Yeni Zelanda'da 50 kişinin katledildiği saldırıyla ilgili yaptığı açıklamaları eleştirilen Kılıçdaroğlu, "İslam dünyasında yaşanan dram, İslam dünyasından kaynaklanan terör, bütün dünyada farklı yorumlara yol açtı. İslam dünyasının da oturup düşünmesi gerekiyor, neden benim ülkemde terör var?" ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu'nun sözlerine Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Müslümansan terörün kaynağının İslam dünyası olduğunu nasıl söylersin! İslam dünyası kendisine bir bakmalı, diyor. Bir Müslüman bunu Müslümanlara nasıl yakıştırır!" derken Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın da "Bunlar tam da aslında teröristleri sevindiren açıklamalardır" yorumunu yaptı.
Gazete Duvar'dan Özlem Akarsu Çelik'e konuşan Kılıçdaroğlu eleştirilere şu cevabı verdi:
"Konuşmamın tamamına bakıldığı zaman katliamı lanetledik. Bu katliamı yaratan Batı'nın ırkçı, İslam düşmanı siyaset adamlarının sorumluluğunun da ortada olduğunu hatırlattım. Bu katili yaratan İslam karşıtı, ırkçı politik yapılardır, bu yapıların yarattığı iklimdir. Bunun iyi sorgulanması lazım ve bu iklimin ortadan kaldırılmasının koşulları yaratılmalı. Teröre, kimden gelirse gelsin karşı olduğumuzu belirtiyoruz. 50 kişinin hayatını kaybetmesi bütün dünyada infial yarattı. Sadece İslam dünyası tarafından değil Hristiyan dünyası tarafından da lanetlenmeli. Vahşi, acımasız, insanlık dışı bir olay. Bu katilin yetişme koşulları, Müslümanlara düşman olması, bunu yetiştiren iklim, bunların sorgulanması gerekiyor. Gidip ibadet yapan insanları tek tek vurması akıl alacak olay değil. Irkçı ve İslam düşmanı bu ve benzer saldırıların vakit geçirmeksizin önüne geçilmeli. Katledilen Müslüman kardeşlerimizin hiçbir kabahatleri yok. Beka dediler tutmadı, Mansur Yavaş dediler tutmadı, ezana saygısızlık dediler tutmadı. Şimdi bizim üzerimizden Yeni Zelanda'daki olayı gündeme getiriyorlar, o da tutmayacak. Bütün dünyanın lanetlediği bir olayı başka bir yere çekmeye, oradan siyasi rant elde edebilir miyim arayışına girmeye gerek yok. Siyaseten de ahlaki olarak da doğru değil."
'HALK, MANSUR BEY'İN DÜZGÜN BİR İNSAN OLDUĞUNU KABUL EDİYOR'
Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayınız Mansur Yavaş'ı önce AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik suçlayan bir açıklama yaptı ardından Cumhur İttifakı'nın ortağı MHP'nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli Yavaş'ın adaylıktan çekilmesi gerektiğini söyledi. Ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan da Yavaş'ı hedef alan açıklamalar yaptı. Mansur Yavaş'la görüştünüz mü bu konuyu?
"Mansur Bey'i aradım, konuştuk. Bir basın toplantısı yapacağını, bütün ayrıntıları kamuoyu ile paylaşacağını, bu iftira kampanyasından dolayı siyaset adına büyük üzüntü duyduğunu, siyasetin böyle olmaması gerektiğini ifade etti.
Halk, sevse de sevmese de Mansur Bey'in düzgün bir insan olduğunu kabul ediyor. Beypazarı'nda uzun süre belediye başkanlığı yaptı. Eğer bir kara leke olsa orada çıkardı. Araştırdılar, soruşturdular bir şey bulamadılar. Sonuçta bir çocuk tacizcisi buldular. Yarı şizofren, sahtekâr bir adam bulup arkasına takıldılar. Önce saygın bir işadamı dediler. Saygın işadamının kim olduğu ortaya çıktı! Şimdi ‘Biz onu tanımıyoruz' diyorlar. Tanımadığınız adama neden ‘saygın işadamı' diyorsunuz?
'ERDOĞAN KENDİSİNE ÇIKIŞ ARIYOR'
Tutturdular Mansur Yavaş… Mansur Yavaş'tan ne istiyorsunuz! Düzgün, çalışkan, projelerle hizmet üretmeye çalışan bir kişi. Bir kaybetme korkusu içinde kendisine çıkış arıyor Erdoğan.
Heyecan var sokaklarda. CHP'ye verilecek her oy, dünyaya bir mesaj yollayacak, "Türk halkı iktidarın bütün baskılarına rağmen demokrasiye sahip çıktı" algısını güçlendirecektir. Bu algıyı güçlendirecek her oy aslında Türkiye'de demokrasinin pekişmesine de yol açacaktır. Samimi düşüncem de budur."
'8 MART EYLEMİNDEKİ KADINLARIN HİÇBİRİNİN AKLINA EZANI PROTESTO ETMEK GELMEZ'
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nde yapılan geleneksel "Feminist Gece Yürüyüşü"nde kadınların, ezanı ıslıkladıkları iddiası ve onları hedef gösteren açıklamalar üzerine sokağa çıkanlar oldu. Eylemci kadınlar ısrarla biz ezanı ıslıklamadık dedi ama Cumhurbaşkanı Erdoğan onları hedef almaya devam etti. Neden?
"Kadın örgütleri açıklama yaptılar. O gürültülü ortamda, polislerin baskısı altında ezan sesini duymadıklarını, polislerin uyguladığı şiddet dolayısıyla kendilerini savunduklarını, protesto ettiklerini ifade ettiler. Sağduyu sahibi, muhafazakâr kimlikleri ile tanınan yazarların köşe yazılarında da ezanın protesto edilmediği vurgulandı. Neden insanlar ezanı protesto etsin ki? Orada binlerce kadın olduğu söyleniyor. Binlerce kadının içinde de hiç kimsenin aklına ezanı protesto etmek gelmez.
O gösteriyi alıp da başka bir çerçevede inanç üzerinden dini siyasete alet etmek doğru değil. Bu bağlamda herkesin Mehmet Akif Ersoy'un ‘Ezanlar' şiirini okumalarını tavsiye ederim. Akif, ezanı sadece dini bir ritüel değil aynı zamanda bağımsızlığın da sembolü olarak görür (Kılıçdaroğlu, M.A. Ersoy'un, "Ezanlar" şiirinde vurguladığı, "güneşin her yerde farklı zamanlarda doğması sebebiyle yeryüzünde ezansız zaman yoktur" hatırlatmasında bulunuyor ve dünyanın her yerinde insanlar ezan sesini duymaya bu denli alışmışken neden birden bire birileri protesto etsin, imasında bulunuyor."
'ERDOĞAN'IN KADINLARI HEDEF ALMASI, SIKIŞMIŞLIĞIN GETİRDİĞİ BİR NEFRET SÖYLEMİ'
Kadınların düşmanlaştırılması da bir seçim malzemesi mi?
"Erdoğan'ın söyleyecek bir şeyi yok! İşsizlik dese işsizliği önleyemedi, ekonomi iyi dese iyi değil, tarım iyi dese değil, esnafın durumu parlak dese değil. Ne söyleyecek Erdoğan? Kendisine malzeme bulmalı. Bula bula bunları buldu, bunlar da doğru değil. Köşeye sıkışmış. Kaybettiğini görüyor. İrtifa kaybediyor. İftira ile kendisine yakışmayan, oturduğu makamın ağırlığı ile asla bağdaşmayan bir söylem içinde günü kurtarmaya çalışıyor. Sıkışmışlığın getirdiği bir nefret söylemi. Bunlar doğru değil. Bu toplumda gerilimi besliyor, gerilimi artırıyor. Siyaset bir hizmet yarışıdır, oturur programınızı anlatırsınız. Yerel yönetimlerle ilgili ne yapacak AK Parti? AK Partili belediyeler ne yapacak kimse bilmiyor."
'TÜRKİYE'NİN EN TEMEL SORUNU: İŞSİZLİK'
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, 2019 yılında 2.5 milyon yeni istihdam yaratılacağını açıkladı ama Türkiye İstatistik Kurumu'nun aralık ayı işsizlik rakamlarına göre Türkiye'de kayıtlı işsiz sayısı geçen yılın aynı dönemine göre 1 milyon 11 bin kişi artmış. Siz de konuşmalarınızda işsizlik konusuna özel olarak değiniyorsunuz.
"İşsizlik Türkiye'nin en temel sorunlarından birisi haline geldi. Son bir yılda 1 milyon 11 bin kişi işsiz kaldı. 7-7.5 milyon işsizimiz var. Çok büyük bir rakam. Bir aileye verilecek en ağır ceza yaşam standardını düşürmektir. Geldiğimiz bu tablo çok açık. İşsizlikle mücadele konusunda iktidarın yaptığı hiçbir şey yok. Yasalar, teşvikler çıkardılar, paketler açıkladılar ama bugünkü tablo ortaya çıktı. Hükümet işsizliğin nereden kaynaklandığını bilmiyor aslında. Bu kadar acemice yönetiyor Türkiye'yi. İşsizliğin temel kaynağı Türkiye'nin üretimden kopartılmasıdır. Tarımda, sanayide, hizmetler sektöründe, üniversitede üretmiyor. Üretimden kopartılan bir Türkiye'nin beka sorunu var aslında. Bunlar beka sorununu kendi koltuklarına bağladılar. Tarımda ekenlere değil, ekmeyenlere destekleme primi verdiler. Toprağını ekme, sana para vereceğiz dediler, bir süre sonra insanlar üretimden koptu ve tarım ürünleri, hayvansal ürünler ithal edilmeye başlandı. Kimi zenginleştiriyor? Yabancı ülkelerin çiftçisini zenginleştiriyor. Üretim dedikçe onlar başka bir şey anlıyor. İnşaat üretecek! Binayı yaparsınız, peki bina bitince… Ama bir fabrika kurarsınız ve sürekli üretimi sağlayan bir organizasyon kurarsınız, orada içiler çalışır günün 24 saati. Yeni istihdam alanı yaratılmış olur. Bunun farkında değiller."
'ERDOĞAN'IN TEK DÜŞÜNCESİ KOLTUĞUMDAN OLUR MUYUM OLMAZ MIYIM?'
"Fabrikaları sattılar, hizmete kapattılar, işsizlik geldi toplumun başına bela oldu. Bunu kısa sürede çözebilirler mi? Hayır! Türkiye'yi yeniden üretim süreci içine sokmanın kendi içinde ek maliyetleri var. Para vereceksiniz, mal alacaksınız, borçlanacaksınız, faiz vereceksiniz… Öyle bir girdabın içindeler ki şu anda. Borç ödemek için de borç almak zorunda. Eğer bir ülke borç ödemek için de borç almak zorunda ise daha yüksek faiz ödemek zorundalar. Erdoğan bunun ne kadar farkında? Emin olun hiç farkında değil. Sadece Saray'ın mutfağına bakıyor. Saray'ın mutfağında her şey varsa Türkiye'de herkesin mutfağı böyle sanıyor. Ayrı bir dünyada yaşıyor. Onun tek düşüncesi, koltuğumdan olur muyum olmaz mıyım?"
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
|
|||||
|
|
|||||
|
Bunlar da ilginizi çekebilir...