanı ise kriz süresince dünyaya bol likidite sağlamış olan bu iki büyük ekonominin krizden uzaklaştıkça parasal sıkılaştırmayı artıracak olmalarından kaynaklanıyor.
Bu iki ekonomi parasal sıkılaştırmayı artırdıkça bizim dış kaynağa erişimimiz zora girecek.
Özetle; 2019 yılının küresel sistem için iyiye gidişe, Türkiye açısından ise kötüye gidişe işaret ettiği açık biçimde görülebiliyor.